diorex
sampiyon

Ergun Özbudun kimdir? Ergun Özbudun kitapları ve sözleri

Prof. Dr Ergun Özbudun Ergun Özbudun hayatı araştırılıyor. Peki Ergun Özbudun kimdir? Ergun Özbudun aslen nerelidir? Ergun Özbudun ne zaman, nerede doğdu? Ergun Özbudun hayatta mı? İşte Ergun Özbudun hayatı...

  • 08.10.2022 04:00
Ergun Özbudun kimdir? Ergun Özbudun kitapları ve sözleri
Prof. Dr Ergun Özbudun Ergun Özbudun edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ergun Özbudun hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ergun Özbudun hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ergun Özbudun hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1937

Doğum Yeri: Ankara

Ergun Özbudun kimdir?

Prof. Dr. Ergun Özbudun, halen Bilkent Üniversitesi’nde tam zamanlı öğretim üyesi olarak, anayasa hukuku ve Türk siyasal hayatı konularında dersler vermektedir. Aynı zamanda Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu’nun (Venedik Komisyonu) 1990 yılından beri üyesidir.

Ergun Özbudun Kitapları - Eserleri

  • Türk Anayasa Hukuku
  • Anayasalcılık ve Demokrasi
  • Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye
  • Türkiye'de Parti ve Seçim Sistemi
  • Türkiye'de Demokratikleşme Süreci 
  • Türk Siyasal Hayatı
  • 1921 Anayasası
  • 1924 Anayasası
  • Türkiye'de Demokratik Siyasal Kültür
  • Çağdaş Türk Politikası

