Ebubekir Subaşı kimdir? Ebubekir Subaşı kitapları ve sözleri
Türk Yazar, Tarihçi ve Tercüman Ebubekir Subaşı hayatı araştırılıyor. Peki Ebubekir Subaşı kimdir? Ebubekir Subaşı aslen nerelidir? Ebubekir Subaşı ne zaman, nerede doğdu? Ebubekir Subaşı hayatta mı? İşte Ebubekir Subaşı hayatı...

Doğum Tarihi: 1965
Doğum Yeri: Erzurum
Ebubekir Subaşı kimdir?
Ebubekir Subaşı 1965 yılında Erzurum ilinde doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Erzurum'da tamamlamıştır. 1982 yılında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri bölümünü bitirmiş 1986 yılında İstanbul'a gelip yayıncılık , tercüme , tashih ve redaksiyon gibi işlerle uğraşmıştır. Askerlik hizmetini yaptıktan sonra bir müddet daha yayıncılık işleri ile uğraşmış olup 1990 yılı Mart ayında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Başkanlığın'da arşiv hizmetlerinde çalışmaya başlamıştır ve buradan emekli olmuştur. Ebubekir Subaşı Arapça, Farsça, Osmanlıca ve İngilizce olmak üzere dört dil bilmekte olup 1987 yılından beri araştırma ve yazarlık faaliyetlerine devam etmektedir. Evli ve üç çocuk babası olup Ebubekir Subaşı aynı zamanda yeminli mütercimlik yapmakta ve sporla da ilgilenmektedir.
Ebubekir Subaşı Kitapları - Eserleri
- Selahaddin Eyyubi - Kudüs Fatihi
- Savaşçıların Efendisi Alparslan 1071
- Allah'ın Kılıcı
- Hz. Hamza
- Fatih Sultan Mehmet
- İmanın Sancağı Mus'ab Bin Umeyr
- Cihan Padişahı Yavuz Sultan Selim
- Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman
- Denizlerin Fatihi
- Selahaddin Eyyubi
- İmam Şamil
- Allah'ın Aslanı Hazreti Ali (r.a)
- Hazreti Hatice
- Vermeyince Mabud...
- Hazreti Aişe
- Dicle'nin Son Türküsü Kütü'l - Amara
- Tarih Hikayeleri
- Gençler İçin Fatih Sultan Mehmet 1453
- Hazreti Ömer Adalet Güneşi
- En Güzel Şiirler Antolojisi
- Türkistan Şahini: Celaleddin Harzemşah
- O Bir Osmanlı Ermenisi
- Kuşatma
- Enver Paşa ve Naciye Sultan
- Fatih Sultan Mehmed
- Bağdad Fâtihi Sultan IV. Murad Han
- Tahtsız Padişah / Kösem Valide Sultan
- Hazreti Hasan
- Varlığımız ve Birliğimiz Açısından Osmanlı Türkçesi Ve Tarihi Derinliği
- Tarih Kitapları
- Osmanlı Türkçesine Giriş
- Osmanlı Padişahları ve Devleti Tarihi
- Hatice Tarhan Valide Sultan
Ebubekir Subaşı Alıntıları - Sözleri
- Ruslar iyi anlamışlardı ki Şâmil dövüşürken de, esirken de, hatta bedenen ölüp gittikten sonra da ölmez ve öldürülemez. Kafkasya'nın ezanı susmuş minareleri pranga vurulmuş birer mahkûm gibi ilelebet çaresiz ve boynu bükük kalacak değildi. Boyun eğenlerin eserleri ve nesilleri de boyun eğerlerdi. (İmam Şamil)
- Hayatımızda hiçbir hadise sebepsiz ve birdenbire ortaya çıkmış değildir; çorak topraklara hayat veren yağmur, hiçbir şey yokken aniden yağmaz. (Hazreti Hatice)
- "Eğer gözyaşının yaralara iyi geldiği yemeklere tat verdiği iddia edilseydi insanlar gözyaşlarının sağılması için dövülüp ağlatılırlardı." (Hz. Hamza)
- Hükümdarın biri rüyasında sırası ile bütün dişlerinin söküldüğünü görür ve bir tabirci çağırır Gelen Adam rüyayı doğru tabir eder ama takdimini beceremez hükümdarım bütün yakınlarınız ölecekler sonra da siz ecel şerbetini içeceksiniz Tabirin bu kadar sert ve dokunaklı olmasına Öfkelinen hükümdar cellada emir verir derhal cezalandır şu münasebetsiz haini merakını henüz yenememiş olan hükümdar başka bir tabirci buldurur o da rüyayi dinler ve cevabını verir Ömrünüz uzun sıhhatiniz daim olsun hükümdarım bu uğurlu rüyanızda anlaşılıyor ki akrabalarınız içinde en uzun ömürlü olan sizsiniz bu iki tabir arasında mana bakımından hiçbir fark yoktu ama bu ikinci adam tabir takdim bakımından farklı ve güzeldi hükümdar da bunun için emri şöyle verdi buna bir kese altın verip memnun edin dedi (Vermeyince Mabud...)
