tatlidede

Cemal Granda kimdir? Cemal Granda kitapları ve sözleri

Yazar Cemal Granda hayatı araştırılıyor. Peki Cemal Granda kimdir? Cemal Granda aslen nerelidir? Cemal Granda ne zaman, nerede doğdu? Cemal Granda hayatta mı? İşte Cemal Granda hayatı...
  • 19.08.2022 22:00
Cemal Granda kimdir? Cemal Granda kitapları ve sözleri
Yazar Cemal Granda edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Cemal Granda hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Cemal Granda hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Cemal Granda hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1910

Doğum Yeri: Salihli, Manisa

Cemal Granda kimdir?

Cemal Granda Manisa'nın Salihli ilçesinde doğdu (1910).Bursa Sultanisi'nde okudu.On beş yaşında İstanbul'a gelerek Denizyolları İdaresi'nde çalışmaya başladı.Çok sayıda Avrupa limanını gezdi.3 Temmuz 1927 tarihinde Mustafa Kemal'in hizmetine girdi.Bu tarihten ölümüne kadar on iki yıl geceli gündüzlü sofracı ve hizmetli olarak çalıştı.Çankaya Köşkü'nde ve Dolmabahçe Sarayı'nda sabahlara dek süren meşhur sofra sohbetlerinin canlı şahidi oldu.Onun ölümünden sonra,bir süre emniyet gözetiminde tutuldu.Yazması yasak olduğu için gizli olarak kaleme aldığı Mustafa Kemal'e ilişkin hatıralarını Zonguldak'ta derledi...

