tatlidede

Ey kararsız kitle “ hala aynı yerdemisiniz ???”

 Ey kararsız kitle “ hala aynı yerdemisiniz ???”

                            EY KARARSIZ KİTLE “ HALA AYNI YERDEMİSİNİZ ???”

       Yakında güzelim Türkiye'miz evet, hayır oynayacağı zamana bir haftadan az kaldı.Referanduma "Evet" mi? "Hayır" mı ? Herkes bu konu hakkında konuşuyor, yorumlar yapıyor, ben eksik kalamazdım, benim başım kel değil sonuçta!

            Şükrediyorum yaklaşık iki aya yakındır gündemin ilk sırasında olan Anayasa Refarandumu,Haberlerde cinayet haberlerinin konuları değiştirmedi, öldürme sebepleri evet, hayır olmadı,ufak tefek bazı  söylemlerin dışında kampanyalar,mitingler ve gezilerde bir şeyler olmadı. Genel başkanlar ve Cumhurun başı bilgilendirme,oy isteme  ve mevcut durumu anlatmanın yanında, insanları ikna etmeye çalışırken kafalarına domates yemediler, Hayırsızlar “evet deme uleenn, hayır mı dedin al sana da yumurtaaaa…“ naralarıyla karşılaşmadılar.En güzel şekilde önümüzdeki Pazar günü bu iş sona erecek temennisiyle diyorum..

      Değerli okuyucularımız, bir hafta kala benim ilgilendiğim şu anda her seçimde ortaya çıkan ve aslında katılması durumunda çok şeyi etkileyebilecek kararsız kitledir.Neden oluşuyor bu kitle,kendini farklı mı hissediyor, yoksa olaya mı hakim değil….Onlara ilk satırlarda şu sözle sesleneyim bari.Değerli kararsızlar…Siz çok değerlisiniz ve kararlı gibi görünenlerden belki çok daha ilerdesiniz,sizler kendi değerliliğinizin farkında mı değilsiniz.Lakin kendi elinizle kendinizi gerilere atıyor  ve katkı sunmuyorsunuz.Bu yol akıl karı değil,olması gereken hiç te değil.bu Refarandum, bir siyasi parti tercih seçimi değil, bu bir yönetim,yönetilme,rekabete katılma veya geri bırakılmayı sağlayabilecek bir tercihtir.Bu tercihte kararsız kalamazsınız…

 Kararsızlık nedir?

     Hemen kısaca söyleyeyim..Sizi etkileyen ve çoğunlukla karşıt duygu, düşünce, durum, kişiler ya da istekler arasında seçim yapabilme güçlüğünüzdür.Kararsızlık, hem doğuştan kazandığınız bir eğilim hem de bir öğrenmedir. Hayatınızı ve geleceğinizi etkileyecek çok ciddi bir konuda, dönem dönem kararsız kalmanız normaldir. Bu durumun sürekli olması zamanla bir alışkanlığa dönüşür,bu da sizin bedel ödemenize sebep olur.“Eğer sık sık kararsız kalıyorsanız, yaşamınızda yolunda gitmeyen bir şeyler var demektedir” Bu noktada artık kararsızlığınız gündelik yaşamınızı aşarak, bir yaşam tarzı haline gelir ve en basit şeylerin kararını bile veremezsiniz.”

Bazı ailelerde anneler önce döverler sonra da çocuğa sarılıp ağlarlar. Uzmanlar sergilenen  bu davranışın  yanlışlığını devamlı hatırlatırlar.

     Kararsızlığınızın Sebebi

• Öz güven eksikliği • Gelecekten korkma • Bedel ödemekten korkma • Sorumluk taşımak istememe • Hayır diyememe • Başkaları ne der korkusu • Böyle yetişmiş olmak • Öğrenmiş olmak

 

 

       1947 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Fransız yazar Andre Gide: “Seçmek, seçmediğini kaybetmeyi göze almaktır” diyor.Kaybetme kelimesini ve yaklaşımını ben şahsım kabul etmeyerek onu öteleme diye kabul ediyorum.Hepimiz hayatımızın hemen hemen her anında farkında olsak da olmasak da hep kararlar alırız. Bütün kişisel eylemlerimiz doğrudan ya da dolaylı olarak aldığımız kararlar sonrası oluşur. En basitinden mutfağa gidip su içmek istediğimizde bile bardaklar arasında tercih yaparız.

