Zehra İpşiroğlu kimdir? Zehra İpşiroğlu kitapları ve sözleri
Yazar, Tiyatro Eleştirmeni Zehra İpşiroğlu hayatı araştırılıyor. Peki Zehra İpşiroğlu kimdir? Zehra İpşiroğlu aslen nerelidir? Zehra İpşiroğlu ne zaman, nerede doğdu? Zehra İpşiroğlu hayatta mı? İşte Zehra İpşiroğlu hayatı...

Doğum Tarihi: 1949
Doğum Yeri:
Zehra İpşiroğlu kimdir?
Almanya’da Duisburg-Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim üyesi olan Zehra İpşiroğlu, 1975-91 yıllarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Almanca Bölümü’nde, doksanlı yıllarda aynı fakültede kendi kurduğu "Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü"nde çalışmalarını sürdürmüştür. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bünyesinde Nazan İpşiroğlu, Prof. Dr. Jale Baysal ve Prof. Dr. Şeyda Ozil’le birlikte yayına hazırladığı yaratıcı eğitim ve öğretim alanında yayınlanan çeşitli imece kitaplarının ve yurtdışında yazın, tiyatro, eğitim üzerine çıkan çeşitli inceleme yazılarının ve çevirilerinin yanı sıra, tiyatro ("Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik"; "Tiyatroda Devrim"; "Tiyatroda Yeni Arayışlar"; "Eleştirinin Eleştirisi"; "İki bin Yılına Doğru Tiyatro", "Tiyatroda Düşünsellik", "Nâzım Hikmet Oyunları", "Tiyatroda Alımlama"), yazın (Yazın, Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri; Çağdaş Türk Yazını), eğitim ("Eğitimde Yeni Arayışlar"; "Düşünme Korkusu", "Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme") ve çocuk ve gençlik yazını ("Gergedan Oyunu"; "Konuşan Çınar"; "Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim", "Şimdiki Çocuklar Hâlâ Harika"), anı ("Bugünden Düne Dünden Bugüne", Nazan İpşiroğlu ile birlikte), yaratıcı yazma alanında kitapları vardır. Kısa kısa öyküleri "Yerler Yollar Yüzler", kara güldürü tarzında yazdığı oyun "Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde", deneme romanı, "İzler, Burada ve Orada" ve Aziz Nesin’in "Şimdiki Çocuklar Harika" adlı taşlama romanına gönderme yaparak yazdığı "Şimdiki Çocuklar Hâlâ Harika" adlı çocuk romanı son yazınsal çalışmalarıdır.
Zehra İpşiroğlu Kitapları - Eserleri
- Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme
- Şimdiki Çocuklar Hâlâ Harika
- Dramaturgi Tiyatroda Düşünsellik
- Tabular, Korkular ve Kadınlar
- Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik
- Mavi Eşek
- Düş Hırsızlarına Karşı
- Dramaturjiden Sahne Çözümlemesine Tiyatroda Alımlama
- Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim
- Aydınlanan Yollar
- Eleştirinin Eleştirisi
- Dünden Bugüne Brecht
- Yapıcılığın Gücü
- Tiyatroda Yeni Arayışlar
- Haneye Tecavüz
- Gergedan Oyunu
- Memleketimden Kadın Manzaraları
- Tiyatroda Devrim
- Gençler İçin Nazım Hikmet Oyunları
- Pinokyo Kral Übü'nün Ülkesinde
- Hayal Satıcısı
- Gençlere Mektuplar
- Çağdaş Türk Yazını
- Özgürlük Yolları
- Yaşamdan Tiyatroya Tiyatrodan Yaşama
- Televizyon Dizi Pusulası
- Eğitimde Yeni Arayışlar
- Gençlerle Diyalog
Zehra İpşiroğlu Alıntıları - Sözleri