- Mezar hani şu insan denen en şerefli mahlukun zaman zaman çekilmez hale gelen hayatı hay huyundan artık yorularak kucağına can atmak istediği güzelim sessizlik alemi (Hz. Hamza)
- O çok iyi biliyordu ki, hiçbir hanımefendilik, böyle bir kocaya bizzat hizmet etmekten daha üstün değildi. Evet, bunu çok iyi biliyordu! (Hazreti Hatice)
- Bazen hak ettiğimizi düşündüğümüz isteklerimizin yerine gelmemesi, en büyük rahmettir. "Neden, ama Hocam?" "Yüce Han'ım! Gaybın perdesi kapalı olduğundan, biz zavallı insanlar bazen gülecek şeylere ağlarız, ama işin aslını biz değil, Allah bilir." "Neden o?" "Çünkü anlayışımız, nazar edebildiğimiz alanımız çok dardır." "Bir misal verebilir misiniz?" "Mesela insan zihni o kadar zayıftır ki, 'düz' veya 'doğru' denince aklına eğrilik değil, hemen düzlük gelir. Hâlbuki ok atan yayın doğruluğu, eğriliğindedir." (Allah'ın Kılıcı)
- Ağla; ağlamak rahmettir, ağlamak her göze nasip olan bir nimet değil... (Savaşçıların Efendisi Alparslan 1071)
- Yillar süren savaşın en kanlı günlerinden biri yaşanıyordu bir asker, en iyi arkadaşının biraz ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve "Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?" Delirdin mi der gibi baktı teğmen. "Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş, büyük olasılıkla ölmüştür bile, kendi hayatını da tehlikeye atma sakın." Asker ısrar etti ve teğmen "Peki" dedi "git o zaman." İnanılması güç bir mucize; asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü, birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen kanlar içindeki askeri muayene etti, sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü, "Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez demiştim, bu zaten ölmüş." "Değdi teğmenim" dedi asker, "Nasıl değdi?" dedi teğmen "Bu adam ölmüş görmüyor musun?" "Yine de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı: "Jim!Geleceğini biliyordum!" demişti arkadaşı, "geleceğini biliyordum." (Vermeyince Mabud...)
- " ASLANLAR GİBİ KÜKREYEREK ZIRHLI MÜSRİKLERE SALDIRIP SAFLARI YARAN ŞEHİTLERİN İMAMI ALLAH'IN ASLANI KUREYŞ'İN EN NAMLI YİĞİDİ HAŞİMOĞULLARI' NIN EŞŞİZ CENGAVERİ MEKKE'NİN ULUSU MÜCAHİRLERİN FEDAİSİ BEDİR KAHRAMANI VE UHUD'UN EN BELİRGİN ŞEHİDİ HAMZA ARTIK BU DÜNYADA DEĞİLDİ... " (Hz. Hamza)
- "İnsanların hayatlarında işledikleri hataların çoğu, düşünmesi gereken yerde hissetmekten, hissetmesi gereken yerde düşünmekten ileri gelir... " (Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman)
- Halbuki batılılar kendilerinden olmayana bir şey kazandırmaz, fakat kazanılmış olanı yağma etmeyi bilir ve severler. (Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman)
- "Herhalde Kutü'l Amara nice asırlar sonra iki rakip arasında cekisilirken duvagi yirtilan bir gelin gibi şaşkın, çaresiz ve gözü yaşlı kalacaktı. Zaten derinlerden derine top seslerinin gelmesiyle rengarenk kuşlarının yuvaları dağılmış, kendileri uçmustu. Belli ki çok uzun ve çetin bir çarpışmanın arifesinde bulunuluyordu.. " (Dicle'nin Son Türküsü Kütü'l - Amara)
- ..."Bu sırada yağmurlar insanın içine işlerken fırtınalar adeta kayaları yerlerinden söküp savuruyordu. Ancak her şeye rağmen Osmanlılar yılmıyordu..." (Dicle'nin Son Türküsü Kütü'l - Amara)
- Bir çocuğun, bir tanka karşı taşla saldırabilmesini hangi akıl kabul edebilirdi, bunun mantığı neydi? O zavallı çocuğu tanka karşı sevk eden ve diğer yaşıtları gözünde kahraman yapan delice hissin arkasında acaba hangi dayanılmaz zülüm yatıyordu?! (Selahaddin Eyyubi - Kudüs Fatihi)
- (...)çan sesleri ezana teslim oluncaya kadar ilerle. (Hz. Hamza)
- “Sakın terk-i edebten kûy-i mahbûb-i Hudâ’dır bu Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu.” (Vermeyince Mabud...)
