matesis
dedas

Şafii mezhebine göre cuma namazı nasıl kılınır, hükmü nedir? Şafiilerde cuma namazı kılınışı

Müslümanların Cuma günleri öğle namazı yerine kıldıkları Cuma namazın nasıl kılındığı merak konusu oldu. Vatandaşların, Şafii mezhebine göre cuma namazı nasıl kılınır? Cuma namazının sıhhat şartları nelerdir? Hutbenin şartları ve rükunleri nelerdir? Şafii Mezhebi'ne göre cuma namazı hakkında detaylı bilgi verir misiniz? soruları merakla araştırılıyor. İşte Şafii mezhebine göre kılınan cuma namazı hakkında merak edilenler...
  • 10.12.2021 15:27
Şafii mezhebine göre cuma namazı nasıl kılınır, hükmü nedir? Şafiilerde cuma namazı kılınışı

Cuma namazı, Hz. Muhammed aleyhisselâm'ın Medine’ye hicreti sırasında Medine yakınlarında Ranuna Vadisinde bulunduğu sırada farz kılınmış, ilk Cuma hutbesi de orada Beni Sâlim Mescidinde okunmuştur.

İslam, Müslümanları her zaman birlikte namaz kılmaya teşvik etmiştir. Onlardan bir kısmının yerine getirilebilmesi için topluluk (cemaat) ön şart olarak ileri sürülmüştür.

Cuma namazı, şartlarını ta­şıyan bütün Müslüman erkeklere farzdır. Ezan okununca, cuma namazı kıl­makla mükellef olanların işlerini bırakıp camiye gitmeleri gerekir.

Müslümanlar müezzin Cuma ezanını okuyunca Allah'ın; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman hemen Allâh’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, el­bette bu, sizin için daha hayırlıdır” [Cuma sûresi, 9. ayet] emrine uyarlar.

Cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üç gün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman için­deki günahları bağışlanır.” [Müslim, Cuma, 8]

Cuma, Müslüman toplumun hafta bayramıdır. Bu yüzden "Nebi aleyhisselâm Cuma günü oruç tutmayı yasaklamıştır." [Buharî, savm 63; Müs­lim, sıyam 145, 146].

Cuma namazı için özel itina göstermek, yıkanıp temizlenmek, tırnakları kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz el­biseleri giyerek camiye gitmek müstehaptır. Ebu Said-i Hudri (r.a) şöyle demiştir;

Rasûlullah -sallallâhü aleyhi ve sellem-in “Her bâliğ kimseye Cuma günü gusletmesi ve imkân bulursa misvaklanmak ve gerek hoş koku sürünmek vacib (gibi)dir." [Buharî, cuma 4,6; Müslim cuma 10,26.] buyurduğuna şehâdet ederim

Cuma Namazının Kılınışı

Cuma günü öğle namazı vaktinde köyün ya da mahallenin en büyük camisinde Cuma namazı kılınır. 

Önce iki rek’at müekked, vakit varsa iki rek’at de gayri müekked sünnet kılıp hutbe için beklenir. Bu sırada hatip hutbeye çıkar ve iç ezan okunur. Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.

Kişi mescide girdiğinde imam minbere çıkmışsa bu durumda oturmadan önce iki hafif rek’atle tahiyyet'ül-mescid namazı kılar. Bundan fazlasını yapmamalıdır. Kılmaksızın oturursa, kalkıp da tahiyyet’ül-mescid namazını kılması gerekmez.

Hutbe dinlendikten sonra Cumanın iki rek’at farzı cemaatle kılınır. İmam kıraati açıktan okur, cemaat dinler. İmamın birinci rek’atte Fatiha’dan sonra Cuma sûresini, ikinci rek’atte Münafikun sûresini okuması menduptur.

Cuma günü, farzdan sonra iki rek’at müekked, arzu edilirse iki rek’at de gayri müekked sünnet kılınır. Cumanın müekked sünnetlerini terketmek doğru değildir. Kaza namazı borcu olanlar bu esnada kaza namazları ile meşgul olurlar.

Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, zaruri bir durum yoksa Cuma günü sabahleyin Cuma namazından önce yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise Cuma namazından önce yola çıkabilir.

Cuma namazı, bir yerleşim merkezindeki Müslümanları bir araya getiren, cem ettiren bir namazdır. Bu yüzden köyün en büyük camisinde kılınır, diğerlerinde kılınmaz. Camilerin gereksiz yere birden fazla olması durumunda, önce kılanların Cuma namazları sahîh olur. Şafi mezhebine göre hangi camide Cuma’nın erken kılındığı bilinemeyeceği için Cuma namazından sonra öğle namazı (zuhr-i ahir ve son sünnet) kılınır. Ama Cuma mescidleri ihtiyaç nedeniyle birden fazla olursa hepsinde kılınan Cuma namazları sahîh olur. Şehrin ortasından nehir geçiyorsa şehrin iki yakasında, Büyükşehirlerde de bir mahallede tek bir camide Cuma namazı kılındığında bu namazın sahih olacağı söylenmiştir. Lâkin Cuma namazından sonra öğle namazı kılmak yine de mendub olur.

Cuma Namazının Vücup ve Sıhhat Şartları

Cuma Namazının Vücup Şartları

1- Müslüman olmak. Yani gayri müslime farz değildir.

2- Âkil olmak. Yani delilere farz değildir.

3- Bâliğ olmak. Yani çocuklara farz değildir.

4- Erkek olmak. Yani kadınlara farz değildir. Ancak kılmaları durumunda namazları geçerli olup öğle namazı kılmaları gerekmez.