Ergun Özbudun Alıntıları - Sözleri

  • Genellikle “Az gelişmiş ülkeler” veya “Gelişmekte olan ülkeler” olarak adlandırılan ülkelerde kurulan yeni demokrasiler, kısa zamanda, anarşik hürriyet ve otoriter dönemlerinden donra siyasal istikrarsızlığın egemen olduğu pretöryen rejimlere dönüşürler. (Türkiye'de Demokratikleşme Süreci )
  • “Demokratlar için siyasal katılma hakkı en temel haktır ; çünkü o , bütün diğer hakların koruyucusudur ...” (Anayasalcılık ve Demokrasi)
  • "Türkiye`de asker-sivil ilişkilerinin, Batı demokrasilerinde olduğu gibi sivil iradenin üstünlüğüne dayanan bir modele kavuşturulabilmesi için, yapılması gereken daha birçok anayasal ve kanuni düzenlemeler vardır." (Türk Siyasal Hayatı)
  • Çoğunlukçu demokrasi modelinde parlamentonun egemenliği hukuken sınırsız olup, özellikle kanunların anayasa uygunluğunun bağımsız bir yargı organınca denetlenmesi söz konusu değildir. Oydaşmacı demokrasi modelinde, hem parlamentonun iradesi normal kanunlarla değiştirilemeyecek “katı anayasa” hükümleriyle sınırlandırılmıştır, hem de bunun pratik yaptırımı olarak kanunların anayasaya uygunluğunu denetleme görevi bağımsız mahkemelere verilmiştir.  (Türkiye'de Demokratikleşme Süreci )
  • Kaybetmek, sadece bir dahaki sefere daha iyi hazırlanmak ve kazanmak üzere, daha çok ve disiplinli çalışmak için bir motivasyon olarak kabul edilebilmelidir. (Türkiye'de Demokratik Siyasal Kültür)
  • Kanun No: 85 20/1/1337 (1921) MADDE 1: Hakimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. MADDE 2: İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder. MADDE 3: Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti "Büyük Millet Meclisi hükümeti" unvanını taşır. ... (1921 Anayasası)
  • Başkanlık sistemin diğer bir avantajı olarak gösterilen, başkanın belli bir dönem için güçlü yetkilerin verilmesiyle oluşan hükümet istikrarı, aslında başkanın sabit görev süresi ile sistemi katılaştırır ve sistemin sakıncalı bir yönünü oluşturur. Parlamenter sistemdeki esneklikten yoksun bırakır. Parlamenter sistemlerde hükümetin kamuoyunun güvenini kaybetmesi halinde ya yeni bir hükümetin kurulması ya da yasama meclisi seçimlerinin yenilenmesi yoluyla kolayca çözülebilecek bir uyumsuzluk, başkanlık sisteminde anayasal bir bunalım boyutlarına ulaşabilir. (Türkiye'de Demokratikleşme Süreci )
  • Resmi ulemânın, yeni kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde devlet bürokrasisine dahil edilmesine karşılık, tarikatların öncülük ettiği isyanlar şiddetle bastırılmış, tarikatlar yasaklanmış,tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye)
  • Şüphesiz, bir devletin adının Cumhuriyet olması ve başında da veraset yoluyla iktidara gelmiş olmayan bir devlet başkanının bulunması, mutlaka o devletin milli egemenlik ilkesine dayanan demokratik bir hükümet sistemine sahip olduğu söylenemez. (Türk Anayasa Hukuku)
  • "Çoğu zaman, anayasalara, kanunlara mahkemelere çok fazla ümit bağlamış olup olmadığımızı düşünüyorum. Bunlar boş ümitler; inanın bana, hoş ümitler. Hürriyet, erkek ve kadınların kalplerinde yatar; orada öldüğünde hiçbir mahkeme onu koruyamaz; hatta hiçbir anayasa, hiçbir kanun, hiçbir mahkeme buna fazla yardımcı bile olamaz. Orada yattığı sürece de, kendisini korumak için, hiçbir anayasaya, hiçbir kanuna, hiçbir mahkemeye ihtiyacı yoktur." Learned Hand (Amerikalı hakim) (Türk Anayasa Hukuku)
  • onüç üyeden altısının artık tarafsız bir güç olmayan Başkan,yedisinin de üzerinde Başkanın etki sahibi olduğu ve seçimlerin birlikte yapılmasının sonucu olarak çok büyük ihtimalle Başkanla aynı siyasal güçleri temsil edecek olan Büyük Millet Meclisi tarafından seçildiği bir yapıya dönüşecektir.Kurulun hiçbir üyesi artık kendi eşitleri olan hakimler tarafından seçilmeyecektir. (Türk Anayasa Hukuku)
  • Türkiye'nin laik olduğu liberal demokrasiler ya da hür ülkeler kategorisine kavuşması, ancak, hürriyetçi bir dünya görüşü ile hazırlanacak, devletm degil birey eksenli, resmi ideolojiden ve vesayetçi ruhtan arındırılmış, tümüyle sivil ve demokratik bir anayasanın yapılmasıyla mümkün olabilecek görünmektedir. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye)
