Saim Sakaoğlu kimdir? Saim Sakaoğlu kitapları ve sözleri
Yazar, Editör Saim Sakaoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Saim Sakaoğlu kimdir? Saim Sakaoğlu aslen nerelidir? Saim Sakaoğlu ne zaman, nerede doğdu? Saim Sakaoğlu hayatta mı? İşte Saim Sakaoğlu hayatı...

Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Saim Sakaoğlu
Doğum Tarihi: 1939
Doğum Yeri: Konya, Türkiye
Saim Sakaoğlu kimdir?
1939'da Konya'da Fahrünnisa Mahallesinde doğmuştur. 1951 yılında Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nu,1955yılında Konya Lisesi'nin orta kısmını ve 1959 yılında ise lise kısmını bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden diploma almıştır. Ayrıca Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nu da bitirmiştir. İlk görev yeri Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi'dir. Sonra sırasıyla 1977 yılında asistan doktor, 1978 yılında doçent doktor ünvanlarını almıştır. 1988 yılında Konya Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne profesör olarak atanmıştır. 1988-1994 yılları arasında iki dönem Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı yapmıştır. Ancak Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde çalışmaya devam etmektedir.
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, İLESAM, Folklör Araştırmaları Kurumu, UNİMA gibi kurumların üyesidir. 1983-2001 yılları arasında da Türk Dil Kurumu'nda bilim ve yürütme kurullarında görev yapmıştır. Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında çeşitli bilimsel toplantılara katılmış, bildiriler sunmuştur. Kitapları, makaleleri ve bildirileri İngilizce, Almanca, Fransızca, Makedonca ve Japonca'ya çevrilmiştir. Basılı 43 kitabı bulunan Prof. Sakaoğlu'nun beş kitabı da basım aşamasındadır. Hakkında üç kitap, bir tiyatro oyunu ve iki dergi özel sayısı (Tarla, Milli Folklör) yayımlanan Prof. Sakaoğlu'nun basılı çalışmalarının sayısı 1000'in üzerindedir.
1981 yılında Atatürk ve Türkçe konulu eser yarışmasında birinciliğe, 1990 yılında ise Türkiye İş Bankası'nın Büyük Edebiyat Ödülü'ne ve 2004 yılında da ikincisi verilen Karacaoğlan Araştırma Ödülü'ne layık görülmüştür. Prof. Sakaoğlu ayrıca Kayseri Sanatçılar Derneği'nin 1982 yılı için verdiği Yılın Folklörcüsü Armağanı'nı, Folklör Araştırmaları Kurumu'nun 1985 yılında verdiği İhsan Dinçer Türk Folklörüne Hizmet Ödülü'nü, Tarsus Belediyesi 2004 Karacaoğlan Ödülü'nü ve Motif Halk Oyunları Vakfı'nın 2004 yılı Yılın Folklörcüsü ödülünü almıştır.
20 Mart 2006 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştur. Ancak Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde Ancak Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde .çalışmaya devam etmektedir.
Saim Sakaoğlu Kitapları - Eserleri
- 101 Anadolu Efsanesi
- İslamiyet Öncesi Türk Destanları
- 101 Türk Efsanesi
- Masal Araştırmaları
- Türk Masalları
- Dadaloğlu
- Türk Ad Bilimi 1
- Erçişli Emrah
- Gümüşhane ve Bayburt Masalları
- Efsane Araştırmaları
- Aşık Edebiyatı Araştırmaları
- Bayburtlu Zihni
- Masal Araştırmaları 2
- Türk Gölge Oyunu Karagöz
- Aşıkların Diliyle Cumhuriyet
- Kıbrıs Türk Masalları
- Ercişli Emrah
- Konya Ağzı Üzerine Araştırmalar
- Nasreddin Hoca Üzerine Yazılar
- Dostlara Mektuplar
- Eflatun Cem Güney
Saim Sakaoğlu Alıntıları - Sözleri
- Bugün meydan günü döğüş olucu Kötüler de geri geri durucu Koç yiğit elinde tatar kılıcı Kılıç kalkanınan vuruşur bugün Sıkılır tüfekler tütünler tüter Çalınır davullar mehterler öter Kesilir keller meydanda yatar Üleşler ayağa dolaşır bugün Dadaloğlu'm derde eyledi hengi* Bugün kötülerin çıkar mehengi Solar koç yiğidin gülgün irengi Çıkar Arap atlar yarışır bugün “Hengi*” Hengâme, kavga. (Dadaloğlu)
- Bir yiğit gurbete varsa Gör başına neler gelir Sılası hatıra düşse Yaş gözüne dolar gelir (Erçişli Emrah)