Acil işlerde çalışan erkekler yani hastane, itfaiye vb. kuruluşun acil bölümlerinde çalışıp Cuma saatinde mesaisi bulunanlar; eşkıya, düş­man korkusu veya suikast endişesi sebebiyle güvenlik amacıyla nöbet tutanlar yaptıkları acil ve zaruri iş gereği Cuma namazı kılamadıkları takdirde daha sonra vakit içinde öğle namazını kılarlar.

 5- Hür olmak. Yani kölelere ve hapiste olana farz değildir.

6- Mukim olmak. Yani sefer halinde olan yolcuya ve göçebelere farz değildir. Kısa dahi olsa sefere çıkmış bir kişiye, yolculuğu Cuma gününün fecrinden önce başlamışsa -ikâmet ettiği yere normal havalarda ezan sesi de yetişmiyorsa- Cuma namazı farz olmaz. Ezan sesi duyulacak kadar Cuma kılınan yere yakın ise Cuma namazı farz olur.

7- Sağlıklı olmak. Yani Cuma namazına yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı ve zorluk çeken hastaya, felçliye, hasta olup da evden dışarı çıkınca hastalığı artacak olanlara, ağır hastalara bakanlara, camiye götürecek birini bulamayan âmâya ve çok yaşlı olana farz değildir.

Şiddetli kar, yağmur... gibi hava muhalefeti eğer evden çıkıp camiye engel olabilecek düzeyde ise Cuma namazı sorumluluğu kalkar.

b. Cuma Namazının Sıhhat Şartları

1- Cuma namazının yerleşim yerinde, şehir veya köyde kılınması. Meskun mahallin dışında kalan sahra ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Köyden uzak bir yaylada yaşayanlar, bedevî bir yaşam süren kimseler kendi aralarında toplanıp Cuma kılamazlar, mümkünse Cuma namazı kılınan en yakın yere giderler.

2- Bir yerleşim yerinde tek bir camide Cuma namazının kılınması. Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerleşim yerinde, Cuma namazından sonra, namazın sıhhat şartı eksik olduğundan ayrıca öğle namazını kılmak gerekir.

3- Cuma namazının; Müslüman, âkil baliğ, hür, erkek ve mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Yüzlerce yolcu bir camide toplansa, o camide 40 mukim erkek yoksa Cuma namazını kılamazlar. 

Özellikle imam veya cemaat içerisinde farklı mezhepten şahıslar bulunduğunda eğer cemaatin sayısı kırktan az olursa, kırk kişiyi şart koşmayan bir mezhebe uymak da caiz görülmüştür. Cumanın geçerli olması için Maliki mezhebine göre en az oniki, Hanefi mezhebine göre imamdan başka en az üç erkek cemaat bulunmalıdır. Bu görüş Ebû Hanife ile İ. Muhammed’in görüşüdür. İ. Ebû Yusuf’a göre imam hariç iki erkek cemaat de yeterlidir.

4- Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması.

5- Cuma namazından önce, hutbe okumak. Cumanın farzından önce bir imamın, cemaat huzurunda hutbe okuması ve cemaatin de bunu dinlemesi gerekir.

6- Cuma namazına geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur. Fakat ikinci rekâtın rükusundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını kılar.

IV. Hutbenin Şartları, Rükünleri ve Sünnetleri

Hutbenin şartları

Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:

1- Hutbenin öğle namazı vaktinde okunması.

2- Cuma namazının farzından önce okunması.

3- Hutbenin ayakta verilmesi.

4- Hatibin erkek olması, imamlığa ehil olması.

5- Hutbenin rükünlerinin Arapça olarak okunması.

6- Hutbenin bütün rükünlerinin Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.

7- Hutbenin ikiye ayrılması ve hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Hatib, iki hutbe arasında itmi’nan miktarınca oturmalıdır. Hutbeyi ayakta irâd eden hatib arada oturamayacak olursa, bir süre sükût eder.

8- Hutbeyle namaz arasının fazla açılmaması: İki hutbenin rükünleriyle iki hutbe ve Cuma namazı arasına fasıla koymayıp muvâlâta uymak şarttır. Muvâlatın sınırı, mümkün olduğu kadar hafif iki rek’at namaz kılacak kadar bir fasıladır. Bundan fazla süren fasıla -vaaz ve nasihat olmadığı takdirde- hutbeyi batıl eder.

9- Hatibin sesini işitenlerin hutbeyi dinlemeleri. Cemaatin hutbe esnasında hatibe ve kıble istikametine dönmesi sünnettir. Hutbe okunurken cemaat sessiz durmak ve imamın okuduğu hutbeyi dinlemek zorundadır. Cemaat namazdaymış gibi hareket eder, imam duâ ettiğinde elini yüzüne sürmez, telefonunu açıp kurcalamaz, insanlara selâm vermez. Cemaat hutbe esnâsında diz çökerek veya bağdaş kurarak oturmalıdır; dizlerini dikip oturamaz. Hutbeyi işitemeyenlerin zikirle meşgul olmaları mendubtur.

Hutbenin rükünleri

1- Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.

2- Her iki hutbede Peygamber Efendimize salat getirmek. Salavatta O’nun (s.a.v.) ismini anmak.

3- Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. “Usiküm bi takvallah” (Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle bunu yapmak.

4- Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.

5- İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.

Hutbenin müstehapları

1- Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak. İkinci hutbede müslümanların imamlarına ve idarecilerine, sâlih olmaları ve hak yola yardımcı olmaları için duada bulunulmalıdır.

2- Hutbenin beliğ, halkın anlayabileceği tarzda, anlaşılır ve kısa olması.

3- Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması.

