tatlidede

Dede Kargın Savaşından Dede Kargın’ın izine ulaşmak

Dede Kargın Savaşından Dede Kargın’ın izine ulaşmak
Çalışma ortamım sayesinde birçok tarihçi akademisyenle içli dışlıyım. Bu yakınlık hem tarihe biraz merak salmama hem birçok tarih metnini okumama yaramıştır. Yine bir arkadaşın tashih etmem için bana verdiği bir tarih makalesinde, Osmanlı ordusunun 1516’da bugünkü Kızıltepe’de Dede Kargın denilen mevkide Safevileri nasıl bozguna uğrattığından söz ediliyordu.
Konu gerçekten çok ilginçti; daha giriş kısmındayken pek çok soru kendiliğinden beliriverdi: Mardin sınırları içerisinde, üstelik Kızıltepe’de Yavuz’un orduları Safevilerle büyük bir savaşa tutuşmuş demek. İki ordunun bu bölgede ne işi var? Burada bir savaş olduğuna ve Osmanlının buraya henüz hâkim olmadığından emin olduğuma göre Mardin o sırada Safevi egemenliğinde olmalıydı öyleyse. Demek Mardin, Safevi boyunduruğuna da girmiş! Üstelik şu Dede Kargın da neresi, hiç duymamıştım. Koçhisar’ı biliyoruz da, Kızıltepe’de veya çevresinde Dede Kargın diye bir yer var mıydı? Üstüne üstlük Alevi kültüründeki bir isme de çok benziyordu şu Dede Kargın. Bu merakı gidermek ancak makaleyi tamamen okumakla mümkün olacaktı.
Makalede, Çaldıran Savaşı’ndan sonra Osmanlı ve Safeviler arasında pek çok çatışmanın yaşandığından ve bunlar arasında en çok dikkatlerden kaçanının da Mardin ovasında bulunan Dede Kargın mevkiinde yapılan savaş olduğundan bahsediliyordu. Bu savaş, Safevîlerin Diyarbekir valisi Karahan Ustaclu ve Osmanlı ordusu komutanı Bıyıklı Mehmet Paşa arasında meydana gelmiş. Koçhisar Muharebesi olarak da ifade edilen Dede Kargın Savaşı, Mayıs 1516'da kah Koçhisar (Kızıltepe)’da, kah Koçhisar yakınlarındaki Dede Kargın sahrasında gerçekleşmiş. İki komutanın bu nihai karşılaşması, Safevi ordusunun önemli komutanlarıyla birlikte imha olmasıyla sonuçlanmış. Tabi İdris-i Bitlisî’nin Kürt aşiretlerinden asker toplayarak Osmanlı lehine yaptığı katkıya da ayrı bir başlıkta yer verilmiş. 
Çalışmada savaşın yapıldığı yer hakkındaki bilgilere de yer veriliyordu: “Dede Kargın Mevkii, bugünkü Mardin ili Kızıltepe ve Derik ilçesi ile Şanlıurfa ili Viranşehir ilçesi üçgeninde bulunmaktadır. Günümüzde bir mezra olan Dede Kargın Mevkii, Dedeköy olarak bilinmektedir. Bu köyde Dede Kargınların iki kolundan ilki olan Numan’ın kabrinin yer aldığı tarihî bir türbe bulunmaktadır.” 
Bazı kaynakların (Ebu’l-Fazl Mehmed Efendi, Hoca Sadeddin), savaşın gerçekleştiği yeri tarif ederken, “Der nevâhî-yi sahra-yı Dede-Karğın be-nezdîk-i şehr-i köhne Koçhisar. …” şeklindeki Farsça ifadeleri kullandığı bilgisi de paylaşılıyordu. Bu alıntıdaki bilgiye göre de savaş, Dede Kargın sahrası yakınlarındaki Koçhisar’da cereyan etmişti. Bütün bu malumatı edindikten sonra Dede Kargın’ın neresi olduğunu öğrenmek vacip oluyordu; fakat yeni bilgiler edindikçe, Dede Kargın’ın bir yer ismi değil, aslında 13. yüzyılda yaşamış önemli bir kişilik olduğunu öğrenmek çok zaman almayacaktı.
***
Asıl adı Numan olan ve Horasan erenlerinden kabul edilen Dede Kargın, Vefai tarikatının Anadolu’daki ilk temsilcisi olmasına rağmen, halifeleri Baba İlyas ve Hacı Bektaş Velî’nin gölgesinde kalmıştır. Hayatı ve faaliyetleriyle ilgili olarak iki önemli kaynak  bulunmaktadır. Bunlar Elvan Çelebi tarafından yazılan Menâkıbu’l-Kudsiyye fi Menâsıbi’l-Ünsiyye ve Hacı Bektaş Velî’nin menkıbevi hayatının anlatıldığı Vilayetnâme’dir.
Dede Kargın ile ilgili çalışmaları bulunan Ahmet Yaşar Ocak, Dede Kargın’ın, Moğollardan kaçarak 1220’li yıllarda Maraş civarına yerleştiğini söylese de, Hamza Aksüt’ün görüşünü savunanların sayısı daha fazladır. Aksüt, Dede Kargın’ın Maraş’a değil  Mardin/Beriyyecik (Berriyê) bölgesine yerleşmiş olduğunu savunmaktadır. Aksüt, bu görüşünü ileri sürerken Mardin’in Derik ilçesine bağlı Dedeköy’de bulunan Dede Kargın türbesinden ve Ednaî isimli ozanın beyitlerinden hareket etmektedir. Ona göre, Dede Kargın Horasan’dan Kirman’a giden Oğuz topluluğundan olup, 1185’te Beriyyecik’e gelmiş ve burada bir tekke kurmuştur. Tarihi belgelerde “Dede Kargın Sahrası” olarak da geçen Dede Kargın’ın yurdu, Halep-Urfa-Nusaybin-Musul yolu ile Şanlıurfa-Mardin sınırını oluşturan Büyük Circip çayının kesiştiği yerdir. Sözü edilen yer Kızıltepe-Derik sınırındaki Dedeköy (Dedê)’dür. Eski belgelerde ve tapu kayıtlarında Dedeköy’ün adı Dedekargın olarak geçmektedir.  
Ednai’nin yazdığı Dede Kargın menkıbesindeki bilgilerin yanı sıra Sefil Nevruz gibi birçok halk aşığının deyişleri Dede Kargın’ın yurdu olarak açık bir biçimde Mardin’i göstermektedir: 
Musul sahralarına bir hubca seyran
Abdülaziz dağını eylemiş meskan
Mardin, Diyarbakır, Ergani ilindedür
Seyyid Sultan Dede Garkın görünür