  • " ...Thomas Jefferson'dur: 'yüz yetmiş üç despot, tek bir despot kadar zalim olabilir... Bizim uğruna savaştığımız hükümet sistemi, bir seçimli despotizm değildir'... Dolayısıyla anayasalcılar, siyasal iktidarı kullananlar üzerinde, serbest seçimler dışında, bir kurumsallaştırılmış sınırlamalar sistemi talep etmektedirler. " (Anayasalcılık ve Demokrasi)
  • Gerçekten CHP, bütün tek parti dönemi boyunca, devlet elitlerinin hakimiyetindeki bir kadro partisi olarak kalmış, köylü kitlelerini mobilize ederek partinin halk desteğini genişletmeye çalışmamış, bunun yerine ilgisini Batılılaşmış dar elit zümre üzerinde yoğunlaştırmıştır. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye)
  • Önleyici ve Bastırıcı Denetim: Kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimini kabul etmiş olan ülkeler, genellikle bu denetimin “bastırıcı” nitelikte olmasını, yani normun yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilmesini öngörmüşlerdir. (Türkiye'de Demokratikleşme Süreci )
  • 14 Nisan 1928 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 1222 sayılı Kanun’la, Anayasa’nın 2, 16, 26 ve 38’inci maddeleri değiştirilerek, Anayasa’nın ilk metnindeki tüm İslâmî referanslar kaldırılmıştır. Bunlar, 2 ’nci maddedeki “Türkiye Devletinin dini, Din-i İslâmdır” ve Meclis’in yetkilerine ilişkin 26’ıncı maddedeki “ahkâm-ı şer’iyenin tenfizi” hükümleri ile 16 ve 38’inci maddelerde milletvekili ve Cumhurbaşkanı yeminlerindeki “vallahi” kelimeleridir. Değişikliğin gerekçesi, değişiklik teklifinde şöyle açıklanmaktadır: “Muasır medeniyet hukuk-u ammesinde, millet hâkimiyetinin tecellisine medar (hizmet eden) en mütekâmil (gelişmiş) devlet şeklinin lâyik ve demokratik cumhuriyet olduğu müsellemattandır (bilinen gerçeklerdendir). Millet Meclisi’nin ittifakiyle tasvib edilmiş olan Kanun-u Medenî, Ceza Kanunu gibi müdevvenat-ı hâzıramız (bugünkü kanunlarımız) da bu esası tatbikat ve fiiliyat sahalarında tecelli ettirmektedir. Esasen devlet bir şahsiyet-i maneviye (tüzel kişi) olduğuna göre bizâtihî (kendisi) bir mefhum-u mücerrettir (soyut kavramdır). Dinin maddî şahıslara tahmil ettiği (yüklediği) mükellefiyetleri, farzları amelen ifasına imkân da mutasavver değildir (düşünülemez). Böyle mümkün olmayanı istihsal (elde etme) peşinde ısrarın bir zaaf - bütün zaaflar gibi zararlı bir zaaf teşkil edeceğinde şüphe yoktur. Esbâb-ı mesrudeye (ileri sürülen sebeplere) binaen lâyik devletin esas telâkkisine münafi (aykırı) fıkraların Teşkilât-ı Esasiyeden tayyı (çıkarılması) teklif olunmuştur. Din ve devletin ayrılma prensibi, devlet ve hükümetçe dinsizliğin tervici (teşviki) mânâsını tazammun etmemelidir (içermemelidir). Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması; dinlerin, devleti idare edenlerle edecekler elinde bir alet olmaktan kurtuluş teminatıdır... Bu suretledir ki, beşeriyetin manevî saadetlerini deruhte eden din, ağyar (başkaları) eli değmeyen vicdanlarda bülent (yüce) mevkiini ihraz ederek (kazanarak) Allah ile fert arasında mukaddes bir temas vasıtası haline girmiş bulunacaktır. Bu kutsi teması Camilerde, Kiliselerde, Havralarda veya sadece vicdanlarında arayıp bulanlar vardır. Devlet ve kanunları cümlesinin hâmisidirler (koruyucusudurlar).” (1924 Anayasası)
  • Başkanın HSK üzerindeki kontrolü,yargının tümüne yaygınlaşmış olacaktır.Başkanın Hakimler ve Savcılar üzerindeki kontrolü,dolaylı olarak,Anayasa Mahkemesi üzerindeki kontrolünü de güçlendirecektir. (Türk Anayasa Hukuku)
  • Sınırlı fakat sorumlu olmayan bir plüralizme yer veren; işlenmiş ve yol gösterici bir ideolojiye değil, kendine özgü zihniyetlere sahip olan; gelişimlerinin bazı aşamaları dışında, yaygın ve yoğun bir siyasal mobilizasyon yaratmayan; bir liderin veya bazen küçük bir grubun, biçimsel yönden iyi belirlenmemiş, fakat fiiliyatta oldukça tahmin edilebilir sınırlar içinde iktidarı kullandıkları siyasal sistemler. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye)
  • Delegasyoncu demokrasilerde, yatay hesap verme hemen hemen hiç yoktur; bu nedenle siyasal kararlar büyük süratle alınabilir. Ama aynı nedenle, kararların aceleye gelmesi, yeterince tartışılmaması, hatalı olması ve sonuçta uygulamanın büyük ölçüde aksaması gibi tehlikeler vardır. (Türkiye'de Demokratikleşme Süreci )
  • Tek parti sistemi, bu kamplardan birinin, yoğun bir mücadele sonunda diğer kampı zorla hakimiyeti altına alması ve ülkede kendi yönetim tekelini kurması anlamına gelir. (Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye)

Yorum Yaz