Sadun Boro kimdir? Sadun Boro kitapları ve sözleri
Türk denizci ve yazar Sadun Boro hayatı araştırılıyor. Peki Sadun Boro kimdir? Sadun Boro aslen nerelidir? Sadun Boro ne zaman, nerede doğdu? Sadun Boro hayatta mı? İşte Sadun Boro hayatı... Sadun Boro yaşıyor mu? Sadun Boro ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 1928
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Tarihi: 5 Haziran 2015
Ölüm Yeri: Marmaris
Sadun Boro kimdir?
Sadun Boro (d.1928 İstanbul) Türk denizci ve yazar.
Dünyanın çevresini teknesiyle dolaşan ilk Türk denizcidir.
Hayatı
1928 yılında İstanbul'da doğdu. Çocukluk ve gençlik yılları Caddebostan ve Marmara kıyılarında geçti. Denizcilik hayatına önce sandalla başladı; liseye geçtiği yıllarda ilk yelkenli teknesine sahip oldu.
Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra 1948'de İngiltere'ye giderek Manchester Üniversitesi'nin Tekstil Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi.
1952'de Ling adlı 11 metrelik bir yelkenliyle İngiltere'den Karayip Adaları'na kadar uzanan ilk açıkdeniz, Atlantik aşırı yolculuğunu bir İngiliz ile birlikte gerçekleştirdi. O zaman'Cumhuriyet' gazetesinde tefrika olan bu gezinin anıları 2004'te Bir Hayalin Peşinde adlı eserinde neşredilmiştir.
Bugünkü yelkenlisi 10,5 metre boyunda ve keç armalı Kısmet, 1963'te Salacak'ta Athar Beşpınar'ın atölyesinde kızağa kondu. Hayatta en büyük emeli olan dünya seyahatine 1965'te Alman asıllı eşi Oda Boro ile beraber çıktı. Onlara Kanarya Adaları'nda aldıkları ünlü kedileri Miço eşlik etti. Üç yıl süren seyahatin anıları Hürriyet gazetesinde yayımlandı. Bu anılar, daha sonra Pupa Yelken adlı kitapta toplandı.
Boro ailesi 1977-1979 arasında, o zaman sekiz yaşında olan kızları Deniz'le beraber Karayip Adaları'nı, Amerika'nın doğu sahillerini gezdi.
1980'den beri Bodrum'da yaşayan Sadun Boro özellikle Gökova, Göcek gibi güney Ege koylarının korunması için çaba harcamaktadır. Boro, gazete ve dergilere deniz ve doğa sevgisini aşılayan yazılar yazmayı sürdürmektedir.
Teknesi Kısmet, İstanbul/Hasköy'deki eski Haliç tersanesinin olduğu yerde, Rahmi Koç Müzesi'nde görülebilir.
Dünya seyahati rotası
Sadun Boro’nun 22 Ağustos 1965'te başlayıp 15 Haziran 1968’de tamamlanan dünya seyahatinin rotası aşağıdaki şekilde gerçekleşmiştir:
İstanbul
Cebelitarık
Kanarya Adaları
Barbados
Karaip Adaları
Panama Kanalı
Galapagos Adaları
Markiz Adaları
Tuamotu Adaları
Tahiti ve Rüzgaraltı Adaları
Tonga Adaları
Fiji Adaları
Yeni Hebrid Adaları
Yeni Gine Adası
Torres Boğazı
Timor Adası
Endonezya
Singapur
Bengal Körfezi
Seylan Adası
Arap Denizi
Kızıldeniz
İsrail
Sadun Boro Kitapları - Eserleri
- Pupa Yelken
- Bir Hayalin Peşinde
- Yeni Dünya'ya Fora Yelken
- Kısmet'in Dümen Suyunda
- Vira Demir
Sadun Boro Alıntıları - Sözleri
