tatlidede

Bozkurt Güvenç kimdir? Bozkurt Güvenç kitapları ve sözleri

Türk Mimar, İnsanbilimci ve Eğitimci Bozkurt Güvenç hayatı araştırılıyor. Peki Bozkurt Güvenç kimdir? Bozkurt Güvenç aslen nerelidir? Bozkurt Güvenç ne zaman, nerede doğdu? Bozkurt Güvenç hayatta mı? İşte Bozkurt Güvenç hayatı... Bozkurt Güvenç yaşıyor mu? Bozkurt Güvenç ne zaman, nerede öldü?
  • 29.06.2022 09:00
Bozkurt Güvenç kimdir? Bozkurt Güvenç kitapları ve sözleri
Türk Mimar, İnsanbilimci ve Eğitimci Bozkurt Güvenç edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Bozkurt Güvenç hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Bozkurt Güvenç hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Bozkurt Güvenç hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1926

Doğum Yeri: Samsun

Ölüm Tarihi: 10 Aralık 2018

Ölüm Yeri:

Bozkurt Güvenç kimdir?

Mimar, insanbilimci ve eğitimci. 1926 yılında Samsun’da, bir asker ailesinin ilk çocuğu 

olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini ülkenin yedi ilinde 11 okulda tamamladı. Kabataş

Lisesi’nden sonra 1943-45 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devam etti. 1945 yılında 

kazandığı Devlet Bursuyla ABD’ye gönderildi. Mimarlık eğitimini Georgia ve 

Massachusettes Teknoloji Enstitülerinde tamamladı (B.S., 1948, B.ATch 1949, M.Sc. 1950). 

Yurda dönüşünde, Melda Sunay ile evlendi. Mecburi hizmetli olarak T.C. Devlet 

Demiryolları İnşaat dairesinde ve şantiyelerinde çalıştı. 1956 yılında, İstanbul’da bir mimarlık 

bürosu kurdu; 1956-1961 yılları arasında Daruşşafaka Lisesinde matematik ve Yıldız Teknik 

Okulunda Mimarlık öğretmenliği ve yöneticilik yaptı. 1962-63 yılında USAID bursuyla 

Columbia Üniversitesi (ABD)’de Eğitim ve İnsanbilim programlarını izledi (M.A. 1963). 

Dönüşünde Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluşunda görevler aldı. Doktorasını 1965 yılında 

Hacettepe’de tamamladı. Temel Bilimler Yüksek Okulu’nu ve Nüfus Etütleri Enstitüsünü ve 

Sosyal Antropoloji Bölümünü kurdu. 1969’da doçent, 1977’de profesör, 1993’te emekli oldu. 

Güvenç ailesinin dört çocuğu, beş torunu var. 

1972-76 yılları arasında Türk Sosyal Bilimler Derneği Başkanlığı; 1974 yılında Başbakanlık 

Kültür Müsteşarlığı görevlerini üstlendi. 1979-81 yılları arasında Tokyo Üniversitesi Asya 

Afrika Araştırmaları Enstitüsü’nde Konuk Araştırma Profesörü ve 1985-86 yılında Wilson 

Center Burslusu olarak Smithsonian Enstitüsü (Washington D.C. ABD)’de araştırmalar yaptı. 

1993-2000 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak Çankaya’da 

görevlendirildi. Başbakanlık Atatürk Barış Ödülü Yüksek Kurulu’nda, Yüksek Öğretim 

Kurumu Genel Kurulu’nda, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nda, Türk Eğitim Derneği 

Bilim Kurulu’nda çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini UNESCO Genel Kurulları ile 

Uluslararası Eğitim Konferanslarında ve Avrupa Konseyi’nde temsil etti. 

Japonya’nın “Yükselen Güneşin Altın Işınları” nişanıyla ödüllendirildi. 1997 yılında Türkiye 

Bilimler Akademisi’ne onursal üye seçildi. Halen Yeditepe Üniversitesi Antropoloji 

Bölümünde çalışıyor. 