- Ya da yasaların haksızdan yana çıktığı, hakkın ancak yasaları çiğneyerek elde edilebileceği bir düzende insancıl Yargıç Azdak'ın(Kafkas Tebeşir Dairesi) üçkağıtçı, dolandırıcı hırsız bir tip olarak çizilmesinden doğal ne olabilir? (Dünden Bugüne Brecht)
- Büyüğün küçüğü yutması sence doğa kanunu mu, yoksa buna karşı bir şey yapılabilir mi? (Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim)
- Değil yaşamaya, yaşamlarına son vermeye bile yetmez güçleri. Kendilerini asmak isterler, ama ipi getirmeyi unutmuşlardır. Estragon’un pantolon askısını denerler ama askıyı çekiştirdiklerinde kopuverir. (Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik)
- Brecht'in düşünce ağırlıklı tiyatrosunun temel amacı izleyiciyi etkin kılmaktı. Bu açıdan eğlenmeye düşünmeyi bütünleştiriyordu. (Dünden Bugüne Brecht)
- ‘’Kimi için yaşamak kolay, güdülmeleri yetiyor. Kayıyorlar. Ben, bense dağlar aşmak zorundayım, hiçbir zaman tırmanamadığım dağları...’’ (Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik)
- Gülebilmek için güldüğün şeyle kendi aranda bir uzaklık oluşması gerekiyor (Mavi Eşek)
- Metnin anlamlandırması, edilgin bir iş değil, metinle karşılıklı bir söyleşmedir, kuru bir canlandırma değil, yeni bir yaratıdır. Gadamer (Eleştirinin Eleştirisi)
- Belki de dinleme yerine saldırmayı seçenler ve şiddeti savunanlar şiddetin egemen olduğu bir aileden geliyorlardır. Bence dinleme toplumdaki en küçük birim olan ailede başlıyor. Annenin babayı, anne ve babanın çocukları, çocukların anne ve babayı dinlemeleri gerekiyor. Bu, iletişimsizliği ya da çatışmaları önlemenin sanırım tek yolu. (Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim)
- İyi düşünebilen biri, kendini ayrıntılara, çağrışımlara, izlenimlere kaptırmadan bütünü görüp değerlendirebilir. (Eleştirinin Eleştirisi)
- "Son yılların ilginç bir gelişimi de günlük dilde çok sık kullanılan ‘bayan’ kavramı. Bayan aslında tıpkı bay gibi bir unvan, yani bir seslenme biçimi olmasına karşın, kadın yerine kadını tanımlamak için kullanılıyor. Erkeklerden söz edilirken bay denmiyor ama kadınlardan bayan diye söz ediliyor. Bunun da nedeni kadın demeyi cinselliği çağrıştırdığından ayıp olarak görmek. İyi de neden ‘erkek’ sözcüğü hemen cinselliği çağrıştırmıyor da ‘kadın’ sözcüğü cinselliği çağrıştırıyor? Neden kadına kadın demek ayıp oluyor? Kuşkusuz bu düşüncenin de ardında kadını kendi kişiliği olan bir birey olarak değil de erkeğe bağımlı bir cinsel varlık olarak gören bir bakış var. Eğer bu bakışa karşı bir duruşumuz varsa, kavramları da sorgulamamız gerekiyor." (Tabular, Korkular ve Kadınlar)
- "-Her insanın icinde yapıcı bir gizilgüç var, öyle değil mi? -Evet buna candan katıliyorum. Ama insanın bu gizilgücü keşfetmesi gerekir. Bunun icin de önce bir seyler yapmalı,etkin olmalı ki, neyi yapıp neyi yapmayacağını kestirebilsin, kendi olanaklarıni keşfedebilsin ve sınırlarını gorebilsin. Yani denemek gerekiyor,riske girmekten korkmamak." (Yapıcılığın Gücü)
- Kitapla iletişim tıpkı bir insanla olan iletişime benzer. (Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme)
