tatlidede

Doğum günü ve özel günlerin kutlanması üzerine

Doğum günü ve özel günlerin kutlanması üzerine

Yılbaşlarını, doğum günlerini kutlamak âdetim değildir… Kutlayanlara da bir şey demem… Zira insanlar birbirlerine hayır temennisinde bulunabilirler… Başka kültürlere özenerek, onlara benzemeye çalışarak kutlamayı doğru bulmuyorum, ancak sözlü olarak insanların birbirlerine hayır temennisinde bulunmalarına da karşı değilim…

Yılbaşı kutlamalarına alternatif arayışlara girip Mekke’nin Fethi gibi bir günü yılbaşına alternatif olarak sunmayı da doğru bulmuyorum, zorlama görüyorum... Zira miladi yılın son gecesinin Mekke’nin fethi olarak kutlanması çağdaş bir uydurma ve uyarlamadan ibarettir… Bir batılı ortadan kaldırmak için yeni bir yalan ortaya atmanın, halkı alternatif bir yalanla oyalamanın hiçbir anlamı yoktur ve dini açıdan da sakıncalıdır…

Sene başlarını, yılbaşlarını sevinç sebebi değil hüzün sebebi sayarım… Ömrümüzden geçen ve bizi yaşlılığa götüren sene bitimlerini ya da sene başlarını eğlence ile kutlamak, eğlence mekânlarında sabaha kadar oynayıp zıplamak, içki içip dans etmek, her yeri Noel Ağaçları ile süsleyip, alıveriş merkezlerine gelenleri Noel Babalarla karşılamak, dizilerde bu kültürü yaygınlaştırmaya çalışmak kültürel seviyesizlik, özenti hastalığı, küresel kültüre esaret veya akıl tutulmasından başka bir şey değildir ve çağdaş hürafeciliğin ta kendsidir…

Diziler vasıtası ile Müslüman toplumun Noel Baba, Noel ağacı gibi batı adetlerine özendirilmek istenmesi kültürel işgalin boyutlarını ve hedeflerini göstermektedir… Binlerin, milyonların yılbaşı biletlerine umut bağlamaları acınılacak bir durumdur… İnsana çalıştığının karşılığını vadeden, insan elinin emeği ile kazandığından daha güzelini yememiştir diyen bir dinin inananlarının Milli Piyango biletlerine umut bağlaması ve devletin bu umut tacirliğine ses çıkarmaması üzüntü vericidir…

Hz. İsa doğduğu güne, vefat edeceği güne ve yeniden dirileceği güne selam vermiş, esenlik duasında bulunmuştu. (Meryem, 33) Bu ayeti kerimeye göre Hz. İsa’nın doğumu bizzat Kur’an tarafından Hz. İsa’nın diliyle kutlanmaktadır… Aynı şekilde Kur’an’da Hz. Yahya’nın da doğumu, vefatı ve dirileceği gün için selam temennisinde bulunulmuştur.(Meryem, 15) Kişi, hayatı, ölümü ve ölüm sonrası hayatı için hayırlı temennilerde bulunabilir veya başkaları onun için hayır temennisi yapabilir… Dua aynı zamanda yönlendirmedir, hayır duasında bulunmak hayra yönlendirmenin farklı bir versiyonudur... Sevdiklerimizin, yakınlarımızın doğum günlerinde yapılan iyi dilekler, ölülere dilenen rahmet, ölüm sonrası için yapılan cennet temennisi aslında bu ayetlerin uygulamaya sokulmasıdır…

Kanaatimce hiçbir takvim la dini, din dışı değildir, zamanı var eden rabbimizdir ve hangi takvim uygulanırsa uygulansın yapılan iş zaman hesabından ibarettir. Yılbaşının Hz. İsa’nın doğum günü ile ilgili olması Hristiyanların kabulüdür. (Yılbaşının Hz. İsa’nın doğum günü olmadığı bilinmektedir)… Bizler için ömrümüzden geçen bir yılın sonu, yeni bir yılın başlangıcı olması önemlidir… İçinde yaşadığımız şartlarda kimse bu takvimin önemini ve hayatımızdaki yerini inkâr edemez… Onun için meselelere tepkili yaklaşmak yerine, bilinçli yaklaşım sergilemek, ötekileştirmek yerine iyileştirmek en doğrusu ve en güzelidir…

Miladi takvimi dinsiz, hicri takvimi dini ilan etmek güneş ve ay hesabı üzerinden muğalata yapmaktır… Miladi veya hicri sene başları bizler için muhasebe vesilesi olmalıdır, bir yılın analizine, eksi ve artıların değerlendirilmesine vesile olmalıdır… 2023 yılına girerken 2022 yılını nasıl değerlendirdiğimiz, bu geçen yılda kayda değer ne yaptığımız, yapmamız gerekirken neleri yapamadığımız, neden yapamadığımız, önümüzdeki bir yıl içinde neler yapacağımız konusunda kafa yorulmalı, geçmiş yanlışlardan ders çıkarılmalıdır… Aynı şekilde doğum günlerimiz de eğlence sebebi değil muhasebe vesilesi görülmelidir… Hz. Peygamberin günde 100 defa istiğfarda bulunması kendini günde yüz defa süzgeçten geçirdiğini gösterir…

Yeni yılda kendimize bir takvim hazırlamalıyız, faaliyetler tablosu oluşturmalı, kendimize hedefler belirlemeli ve buna göre zamanı istikrarlı kullanmalıyız… Ömrümüzden geçip giden saniyeleri, dakikaları, günleri, ayları, yılları değerlendirmemek israfın en büyüğü, insafsızlığın doruğudur… Bir ekmek parçasının israfı, bir damla suyun boşa akıtılması, yemeklerin çöpe dökülmesi içimizi ne kadar acıtıyorsa aynı şeklide zamanın boşa geçirilmesi de bizleri acıtmalıdır… “İnsanlar sıhhat ve zaman konusunda aldanma içerisindedirler” hadisini unutmamalıyız…

Asr suresi dilimizden, bilincimizden düşmemelidir…
Unutmayın zaman bilinci olmayanların ziyanı çok olur…
Rabbimden ömrümüzü hayırlı amellerle süslemeyi nasip etmesini, zamanı iyi değerlendirebilmek için akıl ve beden sağlığımızı korumasını ve bizleri kültürel işgallerin esaretinden kurtarmasını dilerim...

 

Editör: Aydın

Yorum Yaz