4- Hatibin minbere çıkmadan önce minber yanındaki cemaate selâm vermesi, hutbeye başlarken de cemaate selam vermesi. Cemaatin selam alması farz-ı kifayedir.

5- Hatibin minbere çıkınca oturması, ezan okunduktan sonra hutbeye başlaması.

6- Hatibin, hutbe okurken minbere çıktığında cemaate yönelmesi, sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması, bir kılıç veya âsâya dayanması.

V. Cuma Gününün Sünnetleri

Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları şunlardır:

1- Cuma niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.

2- Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.

3- En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.

4- Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.

5- Çok dua etmek, bol bol salevat-ı şerife getirmek, sadaka vermek.

6- Cumaya erken gitmek.

7- Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice Kur’an-ı kerim okumak veya zikirle meşgul olmak.

8- Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

CUMA NAMAZI:
A) Hükmü:
Cuma namazı müstakil bir farz-ı ayn olup namazların en faziletlisidir. Farziyeti kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Bu namazın farz oluşuyla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyrulmaktadır:
"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın."( Cuma, 62/9.)
Bu âyette, inananların cuma namazına koşmaları emredilmektedir. Koşarak gitmek, ancak farz olan bir şey için emredilir. Yine bu âyette, cuma saatinde mükellefler namazdan alıkonmasınlar diye alışveriş yapmak yasaklanmıştır. Cuma namazı farz olmasaydı, onun için alışverişin bırakılması emredilmezdi.
Cuma namazının farz oluşunun sünnetteki deliline gelince, bu hususta sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Cuma namazı kılmayan birtakım insanlar ya buna son verirler ya da Allah kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.”( Müslim, Cum'a, 12; Nesâî, Cum'a, 2.)
"Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslümana farzdır.”( Ebû Davud, Taharet, 129; Nesâî, Cum'a, 2.)
"Allah, önemsemeyerek üç cumayı terkeden kişinin kalbini mühürler.”( Ebû Davud, Salât, 210.)
İcmâ deliline gelince, bütün Müslümanlar cuma namazının farzlığı konusunda görüş birliği etmişlerdir.
Cuma namazının hicretten önce farz kılındığına, ama Peygamberimiz'in (s.a.v) Mekke'de bu namazı kıldırma imkânını bulmadığına dair rivayetler bulunmakla birlikte ilk cuma namazını Peygamberimiz (s.a.v), hicret esnasında Medine yakınlarındaki Rânûnâ vadisinde kıldırmıştır.(Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 2/1280.)

B) Cuma Namazının Vakti:
Cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir. Dolayısıyla öğle vaktinden önce veya sonra kılınması durumunda sahih olmaz. Cuma namazının vakti sahih hadislerle bildirilmiştir:
Seleme b. Ekva'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Resûlullah (s.a.v) güneşin zevale meyletmesi esnasında cuma namazını kılardı.”( Buhârî, Cum'a, 16; Ebû Davud, Salât, 216)
"Resûlullah (s.a.v) ile beraber güneşin zevale ermesi esnasında cuma namazını kılar, sonra da (serinlemek için) dönüp gölgelikleri araştırırdık.”( Buhârî, Cum'a, 16; Malik, el-muvatta vukut, 7.)
Cuma kılacak kadar vakit varken namaza başlanır, fakat namaz uzatılır ve bu arada vakit çıkarsa, kılınmakta olan namaz bâtıl olmayıp dört rek'ata tamamlanarak öğle namazı yerine kılınmış olur. Bunu yaparken de öğle namazına niyet edilmez. Eklenen üç ve dördüncü rek'atlarda imam, kıraati sessiz yapar. Ekleme yapmadan namazı kesmek ve öğle namazını baştan kılmak haram olur. Ama vakit daraldığı halde cuma namazına yetebileceğini zannederek namaza başlanır da namazdayken vakit çıkarsa, kılınan namaz bâtıl olup öğle namazına dönüşmediğinden, dört rek'ata tamamlanmaz.

C)  Cuma Namazına Gitmenin Vakti
Hatibin huzurunda okunan ezanın duyulması ile mükellefin cuma namazına gitmesi farz olur.
Hanefî Mezhebi'ne göre ise güneşin zevalinden hemen sonra okunan ezanın duyulmasıyla mükellefin cumaya hemen gitmesi farz olur.
Cuma ezanı okunurken her ne kadar bir akid olarak sahih olsa da cuma namazı yükümlüsünün o esnada alışveriş yapması haramdır. Cuma namazı kılmakla yükümlü olmayanların ezan okunurken namaza koşmaları farz olmadığından bunların o esnada alışveriş yapmaları haram olmaz. Alışveriş yapanlardan biri cuma namazı kılmakla yükümlü olur da diğeri yükümlü olmazsa, yaptıkları alışveriş her ikisi için de haram olur. Çünkü bu durumda yükümlü olmayan kişi, yükümlü olan kişinin günah işlemesine yardımcı olmuştur.