- Yine bu sular asırlar önce, Christof Colomb'un Santa Maria'sını kucaklayıp, sırtında taşımış. Yine bu sular, asırlar boyunca iki kıtayı birbirine bağlayan yüksek direkli koca yelken gemilerine yârenlik etmiş... Yine bu herdem taze sevgili, bugün Kısmeti göğsüne basmış, onun iki garip yolcusuna hayatlarının en güzel günlerini yaşatıyor... Unutulur mu o her türlü cemiyet işkencelerinden uzak, âsude günler... Ne kravat, ne ceket, ne ayağında pabuç, ne traş olma derdi... Gene işe gelmedin diye suratını asan müdür yok... Ne yetişecek sıkıntılı bir randevu, ne dört duvar arasında çalışmak. Hey Allahım ne güzel günlerdir o, yalnız senin varlığın ve yarattığın tabiatla başbaşa geçen anlar... (Pupa Yelken)
- Her çeşit Akdeniz meyvesi bol, muz senede dört kere mahsul veriyor. Avrupa'nın muz ihtiyacının büyük bir kısmını, bu adalardan frigoritik gemilerle ihraç edilen muz karşılar. (Pupa Yelken)
- Zaten, ufak bir yelkenli tekne ile yapılan Dünya seyahati, bütün tedbir ve bilgiye rağmen, bir kader, kısmet işidir... Öyle tehlikeli yerlerden geçiliyor ki, daima terazinin iki kefesinde, '' Selamet'' ve ''Felaket'' aynı ağırlıktadır. Allah'ın koruyucu ellerinin gölgesi bir an Selamet kefesi üzerinden çekilse, bu tatlı hayat da o anda son bulur... (Pupa Yelken)
- Güney ve Kuzey Amerika kıtaları arasında, yüzlerce irili ufaklı Karayip Adası, bir yay şeklinde uzanır. Bunlara ayrıca "Batı Hint", "Antiller", "Rüzgaraltı", "Rüzgarüstü" adaları da denir. Bu adaları Christoph Colomb, 1492 ila 1504 yılları arasında yaptığı dört seyahatte keşfetmiştir. (Pupa Yelken)
- Bugün hava kapalı, öğleyin yağmur başladı. Aksi istikametten gelen büyük bir İngiliz asker nakliye gemisi rotasını değiştirip üstümüze yöneldi. Yanımızda durunca, kaptan megafonla, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Ben de '' Deniz Kızı'' dedim. Ah nerede O der gibi ellerini havaya kaldırdı. Birbirimizi bayrakla selamladık,koca pervanesi tekrar suları karıştırdı. (Pupa Yelken)
- Martinique'in eski merkezi ve Karayip Adaları'nın en şirin şehri diye anılan St.Pierre, Mont Pelee'nin dibinde güzel bir sahil şehri imiş.1902 yılının bir Mayıs sabahı, müthiş bir gürültü ile indifa eden Mont Pelee'den fışkıran gaz ve sıcak buhar, birkaç saniye içinde, 30 bin kişilik şehrin bütün sakinlerini öldürüp bir harabeye çevirmiş. Sadece hapishanedeki bir hücre mahkumu sağ kurtulmuş bu felaketten. (Pupa Yelken)
- “Ne güzeldir sakinlik, sessiz sedasız yaşamak, işte bunlardan biri, Atlantik Okyanusunda, Deniz şırıltısından başka, Hiç ses yok ortada, Çeşit çeşit balıklar, Balinalar yunuslar, Sürüyle var uçan balıklar” (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- “Güvertede yıldızların altında, hep beraber sofranın etrafında oturmuş balığı yer, rakımı yudumlarken şöyle bir düşündüm: Acaba bir değil, on tane Norman’ın hazinesine sahip kimse, şu anda benden daha mutlu olabilir mi?! Çocuğum, karım yanımda, altımda kendi teknem, cemiyetin türlü sıkıcı bağlarından uzak, tabiatla baş başa, serazat bir hayat. Ama lüks yatımız, lokantada yiyecek paramız veya kürkümüz, otomobilimiz yokmuş, ne gam. Çok şükür sıhhatimiz, neşemiz yerinde, yiyebiliyor, içebiliyoruz ya. Ne alacağımız var, ne borcumuz, ne kimseye boynumuz bükük. Norman gibi ne