tatlidede

Önder Şenyapılı kimdir? Önder Şenyapılı kitapları ve sözleri

Türk Mimar, Yazar Önder Şenyapılı hayatı araştırılıyor. Peki Önder Şenyapılı kimdir? Önder Şenyapılı aslen nerelidir? Önder Şenyapılı ne zaman, nerede doğdu? Önder Şenyapılı hayatta mı? İşte Önder Şenyapılı hayatı...
  • 30.09.2022 11:00
Önder Şenyapılı kimdir? Önder Şenyapılı kitapları ve sözleri
Türk Mimar, Yazar Önder Şenyapılı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Önder Şenyapılı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Önder Şenyapılı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Önder Şenyapılı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1940

Doğum Yeri:

Önder Şenyapılı kimdir?

1940 yılında doğan Önder Şenyapılı, ODTÜ Mimarlık Bölümü'nden ve Pennsylvania Üniversitesi Bölgesel Bilimler Bölümü'nden Yüksek Lisans diplomaları aldı. Bir süre bürokrat, daha sonra profesyonel gazeteci olarak çalıştı.

Çeşitli konularda çok sayıda makaleleri, köşe yazıları, araştırmaları, incelemeleri ve dizi yazıları çeşitli günlük, haftalık ve aylık yayın organlarında yayımlanmıştır. Şehircilik, iletişim, sanat ve sinema üstüne kitapları vardır. Televizyon ve radyo programları yapmıştır. TRT Bilim ve Sanat Ödülleri deneme dalında başarı ödülü, Yunus Nadi yarışması birincilik ödülü, iki kez Karacan Yarışması birincilik ödülü, Milliyet Sanat Dergisi Deneme Yarışması üçüncülük ödülü almıştır.

Halen ODTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünde "Görsel Sanatlar ve İletişim", "Sinema ve Tasarım", "Medya ve Tasarım" ve "20. Yüzyılda Otomobil Tasarımı ve Tasarımcıları" derslerini vermektedir.

Evlidir. Bir kızı vardır.

Önder Şenyapılı Kitapları - Eserleri

  • Seksin Yeniden Doğuşu
  • Tanrıların Seks Öyküleri
  • Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1
  • Romantizm
  • Ne Demek İstanbul, Bebek Niye Bebek?
  • Odtülü'lerin Odtü'sü
  • Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 2
  • Fahişe Yüzyılın Sanatları
  • Sinema ve Tasarım
  • Ressamlar ve Kadınları
  • Resimde İzlenimcilik Yılları ve İzlenimci Ressamlar
  • Rönesans
  • Kimdir Ezo Gelin? Nedir Rab ve Amin? Kaçtır Sayısı Mehmet'in?
  • 20.Yüzyılda Otomobil Tasarımı ve Tasarımcıları
  • Damakta Kalan Tatların Akılda Kalan Adları
  • Adem'in Çekmecesi
  • Modern Öncesi
  • Tasarım ve Medya
  • 30.000 Yıl Öncesinden Günümüze Heykel
  • Ne Demek Ankara, Balgat Niye Balgat
  • Digital Oynaşmalar
  • Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor Karikatür Kim Niye Çiziyor
  • Otuz Bin Yıl Öncesinden Günümüze Heykel
  • Muhabirin İş Kazası
  • Ne Demek İzmir, Buca Niye Buca?
  • İsim İsim İstanbul
  • Geçmişten Bugüne İsim İsim Ankara