D)  Cuma Namazının Şartları
Öğle namazı ve "Namazın Şartlan" bölümünde anlatılan şartlar cuma namazı için de geçerlidir. Cuma namazında bunlara ek bazı şartlar daha gereklidir. Buna göre cuma namazının şartlarını vücûb ve sıhhat şartları olmak üzere iki kısımda ele almak mümkündür.

a) Vücûb, yani farz olmasının şartları
Cuma namazının farz olmasının şartları şunlardır:
1. Erkek olmak. Kadınlara cuma namazı farz değildir. Ama kadınlar, cemaate gidip cuma namazını kılarsa namazları sahih olur ve öğle namazının yerine geçer.
2. Hür olmak. Cuma namazı kölelere farz değildir. Ama kadınlarda olduğu gibi köleler de cemaate gidip cuma namazını kılacak olurlarsa, namazları sahih ve öğle namazının yerine geçerli olur.
3. Cuma namazını terk etmeyi mubah kılan bir özrün bulunmaması. Bineğe binerek veya başkası tarafından taşınarak mescide gittiğinde zarar görecek olan kişinin cuma namazı kılma yükümlülüğü düşer. Ücretle tutulacak bir kişinin kendisini mescide taşıması suretiyle mescide gidebilir ve ödeyeceği bu ücret de bütçesine zarar vermezse, cuma namazını kılması farz olur. Kötürüm olan bir hastayı mescide götürecek biri bulunur ve götürmesi sebebiyle hastanın kendisine bir zarar gelmezse, cuma namazını kılması farz olur.
4. Gözleri görür olmak. Kendi başına mescide gitmesi mümkün olmayan veya kendisini götürecek birini bulamayan körün cuma namazı kılması farz değildir. Kendisini mescide götürecek birini bulan veya kendi başına mescide gidebilen körün ise cuma namazı kılması farzdır.
5. Eli ayağı tutar olmak. Eli ayağı tutmayan ve mescide gitmesi çok zor olan yaşlı kimseye de cuma namazı farz değildir.
6. Hava şiddetli derecede sıcak veya soğuk olmamalıdır. Aşırı derecede çok yağmur yağması ve mescide giden yolların çamurlu olması da bu hükme tâbidir.
7. Suçsuz yere bir zalimin, kendisini hapsetmesinden veya kendisine zarar vermesinden korkan kişi cuma namazı kılmakla yükümlü değildir. Ama bu zulmü hak eden kişi cuma namazı kılmaktan muaf değildir.
8. Cuma namazına gittiği takdirde canına, malına veya ırzına zarar gelme korkusu olan kişi cuma namazı kılmakla yükümlü değildir.
9. Cuma namazı kılınan bir beldede ikamet etmek. Seferî olduğu halde ikamete niyet eden kişilerle cuma namazının cemaat nisabı her ne kadar tamamlanmasa da mukim kimselerin ve ikamete dört tam gün için niyet eden yolcuların cuma namazı kılmaları gerekir.
Vatan edinmek, bir yerde sürekli olarak kalmaya niyet etmek demektir ki, bu da cuma namazının farz ve sahih olması için şarttır. Cuma namazı bir beldede sürekli olarak ikamete niyet eden kişilere farz olur.( Şirbînî, Mugni'l-Muhtâc, 1/537-539; Cezîrî, Mezâhib, 1/380, 381.)
10. Kişi, vatan edindiği yerde bulunmalıdır. Cuma namazı kılınan yerin şehir olması şart değildir. Köylerde, ağaç dallarından yapılan evlerde, barakalarda oturanlar da cuma namazı kılmakla yükümlüdürler. Çadırlarda yaşayanlar, çoğunlukla göçebe olduklarından, cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Bunlar, cuma namazı kılınan beldeye yakın olduklarında, oraya bağlı olduklarından cuma namazı kılmakla yükümlü olurlar.
Cuma ezanını işitemeyecek kadar uzakta olan kişiye cuma namazı farz değildir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Cuma namazı, ezanı duyan herkese farzdır.”( Ebû Davud, Salât, 212.)
Ancak bu durumda bulunan kişilerin sayısı kırka ulaşırsa, cuma namazı kılınan yakın beldeye gitmeleri gerekmez, ama bulundukları yerde cuma namazı kılmaları gerekir.

b) Cuma namazının sıhhat şartları
Cuma namazının sıhhat (geçerlilik) şartları altı tanedir:
1. Cuma namazının tamamı ve hutbesi, öğle namazı vaktinde eda edilmiş olması.
2. Cuma namazının, köy olsun şehir olsun, mağaralıklar veya yer altı bodrumları olsun, binaları bir arada bulunan yerlerde kılınması.
3. Cuma namazının cemaatle kılınması.
4. Cuma namazını kılan cemaatin, en azından kırk kişi olması. Fıkıh kitaplarında bu şarttan bahsedilirken; Hz. Peygamber (asv)'in zamanında kılınan cuma namazlarında cemaat sayısının kırk kişinin altına düşmemiş olması delil olarak ileri sürülmektedir. Oysa Resûl-i Ekrem'in hicret etmesinden önce Medine'de kılınan cuma namazında kırk kişilik bir cemaatin hazır bulunması, bundan az sayıdaki bir cemaatle cuma namazının kılınamayacağı anlamına gelmez. Nitekim Hz. Peygamberin emriyle Mus'ab b. Umeyr'in Medine'de on iki kişiye cuma namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/179.
Ayrıca Resûlullah (s.a.v) cuma namazını kıldırırken, ticaret kervanının geldiğini duyan cemaatin mescidi terkedip alışverişe gittiği ve sadece on iki kişinin hutbeyi dinlemeye devam ettiği sahih hadis kaynaklarında bildirilmektedir.( Buhârî, Cum'a, 38) Buna ek olarak sevgili Peygamberimiz (s.a.v), bir beldede sadece dört kişi bulunsa bile cuma namazı kılmalarının farz olduğunu ifade buyurmuştur.( Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/179; Dârekutnî, Sünen, 2/8-9.) Şu halde bir yerleşim biriminde imamla birlikte dört kişinin bulunması durumunda cuma namazı kılınmalıdır. Hanefî mezhebi de bu görüşü benimsemiştir.
5. Cuma namazının, beldede kılınan diğer cuma namazlarından önce kılınmış olması.
6. Namazdan önce iki hutbenin okunması.