Cemal Granda Kitapları - Eserleri

  • Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri
  • Atatürk'ün Uşağı

Cemal Granda Alıntıları - Sözleri

  • Ölümünden sonra çekememezlik ve kıskançlıklarından Atatürk'ün sofrasını sarhoşluk, ayyaşlık ve zevke düşkünlükle kötülemek istiyenler oldu ama bu çabalar ne kadar boşunadır. Onun yaşantısı bütün kusurlarıyla meydandaydı. Gizlene­cek bir yönü yoktu ki... (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Arkadaşlar, hanımlar, beyler ; şu gördüğünüz içki rakıdır. Bunu vaktiyle padişahlar saraylarda , dört duvar ve kafes arkasında gizli gizli içerlerdi. Bizse hepimiz şurada toplu olarak alenen içiyoruz. İşte aziz milletimin önünde ve onun şerefine içiyorum.” dedi. Atatürk’ün bir halk adamı olduğunu bundan daha güzel hangi olay anlatır? Halkın içinden çıkan büyük adam halkıyla kadeh kaldırıyordu. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk işte böyle eşsiz bir yaratılışa sahipti. Ölümle savaştığı en tehlikeli anında, kendi hastalığı için gelen doktoru, ilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin başında göreceğimiz iki arkadaşının hastalığı için seferber etmiş, kendi derdini hiçe saymış, kendi acısını unutmuştu. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • "Yanlışım varsa halk düzeltsin." derdi. Her zaman milletin ferdi olmakla övünür, "Yapılan şeylerin şere­fi millete aittir, her şeyi millet yaptı."derdi. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Benim için de bâzı kimseler -Selanik'te doğdu­ğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lâzımdır ki, Napoleon da Korsika'lı bir İtalyan'dı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lâzımdır. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Dalka­vuklara, lâf ebeliği yapanlara çok kızardı. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Vatandaşlarım…Buna rakı derler.Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi.Ben açık içiyorum,siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz.Hepimiz eşitiz.Benim için rakı içer,şunu bunu yapar diyorlar.Ben bunların hepsini yaparım.Hepsi doğrudur.Neticede unutmayın ki ben de sizin gibi insanım sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım” (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • (...)Herkesin düşüncesini öğrenmek isterdi. Fakat yine de kendi bildiğinden şaşmazdı. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Sofrasında her çeşit insana yer veriyordu. Hepsi ayrı düzeyde ki bu insanlarla tartışırken sanki yurdun sesini duyardı. Güvendikleri ve sevdiklerinin eleştirilerine sabırla katlanmasını bilirdi. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • “Dünyanın kıçına maymuncuğu uydurmuşsun, geçinip gidiyorsun.” (Atatürk'ün Uşağı)
  • Tarihe, özellikle Türk tarihine büyük de­ğer verir, tarih yapıtlarının iyi saklanmasını, bozulup, yıkılmamasını her zaman tekrarlardı. Okuldayken onun en sevdiği dersin tarih olduğunu bir kaç defa ağzından işitmiştim. Nisan 1931'de açılışı yapılan Türk Tarih Kurumu'nu bu amaçla kurdurmuştu. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk tarafından sofradan kovulan Reşit Galip: Burası sizin değil milletin sofrasıdır. Burada oturmaya benim de sizin kadar hakkım vardır. ... Cumhuriyette tenkit serbesttir. (Atatürk'ün Uşağı)
  • “Bir gün yine Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken devlet başka­nının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar'ın biraz ca­ nını sıkmış olacak ki, Atatürk'e şöyle dediğini duy­dum: — Paşam!... Tarihle uğraşıp kafanı yorma... 19 Mayıs'ta kitap okuyarak mı Samsun'a çıktın? Atatürk, Vasıf Çınar'ın bu çok samimi yakınma­ sına gülümseyerek şöyle karşılık verdi: — Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçin­ ce bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiç birini yapamazdım...” (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • Atatürk, muharebe sahalarında katiyen uyumazdı. Siper muharebelerinde de tetik yatmak kaydıyla seyyar karyolaya elbiseyle uzanır, bir gözü açık, bir gözü kapalı uyurdu. Tabii buna uyumak denirse. Kafkas Cephesi’nde, Buğlan Gidiği Muharebeleri’ne yetiştirmek için otuz altı saat hayvan sırtından inmeden yürüyüş yapmış ve iki gün hiç gözünü kırpmamıştır.19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışından Lozan Barış’ının imzasına dek gece uykusu görmedi diyebilirim. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • "hayvansın, nereye gitsen yine hayvansın" dedi." (Atatürk'ün Uşağı)
  • Kışın pencereleri açtırır, soğuk havayı ciğerlerine doldurur­du. (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)
  • O akşam ilk kez konuştuğum Atatürk'le aramız­da şunlar geçti:  — Senin ismin nedir?  — Cemal!..  — Sonu yok mu bunun?  — Var, Cemalettin...  Bunun üzerine Atatürk birden bana doğru ilerliyerek:  — Haaa... dedi. İsimler Kemalettin olur, fakat  Cemalettin olmaz. Sen yine Cemal kal ! Dinin Cemali miydin ki, sana bu ismi koydular? Aradan yarım saat geçmişti. Yemek devam ediyordu. (…) Fakat Atatürk, bu Cemal adına tutulmuş olacak ki yeniden seslendi: – Bu Cemalettin ismini kim koydu sana? Artık adamakıllı korkmağa başlamıştım; – Babam, diye cevap verdim. – Öyle ise baban ne adammış senin. Diye sertçe çıkıştı. Bunun üzerine: – Ben babamı tanımıyorum. Deyince yüzü daha da sertleşti: – Babamı tanımıyorum ne demek? Sen babasız mı doğdun? Baban yok mu senin?.. – Ben dokuz aylıkken babam ölmüş. Atatürk üzüldüğümü yüzümden okumuş olacak ki, birden sesini yumuşattı: – Ananı tanıyorsun ya yeter!.. Dedi. Ve biraz durduktan sonra ekledi: Ben de babamı tanımıyorum ya… (…) Atatürk tekrar beni çağırdı. Yemek isteyecek sanıyordum. Fakat Onun aklı hep benim ismimde değil miymiş. – Ulan, bu ismi sen mi koydun, baban mı? Diye bar bar bağırmaya başladı. Çok korkmaya başlamıştım. Benim korktuğumu görünce daha fazla bağırıyordu. Artık elim ayağım titremeye başlamıştı. Ayakta duracak halim yoktu. Belki daha fazla kızar da kovulurum, diye gözünden uzaklaşmaya karar verdim. Saat üçe doğru sofrayı bırakarak yatmaya gittim. O gece sabaha dek gözümü uyku tutmadı. Yattığım yerde dua ediyordum. Kabusla karışık korkulu rüyalar gördüm. Yavaş yavaş geldiğime pişman bile olmağa başlamıştım. Bu isim de başıma iş açıyordu galiba… Nereden bulmuşlardı bu “Cemal”i de, bana takmışlardı? (Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri)

Yorum Yaz