Önder Şenyapılı Alıntıları - Sözleri

  • Brunch yazılıyor, branç okunuyor. Türkçeye girdi. Okunduğu gibi yazılıyor. Hem sabah kahvaltısı hem de öğle yemegi yerine geçen öğünün adı branç; İngilizce'de sabah kahvaltısı anlamına gelen (br)eakfast ve öğle yemeği anlamına gelen l(unch) sözcüklerinden alınan (ayraç içinde belirtilen) parçalarla oluşturulmuş bir sözcük (br+unch)= brunch. (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • "Hani yüzyıllar önce savaşa giden Avrupa şövalyeleri eşlerine bekaret kemeri takar, kilit yerini balmumuyla mühürler ve anahtarı da alıp götürürlermiş ya... İşte günün birinde bu kemerli hatunlardan biri sefere çıkmayan bir lorda gönül verir. Aşk-meşk derken işi daha da ileri götürmek isterler. Tam "Ne olursa olsun" deyip kemerin mührünü söktükleri anda borular çalar trampetler vurur ve seneler önce savaşa giden koca şatonun önünde görünüverir. Mührü söken lord "Adam hasret ve telaş içindedir, büyük ihtimalle anlamaz" deyip hemen balmumunu eritir, kemerin kilidine döker ve üzerinde kendi aile armasının bulunduğu mührünü balmumuna bastırıverir ama seferden dönen kocanın senelerdir çektiği hasrete rağmen karısının kemerindeki mührü kontrol edeceği tutar. Bakar ve kendi armasının yerinde bir başka arma görür. Bir çift boynuz... Komşu lordun aile arması bir çift boynuzdur. Asırlar öncesinden bugünlere ulaşan "boynuzlu" kavramı bu hadisenin hatırasıdır." (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • Ünlü Rus yazar Dostoyevski, ecinni sözcüğünü Çarlık Rusya'sında solcu görünümünde fakat sol düşünceye zarar veren kişileri tanımlamak için "Ecinniler" adlı romanında kullanmıştır. Ecinni, bildiğimiz cin sözünden türetilmiştir. Büyük Türk hekimi, bilgini, filozofu İbni Sina, Tıp Yasası "El-Kanun Fi't Ttp" adlı kitabında, sağlığa zararlı mikropları, bakterileri, virüsleri "cin", "cinler" olarak adlandırır. Eğer Dostoyevski, İbni Sina'yı bilmiş, kitabını okumuş olsaydı, herhalde solcu görünümünde fakat sol düşünceye zararlı kişileri tamamlamak için İbni Sina'nın mikrobu cin olarak tanımlamasını büyük bir coşkuyla benimser ve överdi. (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • Dünyaya çok sayıda çocuk getirmek, yani toprağın bereketi , av hayvanlarının bolluğu gibi, insanın üremesinde de bereketlilik amaçlanmaktadır. Şarap tanrısı Baküs (Yunanıılarda Dionysos) adına düzenlenen şenliklerde, insanların içebildiğince çok içmesi ve kurabildiğince çok cinsel ilişki kurması doğaldır. Çünkü, dünyada varo- lan her şeyin, tanrılarca insanların kullanmaları ve zevk almaları için yaratıldığına inanılı­ yordu. Zevk almak, her şeyin önünde geliyordu. Bu zevk alemleri, Hıristiyanlığın hızla benimsenmesine ve yayılmasına da yol açan nedendir. Daha sonra yaşanacak bin yıllık Karanlık dönemin de gerekçesidir. Yalnızca herhangi bir nedenle düzenlenen şenliklerde değil, sürekli olarak zevk ve safa içinde yaşayan egemen sınıfların ezdiği beyaz ve renkli hizmetkarların, kölelerin, yoksulların geliştirdikleri olumsuz tepkilerden doğan bir anti-hazcılık, bu dünyada eziyet çekmenin gerektiği inancının paylaşılmasını kolaylaştırmıştır. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Böylece, bugün birine kadın, birine erkek dediğimiz iki ayrı beden ortaya çıkmış. Seks sözcüğü de bu ayırmayı anlatıyor. Latince bölme, ayırma anlamına gelen secare sözcüğünden türetilmiş .. O gün bugündür bölünen, biribirinden ayrılan bedenler birbirilerini tamamlamak için bir araya geleduruyor, birleşiyorlar. İkisi birbirinden ayrımlı oldukları için, bir araya gelip birleşince bir biyolojik tamamlanma gerçekleşiyor her şeyden önce. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Afrodizyak resimlerin vazgeçilmez konularından birini av tanrıçası Diana ve birlikte dolaştığı orman perileri (nympha'lar) oluşturmuştur. (Seksin Yeniden Doğuşu)