E) Aynı Yerleşim Biriminde Birden Fazla Yerde Cuma Namazı Kılınması
Cuma namazından maksat, müminlerin Rablerine karşı huşu içinde bir araya gelip toplanmaları, aralarındaki dostluk bağlarını güçlendirmeleri, kin ve düşmanlık duygularını yok etmeleridir. Cuma namazı kılınan mescidlerin gereksiz yere çoğaltılması durumunda Müslümanlar birkaç mescide dağılıp bölünmekte, cemaatleşmenin faydası hissedilmemekte, dolayısıyla cuma namazından elde edilmesi umulan feyiz ve bereketten yeterince istifade edilememektedir.
Cuma mescidlerinin sayısı gereksiz yere çoğaltıldığı takdirde, yalnızca ilk kılınan mescidde bulunanların cuma namazı sahih olur. Diğer mescidlerdeki cemaatlerden önce kıldıklarını kesin olarak bilenler, cuma namazını sahih olarak kılmış olurlar. Diğer mescidlerdekiler ise sadece öğle namazını kılmış olurlar. Bunun için ölçü, iftitah tekbiridir. Namazı önce kılmış olmak için iftitah tekbirlerinin, başka mescidlerdeki cemaatten önce alındığının kesin olarak tesbit edilmesi şarttır. Eğer bu tesbit yapılamaz da hepsinin aynı anda iftitah tekbiri aldıkları anlaşılır ya da bu hususta şüpheye düşülürse, hepsinin cuma namazı bâtıl olur. Bu durumda hepsinin bir araya gelerek cuma namazını iade etmeleri gerekir. Şayet bu mümkün olmazsa, cuma yerine öğle namazını kılmaları gerekir.
Hanefî Mezhebi'ne göre, birden fazla mescidde cuma namazı kılınması, ihtiyaçtan ötürü olmasa bile her mesciddeki cuma namazı sahih olur ve bunda herhangi bir sakınca da söz konusu olmaz. Bir mesciddeki cemaatin diğer mesciddeki cemaatten önce kılmış olması da cuma namazının sıhhatine zarar vermez.
Bir yerleşim birimindeki cuma cemaatinin tek mescide sığmaması, birden fazla mescidde cuma namazı kılınmasını zorunlu hale getiren bir ihtiyaçtır. Cuma mescidleri ihtiyaç sebebiyle birden fazla olursa hepsinde kılınan cuma namazları sahih olur ve bundan sonra öğle namazını kılmaları zorunlu olmayıp sadece mendup olur. Nitekim İmam Şafiî Bağdat'a gittiğinde, orada birkaç yerde cuma namazı kılındığını görmüş ve bu duruma ses çıkarmamıştır.( Nevevî, el-Mecmû', 4/452.)
Cuma namazının birden fazla mescidde kılınması durumunda sahih olmayacağı düşüncesinden hareketle Hanefî Mezhebi mensupları münferit olarak zuhr-i ahîr niyetiyle dört rek'at; Şafiî Mezhebi mensupları ise cemaat halinde dört rek'at öğle namazı iadesi kılmaktadırlar. Oysa aynı yerleşim birimindeki cuma namazı mükelleflerinin tek camiye sığmamaları zaruretine binaen birden fazla mescidde cuma namazı kılınmasının sahih olacağında şüphe yoktur ve bu takdirde muhtelif camilerdeki cemaatlerin zuhr-i ahîr namazı kılmaları da gerekmez.( Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 2/1302.)
Kaldı ki böyle bir namazın kılınması, bir vakitte iki namazın farz olduğu gibi yanlış bir inanışın insanlar arasında yayılmasına yol açacaktır. Nitekim Din İşleri Yüksek Kurulu da 26 Mart 2002 tarihinde yaptığı bir toplantıda cuma namazından sonra zuhr-i ahîr namazı kılınmasına gerek olmadığını karara bağlamıştır.

F) Cuma Namazının Rek'at Sayısı
Cuma namazının farzı iki rek'attır. Nitekim Hz. Ömer de, "Cuma namazı kısaltma yapmaksızın tam olarak iki rek'attır. İftira eden ziyana uğramıştır.”( Nesâî, Cum'a, 37.) diyerek bunu teyit etmiştir.
Ayrıca cuma namazının farzından önce dört, farzından sonra da dört olmak üzere toplam sekiz rek'at nafile namaz kılınması müstehaptır. Dörder rek'at olan bu nafilelerin ikişer rek'at olarak kılınması da yeterli olur.( Nevevî, el-Mecmû', 3/457.)

  1. G) Cuma Namazına Ne Zaman Kavuşulmuş Olur?
    İmamla birlikte cuma namazına başlamayıp daha sonra camiye gelen bir kişi, imam ikinci rek'atta iken namaza durursa, cuma namazına kavuşmuş sayılır ve namazını cuma namazı olarak tamamlar. Ama ikinci rek'atın rükûundan sonra imama tâbi olup namaza girerse, cuma namazına kavuşmuş sayılmaz ve namazını öğle namazı olarak tamamlar. Bununla ilgili olarak Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
    "Cuma namazının bir rek'atına kavuşan kişi, cuma namazına kavuşmuş sayılır.”( Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/202.)
    Bazı rivayetlerde bu hadisin sonunda, "Ona bir rek'at daha eklesin"ifadesi yer almakta ise de bu, mezkûr hadisin râvilerinden Zührî'nin ilavesidir.( Cessâs, Ahkâmü'l-Kur'ân, 5/340.)
    Hanefî Mezhebi'ne göre cuma namazının herhangi bir kısmında imama tâbi olan bir kişi, cuma namazına kavuşmuş sayılır ve imamın selâm vermesinden sonra namazını cuma namazı olarak tamamlar.( Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî, 3/1293.)