Bozkurt Güvenç’in dördü yabancı dillere çevrilmiş 30 kadar kitabı, yabancı dillerden 

Türkçeye beş çevrisi bulunuyor.

Bozkurt Güvenç Kitapları - Eserleri

  • İnsan ve Kültür
  • Kültürün Abc'si
  • Japon Kültürü
  • Türk Kimliği
  • Nereden Başlayalım
  • Kültür ve Demokrasi
  • Kültür ve Eğitim
  • Dünyanın Sonu Mu?
  • Japon Eğitimi
  • Sosyal Kültürel Değişme
  • Kadın Sorunları Sözlüğü
  • Anılardan Sayfalar
  • Kültür Konusu
  • Demokrasi Din Devlet

Bozkurt Güvenç Alıntıları - Sözleri

  • Kendilerini geri kalmış (ilkel) insanlara medeniyet ve iman götürmekle görevli sayan beyazların kara dumanlı gemileri ve ateşli silahları vardı. (Kültürün Abc'si)
  • "İnsan eğitimle insan oldu." John Locke (Nereden Başlayalım)
  • Evrimci okulun üyeleri, çeşitli toplumları evrim çizgisi veya merdiveni üzerinde farklı nokta veya basarnaklara yerleştirmişlerdir. Onlara göre, toplumlar ve insanlar, ulaşmış bulundukları evrim aşamaları değişik ol­duğu için, birbirinden farklı idiler. (İnsan ve Kültür)
  • Japon duygu ve düşüncesinde "Müco" (gelip geçicilik, ölümlülük, son­luluk) önemli bir yer tutuyor. Açıkça ve doğrudan az konuşulan bir kavram olmakla birlikte, müco Japon bilinçaltının temel sorunu, Japon ya­zısının ana konularından biridir. "Müco" sözcüğü, KOBAYAŞİ Tomoaki'ye göre, üç deği­şik anlamda kullanılıyor: 1) Dünyada her şey bir oluşum ve değişim süreci içindedir. Çiçekler solar, dostlar uzaklaşır, insanlar ölür ve bağlandığımız, parçası olduğu­muz hayattan bir boşluk ve hiçlik kalır. İnsanın ölümsüzlük ve sonrasız­lık umutlarını yıkan gelip geçicilik (müco), acımasız ve amansız bir gerçekliktir. Ne var ki bu acı gerçek, sanatsal anlatımı ve yaratıyı besleyen derin, yakıcı duygular uyandırır insanda. Japon edebiyatındaki müco, bu duyguyu yansıtır. 2) Müco'nun ikinci anlamı 'acı verici'dir. Her şeyin değiştiğini gö­ren, gelip geçici olduğunu bilen insanın kendisi de ölümlüdür. Böylece müco, maddenin, duyunun, algı ve kavramların, istek ve aşkın, benliğin, öz varlığın tümüyle yadsınması duygusuna dönüşür. 3) Üçüncü anlamda müco, nirvana'dır. Gelip geçiciliğin ve de kalı­cılığın söz konusu olmadığı, salt bir "varlık dünyası"dır. (Japon Kültürü)
  • "Bundan böyle eğitim, halkın tümüne yaygınlaştırılmalıdır. Öyle ki hiçbir köyde okuma-yazma bilmeyen kalmamalıdır. Bütün ana-babalar bu politikanın bilinci içinde olmalı, çocuklarının iyi eğitim görmesini şefkat ve dikkatle izleyip sağlamalıdırlar." (Japon Eğitimi)
  • "Geç yatıyor, zor uyuyor, yorgun uyanıyoruz. ' Barış' diye diye yüz yıllardır savaşıyoruz." (Nereden Başlayalım)
  • Japon insanının eğitim düzeyi yazısından belli olur. Ortadoğulu bilge, müridini, öğrencisini konuşmasından ya da sözünden tanımaya çalışır: "Hele biraz konuş ki seni tanıyayım" der. Japon öğretmen ise öğrencisini yazısından tanımak ister ve ona "Hele bir şeyler yaz ki seni tanıyayım" der. (Japon Eğitimi)
