tatlidede
tatlidede

Bu Günler de Geçecek

Bu Günler de Geçecek

Bugünlerde bütün dünya tedirgin.

Nükleer başlıklardan, konvansiyonel silahlardan, petrol ve doğal kaynakların paylaşımından değil bu kaygı…Darbeler, iç savaşlar, dış müdahaleler, terör saldırıları, suikastlar de değil kaygının nedeni…

Borsa, döviz, faiz, büyüme, cari açık, ekonomik daralmalar da değil korkuya neden olan…

Bir insan kılı inceliğinin onda birinden daha küçük, minnacık bir varlık.. Hatta canlı-cansız sınırındaki bir yapıda olanCorona (Covid19) olarak adlandırılanbir VİRÜS!

Zengin fakir dinlemiyor. Mü’min-kafir ayırımında bulunmuyor,  Ne din, inanç, kültür, mezhep farkını, ne de dil, milliyet ve etnisiteyi hesaba katıyor.

Virüs yaşayan her insanı hedef alıyor. Bunun için de bütün kıtalardaki bütün insanlar hedef kitle olarak duruyor.

Ancak ilk bir aydaki tecrübeler şunu gösteriyor; Sağlık, güvenlik, iletişim ve bilim alanındaki dev yatırım ve bütçelere rağmen aslında biz insanlar çok aciz ve korumasız durumdayız.

Virüsün genetiği, uğradığı/uğrayacağı mutasyon, alınacak tedbirler ve tedavisi hakkında bilim insanı ve yönetim otoritesi üstüne düşeni yapmaya çalışıyor. Bu konuda laf etmek bize düşmez…

Görünen odur ki, yakın gelecekte modern hayat, kentleşme, beslenme, uluslararası ilişkiler, güvenlik ve benzeri alanlarda radikal değişikliklere yol açabilir. Ayrıca felsefi, bilimsel, teknolojik hatta dini yaklaşımlarda da önemli tartışmalar da olacaktır.

*             *             *

Ancak bize düşen farklı ve önemli bir sorumluluğumuzu paylaşmak ve hatırlatmakistiyorum.

Bu yaygın vahim tablo karşısında hem insani, hem de dini açıdan öncelikli bireysel sorumluluğumuz nedir sorusunun cevabı çok nettir; İhsan… Yani iyilik ve merhamet seferberliğine katılmaktır.

Karantina nedeniyle atölyeler, imalathaneler, lokantalar, kafeler, servisler ve benzeri yerlerde çalışanların bir kısmı ücretsiz izne ayrılmak zorunda kaldılar. Bir kısmı da tamamen işsiz durumuna düştüler.

Ama kiracılar kirasını ödeyecek.  Eş ve çocuklarına yemek temin etmek için didinecekler. Temel ihtiyaçlarını karşılamak ve evlad-u iyalının giderlerini karşılamak zorundadırlar.

Bazı işyerleri temelli kapatılabilir, bazıları iflas edebilir, bazıları da küçülmek zorunda olurlar…Bazıları da maalesef kurnazca kriz tüccarlığına soyunabilirler.

Bizler hem insani, hem dini, hem de örfi olarak zorda kalanların elinden tutmak ve zor zamanda doğru olanı yapma meziyetini ortaya koymalıyız.

Ev sahipleri birkaç aylığına kirasından ferağat edebilmeli, işverenlerimiz imkanlarını zorlayarak işçisini kapı dışarı etmemelidir.

Zekat,  sadaka, adak ve benzeri infaklarımızı bu dönemde cömertçe ortaya koymalıyız.  Gıda kolileri, burs ve nakitpara,(veya BİM Kartı gibi)  olarak iyilik yapma potansiyelimizi en üst düzeyde aktif hale getirmeliyiz.

Sabit bir gelire (yeterli ve fazla görülmese bile) sahip olan memurlar bugün için daha çok iyilik seferberliğine katılabilirler. Küçük-büyük hiçbir iyilik zayi olmaz.

Her birimizin zorunlu veya iradi olarak kendimizi tecrit ederek bedenen sosyal mesafe oluşturma gayreti içinde olması gayreti içindeyiz. Bunu ihmal edemeyiz.Ancak sosyal bir varlık ve sorumlu kişiler olarak bedenen mesafeli olsak da, bu mesafeyi kalben aşabilir ve daha sıcak bir yürekle oluşan soğukluğu giderebiliriz.

İletişim çağında ve birçokimkâna sahibiz. Telefonlaşarak, sosyal medya kullanarak, ınternet bankacılığı ve elektronik mesajlarla birbirimizin halini sorma ve dayanışma içinde bulunmayı ihmal etmemeliyiz.

Bu günler de geçer, geçecek. Hepimiz farklı bir imtihanla karşı karşıyayız. Bu imtihanda özellikle sabır ve infak alanında sınanıyoruz.

Ne olur gamsızların, bedbinlerin, aculların, cimrilerin ve karamsarların kapsam alanından kendimizi koruyalım; tıpkı virüslerden korunduğumuz gibi.

Sosyal Devlet ilkesinin işletilmesi, kurumsal yapılar, Sivil Toplum kuruluşları elbette bugün daha çok hizmet edecektir. Ancak bunlar bireysel sorumluluklarımızın ihmaline bahane edilmemelidir.

Krizler aşılacak, mutasyona uğrayarak veya mevsimsel değişikliklerle virüslerle başa çıkılacak..Ama Allah korusun; ya sosyal dokumuz aşınırsa, aile dağılırsa, güven ve umut kaybedilirse?

Sosyal infiallerin ve insani dramların önüne yüksek kardeşlik ve dayanışma duygusuyla geçebiliriz.

Haydi iyilik seferberliğine…

 

 

 

 

Yorum Yaz