H) Cuma Namazından Önce Hutbe Okunması
İslâm bilginleri namazdan önce hutbe okunmasının, cuma namazının sıhhat şartlarından biri olduğu hususunda görüş birliği etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hutbesiz cuma namazı kılmış değildir. Hutbede bulunması gereken rükünler beş tanedir. Bu rükünleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Hutbeye, Allah'a hamdederek başlamak. Bunun için de bizzat "hamd" mastarından türeyen bir kelimeyi kullanmak ve ayrıca buna Allah lafza-i celâlini eklemek şarttır. Şu halde hamd masdarını veya türevini kullanmaksızın ya da Allah lafza-i celâlini telaffuz etmeksizin veya buna benzer bir cümleyi telaffuz etmekle bu rükün yerine getirilmiş olmaz. Hamd maddesinin her iki hutbede okunması zorunludur.
2. Her iki hutbede Peygamber Efendimiz (asv)'e salât okumak.
3. Her iki hutbede aynı lafızla olmasa bile takva tavsiyesinde bulunmak. Meselâ "ittekullaha" yerine "etîullaha" demek yeterli olur. Dünyadan ve dünyaya aldanmaktan sakındırmak yeterli olmaz.
4. İki hutbeden birinde Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet okumak. Bu âyetin birinci hutbede okunması daha faziletli olur. Okunan bu âyetin tam bir âyet veya bir âyetin uzun bir bölümü olması; vaad, vaîd, kıssa, mesel veya öğüt gibi matlup bir mânayı ifade etmesi şarttır.
5. Özellikle ikinci hutbede mümin erkek ve kadınlara dua etmek. Eğer hatibin ezberinde varsa, mağfiret talebi gibi âhiretle ilgili duaları yapması şarttır. Ama ezberinde yoksa, dünya ile alâkalı duaları yapması da yeterli olur. Dua ederken hazır bulunan cemaati bir tarafa bırakarak başkaların, kastetmemelidir.
Hanefî Mezhebi'ne göre ise hutbenin bir tek rüknü vardır. O da az veya çok, mutlak zikirdir. Farz olan hutbenin tahakkuku için sadece bir defa “elhamdülillah"  veya "sübhânellah" veya "lâ ilahe illallah" demek yeterli olur. Ancak bu kadarla yetinmek tenzîhen mekruhtur.

I) Hutbenin Şartları:
Cuma hutbesi için gerekli olan şartlar şunlardır:
1. Her iki hutbe namazdan önce okunmalıdır. Namazdan sonra okunan hutbeler geçerli olmaz.
2. Hatip hutbeyi okurken ara verip başka bir işle meşgul olmamalıdır. Meselâ hatip hutbe okurken aksırır da "elhamdülillah" derse hutbe geçerli olmaz.
Hanefî Mezhebi'ne göre ise bu durumda hutbenin geçerliliği devam eder.
3. Hutbeler Arapça okunmalıdır. Her iki hutbenin rükünlerini Arapça olarak yerine getirmek şarttır. Hatibin Arapça'yı öğrenmesi mümkün olduğu takdirde, hutbeyi Arapça'dan başka bir dille okuması yeterli olmaz. Arapça'yı öğrenmesi mümkün olmazsa, o zaman hutbeleri Arapça'dan başka bir dille okuması caiz olur. Tabii bu anlatılanlar, Arap dinleyiciler için söz konusu olan hükümlerdir. Dinleyiciler Arap değillerse, hatibin Arapça'yı öğrenmesi mümkün olsa bile, âyet-i kerîme dışındaki hutbe rükünlerini Arapça olarak yerine getirmek gerekmez. Fakat âyet-i kerîmeyi Arapça okumak zorunludur. Arapça okumak mümkün olmazsa, yerine Arapça bir zikir veya dua okumak yeterli olur. Bu da mümkün olmazsa hatip, bir âyet okuyacak kadar susup bekler Ayetin başka bir dildeki mealini okumak yeterli değildir. Hutbenin âyet-i kerîme dışındaki rükünlerinin Arapça olarak yerine getirilmesi şart olmayıp sünnettir.
Hanefî Mezhebi'ne göre ise dinleyenler Arap da olsalar, başka milletten de olsalar, hatip Arapça'yı bilse bile, hutbenin Arapça'dan başka bir dille okunması caizdir.
4. Hutbe vakit içinde okunmalıdır. Cuma vaktinden önce okunan hutbe geçerli olmaz.
5. Hatip, hutbe rükünlerini, cuma namazının kendileriyle gerçekleştiği kırk kişilik cemaate duyuracak kadar yüksek bir sesle okumalıdır. Cemaatin hutbeyi bilfiil duymaları şart değildir. Sadece işitebilecek bir konumda olmaları yeterli olur. Hatibe yakın bir şekilde bir arada bulunmaları gerekir. Bu konumdayken uyuklayarak hutbeyi dinlemeseler bile bunun bir sakıncası olmaz. Ama sağır olmak, ağır uykuda bulunmak veya hatipten uzak bir yerde oturmak gibi bir nedenle hutbeyi işitemezlerse, hutbeleri yerini bulmuş olmaz.
6. Hutbeyle namaz arasına fasıla konulmamalıdır. İki hutbenin rükünleriyle iki hutbe ve cuma namazı arasına fasıla koymayıp peş peşe yapmak şarttır. Bunun sınırı mümkün olduğu kadar hafif iki rek'at namaz kılacak kadar bir fasıladır. Bundan fazla süren fasıla, hutbeyi geçersiz kılar. Ama bu fasıla vaaz ve nasihat ise, hutbenin sıhhatine zarar vermez.
7. Hatip her iki hades (abdestsizlik ve cünüplük) halinden ve affedilmez necasetten temiz olmalıdır.
8. Hatibin avret mahalli örtülü olmalıdır.
9. Hatip, yapabildiği takdirde hutbeyi ayakta okumalıdır.
10. Hatip, iki hutbe arasında itminan miktarınca oturmalıdır. Hutbeyi ayakta irad eden hatip, arada oturamayacak olursa, bir süre sükût eder.
11. Hutbeyi dinleyen kırk kişi, hükmen de olsa hutbeyi işitebilecek bir konumda olmalıdır.
12. Hutbeler, cuma namazının sahih olduğu bir mıntıkada okunmalıdır.
13. Hatip erkek olmalıdır.
14. Hatip, halka imamlık yapması sahih olan bir kişi olmalıdır.
15. Eğer ilim erbabından ise hatibin, hutbedeki rükünlerin rükün, sünnetlerin de sünnet olduğuna inanması şarttır.(Zuhayli, el fıkhül islami, 2/1307-1308)

