matesis
dedas

Solmaz Kamuran kimdir? Solmaz Kamuran kitapları ve sözleri

Türk yazar Solmaz Kamuran hayatı araştırılıyor. Peki Solmaz Kamuran kimdir? Solmaz Kamuran aslen nerelidir? Solmaz Kamuran ne zaman, nerede doğdu? Solmaz Kamuran hayatta mı? İşte Solmaz Kamuran hayatı...
  • 10.04.2022 00:00
Solmaz Kamuran kimdir? Solmaz Kamuran kitapları ve sözleri
Türk yazar Solmaz Kamuran edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Solmaz Kamuran hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Solmaz Kamuran hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Solmaz Kamuran hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1954

Doğum Yeri: İstanbul

Solmaz Kamuran kimdir?

Solmaz Kamuran 1954'te İstanbul'da doğdu. Göztepe Taş Mektep'te, Kadıköy Maarif Koleji'nde, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde okudu. 11 yaşında TRT Çocuk Radyosu hikâye ödülünü kazandı. 17 yaşında, Yansıma Dergisi'nde imzasını gördü. On dört yıl diş hekimliği yaptıktan sonra kendini tamamen edebiyata verdi. Profesyonel yazı hayatına, televizyon için belgesel metinleri ve gazetelerde gezi yazılarıyla başladı. Türkiye'de büyük ilgi gören romanlarından "Kiraze" Yunanca, Macarca, Sırpça, Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Kürtçe, Lehçe ve Bulgarca olarak yayınlandı.

Romanları:

Bir Levrek İskeleti,

Kiraze,

Minta,

Banka,

Çanakkale Rüzgârı

Macar

Hikaye:

Bir kadın, bir erkek, bir levrek iskeleti

Anlatı:

Gecenin Yakamozu

Biyografi:

İpek böceği Cinayeti

Araştırma:

Devlet Çete Olmasın Dediğinizde

Ve çeviriler: Safiye Sultan Üçlemesi (Ann Chamberlin), Bir Hürrem Masalı (Colin Falconer), Erguvan Güzeli (William Stearns Davis), Bir Troia Şarkısı (Colleen Mccullough), Geceyarısı'nın Peşinde (Richard Zimler), Aşk Mutfağı- Çıldırtan Koku- Kızışma- Kabare (Lilly Prior), Bakir İntiharlar- Middlesex (Jeffrey Eugenides), Aynadaki Peçe (Ann Chamberlin)

Solmaz Kamuran aynı zamanda yazar Çetin Altan'ın kitaplarının da editörlüğünü yapmaktadır.

Solmaz Kamuran Kitapları - Eserleri

  • Kiraze
  • Minta
  • Çanakkale Rüzgarı - Boreas
  • Kösem : İktidar Şerbeti Kan Kokar
  • Ceviz Ağacı
  • Macar
  • Bir Kadın Bir Erkek Bir Levrek İskeleti
  • Gecenin Yakamozu
  • Aşk Tutulması
  • Banka
  • Elmakurdu Rüyaları
  • İpek Böceği Cinayeti - Fotoğraflarla Çetin Altan'ın Yaşam Öyküsü
  • Devlet Çete Olmasın Dediğinizde