- Ünlü İngiliz düşünürü John Locke daha bundan iki yüz yıl önce, "Erkeğin kadından üstün olduğu fikrini yaratan insanın kendisidir, dolayısıyla bu fikri değiştirecek olan yine insandır," diyordu. (Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim)
- ‘’Kişiliksiz yaşayabiliyor yeni insan, kişiliğini silip atabiliyor üstünden..’’ (Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik)
- Ionesco, bu tümcelerle kitle-insanını, kişiliği olan bireyin karşıtı olarak tanıtıyor bize. Sorumluluk duygusunun olmaması, bu insanın en karakteristik yanı. Kendi kendine hesap verme gereksinimi duymaz, sorunları da yoktur, ‘’akıntıya karşı yüzmez.’’ Böylece hep kazançlı çıkar, ama başarıya kendi kişiliği pahasına ulaşır; kendisi yoktur ortada. (Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik)
- Cesaret Ana, savaştan hep bir şeyler kazanabileceğini uman bir ananın öyküsü. Oysa kazanmaktan çok yitirir,çocukları birer birer düşer bu savaşta. Ama verdiği kurbanlara karşın gene de yılmaz, bir keçi inadıyla küçük çıkarlarının, bencilce hesaplarının peşinde koşar. Brecht'in Ana ya da Carrar Ana'nın Silahları gibi oyunlarında yaşadığı deneyimlerden ders alarak değişen olumlu Ana tipi, burada gerçekleri görüp değerlendirmeyen, değişmemekte direnen bilinçsiz bir kişiye dönüşüyor. (Dünden Bugüne Brecht)
- Oysa sağlıklı bir değerlendirme yapabilmenin temel koşulu tepkisel ve otoriter yaklaşımları aşabilmedir; düşünme, anlama, keşfetme heyecanıdır, meraktır, tıpkı soru soran, anlama ya çalışan bir çocuğun merakı gibi. Bu duygu yoksa, düşünme de olamaz, düşünme olmadı mı değerlendirme de olamaz. (Dramaturgi Tiyatroda Düşünsellik)
- Düşünselliğe ve anlamlandırmaya olan inancın yavaş yavaş tükenmesiyle birlikte, düşünsel kopukluklar, dağınıklıklar, uyumsuzluklar vurgulanıyor. Sahnelemede altı çizilen biçem çelişkileri, bunun en belirgin göstergeleri. Bu bakımdan son yıllarda egemen olan tiyatro anlayışını dağınıklığın ya da uyumsuzluğun dramaturgisi olarak tanımlayabiliriz. Aynı oyunda birbiriyle uzak yakın ilgisi olmayan farklı oyunculuk biçimlerinin bir araya getirilerek kaynaştırılması oyunculukta ve reji anlayışında postmodernizm'in etkisini gösteriyor. (Dramaturgi Tiyatroda Düşünsellik)
- Bugün içinde yaşadığımız ortam ve koşullar gençlerin kendilerini geliştirmelerini engelliyor. Kimlik arayışında okul ve ne yazık ki çoğu kez ürkütücü bir engel oluşturmakta ve baskı ya dönüşmekte, böylece kendilerini bir çıkmaz içinde duyan gençler kolaylıkla ideolojilerin ağına düşmekteler. Toplumuz da giderek artan bir tehlike oluşturan köktendinciliğin gençler üzerindeki yıpratıcı etkisi bunun çarpıcı bir göstergesi. Buna karşı koyabilmek için ezberci.ve baskıcı sistemin sınırlarını kı rabilen ve kişilik gelişmesini engellemeyen bir eğitim anlayışı gerekli. İşte bu bağlamda çok yönlü ve eleştirel düşünmeyi öngören yaratıcı eğitime ağırlık verilmesi önemlidir. (Dramaturgi Tiyatroda Düşünsellik)
- Bizler okumayan bir milletiz. Sürekli iyi taraflarımızla övüneceğimiz yerde bir de eksik taraflarımızı görsek ve kabul etsek daha iyi olurdu. (Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme)