diorex
sampiyon

Abdest ve teyemmüme güç yetiremeyen kişi nasıl namaz kılar? Diyanet Fetva

Abdest ve teyemmüme güç yetiremeyen kişi nasıl namaz kılar? Caiz mi, günah mıdır? Diyanet'e göre hükmü nedir? İşte Diyanet fetvası ve cevabı...

  • 01.07.2021 09:31
Abdest ve teyemmüme güç yetiremeyen kişi nasıl namaz kılar? Diyanet Fetva

SORU: Abdest ve teyemmüme güç yetiremeyen kişi nasıl namaz kılar?

CEVAP: İnsanlar ancak yapabileceklerinden sorumludurlar. Zira dinimiz, kişiye güç yetiremeyeceği yükü yüklemez. Hastalığı veren de yükümlülükler yükleyen de Allah’tır. Dolayısıyla kişi gücü neye yetiyorsa onu yapmakla mükelleftir (Hac, 22/78; Fetih, 48/17). Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar” (Bakara, 2/286) buyurmuştur. Bu ilke, ibadetlerin kişiye gerekliliği konusunda olduğu gibi, ibadetlerin yapılışı ile ilgili konularda da geçerlidir. Mesela, aklı olmayana namaz farz değildir.

Buna göre, abdest almaya gücü yetmeyen ve kendisine yardım edecek kimsesi de olmayan kişi, teyemmüm ederek namazlarını kılar.

Ancak kolları ve ayakları sağlam olduğu hâlde, temiz su ve temiz toprak kullanmaktan aciz olan veya ağır hasta olan kişi, kendi başına abdest alıp teyemmüm edemediği gibi bu konuda kendisine yardım edecek birini de bulamıyorsa abdestli olmasa bile, yapabiliyorsa vakte hürmeten namaz kılanların hareketlerini yapar, iyileştiğinde de yine namazlarını kaza eder (Haskefî, ed-Dürrü’l-muhtâr, I, 184-185, 423). Şâfiî mezhebinde sahih kabul edilen görüş de bu şekildedir (Nevevî, el-Mecmû‘, II, 323). Hanbelilere göre ise bu haldeyken namaz kılınabileceğinden daha sonra kaza edilmesi de gerekmez (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 328).

Kolları ve ayakları olmadığı için abdest almaya gücü yetmeyen ve kendisine yardım edecek kimsesi de bulunmayan kişi, teyemmüm de yapamayacak durumda ise, bu kişiye abdest ve teyemmüm yükümlülüğü yoktur. Kendisini abdestli gibi kabul ederek, kılabildiği şekilde namazlarını kılar. Bu namazları daha sonra kaza etmesi söz konusu değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, I, 151, 246-249; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 185, 423).

Kaynak: DİYANET Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı

Editör: Aydın

Yorum Yaz