  • Japonlar, biz (uçi) ve ötekiler (yosomono) arasın­da kesin bir ayırım güderler. Yabancılara karşı hoşgörülü, namuslu, sabırlı davranırlar ama Japonya'nın onur kazanması için yaparlar bunu. Japon çıkarları değişince başka türlü de davranabilirler. Yabancılar, Ja­ponlaşmaya özenmedikleri sürece iyi kabul görürler. Oysa Japonlaşmak isteyenlere karşı saflarını sıklaştırır, yabancıyı iterler. Japon, kendi dilinin yabancılarca öğrenilmesinden onur duyar. Ancak, yabancı kişi, Japonları iyi anlamaya başlayınca rahatsız olur. (Japon Kültürü)
  • Kişinin Yaradanı anlaması zor olmalı ama kendini anlaması da kolay değil. 'Kişiyi nasıl bilirsin kendin gibi!' derdi Osmanlı. Kendini bilmeden nasıl bileceksin ki ötekini? Eğer bilemiyorsan nasıl bağışlayacaksın? İşte onun için, anlayamadığın için bağışla ötekini. Bağışla ki bağışlanmayı umabilesin. Yaradandan ötürü. (Kültürün Abc'si)
  • Romalı Çiçero: “Verimlilik, çeşitlilik, bolluk-bereket açısından Küçük Asya ( Anadolu)’dan üstün ülke yoktur.” demiştir. (Türk Kimliği)
  • Toplum aileyi değil, aile biçimleri toplumsal değişmeyi yansıtmakta­dır. (İnsan ve Kültür)
  • “Biz ötekilere "öteki" adını verince, onlar da bizi "öteki" olarak görüyorlar. Böylece herkes, her birey "öteki" yani yabancı oluyor. Toplumuna yabancılaşıyor.” (Kültürün Abc'si)
  • "Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey." -Oktay Akbal (Nereden Başlayalım)
  • Japon insanı için değişme, hayatın değişmeyen kuralıdır. (Japon Eğitimi)
  • Bugün yaşayan ırklar, en ilkelinden en uygarına kadar, genetik bakımdan tek bir insan türüne girerler. Biyolojik de­ğişme ve benzeşme süreçleri, bir sarmaşığın dalları gibi kah birleşerek, kah birbirinden ayrılarak devam edip gider görün­mektedir. Arada bazı dalların kuruyarak kaybolması da mümkündür. Fakat süren dallar, ortak köklerini unut­mamış gibi davranırlar. Sarmaşığın her dalındaki her çiçek poleni, başka daldaki başka bir tohumu dölleme ve yeni bir çiçek yaratma gücünü muhafaza ediyor. Bu benzetmede, sar­maşığın dalları, insan ırklarını temsil etmektedir. (İnsan ve Kültür)
  • İnsan varlığının en etkili ilacı olan çay, uzun ve sağlıklı bir ömründe gizemidir. Beş organın başlıcası yürek, tatların başlıcası acı, acıların başlıcası çaydır. Bu yüzden yürek, acı şeyleri, acının tadını sever.... Öyleyse sağlığını gücünü ve ruhunu korumak için bol bol çay iç. (Japon Kültürü)
  • Japon eğitimi ve okul sisteminin çok ağır olduğu görüşünü savunan uzmanlar "eğitimin gençleri serseri değilse bile sersem edebileceğini" söylüyorlar. (Japon Eğitimi)
  • "Dinlemenin bir sanat olduğunu, sizi dinlerken anlıyorsunuz." (Nereden Başlayalım)
  • Homo erectus, eski dünyanın üç kıtasına iyice yayılmış bir insan türüydü. İsa'dan ve Adem'den 400 ile 800 bin yıl önceleri yaşamış olmalıydı. (İnsan ve Kültür)
  • “Köylü, her yerde, kendini dünyanın merkezine koyar.” (Türk Kimliği)

Yorum Yaz