- Dışarıda kıyametler kopup toplar kale bedenlerinde Ramazan davuluna vuran tokmaklar gibi inlerken, onun ruh denizinde kürekler aheste çekiyordu. (Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman)
- Müslümanların garip zaaflarından biri; yaşayan büyük insanlara değer vermeyip ölünce arkasından ağlamalarıydı. (İmam Şamil)
- Bir inek bir beygir bir de eşek;her biri bir tarafa gidip insanların ne yaptıklarını öğrenmeye 3 yıl sonra aynı yerde buluşmaya karar verirler aradan 3 yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ile beygir gelir her ikisi de perişan bir halde zayıflamış dişleri sökülmüş sırtları yara olmuş adeta çökmüşlerdir beygir merakla sorar Nedir senin bu halin inek kardeş? inek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır sorma beygir kardeş bu insanlar çok merhametsiz Neler yaptılar sana beni durmadan birbirlerine satıp durdular her alan sütümü sağdı sonra bir inek daha bulup yanıma bağlayarak bizi çifte çubuğa koştular zaman zaman aç bıraktılar bunca eziyetten sonra canımı zor kurtarıp güç bela gelebildim be kardeş beygir de acı acı başını sallayarak anlatır ah sorma benim de çenelerimin arasına gem dedikleri bir demiri geçirdiler ağzımı açıp bir şey söyleyemedim sırtıma bindiler ses çıkaramadım biri indi öbürü bindi binmedikleri zamanlarda zincire vurdular belim bükülüp onları taşıyamaz hale geldiğimde arkama çekmem için kocaman bir araba bağladılar bu sefer birçoğunu arabayla taşımaya başladım Ben onları taşıdıkça daha hızlı gitmem için kırbaçlayıp durdular anlayacağın ben de canımı zor kurtardım inek kardeş inek ve beygir böyle konuşurlarken uzaktan eşek görünür bir hayli neşelidir ıslık çalarak taşlara tekme atarak hoplaya zıplaya gelmektedir mutludur üstelik şişmanlamıştır da tüyleri parıl parıl parlamakta gözlerinin içi gülmektedir inekle beygir şaşırarak sorarlar Nedir senin bu halin anlatsana neler oldu Neden böyle zevkten dört köşesin eşek keyiften dört köşe anlatır sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım baktım birisi yukarı çıkmış bağırıyor bağırdıkça da insanlar onu alkışlayıp duruyorlar Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırmaya başladım Fakat benim sesimi bilirsiniz yeri göğü inletirim Bilmez miyiz,ee sesimi duyan benim yanıma koştu bu yetmedi duyan duymayana haber verdi etrafim insanla dolup taştı onlar geldikçe ben daha çok bağırdım Peki bağırırken ne dedin bilirsiniz işte haktan hukuktan refahtan adaletten falan bahsettim Ee sonra neler oldu Ne olacak beni beğendiler başkan seçtiler deme ya yani sen şimdi başkan mı oldun Evet başka bir şey yapmama gerek kalmadı sonra ben yine bağırdıkça onlar seninle gurur duyuyoruz diyerek alkışladılar Ben de yedikçe yedim ve bağırdıkça bağırdım Peki senin eşek olduğunu anlamadılar mı burada manidar bir cevap geldi Vallahi aslında yarısı anladı ama bunu diğer yarısını anlatamadılar (Vermeyince Mabud...)