matesis
dedas

Fethiye Çetin kimdir? Fethiye Çetin kitapları ve sözleri

Avukat, yazar Fethiye Çetin hayatı araştırılıyor. Peki Fethiye Çetin kimdir? Fethiye Çetin aslen nerelidir? Fethiye Çetin ne zaman, nerede doğdu? Fethiye Çetin hayatta mı? İşte Fethiye Çetin hayatı...
  • 17.06.2022 18:00
Fethiye Çetin kimdir? Fethiye Çetin kitapları ve sözleri
Avukat, yazar Fethiye Çetin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fethiye Çetin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fethiye Çetin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fethiye Çetin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1950

Doğum Yeri: Elazığ, Türkiye

Fethiye Çetin kimdir?

Fethiye Çetin, (d. 1950 Maden, Elazığ) İstanbul Barosu İnsan Hakları Yürütme Kurulu üyeliği ve Azınlık Hakları Çalışma Grubu sözcülüğü yapmış, çeşitli gazete ve dergilerde yazıları çıkmış, son olarak da Ermeni Tehciri'ni yaşamış anneannesinin hayatını anılar şeklinde ve 'Anneannem' ismi altında kitaplaştırmış İstanbul Barosu'na kayıtlı bir avukattır. Elazığ'ın Maden ilçesinde doğmuş, ilk ve orta öğrenimini Mahmudiye, Maden ve Elazığ'da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur. Halen İstanbul'da yaşamaktadır.

Kitap, 1904 yılında bugünkü Elazığ'ın Kovancılar ilçesine balı Ekinözü köyünde, veya eski adıyla Habab köyünde Heranuş Gadaryan olarak dünyaya gelmiş anneannesi Seher hanımın, 1915 olaylarını 10 yaşında bir çocuğun gözüyle yaşayışını, Çermik zaptiye karakolu komutanı Hüseyin Onbaşı ve karısı Esma hanım tarafından evlat edinilerek Seher ismiyle büyütülüşünü anlatmaktadır. Aynı süreçte, erkek kardeşi Horen de, Karamusa köyünden Hıdır Efendi tarafından alınır ve Nahırcı Ahmet adıyla çobanlık yapmaya başlar. Geriye dönük olarak aile tarihçesi çıkarılmakta, Heranuş Gadaryan'ın babasının Hovannes Gadaryan, annesinin aynı köyden İsguhi Arzumanyan, baba tarafından dedesi Hayrabed Efendi'nin ve kardeşi Antreas Gadaryan'ın Palu, Ergani-Maden ve Kiğı'da tanınan eğitimciler oldukları anlatılmaktadır. Heranuş 1913 yılında okula başladığında babası ve iki amcası para kazanmak için Amerika'ya giderler. 1915 olaylarıyla bu çerçeve içinde karşılaşırlar.

Heranuş, Seher olduktan sonra, yeni kimliğinin nüfus kayıtlarına göre teyzesinin oğlu olan Fikri (Fethiye Çetin'in dedesi) ile evlendirilir. Bu arada I. Dünya Savaşı bitmiş, baba Hovannes Gadaryan Suriye'de 1920'de karısı (Seher'in annesi) İsguhi'yi ve onun kızkardeşi Diruhi'yi, 1928'de de Halep'te oğlu (Seher'in erkek kardeşi) Horen'i bulmuş ve Amerika'ya götürmüştür. Küçük kardeşi 1915'de 5 yaşındaki Hırayr ise, anlaşıldığı kadarıyla, Hovannes Gadaryan'ın hanesi içinde tehcir yollarında ölen tek fert olmuştur. Hovannes kızı Heranuş'u (Seher) da bularak mektup ve onlara katılması için para da yollar, ancak Seher bu aşamada artık evlidir ve gitmez. Bu arada bir akraba da, Seher'in küçük teyzesi Siranuş, Siverekli bir Kürt ile evlenmiştir. Tehcirden alınarak evlat edinilen başka kimselerin hikayeleri de anlatılır. Geniş anlamda aile fertlerinden tehcirde ölenlere atıfta bulunulur.

Fikri ve Seher'in 4 çocuğu olur. Sabahat, Zehra, Fethiye Çetin'in annesi Vehbiye ve sonradan milletvekili olacak dayısı Mahmut. Mahmut dayısı nüfus kayıtlarında annesi için yer alan 'dinsiz' ibaresin nedeniyle askeri okula giremez. Çocuklar büyüdüklerinde ailenin Amerika'daki Ermeni kanadıyla Horen vasıtasıyla haberleşilmeye başlanır. Mahmut dayısı Amerika'dan gönderilen para ile tahsil için oraya gider gelir. Bu arada Hovannes ve İsguhi'nin Amerika'da iki çocuğu daha olmuştur. Olaylara bakış açısı ve tavırlarından ötürü 'Türk oğlu Türk' olarak niteledikleri Mahmut dayı ile aralarında anlaşmazlıklar doğar ve, anlaşıldığı kadarıyla, Mahmut dayının isteğiyle ailenin Amerika'daki Ermeni kanadı ile irtibat kesilir. Mahmut dayının 5 vakit namaz kılması ailenin Ermeni fertlerini rahatsız etmiştir. Hovannes Gadaryan 1965'de, Horen Gadaryan 1992'de ölür. Bu irtibatı Fethiye Çetin 80'li yıllarda, önce New York'ta bulunan ve telefon rehberinde bir Gadaryan bulan bir arkadaşı vasıtasıyla bir süre kurar. Sonra da anneannesinin 11 Şubat 2000'de Agos gazetesinde yayınlanan ölüm ilanına ilişkin olarak Fransa'da Ermenice yayınlanan Haraç gazetesinde (gayet menfi ve Fethiye Çetin'i küçümseyen tavır ve yorumlar içerecek şekilde) yayınlanan bir haberi görmüş olan ve kendisi de Habablı ve Gadaryanlarla akraba olan Başekiskopos Mesrop Aşçıyan kanalıyla bağlantı tekrar kurulur ve ABD'de yaşayan akrabalarını ziyaret eder.

Fethiye Çetin Kitapları - Eserleri

  • Anneannem
  • Torunlar
  • Utanç Duyuyorum

Fethiye Çetin Alıntıları - Sözleri

  • İnsan bir kere ninelerinden ya da dedelerinden birinin farklı bir etnik ve dinsel kökene sahip olabileceğini düşünmeye; nenesinin ya da dedesinin "düşman" olarak tanımlanan gruba ait olup olamayacağı konusunda soru sormaya görsün; işte o andan başlayarak "ötekine" düşman olamıyor... (Torunlar)
  • "Tırnak bulamasınlar kendilerini kaşımaya." (Torunlar)
  • Çoğu kez bulaşıcıdır ağlamak. (Anneannem)
  • Peksu necedir bilmiyoruz. Türk Alevi köyü, ama ateist bir köy aslında. Ben hayatımda hiç böyle bir köy görmedim; cemevi yoktur cami yoktur ... Yani Şaman filanlar herhalde diye dalga geçiyorduk biz (gülüşmeler). Çünkü biz büyürken hiçbir inanç vurgusuna tanık olmadık. (Torunlar)
  • Bazı omzu kalabalıklar, sürmekte olan sürebilsin diye bu kez kendi çocuklarını kurban seçtiler. Gözü doymaz kurbanseverler, bu kez, gençliği, işkencehanelerinde sürüm sürüm süründürdüler, ama yine de içleri soğumadı. (Anneannem)
  • "Mesela Bedirxan gibi isimler... Ulusal kahraman ola­rak sunuluyor ama aslında kendi bölgelerindeki gayrimüslimleri te­mizlemiş, pusuya düşürerek katletmiş bir insan aynı zamanda. Rant çatışmasıyla devlete, Osmanlı'ya isyan etti. Yani eğer rantta bir so­run olmasaydı Hamidiye Alayları'nda müthiş bir hizmetkar olacak­tı. Kendi bölgesinde gayrimüslimleri temizledi, gelip diğer bölgele­ri de halledecekti." (Torunlar)
  • "Amcam "Biz hep böyle değildik kızım, biz oralardan geldik, oralarda Kürtlerle bir­likte gayet iyi bir yaşam sürüyorduk," derdi. Katliam kelimesini kimse kullanmıyor, hiç duymadım. Hep "o günler" derler. Ne bile­yim, tecavüzden kurtulmak için dağlardan atlayan Ermeni kadınla­rın hikayesi anlatılır. Sağ kalan tek tük Ermeni erkeklerin nasıl öl­dürüldükleri anlatılır. Hep "Dışarıdan askerler gelmiş, onlar öldür­müş," diye anlatılır. Kasabadaki Kürtlerin öldürme hikayeleri yok." (Torunlar)
  • "Bizim orada daha çok halk yapmış. Yani asker hiç duymadım. Daha çok köyün büyükleri, on-on beş kişi bir araya gelip öldürüyor­larmış. Bütün hepsini öldürüyorlarmış. Mesela babamın dedesini öldüren kişiler hala bizim kasabada yaşıyorlar. Yani onların soyun­dan gelenler. Hiç tanışmadık ama hangi aile olduğunu, evlerinin ne­rede olduğunu biliyoruz." (Torunlar)
  • Nenem doksan dokuz yaşında öldü. Yaşlı insanların ellerinde yaşlılık lekesi olur, yeşil noktalar. Nenemin de ellerinde yeşil lekeler oluştu. Ancak inanışlarına göre, çevrede herkes ellerindeki yeşil lekeleri günahsızlığına yoruyordu. Dönme (sonradan Müslüman) olduğunu, nenemin önceki günahlarını Tanrı'nın affettiğini, bu yeşil lekelerden dolayı cennete gideceğini düşünürlerdi. (Torunlar)
  • İnsanlar kökeniyle, diniyle, rengiyle rencide olmamalı. (Torunlar)
  • "O cahil hocaların aptal sözlerini bu eve getirme." (Anneannem)
  • "Bizim orada Ermeni Fırını diye bir ma­ğara var. O fırına Ermenileri koyup, kapatıp ateşe vermişler. Kalanı da sürmüşler." (Torunlar)
  • "Seyircisiz zulüm olmaz" derler. Dünyanın benzer başka ülkelerinde olduğu gibi bu topraklarda da zalim hep seyircilerden aldı gücünü, seyircileri ile güçlendi "suç" seyircilerinden alınan zımni onayla "suç" olmaktan çıkarıldı, failler yargılanmadı, suçlular ve suçlar cezasız kaldı. (Utanç Duyuyorum)
  • "Kaşla göz, gerisi söz!" (Anneannem)
  • "Hrant'ın hayali karşılıklı sevginin Anadolulu kardeşlerinin, dostlarının ilişkilerinde istisna değil kural olmasıydı. Bunun yolunun da "vicdan"dan geçtiğini söylüyordu sık sık: "Sağ­ duyunun, vicdanın sesi suskunluğa mahkum edildi. Şimdi o vicdan çıkış yolu arıyor," diyordu." (Torunlar)
  • .... o günler gitsin, bir daha yaşanmasın" diyoruz. (Anneannem)
  • .... bilirsin, iyiler yaşamaz.. (Anneannem)
  • Önce insanlığımdan utandım, insan denen varlığın insana yaptıklarından... (Utanç Duyuyorum)
  • Bizim köyün yakınlarında bir kuyu vardı. Çok derin bir kuyu. Kazılan bir kuyu değil, doğal bir şey. Çocukken biz oraya taş atıyorduk, iki-üç dakika sonra dibine düşüyordu. Çok derindi yani. Dedem derdi ki, "O zaman Ermenilerin hepsini getirdiler, buraya attılar." Hep ağlayarak anlattığı bir hikaye daha vardı, onu size anlatayım mı bilmiyorum. Derdi ki bu kuyuya bir kilometre mesafede bir çeşme varmış. Bir seferinde askerler getirdiklerini bir kilometre daha yukarıya, bu kuyuya çıkaramamışlar, hemen o çeşmenin orada öldürüp gömmüşler. "Ondan sonra çeşmenin suyu üç gün beş gün kırmızı aktı, kan olarak aktı," diye anlatırdı. (Torunlar)
  • Bu evde para sıkıntısı çekildi ama iki şeyin sıkıntısı hiç yaşanmadı. Bunların biri sevgiydi, diğeri de yemek. (Anneannem)

Yorum Yaz