hazineyi saklama, ne biri iki etme derdimiz var. Acaba kaç tane sınırsız servet sahibi, tanınmış şahsiyet veya politikacı iş, para veya sandalye hırsının iğrenç girdabından kendini sıyırıp da, tabiatın bahşettiği bu nimetlerden istifade edebiliyor? Acırım o zavallı âmâlara. Aman Allahım şaşırtma bizi de onlar gibi!...” (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- Denizden bir Miço geldi, bugün gene denize döndü... (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- Yılbaşı gecesi hedefimizden 250 mil mesafedeydik. O gün Oda nefis bir pasta yaptı, güzel mezeler hazırladı... Kamarada oturduk, yalpada düşmesin diye tabaklar kucağımızda, karşılıklı, son rakı şişemizden birer kadeh tokuşturduk. Yeni yılda “Kısmet”in omurgasını kayalardan koruması, müsait rüzgarlar ihsan etmesi için Allah’a dua ettik. (Pupa Yelken)
- İyi hazırlanmış ve planlanmış bir seyahat, daha bidayette, yarı yarıya muvaffak olmuş sayılır. (Pupa Yelken)
- “ Attım ağzına, gitsin boğazına, kellere, körlere, bekarlara, dullara, babamın, annemin tabağına, Miço’nun, benim tabağıma birer balık isteriz.” Balıkçı duası:) (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- Durgun denizler,yetenekli denizci yetistirmez. (Pupa Yelken)
- “Ey büyük Allah’ım gene senin huzurunda herkesten, her kötülükten uzak, yalnız tabiatla baş başayız. Koca kainat ve onun içinde insan, bir hiç bile değil, ne boş, ne anlamsız... Üstelik birbirini severek, elinden tutarak yaşayacağına, biri diğerinin ağzından lokmasını kapmaya, gözüne parmağını sokmaya çalışan insanlar. Tabiat ne kadar dürüst, kabadayı ise, insanlık da o derece daha açgözlü, vahşi, çirkin oluyor her geçen gün!” (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- “Bir gün koya Avustralya bayraklı ‘Carina’ adında bir yelkenli geldi. Avustralya’dan gelmişler. Akdeniz’den geçerken bizim güney sahillerine de uğramışlar. Akşam içkiye bize geldiler, sohbet ettik. İçki ikram ederken ‘Rakı ister misiniz?’ deyince, adamcağız şeytan görmüş gibi oldu. Meğer Kekova’da bir akşam bunları içkiye davet etmişler. Bir hayli rakı içmiş. Teknede kafası üstü düşünce kulağının bir parçası kopmuş. Karısı da çakırkeyf, kopan parçayı iğne, iplikle yerine dikmiş, ama ters!” :)) (Yeni Dünya'ya Fora Yelken)
- Güvertede çatlayan her dalga içerde top atılmış gibi gürlüyor. Zavallı tekne bu yükün altında, sıtma nöbetine tutulmuş hasta gibi tirtir titriyor... Uyumak mümkün mü?... Her türlü kötü ihtimal, insanın aklını bir kurt gibi kemiriyor. Dışarıda kudurmuş vahşi denizle aramız' 33 mmlik bir kaplama tahtası ayırıyor. Bu Kısmet'in girdiği ilk imtihan, ilk büyük fırtına. Ayrıca, O'na emek veren nice ustanın, kendi elimizle hazırladığımız arma ve donanımın da bir imtihan'. Ama bu öyle bir imtihan ki, ya sınıfı geçersin, ya kalırsın. İkmali yok... Kaldın mı da tatlı canınla ceremesini çekersin. Kendi kendime söyleniyorum: Neden sen de herkes gibi karada, sıcak evinde rahat rahat oturmazsın? Ama biliyorum ki, aradığım hayat budur ve onsuz yapamam. (Pupa Yelken)