Fatma Barbarosoğlu kimdir? Fatma Barbarosoğlu kitapları ve sözleri
Türk sosyoloji doktoru, hikâyeci, roman yazarı Fatma Barbarosoğlu hayatı araştırılıyor. Peki Fatma Barbarosoğlu kimdir? Fatma Barbarosoğlu aslen nerelidir? Fatma Barbarosoğlu ne zaman, nerede doğdu? Fatma Barbarosoğlu hayatta mı? İşte Fatma Barbarosoğlu hayatı...

Tam / Gerçek Adı: Fatma Karabıyık Barbarosoğlu
Doğum Tarihi: 1962
Doğum Yeri: Afyonkarahisar
Fatma Barbarosoğlu kimdir?
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu (d. 1962, Afyon) Sosyoloji doktoru, hikâyeci, roman yazarı. Yeni Şafak Gazetesi'nde köşe yazıları yazmaktadır.
Ortaöğrenimine, son yıla kadar, İstanbul'da devam etti, daha sonra 1980 yılında Afyon Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden 1984 yılında mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini, aynı bölümde "Türk-İslam Felsefesinde Tasavvufî Eğitimin Değerlendirilmesi" başlıklı bir tez hazırlayarak 1987 yılında tamamladı. İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyal Yapı-Sosyal Değişme Anabilim Dalı'nda "Modernleşme Sürecinde Moda-Zihniyet İlişkisi" başlıklı teziyle sosyoloji doktoru oldu. Söz konusu tezi, "Moda ve Zihniyet" adı ile İz Yayıncılık tarafından 1995yılında yayınlanmıştır.
Akademik çalışmalarının yanı sıra edebiyat ile de meşgul olmuştur, roman, hikaye ve deneme türünde birçok kitap kaleme almıştır.
Fatma Barbarosoğlu Kitapları - Eserleri
- İmaj Ve Takva
- İçimdeki Sazlar Başka Söz Başka
- Şov ve Mahrem
- Hakikat İncinmesin
- Gün Akşamsızdır
- Ahir Zaman Gülüşleri
- Son On Beş Dakika
- Senin Hikayen
- Sözün ve Sükûtun Renkleri
- Moda ve Zihniyet
- Hayat Teselli Olmaktır
- İki Kişilik Rüyalar
- Mutluluk Onay Belgesi
- Hiçbiryer
- Fatma Aliye: Uzak Ülke
- Cumhuriyet'in Dindar Kadınları
- Uzak Ülke
- Acı Deniz
- Yaşadığımız Şehir - Otobüsname
- Rüzgar Avı
- Hatıra Kadar Narin, Hafıza Kadar Zalim
- Okuyucu Velinimetimizdir
- Ramazanname
- Medya Senfoni
- Kamusal Alanda Başörtülüler
- Bahçeler Sokaklar
- Sözüm Söz
- Medya Senfoni
Fatma Barbarosoğlu Alıntıları - Sözleri
- Sosyal medya cumhuriyetinin sanal vatandaşı olarak kendimizi, dert anlatmaya yeten ya da yetmeyen, 140 karakter ile; ne kadar iyi bir tüketici olduğumuzu ispat etmek niyetiyle mutluluk efekti verilmiş fotoğraf paylaşımları üzerinden ifade ediyoruz. Bu "paylaşımlar" yüzünden, "beriki" bile giderek "öteki" haline geliyor. (Mutluluk Onay Belgesi)
- Vakte sohbet edebildiğimiz sürece egemen olacakmışız gibi durmadan konuşuyoruz. Ama hep dünü. Dünü konuşmak güzel. Bugünü konuşmak yavan. Ne zaman bugünü konuşmaya kalksak evler, arabalar, yazlıklar, tatil köyleri devremülkler giriyor odaya. Bize hiç bir yer kalmıyor. (Senin Hikayen)
- Ölülerimiz bile bize ölümü hatırlatamıyor. (İmaj Ve Takva)
- Yalnız olmak mesele değil. Ama kalabalıkların içinde yalnızlık sürekli izah bekleyen bir problem gibi duruyor. (Ahir Zaman Gülüşleri)
- ...Dinlemeseydin soylemeyecekti... (Ahir Zaman Gülüşleri)
- Modanın zevklere ve tercihlere bağlı olan değişim lokomotifi, tesettürün dini ilkelere bağlı olan değişmezlik anlayışı ile uyum içinde olabilir mi?... (Şov ve Mahrem)
- “Dostluk, ortak tarihi olanların yazdığı bir kitaptır.” (İki Kişilik Rüyalar)
- Kime söyledim? Hiç kimseye. İçime içime. Baktım içim doldu. Dolmasın dedim. Neticede atalarım istiridye değildi, içime attıklarımdan inçi çıkarabilecek kapasitem yok (Mutluluk Onay Belgesi)
- Modern toplumlarda, modanın daha hızlı bir şekilde yayılması tüketim toplumunun özellikleriyle ilgili olduğu kadar aynı zamanda modern insanın cemiyet içindeki yalnızlığıyla da alakalıdır. Bu noktada farklı olma ve faklı olmama isteğinin çatışması daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Modayı takip ederken fert, kendinden üstün gördüğü modayı takip edenler grubundan ayrı olmamak için onlarla arasındaki bütün farkları gidermeye çalışmakta; diğer yandan kendi içinde bulunduğu küçük grubun insnaları arasından seçilerek göze çarpmak istemektedir. (Moda ve Zihniyet)
- Modanın toplumsal, ahlaki ve dini bir değeri yoktur. (Moda ve Zihniyet)
- Biz çok ilimden ziyâde, az edebe muhtacız.. (Okuyucu Velinimetimizdir)
- “Kendin için okursan her öğrendiğini onlara satmak zorunda kalmazsın.” (İki Kişilik Rüyalar)
- "Sanki çok yakındasın. Aynı ağacı görüyoruz, aynı kuşların sesini işitiyoruz gibi bir his var içimde.." (Hiçbiryer)
- Annem daima ağaçtı. Gölge eden, koruyan, kollayan, meyve veren bir ağaç. (Hayat Teselli Olmaktır)
- Siyahlar siyahlığını beyaza,beyazlar beyazlığını siyaha borçlu ha. (Medya Senfoni)
- Sekülerleşmenin ikinci safhasında ise din önemsizleştirilerek dini ifadelerin kullanılması tamamen terk edilir. Mesela "Allah'a emanet olunuz" yerini "kendine iyi bak"a bırakır, "Allah'a ısmarladık" yerine "hoşça kal", "Selamün Aleyküm" yerine "iyi günler" ifadesinin kullanılmaya başlanması dinin kamusal hayattan çıkarılmasıyla doğrudan alakalıdır. (İmaj Ve Takva)
- Oysa kadınlar en çok birbirilerini eziyor. En çok birbirlerinin üzerinden politika üretmeye kalkıyor ve en çok birbirlerini yok sayıyor. (İmaj Ve Takva)
- "Kendini tanı.Kendini, yani eriyeni, dağılanı, dumanlaşanı. Sen acılarında ve zilletlerinde aynısın. Rüyaların, hayallerin ve dileklerinle bir başkası." (Şov ve Mahrem)
- İnsanın kaderi pek değişmiyor. Daha doğrusu herkesin kaderinin bir teması var, hayat itinayla o temaya dair hikayelerle dolduruyor o defteri. Ama çoğumuz kaderimizin ana temasının ne olduğunu hiç bilmiyoruz… (Hatıra Kadar Narin, Hafıza Kadar Zalim)
- "Aslolan kendi sesini duymaksa, gönül sesi neylesin kulağı." (Gün Akşamsızdır)