J) Hutbenin Sünnetleri
Hutbenin sünnetleri on sekiz tane olup şöyle sıralanabilir:
1. Hutbe rükünleri arasındaki tertibe uymak. Şöyle ki, hutbeye önce Allah'a hamd ederek başlamak.
2. Sonra Peygamber Efendimiz'e salât okumak.
3. Daha sonra cemaate takva tavsiyesinde bulunmak.
4. Bir âyet-i kerîme okumak.
5. Müminlere dua etmek.
6. İkinci hutbede müslümanların imam ve idarecilerine, sâlih olmaları ve hak yolda halka yardımcı olmaları için dua etmek. Sevgili Peygamberimiz'e salât okuduktan sonra ayrıca ona selâm, âl ve ashabına da salâtü selâm göndermek.
7. Dikkatle dinledikleri takdirde işitebilecek durumda olan cemaatin, kulak verip hutbeyi dinlemesi.
8. İşitemeyenlerin ise zikirle meşgul olması.
9. Bu durumda Kehf sûresini okumak daha faziletlidir.
10. Daha sonra Peygamber Efendimiz'e yine salât okumak.
11. Hutbeyi minber üzerinde okumak.
12. Minberin, mihraba yönelenlerin sağ tarafında bulunması.
13. Hatibin, kendisine tahsis edilen yerden ayrılarak minbere çıkmadan önce minberin yanındaki cemaate selâm vermesi.
14. Hatibin, minbere çıktığında cemaate yönelmesi.
15. Hatibin, birinci hutbeye başlamadan önce minbere oturması ve oturmadan önce de cemaate selâm vermesi.
Hanefî Mezhebi'ne göre hatip, cemaate selâm vermemelidir. Çünkü selâm vermesi, konuşmalarına yol açar.
16. Cemaatin toplu olarak değil, yalnızca bir kişinin hatibin huzurunda ezan okuması sünnettir. Minarede okunan ilk ezana gelince, cemaatin toplanması eğer buna bağlı ise okunması sünnet olur.
17. Hutbe, cemaatin anlayabileceği tarzda açık ve net olmalı, ne çok uzun ne de çok kısa olmalı ve ne de namazdan önce okunmalı.
18. Hatibin, hutbe okurken sağa-sola dönmemesi, sol tarafında kılıç veya asâ bulundurması, sağ yanını da minberin kenarına dayaması.
19. Hatibin, ikinci hutbeyi "estağfirullaha lî veleküm" duasıyla bitirmesi.
20. Hutbeyi okuyan hatibin, cuma namazını da kıldırması şart değil sünnettir. (Ceziri mezahib, 1/394; Zuhayli, el fıkhül islami, 2/1309-1310)
21. Hutbe okunurken de olsa mescide giren kişinin tahiyyetü'l-mescid namazı kılması sünnettir. Câbir'den (r.a) rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (asv), hutbe okurken mescide giren bir adama,
"Ey falan! Namaz kıldın mı?" diye sormuş. O da, "Hayır, kılmadım" deyince Hz. Peygamber'in ona, "Kalk, iki rek'at namaz kıl" diye emrettiği anlatılmaktadır. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Biriniz (mescide) geldiğinde imam hutbe okumak-taysa iki rek'at namaz kılsın.”(Buhari, Cuma, 184)

K) Hutbenin Mekruhları
Hutbenin bazı sünnetlerini terketmek mekruh, bazılarını terketmekse hilâf-ı evlâdır (tenzîhen mekruh). Meselâ hutbe okunurken cemaatin konuşması, hatibin huzurunda tek kişinin değil de cemaatin toplu olarak ezan okuması mekruhtur. Hutbe okunurken cemaatin gereksiz yere gözlerini yummaları ise hilâf-ı evlâdır.
Cemaatin omuzlarının üzerinden adım atarak, onları rahatsız ederek ileri saflara geçmek mekruhtur.

