tatlidede

Fikret Topallı kimdir? Fikret Topallı kitapları ve sözleri

Türk Yazar, Çevirmen Fikret Topallı hayatı araştırılıyor. Peki Fikret Topallı kimdir? Fikret Topallı aslen nerelidir? Fikret Topallı ne zaman, nerede doğdu? Fikret Topallı hayatta mı? İşte Fikret Topallı hayatı...
  • 02.07.2022 07:00
Fikret Topallı kimdir? Fikret Topallı kitapları ve sözleri
Türk Yazar, Çevirmen Fikret Topallı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fikret Topallı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fikret Topallı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fikret Topallı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1964

Doğum Yeri: Giresun

Fikret Topallı kimdir?

1964 yılında Giresun’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar Ankara’da serbest çevirmenlik yaptı. Çeşitli kitap çevirileri yayınlanmıştır. 2001 yılından bu yana Bursa’da yaşıyor.

Fikret Topallı Kitapları - Eserleri

  • Seri Katiller 1
  • Baba, Dışarıda Bir Melek Var!
  • Seri Katiller 2
  • En Psikopat Seri Katiller

Fikret Topallı Alıntıları - Sözleri

  • Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia eyaletinde bir kasabada 1890 yılında geçen olayın doktor Weir Mitchell’ın anılarında yer aldığı ileri sürülür. Yaklaşık 10 yıl sonra dönemin az tiraj alan gazetelerinden birinde yazıldıktan sonra inanılmaz bir hızla halk arasında yayılmış, arkadaş sohbetlerinde en çok anlatılan hikâyelerden biri olmuştur. Serin bir sonbahar akşamı evinin altındaki muayenehanesini kapatmak üzere olan yaşlı doktor Weir Mitchell kapının şiddetli çalınışıyla irkildi. Acil bir hasta getirildiğini düşünerek kapıyı açtığında karşısında ağlayan küçük bir kız çocuğu vardı. Meraklanan doktor yedi-sekiz yaşlarındaki kıza ne olduğunu sordu. Hiç durmadan ağlayan ve hıçkırıklar arasında güçlükle konuşan kızın söylediklerinden evde çok hasta birinin olduğunu, yardıma gereksinmeleri olduğunu çıkarabilmişti Dr. Mitchell. Yaşlı doktor yarı emekli olduğundan normalde hasta evlerine gitmemekteydi, ancak kızın zavallı haline acıdığı için şayet çok uzak değilse geleceğini söyledi ve çocuğa evin nerede olduğunu sordu. Kızın tarifini dinleyip arka odaya çantası nı almak için giden doktor geri döndüğünde kız ortada yoktu. Önden eve gitmiş olacağını düşündü ve kızın tarif etmiş olduğu adrese doğru yola koyuldu. Doktor yoksulların yaşadığı mahallede ve fazla uzak olmayan eve geldiğinde içeriden bir kadının ağlama sesi duyuluyordu. Dr. Mitchell kapıyı çalıp beklemeye başladı. Her yanı dökülen, yarı harap bir evdi. Kısa bir süre sonra kapıyı açan perişan haldeki kadının ağlamaktan gözleri şişmişti. “Rahatsız ettiğim için özür dilerim bayan, ben doktorum, burada yardıma ihtiyacı olan bir hasta olduğu söylendi...” Kadın ağlayarak küçük kızının günlerdir çok hasta olduğunu, doktora verecek parası bulunmadığını ve çocuğun bir süre önce iyice ağırlaştığını, şimdi de nefes alışlarını hissedemediğini söyledi. Kadını dinleyen doktor kızı görmek için içeri girdi. Zavallı kadın ağlayarak kızından başka hiç kimsesi olmadığını anlatıyordu. Doktor divanın üzerinde eski bir battaniyeye sarılı, hareketsiz yatan küçük kıza yaklaştı. Solgun teni ve kapalı gözlerine karşın kızı tanıdı. Biraz önce muayenehanesine gelerek yardım isteyen küçük kızdı. Bileğini tuttu, nabzı atmıyordu, teni soğumaya başlamıştı. En az iki saat önce ölmüş olmalıydı. (Baba, Dışarıda Bir Melek Var!)