           Yukarıda yazdığım Andre Gide’in sözünde olduğu gibi, karar vermek demek, seçeneklerden birini seçtiğinizde, diğerlerini yok saymak, seçmemek, o seçenekleri kaybetmeyi göze almak  veya ötelemektir. demektir,,,Bu söz doğru olsa da üzerine ben şunu yine eklemek durumundayım..              ” Hiç seçmemek,bir tercih yapmamak,bir tarafı seçmeyi diğer tarafı seçmemeyi tercih gücünü kullanmamak en hafif şekli ile, her ikisini de kaybetmek anlamına gelir, ve tercih edilecek veya tercih edilmeyecek olanlardan çok bu ızdırabı tercihe karar vermeyen-kararsız kalan yaşayağını ifade etmek istiyorum...” Özellikle alacağımız kararlar, hayatımızın yönünü değiştirecek, kendimizin ve başkalarının hayatını etkileyecek kadar önemliyse zor olsa da,iyi düşünüp kararımızı vermek durumundayız.Hani derler ya ”En kötü karar, kararsızlıktan daha iyidir.”sizde öyle yapın..

        Kaynağı ne olursa olsun, hayat boyu sürekli olarak kararlar almak ve uygulamak zorunda olduğumuzu unutmayalım. Öyleyse bir an önce kararsızlığı aşmak, bazen yanlış sonuçları olsa da kararlar almak zorundayız. Önemli olan bulunduğumuz koşullar içinde olabilecek en iyi kararı almaya çalışmaktır. Hiçbir kararın ne tam olarak doğru, ne tam olarak yanlış olduğundan emin olamayız. Sadece kararlar alır ve sonuçlarını görürüz.

            Fakattttttttttt, sonucunu bilmezsek de, tahmin etmezsek te bu yönlere insanı yönlendirecek,karar vermesini sağlayacak bazı ipuçları ve geçmişte yapılanlar yardımcı olabilmektedir.Sizlerde bunlara bakarak karar verebilirsiniz.Mesela:“Ülkenin geçmiş yılları,yapılan veya yapılmayanlar,ne yapılabilir ne yapılamaz,dünyanın sizler üzerindeki hesabını boşa çıkarma yolunu kimler ve nasıl açabilir,birlikte ve bir arada,kırmadan ve dökmeden kim yaşatmayı başarabilir,hazmetme ve ilerlemeyi kim ve nasıl becerebilir vs.vs…” Şayet kararsız kalıp veya boş oy kullanırsanız hiçbir şeye hizmet etmediğinizi ve hiçbir tercih yapmadığınızı iyi bilmelisiniz.Bundan dolayıdır ki, şayet şimdiye kadar karar vermemişseniz ve bu yazdıklarımda size bir fikir vermediyse, en önemlisi fikriniz sabitlenmiş ise, oy kullanmaya gidin ve perdenin arkasında gözlerinizi kapatıp sadece 10 saniye düşünerek aklınıza bir karar düşeceğini ben buradan sizlere son tavsiye olarak yapıyorum.

Her seçim döneminde hep aynı diyaloğu duymaktan artık sıkıldım. Sandığa gidip, boş oy attım biliyormusun, hepsi aynıydı, en iyisi bu, oh ne güzel yaptım  diyaloğunu duymaktan canımız acıyor artık.Böyle yapanlara “ Sen öyle san demek istiyorum” Birilerinin bu kitleye yanlış yaptığını anlatması gerekiyordu, bu görevi ben yapmaya karar verdim.Bir basit antipati ile “Hep birlikte ilkokul sıralarımıza gidiyoruz, orada öğrendiğimiz bir kaç bilgi ile bu yanlışı ortaya koymaya çalışalım.”