Hatibin huzurunda salâtü selâm âyetinin okunması
Hatibin minbere çıkmasından sonra müezzinin veya cemaatten birinin,
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar.  Ey iman edenleri Siz de ona salât edin, selâm edin.”(Ahzab, 33/56) âyetini okuması, ardından,
"(Hutbe okunurken) arkadaşına 'sus' dediğinde (hutbeyi) lağvetmiş olursun.” (Müslim, Cum'a, 11.) hadisini ve bazı manzumeleri okuması, Asr-ı saâdet'ten sonra başlatılmış olmakla birlikte cemaate, bu âyet ve hadisin içeriğini hatırlattığı için güzel bir uygulamadır.
Bazılarınca bu uygulama bid'at olarak nitelendirilmekte ise de bu, güzel bid'atlar kategorisinde mütalaa edilmelidir. İmam Ebû Hanîfe'ye göre hatibin minbere çıkmasından sonra terkiye yapılması tahrîmen mekruh, İmâmeyn'e göre ise caizdir.

Cuma günü yolculuğa çıkmak
Cuma namazı kılmakla yükümlü olan kişinin cuma günü fecirden sonra yola çıkması haramdır. Ancak yoldayken cuma namazına kavuşabileceğini zanneden veya vakti daralıp da ulaşamamaktan korktuğu hac yolculuğu gibi farz bir yolculuğa çıkan ya da yalnız kalmaktan korkmak gibi bir zarureti olan kişinin cuma günü fecirden sonra yola çıkması haram olmaz. Ama fecirden önce yola çıkmak mekruh değildir.
Hanefî Mezhebi'ne göre ise cuma günü cumanın birinci ezanı okunduktan cuma namazı kılınıncaya kadar şehirden çıkmak, sahih görüşe göre mekruhtur. Ama zevalden önce şehirden çıkmak mekruh değildir.

Cuma namazı kılmayanların öğle namazı kılmaları
Cuma namazını kılmakla yükümlü olan kişinin cuma namazına gitmeyip imamın cuma namazını kıldırması esnasında öğle namazını kılması sahih olmaz. Aksine bu kişinin, kavuşacağını zannetmesi durumunda cuma namazına gitmesi gerekir. Çünkü o gün kendisine farz olan, cuma namazıdır. Cumaya gidip imama kavuşursa, imamla birlikte cuma namazını kılar. İmama kavuşamazsa öğle namazını kılar. Cuma namazına kavuşamayacağını zannetmesi durumunda, imamın cuma namazını tamamladığına kesin kanaat getirinceye kadar bekledikten sonra öğle namazını kılar.
Özetle, cuma namazını kılmakla yükümlü olan kişi cuma namazından önce öğle namazını kılarsa, öğle namazı sahih olmaz; cuma namazını kılması gerekir. Cuma namazına gitmeyip cuma namazından sonra öğle namazını kılarsa, günahkâr olmakla birlikte öğle namazını eda etmiş sayılır.
Dinen geçerli mazeretleri sebebiyle cuma namazını kılamayan veya cuma namazını kılmakla yükümlü olmayan kimselerin, o günkü öğle namazını cemaatle kılmaları -cemaat sevabını elde etmek için- sünnettir.( Şirbînî, Mugni'l-Muhtâc, 1/540.)
Ancak Hanefî Mezhebi'ne göre bu durumdaki kimselerin o günün öğle namazını cemaatle kılmaları tahrîmen mekruhtur. Çünkü o gün o vakitte cemaat oluşturmak, sadece cuma namazına mahsustur.
Mazeretinin, cuma namazı kılınabilecek vakte kadar ortadan kalkacağını ümit eden kişinin, öğle namazını kılmayıp beklemesi müstehap olur. Mazereti devam eder de artık cuma namazını kılamayacağına kanaati hâsıl olursa öğle namazını kılar.
Cuma namazı kılmakla yükümlü olmayanlar, imamın cuma namazını tamamlamasından önce de o günün öğle namazını kılabilirler.
Vakit sona erer ya da cuma namazını hutbeyle birlikte eda etmeye yetmeyecek kadar daralırsa bu namaz cumhura göre sakıt olur ve cuma namazı olarak kaza da edilmez. Ancak bunun yerine o günün öğle namazı kılınır.

Cumanın mendupları
Cuma namazından önce tırnakları kesip bıyıkları kısaltmalı, koltuk altları ve bedendeki diğer tüyler temizlenip gusledilmeli, güzel kokular sürünerek üst baş düzeltilmeli ve sonra da cuma namazına gidilmelidir. Cuma günü ve gecesi Kehf Kûresi okunmalıdır. Bununla ilgili bir hadis-i şerifte sevgili Peygamberimiz (asv) şöyle buyurmuştur:
"Cuma günü Kehf Sûresi'ni okuyan bir kişi için bu sûre iki cuma arasını nurla aydınlatır." (Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/249.)
Peygamber Efendimiz (asv)'e çokça salâtü selâm okunmalıdır. Bununla ilgili bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmuştur: "Cuma günü en faziletli günlerinizdendir. O günde bana çokça salât okuyun. Çünkü sizin okuduğunuz salâtlar bana sunulur.” (Ebû Davud, Salât, 207; Nesâî, 3/91; İbn Mâce, Cenâiz, 25.)
Yine o günde çokça dua edilmelidir. Bizleri o günde çokça dua etmeye teşvik sadedinde sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, Müslüman bir kul o zamana denk gelir de yüce Allah'tan bir şey dilerse, dilediği şeyi Allah (c.c) mutlaka kendisine verir.” (Buhârî, Cum'a, 37; Müslim, Cum'a, 13-15; Tirmizî, Cum'a, 2.)
Cuma namazı kılınacak yere mümkün olduğunca erken gidilmelidir. Cuma günü en temiz ve en yeni elbiseler giyilmelidir. En faziletlisi, beyaz elbiselerin giyilmesidir.
(Mehmet Keskin, Büyük Şafii İlmihali, s.198-212)

Yorum Yaz