  • "Size içimdeki her şeyi anlatacağım. Ama bu dünyada değil." (Seri Katiller 2)
  • "Yoksul aileleri tarafından itilen çocuklar kötü niyetli kişilerin ellerine düşer." (Seri Katiller 2)
  • "Aslında tek istediğim samimi bir insan olmaktı, ardından her şeyin çok güzel olacağını umut ediyordum... Ama sonra dünyanın ne kadar boktan bir yer olduğu aklıma geldi." (Seri Katiller 2)
  • “Kelepçeden kurtulmanın en iyi yöntemi anahtara sahip olmaktır!” (Seri Katiller 1)
  • İnsan kılığındaki canavarlar toplumu yavaş yavaş zehirliyor. (Seri Katiller 2)
  • "Öldürdüğüm insanlar ya da işlediğim suçlar hakkında hiçbir şey hissetmiyorum." (Seri Katiller 2)
  • "Bir köpek gibi yetiştiriliyordum, hiçbir insan evladı böylesi kötü bir muameleyi hak etmemiştir." (Seri Katiller 2)
  • “Yaşasın Şeytan!” (Seri Katiller 1)
  • "Bir gün işe gelmezsem ya hastayımdır ya ölü ya da hapse tıkılmışımdır..." (Seri Katiller 2)
  • “... Asla otoritelerden bir şeyler gizlemek niyetinde değilim. Bu ana dek yaptığım şeyleri düşündükçe çok sarsılıyorum. Aslında beni yakaladıkları için dedektiflere minnettarım...” (Seri Katiller 1)
  • “Aslında onu boğmam gerekiyordu, bana Tanrının kendisine 13 fahişeyi öldürmesi gerektiğini anlatmıştı, bende ona Şeytanın bana kendisini bu yüzden öldürme görevi verdiğini söyledim...” (Seri Katiller 1)
  • Herkesin yüzünde korku vardı ve bunu görmek çok hoşuma gitmişti. (Seri Katiller 2)
  • 1900’lerin başında, İngiltere’de yaşayan dul bir kadın ve yetişkin kızı uzun ve yorucu bir Güneydoğu Asya tatilinden dönüş yolunda son durakları olan Manş Denizi kenarındaki küçük Fransız kenti Trouville’e sabahın erken saatlerinde ulaşmışlardı. Buradaki bir otelde gün boyunca dinlenip ertesi gün kendilerini İngiltere’ye götürecek olan gemiye bineceklerdi. Üç hafta süren yolculuk özellikle anne için son derece yorucu ve yıpratıcı geçmişti. Kadın kahvaltı etmeden kendisi için ayrılan odaya gidip yatacağını söyledi. Kız da çok yorgun olduğundan annesini odasına yerleştirdikten sonra yemek salonunda kahvaltısını edip kendi odasına çekildi ve hemen derin bir uykuya daldı. Genç kız uyandığında havanın karardığını fark etti. Seyahatlerinin yoğun temposu nedeniyle o kadar yorgun düşmüştü ki saatler boyunca hiç kıpırdamadan uyumuştu. İlk aklına gelen annesi oldu; hemen sabahlığını giyip yandaki odaya girdi. Ancak oda boştu. Yatak yapılmıştı ve annesine ait hiçbir eşya ortalıkta gözükmüyordu. Üstelik bazı mobilyalar ve hatta duvar kâğıtları bile sabahın erken saatinde gördüklerinden farklı gibiydi. Yanlış odaya girmiş olduğuna karar verdi ancak dışarı çıktığında koridorun bu yönünde sadece iki oda olduğunu fark etti. Kendi odası ve annesini yerleştirdiğinden emin olduğu bu oda. Şaşkınlık ve panik içinde resepsiyona inen kız, görevliye yaklaştı: “Annemin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?” “İyi akşamlar matmazel, anlayamadım sorunuzu?” “Annem diyorum, sabah erkenden birlikte geldiğim kadın, odasında