tatlidede

Doymak Bilmeyen İnsana

Doymak Bilmeyen İnsana

Her gün tok yatıyor aç kalkıyorsun…

Nimetlerle dolu dünyada, “aç gözünü” kapamıyorsun…
Kazandıklarınla yetinmiyor, kazanmadıklarına üzülüyorsun…
Her gün paranı arttırıyor, sermayeni büyütüyor ama insanlığını, dostlarını eksiltiyorsun…

Bugün neyi nasıl kazandığını değil yarın ne kazanacağını düşlüyorsun…
Kazanırken neleri kaybettiğini düşünmüyorsun…
Kaybettiğin zamanı, sıhhati, kişiliği hesaba katmıyorsun…
Kazandıkça dertleniyor, yokluğu aratmayan varlığın yokluğunu yaşıyorsun…

Öyle ki gelecek adına sıhhatini, aileni, kendini harcıyorsun...
Malı hizmetçi edineceğine, malın hizmetine girerek “mal hezimetine” uğruyorsun…
Yaşlanınca rahat etmek için rahatını şimdiden bozuyorsun…
Yaşlanmadan ölebileceğini hiç ama hiç düşünmüyorsun…

Bir türlü mala, makama, şana, şöhrete doymuyorsun…
Dünyaya çıplak bir insan olarak geldiğini ve geldiğin gibi gideceğini unutuyorsun…
İki kapılı dünyanın, “doğum” denen giriş kapısından girdiğin gibi “ölüm” denen çıkış kapısından çıkacağını hesap etmiyorsun…
Ölmeyecek gibi yaşıyor ve yaşarken ölenler kervanına katılıyorsun…

Asıl ölümün vicdanın, insanlığın, sorumluluğun ölümü olduğunu bilmiyorsun…
Malı, makamı, dünyalık kazançları ahiret hayatına araç kılmıyor bilakis amaçlaştırıyorsun…
Çevreni ve fikirlerini batıl amaçların yönünde belirliyorsun…
Geçmişine kör, nasihatlere sağır kesiliyorsun…

Fakir bir halde vefat eden peygamberini hatırlamıyorsun…
Peygamberinin “İnsanoğlu hep kazanmak ister onu ancak toprak doyurur” nasihatine hiç kulak vermiyorsun…
“İnsan mal çoğaltma yarışına daldı ta ki mezara vardı o zaman gerçeği gördü anladı…” ayetlerine dönüp de bakmıyorsun…
Etrafına bakındığında mezarda yatanları değil saraylarda keyif çatanları görüyorsun.

“İnsan mal kazanma konusunda oldukça hırslı ve hızlı” ilahi sözlerini kulakların kapalı dinliyorsun…
“Dünyalık şeyleri arzuluyorsunuz ama Allah katında olan daha önemlidir, bakidir…” müjdesini kaleye almıyorsun…
Çünkü sen ey insan! Rabbini kaybettin dolayısı ile kendini de kaybettin…
Çünkü sen ey insan! Her şeyden önce rabbini ve dolayısı ile kendini kazanman gerektiğini bilmiyorsun…

Ey insan! Artık kabul et!
Sen bencilliği seçtin…
Sen benliğini rabbine karşı diktin…
Sen rabbin karşısında değil malın, makamın, şöhretin karşısında eğildin…
Sen Allah’ı değil yarattıklarını “Ekber” bildin…

Editör: Aydın

Yorum Yaz