Dörtlükteki Abdülaziz dağı, Ceylanpınar’ın güneyinde, Suriye toprağında, Circip çayının Habur ırmağına karıştığı yerin güneybatısındadır. Menkıbeye göre bu dağ, Dede Kargın’ın türbesine iki gün uzaklıktadır ki, bu uzaklık coğrafi gerçekliğe uygundur.
1664 senesinde yolu Dede Kargın’ndan geçen Fransız seyyah J. Baptiste Tavernier, on bir saatlik bir yolculuktan sonra Urfa'dan “Dadacardin”e ulaştığını yazmakta ve bu mahal hakkında bilgiler vermektedir: “Burada büyük bir kale var. Ancak, tümüyle harap durumda. Yalnızca kabardığı zaman çok genişleyen ırmağın üzerinde, yolcuların karşıya geçmelerine yarayan taştan yapılmış uzun ve çok sağlam bir köprü var. Köylülerin kayaların içindeki oyuklardan başka evleri yoktur. Yoldan geçenlere tereyağı ve peynir gibi şeyler satarlar. ”
Tavernier, Urfa’dan Dede Kargın köyüne on bir saatte, buradan Koçhisar’a (Kızıltepe) ise sekiz saatte ulaşmıştı. Tavernier’in anlattığı Dede Kargın köyü, bugünkü Dede köyü (Gundê Dedê) olmalıdır. Sözü edilen kalenin yeri bellidir, ancak, yıkıntısı günümüze ulaşmamıştır. 1664’te uzun ve çok sağlam olduğu belirtilen taş köprünün de bugün yalnızca birkaç ayak izi kalmıştır. Köyün yakınındaki mağaralar ve üst kısmı koni biçiminde olan bir türbe de varlığını korumaktadır.
Dede Kargın, 1518’de Berriyecik livasına bağlı büyük bir köydü. Osmanlı kayıtlarına göre burada bir zaviyenin yanı sıra Dede Kargın ve çevresindeki beş köy, Berriyecik livasının nahiyelerinden birini oluşturuyordu ve nahiyenin adı da Dedegarkın’dı. 
Ednai, eserinde Dede Kargın’ın dört halifesinin adına yer vermiştir. Bunlardan biri olan Şeyh İbrahim Hacı, “İbrahim Hacı topluluğunun şeyhi" anlamında kullanılmıştır. İbrahim topluluğu, Kızıltepe’nin güneybatısındaki İbrahimiyye köyünde (Bugünkü Birêmîyê veya Işıklar Köyü) ve Viranşehir’deki İbrahimiyye Circibi çayı yöresinde yurt tutmuştu. Böylelikle Işıklar (Birêmîyê) köyünün isminin kökeninin de nereden geldiği anlaşılmış oluyor. 
***
Dede Kargın ile ilgili araştırma yaparken 29-30 Nisan 2017’de Şanlıurfa’da “Horasan Erenlerinin İzinde Dede Garkın Buluşmaları” adlı programın üçüncüsünün yapılmış olduğunu öğrendim. Anlaşıldığı kadarıyla dördüncüsü yapılmamış. Programa ülkemizdeki Dede Kargın Ocağı’na bağlı önemli zatlar da katılmış ve bir de sempozyum düzenlenmiş. Son olarak da programın ikinci gününde, topluca Derik’teki Dedeköy’ü (Gundê Dedê) ziyaret edilmiş. Demem o ki, Dede Kargın’ın yaşadığı yer ve ilk etki alanı vs. Mardin sınırları ise Şanlıurfa’da düzenlenen “Horasan Erenlerinin İzinde Dede Garkın Buluşmaları” gibi bir programı gerçekleştirme farkındalığına Mardin’in sahip olması gerekmez miydi?



Yorum Yaz