Farzedin ki sandıkta A ya 40 oy, B ye 60 oy verilmiş olsun. Şimdi dağılım nasıl? Başlangıçta dağılım:  A:%40 B:%60.Sonraki ilk oy kullanan kişi A ya oy verirse dağılım A:%41,41 B:%58,59 olur.Sonraki ilk oy kullanan kişi B ye oy verirse dağılım A:%38,39 B:%61,61 olur.Sonraki ilk oy kullanan kişi boş veya geçersiz oy verirse dağılım: A:%40 B:%60 olarak kalır.Bu durum baskın olan görüş olan B nin işine gelir. Çünkü kişinin A ya oy vermesi durumunda rakamlardan görüleceği üzere oranında düşme olacaktı, böylelikle en azından mevcut oranını korumuş oldu.Peki bu kişinin yapmak istediği bu muydu? Hayır. Baskın olan görüşe katılmamış olacak ki oyunu boş kullandı değil mi? Halbuki sonucu değiştirmeyeceği net bir şekilde ortada olsa bile boş oy yerine zayıf görüş yönünde oy kullansaydı, baskın görüşün oy oranını kırmaya bir nebze olsun hizmet etmiş olacaktı.Peki kişi ısrarla A ve B den nefret ediyorsa ne yapmalı? Çok basit. Referandumlarda bu geçerli değil tabi ama seçimlerde oy oranı %1-%6 larda gezen birçok parti oluyor seçimlerde onlara kullanabilir oyunu. Sonuçta yine bahsettiğim konuya hizmet etmiş olur.

    Bu örnekleri verdiğim için kusura bakmayın ve birazcıkta kendimden utanıyorum ama durum bu! Bu durumu anlamayan kitleye ancak böyle anlatılabilirdi. Bilmem anlatabildim mi?

    Bu yazıyı herhangi bir siyasi oluşuma katkı sağlamak veya engel olmak için kaleme alınmış değildir. Çok basit bir matematik probleminin ısrarla anlaşılmamasına bir tepkidir, bu bağlamda değerlendirirseniz verimli olacağı kanısındayım.

     2010 yılı Referandum sonrası Türkiye haritasına baktığımızda, ikili seçenek olan renklerin haricinde bir renk daha çıkmıştı ortaya. Trakya’dan Ege sahilleri ve Akdeniz sahillerini kapsayan hayırcı kitle ile diğer bölgeleri kapsayan evetçi kitle dışında bir de oylamayı boykot eden çekimser kalan  kitle.Bu çekimser kitle yok sayılamayacak kadar çok. Demokrasiyi konuşurken zaten ayni topraklar üzerinde var olan insanları da yok saymaktan bahsedemeyiz elbette.bundan dolayı bu konuyu önemseyerek ele aldım.Bir haftya kaldı ve fikirlerin değişmesi için, doğruları bulmak için bazen 1 dakikanın dahi çok önemli olduğuna inanıyorum.Türkiye'nin toplumsal yapısına bakıldığında birçok etnik köken ve ayni taban, aynı din, aynı görüşe sahip olmayan bir yapı çıkıyor karşımıza. Kötü niyetlilerin sık sık dinlendirdiği, bölünme hayali, aslında ne kadar çok parçanın bir araya gelerek bir bütün oluşturduğunu bir mozaik yapı oluşturduğunu fark edemiyoruz aslında? Siyasi açıdan bakıldığında bu bütünün içindeki parçaların rahatsız edici bir tavrı görünüyor olsa da, sosyal ve kültürel açıdan bakıldığında bir sıkıntı yoktur,olmamalıdır.Halklar arası iletişimin bazı istisnalar dışında sorunsuz olduğunu düşünüyorum.Yeter ki, birliği ve bütünlüğü sarsacak fikir ve hareketlerden sakınıldığı müddetçe.Katılır mısınız bilmem?Bir arada yaşamayı, paylaşmayı, hak ve özgürlüklere saygılı olmayı öğreten benimseten bir samimiyet arzuluyorum aslında. Geçmişle yüzleşmeyi, geçmişten konuşmayı, yapılan hataları onaran, en azından demokratik bir ortamda sorunları akil yoluyla çözümleyen bir düzen arzuluyorum.

Çok mu imkânsız?bence değil.

16 Nisan dan sonra bu meyanda gelişmelerin olmasını ve başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere tüm dünyaya hayırlar getirmesini diliyorum.

 Sakın haaaa. Oy boykotu yapmayın,bu bir ifade şekli değildir.Kalın sağlıcakla.

[email protected]

 

 

Yorumlar

Image
ULUÇ BEY
18.04.2017 / 09:48

İLGİNÇ BİR YAZI.HEM KEL DEĞİLİM HEM SAKAT.YANLIŞ ANLAMADIYSAM BU YAZILAR İLGİNÇTTİR.ALLAH BİZE AKIL VE VİCDAN NASİP ETSİN.

Yorum Yaz