tatlidede
tatlidede

Cahillik yapıyordu, yanına yaklaşılmıyordu!

Cahillik yapıyordu, yanına yaklaşılmıyordu!

Siz birinin çalışmadan kendisini, övdüğünü gördüğünüzde veya yaptıklarından fazlasını anlatıyorsa bilin ki orada bir yanlışlık vardır. Hele birde kendi yanlışına öyle inanmış ise bazı temellere oturttuğu düşüncesi veya güç aldığı bir şeylerin olduğunu bilin.
Elbette ki çalışanın kendini anlatması gerekir ki anlaşılabilsin veya sabahtan akşama kadar çalışan amelenin çalıştığını söylemesi lazım, belirtmesi gerekir ki akşam yevmiyesini alabilsin, dahası toplumsal ilişkilerde karşılığını bulabilsin ve kadirşinaslığın derecesi görülebilsin.
Kurumlarda bu işlerin pazarı vardır ve pazarcılar genellikle bir arada çalışırlar, kaygıda, tasada birbirlerini kollarlar, yanlışlarda ortaklaşırlar ve onlara grup diyorlar, bu grupların ne iş yaptığını görebilmek için grupçu bir kurumda çalışmak sizi filozof etmeye yetiyor dersem abartı olmaz ama yine de mütevazılıktan ayrılmayalım size bir hayli done elde edeceğinizden emin olun. Tersyüz etme becerisi, entrikaların normal görülmesi, yalanların (bizdendir) normal görülmesi ve inkârın inkârını yanlışa sapılarak doğruya veda edilişini çok rahat bir biçimde görmüş olursunuz.
Bu tarz emek üzerine kurulu kurumlarda bile olsa grup kurmayanlar heder olurlar grup kuranlar birbirlerinin pohpohlamasını yaparlar veya meziyetlere sular katılarak daha fazla gösterip anlatırlar ama grup kurmayanlar ise hele bir de çalışkan ise alın size başınıza bela gelecek demektir.


Çalışan insanın kendini anlatma hakkı vardır ama grubu olan tembellerin açık ara saldırısına maruz kalacaklardır “ama” “kendini çok anlatıyor” “iyi güzel de seni anlatmıyorlar mı?” (istemem yan cebime koyun ikiyüzlülüğüne kim kanar ki?)
Hele kendini anlatan insan çalışkan ve üretken ise grup sahibi insanlar onun tozu arasında kayboluyorsa bu seferde tozda bırakıp bizi boğuyorsun diye bahane ile farklı gerekçeler yaratıp saldırıya geçerler ama her hâlükârda grupsuz insan gruplardan yana taraf olmadığı için bertaraf oluyor.”


Oysa farklı olması gereken bu kurum ve kuruluşların! Eşitlik istemleri, eşitlikçi idealleri ile eşitlikçi mantıkları veya ideal bir yaşam yaratmak için mücadele edenlerin yapması gereken ise emeğe saygılı olup emeğin hakkını verenleri takdir etmeleridir ve böylelikle liyakat ile liyakatsizliğin farkı görülsün veya emeğe hakkını verdiğini önce kendi safında göstermiş olsun.
Bu tarz bir terazi veya oluşacak “söyledikleriyle yaptıkları birdir” dürüstlüğünü elde edip ikiyüzlülük suçlamasından kurtulmuş olursunuz. İkiyüzlülük yapıyor ama iyi bir konuma gelip yanlışının görülmeyeceğini sanıyorsan yanılıyorsun, bilgi çağındayken çevrendeki insanlar görmüyor ise inan ol ki gören birileri mutlaka olacaktır ve kral çıplak diyecektir.


Hele bir de hanenizde emek yok ise ve kendine tuttuğun iyi ayran satıcıların sayesinde kendi pazarın iyi işliyor ve arı kovanına taş çıkaran cinsinden ise seyreyleyin cahilliğin boyutunu! Yanına yaklaşılacak cinsten olmayan bir manyetik alana yaklaşan “eleştiri” veya “uyaranlar” cereyana çarpmışa çevirip (ucunda ölüm olsa bile, işlem sonucunda kendi çıkarına dokunulmadığı ve çarkını devam ettirdiği sürece) sonuçtan memnun yaşantısına devam edecektir.


Çevredeki insanlar bu tarz davranışlara yanlış demediği sürece, emeğin hakkını hak savunucuları vermediği sürece, işini yürüten kurnazlar kazanıp emek sahiplerinin mütevazılıkları görülmediğinde kızgınlıkları bahane edilerek darbelenmeleri, yaşamında darbelenmesine seyirci kalma riskini taşıdığınızı unutmayın! Çünkü bir kere hakikati kafakol ilişkisine kurban etmişsinizdir.

Editör: Kadir Üründü

Yorum Yaz