Solmaz Kamuran Alıntıları - Sözleri

  • Şu dünyâda zaten anlatılmamış ne var, eninde sonunda herkes,her şey birbirine benzer, tıpkı bizim gibi. (Macar)
  • "Bizi bizden koru Tanrım. " (Kiraze)
  • Çıkarlar söz konusu olunca her şey ne kadar da çabuk değişebiliyordu. (Kiraze)
  • Kuşlar ötüşüyordu, karanlığın kuşları… Ağustos ayının tembel mutluluğunun cıvıltısı değildi bu sesler, mutluluk simgesi değildi bu ötüşler. Şubat ayazında, alacakaranlıkta yeniden hayata meydan okumanın çığlığı… Yalnız kuşlar… Tıpkı benim gibi. (Bir Kadın Bir Erkek Bir Levrek İskeleti)
  • Zamanı unutmuştuk ve galiba mutluluk zamanı unutmaktı. (Macar)
  • Kötülük peşinde koşan kendi sonuna koşar. (Elmakurdu Rüyaları)
  • “Ama derler ya ‘bohçanın dört ucu asla bir araya gelmez . ‘ ille de bir şeyler eksiktir bizlere göre . Oysa hayatın tuhaf bir terazisi var. İyilikler , kötülükler , güzellikler ,çirkinlikler ,zorluklar , kolaylıklar , acı ve saadet nasılsa sonunda hep dengede kalır . Her şey tamamen mükemmel ya da kötü olmuyor ... (Ceviz Ağacı)
  • ...ayrılırken "Her şey para değil, dostum," dedi, "Her şey para değil." Her şey nedir, diye düşündüm eve dönerken. Dağda otlayan keçi için her şey kayalık tepelerdi, balık için içinde yüzdüğü deniz, kuş için kanadıyla titrettiği gökyüzü, ya insan için? İnsana o tepeler, o gökyüzü, o deniz yetmiyordu. Başlangıçta anne için bebeğinin küçücük yüzünü gördüğü ilk an, bebek için küçücük yüzünü gömerek onun memesine iştahla yapıştığı andı her şey ama sonra... Çölde su, denizlerde ada her şeydi; susuzluktan yanana bir tas su derya gibiydi, selde sürüklenene bir ağaç dalı sanki bir ada. Kör için değneği, dilsiz için elleri, müzisyen için bestesi, şair için şiiri her şeydi. Mahpus için demirlerin arasından görünen uzaklardaki ıssız tepelerde başıboş yürümek, o ıssız tepelerde dolaşan çoban için uzaktan görünen şehir her şeydi. Yoksul için para, hasta için ilaç, âşıklar için vuslat her şeydi. Derviş için bir lokma, bir hırkaydı her şey, sultanlar içinse gördüğü ve görmediği ama sahibi olduğu engin mülktü, ama belki de o sadece ava gitmeyi, kırlarda avarelik etmeyi isterdi, ya başı, dişi, dizi ağrıdığında ne yapardı... Şu fânî dünyada her şeyin ne olduğu her an her fânî kul için değişebilirdi, her şey birden hiçbir şey olabilirdi. (Macar)
  • "Tarihi, imparatorlar yaratır ama onu geleceğe ancak tarihçiler kitaplarıyla taşır." (Kösem : İktidar Şerbeti Kan Kokar)
  • "İnsanlar ikiye ayrılır, başkalarının deneyimlerinden yararlanarak kazanan akıllılar ve ille de kendi deneyimleriyle kazanacaklarına zannederek kaybeden aptallar..." (Kösem : İktidar Şerbeti Kan Kokar)
  • Giden hiçbir şey geçici değildir, giderken ille de iz bırakır. (Aşk Tutulması)
  • Kay hiçbir zaman T.J.'i'in kendisini sevdiği gibi onu sevememişti. Ama bunun için suçlanamazdı, sonuçta herkes karşısındakine ancak kendisinde olanı verebilirdi. Herkes kendisi kadar sevebilirdi. Kay da bu kadardı. (Minta)
  • Oysa hayatın tuhaf bir terazisi var; iyilikler, kötülükler, güzellikler, çirkinlikler, zorluklar, kolaylıklar, acı ve saadet nasılsa sonunda hep dengede kalır. Her şey tamamen mükemmel ya da kötü olmuyor. (Ceviz Ağacı)
  • Aşk merhamet değildir Nur, karışmak istemem ama sevgili olmak ve anne olmak farklı şeylerdir. İkisini karıştırmamak gerek. (Ceviz Ağacı)
  • Mutlu olmak için bir yığın mutsuzluğu, acıyı yaşıyordu insan; ağır, çok ağır bedeller ödüyordu ve sonra mutlu olduğunda o geçmişi hatırlayıp tekrar acı çekiyordu. Arada sırada kaşınan bir yanık izi, yağmur yağınca sızlayan eski bir kırık yeri gibiydi mutlu olmak. Salt mutlu olmak diye bir şey belki de yoktu. (Kiraze)
  • Sevdiğim bir yazar aşkı şöyle tarif etmiş: “Aşk biriyle bakışmak değil, aynı yöne birlikte bakmaktır.” (Ceviz Ağacı)
  • Hettie valinin makam odasına girerken titriyordu, İçeri adımını attığında Mustafa Kemal hemen ayağa kalkıp onun eli ni öptü, "Enchantée Matmazel." Hettie reverans yaptı, "Şeref verdiniz Paşam, heyecanımı mazur görün lütfen." Buyrun lütfen, istirahat edin." Hettie masanın önündeki koltuğa oturdu. "İngilizsiniz değil mi Matmazel." " Önce Canakkaleliyim Paşam, Türkiyeliyim, ondan sonra da İngiliz. " Mustafa Kemal ayağa fırladı, "Duydunuz değil mi beyler, Matmazel'in sözlerini duydunuz. İşte çağdaş uygarlık budur. Hanımefendi, Çanakkale ve Türkiye sizinle iftihar etmeli." Teveccühünüz Paşam." Mustafa Kemal'in beş arabalık konvoyu o gün saat üçte, geldiği gibi homurtular içinde, arkasında sapsarı bir toz bulutu bırakarak Çanakkale'den ayrıldı, on beş gün sonra da Hettie'ye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği verildi. (Çanakkale Rüzgarı - Boreas)
  • Osmanlı vezirlerinden birinin nehir üstüne yaptırdığı köprünün üzerinden geçerken köprübaşında yazan yazıyı merak edip birine okutturduk. Şöyle diyordu adı bizce meçhul şair: "Hayat, krallarla yoksulların yolunun çakıştığı bir köprüdür." (Macar)
  • Şanssızdı, ama kimbilir belki de bir başkasına göre şanslı.. (Minta)
  • 'Şeriat nedir, tarikat nedir ,hakikat nedir ?'diye sordum. Bana şöyle cevap verdi ,"Şeriat bu senindir o benim; tarikat,hem senindir hem benim; hakikat ise ne senindir, ne benim ."Ya marifet?" dedim .Gözlerimin içine baktı ,gülümsedi, "Yaratılanda Yaratan'ı görmektir ,"dedi. (Macar)

Yorum Yaz