- Bu dişi kişiye "Ay - va" adı verildi ki "Ay yüzlü" demektir. Ay Atam ile Ay - va evlendiler. Bunlardan kırk çocuk dünyaya geldi. Yarısı erkek yarısı dişi idi. Bunlar birbirleriyle evlendiler. (İslamiyet Öncesi Türk Destanları)
- " Varı yok demeyiniz. Varı yok diyenler yok olur." (İslamiyet Öncesi Türk Destanları)
- Çok göresim geldi Binboğa seni Ne hoş olur baharınan yazınan Dirgen Dağı Koç Dağı'nın dengidir Ördeklerin çağrışırdı kazınan Ne kara yazılmış alnıma yazı Varsak da aşiret tanımaz bizi Sarız'dan aşağı Yalak'ın düzü Sağmalların yayılırdı yozunan Kuru Çay'dan Delice'ye aşalım Çapanoğlu eteğine düşelim Elbistanlı kızı helallaşalım Çok ekmeğin yediyidim tuzunan Dadaloğlu'm der de bu nasıl haldir Seneler sayılmaz kaç tane bıldır Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır Puşt Osmanlı duralaştı biziynen Not: Sakaoğlu çok önemli bu şiiri kitabına almamış. Oysa tarama yaptığı kitaplarda bu şiir var fakat Sakaoğlu kendince Osmanlı’ya söz söyletmemek için, işgüzarlık yapıyor olmalı. (Dadaloğlu)
- «Durmadan arkamdan yürüyün, sakın arkanıza bakmayın. Yoksa hepiniz taş olursunuzl» (101 Anadolu Efsanesi)
- Arpa, buğday çeç olur Güzeller güleç olur. (101 Anadolu Efsanesi)
- Yüreğimde var bir sızı, Kimi şehit, kimi gazi, Bin dokuz yüz on dokuzu, Arıyorum gamlı gamlı. (Aşıkların Diliyle Cumhuriyet)
- Başka milletlerin destanları hakkındaki eserleri inceleyerek Türk destanını ilmi şekilde sınıflandıran ilk Türk Prof. Zeki Velidi Togan ' dır. (İslamiyet Öncesi Türk Destanları)
- Hemi yüzden, hemi sözden peçeyi, Kaldırdı ruhlardan kara geceyi, Kolayca belletti yazı, heceyi, Demokrasi, Cumhuriyet, Atatürk. (Aşıkların Diliyle Cumhuriyet)
- “Türkler Arap tesiri altında kaldıkları günden beri her gün biraz daha kendilerini unutmuşlar. Biraz daha kendilerinden uzak olmaya çalışmışlardır. Avrupalıların tesirleri altında kaldıkları günden beri de körü körüne onlara benzemeye, uymaya yeltenmişler. Boyuna bin sene Arap, Acem tarihi okumuşlar, Arap ve Acem destanı dinlemişler; Tanzimattan sonra da Avrupalıları görmek ve düşünmek istemişler. Fakat son zamanlarda geçirdikleri felaketler ve bin yıldan beri aldıkları derslerle, biraz da kendilerini öğrenmek ve bellemek yolunda bir heves ve gayret uyandırmışlardır.” (Türk Ad Bilimi 1)
- Yürü bire Pınarbaşı Acap karın kalktı m'ola Gözü büyük ablak sunam Çığırından saptı m'ola Hûda sılayı niyetim Gurbete verdin kısmetim Möhür gözlümü hasretim Yüreğini yaktı m'ola Tez gelir Kaynar'ın yazı Ters akar Mucur'un özü Zamantı'nın tutar yüzü Garbi değilse söktü m'ola Bülbülüm altın kafeste Yâr sılada kulak seste Usul boylum Gördeles'te Yollarıma baktı m'ola Bıktım usandım canımdan Ayrı düştüm vatanımdan Bizimkiler kavgasından Sağ selamet çıktı m'ola Erciyes gibi kuşanan Yarsuvat gibi boşanan Sünbülleri nazlı Anşa'm Zülüfüne taktı m'ola Dadal'ım sıladan haber Gözümde dağların tüter Koç dağın da kekik biter Burcu burcu koktu m'ola (Dadaloğlu)
- Aktaş diye beiediğim, Seni Hak’tan dilediğim, Ak tülbende doladığım Mevlâm sana bir can versin, ninni. (101 Anadolu Efsanesi)
- “Bu kasabanın dışında taze can veren bir çeşmenin kemeri altında dört köşe bir beyaz mermer üzerine mermer ustası bir kaz resmi yapmıştır ki dil ile tarifi imkansızdır. Gören canlı zanneder. Bu yüzden çeşme ‘Kazlıçeşme’ adıyla şöhret bulmuştur.” (Türk Ad Bilimi 1)
- Türkiye'nin ay, güneşi, Gazi'yle İsmet Paşa'mız var. (Aşıkların Diliyle Cumhuriyet)
- "Cihanda çok yaşadık, bilmedik bu yanda ne var Ölüm geleydi gidek, bir görek o yanda ne var." (Bayburtlu Zihni)
- Özbeklerde bir söz vardır: "Hastalığı gizlesen de ateş onu ortaya çıkarır." (101 Türk Efsanesi)
- Kadını erkekle eşit sayarak, Sokmadın çarşafa yine sen Ata'm. (Aşıkların Diliyle Cumhuriyet)
- • Münğüz Münğüz • Karaganı • Çenğli Menğli • Büzüşmek • Tepük • Çelik Çomak (Türk Ad Bilimi 1)
- Masallar eski mitlerin parçalanmış şekilleridir. Bunlar ancak içinden çıktıkları mitlerin kesin olarak açıklanmasıyla anlaşılır. (Masal Araştırmaları)