  • Cin kelimesi; örtmek, gizlemek anlamına gelen "cenne" kökünden türemiş bir sözcük. Görünmeyen varlıklara da bu isim verilmiş. Cahiliye döneminde Arapların, meleklere de cin dedikleri biliniyor. Cin sözcüğünün aynı zamanda Latince "Genius" kelimesinden de alındığı ileri siiriiliiyor. Cinlerin tek bir ferdine ise "Cinni" deniliyor. (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • PERA Pera Yunanca bir sözcük. Ötede karşıda anlamına geliyor. Neyin mi karşısında Beyoğlu? Eski İstanbul’un elbette.. Eski İstanbul’a göre Haliç’in karşı kıyısında yer aldığı için bu semte Pera demişler. Türkçe söylenseydi Karşıyaka olacaktı . İzmir’in Karşıyaka’sı gibi. (Ne Demek İstanbul, Bebek Niye Bebek?)
  • Antik çağın en büyük devlet adamlarından biri olan Atinalı Perikles'in de ölesiye tutulduğu ve tüm ömrünü birlikte geçirdiği kadın 'Aspasya' adlı bir hetarai idi. Aristo ve Eflatun'un da bu tür 'dost'ları olduğu biliniyordu. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Eğer sanat saflıksa (bozulmamışlıksa/iffet ise), sanat değildir. (Fahişe Yüzyılın Sanatları)
  • H a l i k a r n a s Balıkçısı E g e l i o z a n " H o m er ' i n Olimpos tanrılarının kökleri hep Sümer'den Anadolu'ya, Anadolu'dan da Yunanistan'a taşınma­dır" savını öne sürer.. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Hititler'in (Eti) komşusu olan Hurrilerin dilinde "Siduri" adı "Genç kadın" anlamına gelirmiş. Bu, Sümer'in gençlik ve güzellik tanrıçası İştar'ın bir adıdır da. İşte adı giderek "Astorthe" sonra da "Astarte"ye döndü. Bu kadarla da kalmadı; daha sonra Astarte, aşk ve güzellik tanrıçası "Afrodit" oldu. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Yasalara göre bu saygın fahişeler devlete 'Fuhuş Vergisi' ödemek zorundaydılar. Antik çağdan günümüze değin ulaşmış kayıtlardan buna o zamanlar "Pornikon Telos" dendiğini öğreniyoruz. Bu vergiyi toplayan tahsildara da "Pornotelones" deniyordu. Kısaca, din ve cinselliğin interaktif ilişkisi devletin temel gelirini oluşturuyordu. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Tapınakların çevresindeki yerleşimlerde aileler kızlarını inançlarının bir parçası olarak tanrıçanın himaye ve hizmetine verirlerdi. Bunu kendileri için kutsal bir onur addederlerdi. Bu kızlar da tapınağın hizmetinde kendilerini para karşılığı erkeklere sunarlardı! Özellikle, Helenistik çağda 'Afrodit Tapınakları' bu kültün merkezleri olmuşlardı. 'Tapınak Fahişeliği' böylece kurumsallaşmış ve buralarda olağanüstü maddi kaynaklar birikmişti. Kendini yaşam boyu bu biçimde tapınağın hizmetine adamış olan kadınlara "Hierodouloi", yani kısaca 'Kutsal Hizmetkar' deniliyordu. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Sistine Şapeli'nin tavanını süsleyen Michelangelo'nun resimlerinden biri Adem'in Yaratılışı adıyla anılır. Bu resimde Tanrı sağ işaret parmağını Adem'in sol elinin işaret parmağına değdirecek denli uzatmıştır. Michelangelo, böylece, Tanrı'nın toprağa can verişini anlatmıştır. (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • İnsana benzeyen tanrılar, insanın zaaflarını ve erdemlerini taşımakta, insan gibi yeyip içmekte, sevişmekte, evlenmekte, ihanet etmektedirler. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Adını taşıyan kulesi ve dünyanın sekiz harikasından biri sayılan asma bahçeleriyle ünlü Babil'in adı Babil dilinde kapı anlamına gelen bab ve Tanrı anlamına gelen ilu sözcüklerinden oluşmuştur ve Tanrı kapısı anlamına gelmektedir. (Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 1)
  • Söylenceler insanların yaşa­dıklarından, yaşamlarından, yaşantılarında olup bitenlerden oluşturul­muştur. Tanrı 'yer' Gaia erkekten döl almaksızın dağları ve denizi doğurması, o dönem insanının henüz cinselliği, - daha doğrusu cinsel ilişkiyi çözümleyememiş olduğunu yansıtmaktadır. Dişi insan, - kadın doğurup durmakta, - üst üste doğum yapmaktadır ama, bu doğum­larda erkek katkısının da bulunduğu henüz bilinmemektedir. (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Örneğin, Eski Mısır'da Amon-Ra, tanrıları yaratan saklı (gizli) (ve bileşik) güçtür. Zaten Aman ve/ya da Amen/Ammon/Amoun = saklı olan demektir. (Bugün dua ettikten sonra kabulü için kullanılan amin sözcüğünün kökü, ortaya çıkıyor ki, bin yıl öncesine uzanıyor.) (Tanrıların Seks Öyküleri)
  • Bedenin kapalı olan bölümlerin de gözükmesine/gözlenmesine (dikizlenmesine) olanak veren duruşun anılışıdır peekaboo. (Fahişe Yüzyılın Sanatları)

Yorum Yaz