yok da...” “Ama matmazel, siz sabah otele yalnız geldiniz…” Genç kız öfke ve heyecandan titremeye başlamıştı. Sesini yükselterek görevliyi azarladı: “Dalga mı geçiyorsunuz? Sabah annemle geldim ben, trenden indik ve taksiyle otelinize geldik, iki kişilik rezervasyonumuz vardı, yan yana iki oda verdiniz, 305 ve 306, annem odasına çekildi, ben kahvaltı ettikten sonra yattım. Şimdi annemin kaldığı odaya giriyorum ama kimse yok.” “Matmazel gerçekten de iki oda ayırtmıştınız ancak sabah tek başınıza geldiniz ve biz de sizi 305’e yerleştirdik. Anneniz ya da herhangi birisi yoktu yanınızda.” “Aman Tanrım. Ben deli değilim ya! Annem nerede? Sabah bavullarımızı taşıyan komi nerede? Eminim o anımsar annemi!” Genç kız deli gibi oradan oraya koşturdu, otel personelinden kimi yakalasa aynı yanıtı aldı, sonunda sabahki komiyi gördüğünde bir sevinç çığlığıyla çocuğun üzerine atıldı ve annesini anımsayıp anımsamadığını sordu; ancak aldığı yanıt umduğu gibi değildi: “Özür dilerim matmazel, ben sadece sizin bavullarınızı taşıdım, yanınızda başka kimse yoktu.” Otel yönetimi de nazik bir dille kıza bu konuda yardımcı olamayacaklarını söyleyince kız polis çağırmalarını söyledi. Bir süre sonra gelen iki polis, kızın ve personelin ifadesini aldı. Ancak tavırlarından kıza inanmadıkları belli oluyordu. İşin gerçeği polisler “Bu kadar adam neden yalan söylesin? Herhalde kızın psikolojik problemleri var,” diye düşünüyorlardı. Kız çaresizce ertesi gün kalkan gemiye binerek İngiltere’ye döndü. Evine ulaştığında bir olasılıkla annesinin bir yolunu bulup dönmüş olacağını umuyordu ancak ev, haftalar önce bıraktıkları gibiydi: Bomboş. Annesine ne olduğunu bulmak için vakit geçirmeden bir özel dedektif tutan ve Trouville’e gönderen genç kız, adamdan gelecek raporları merakla bekliyordu. Dedektif üç gün boyunca otel yöneticileri, polis ve konsolosluk görevlileriyle görüştü ve sonunda gerçeği ortaya çıkarmayı başardı. Otele geldiklerinde odasına çekilen kadın yorgunluktan öte ağır bir hastalık geçiriyordu. Kadının durumunu odaya battaniye getiren kat hizmetçisi fark edip resepsiyona bildirmişti. Otelin doktoru kadını muayene etmek için odasına girdiğinde yüksek ateşler içinde kıvranan kadının soluk alıp vermekte zorlandığını gördü. Hastaneye kaldırmayı düşünürlerken kadın son nefesini verdi. Kadının ölümüne Asya gezisinde kimbilir nerede ve nasıl kaptığı kolera benzeri bir salgın hastalığın neden olduğu kanısına varan doktor otel müdürüyle konuştu. Turistik bir kentin önemli bir konaklama tesisi olan otellerinde böyle korkunç bir salgın hastalık yüzünden birinin öldüğü duyulursa büyük müşteri kaybına uğrayacakları, itibarlarının sarsılacağı ortadaydı. Böylece alelacele bir plan hazırladılar. Kadın hiç otellerine gelmemiş gibi davranacaklardı. Bu yüzden ilk olarak cesedi ortadan kaldırdılar. Sonra alelacele odayı sil baştan yenilediler. Birkaç saat içinde kadının eşyaları atıldı, bazı mobilyalar değiştirildi, hatta duvar kâğıdı bile yenilendi. Odadan çıkartılan her şey uzak bir bölgede yakıldı. En önemlisi de kadının cesedinin bir çuvala konup denize atılmasıydı. Yapılanları hiçbir şekilde kıza belli etmemeleri lazımdı. İki kez odasına girdiler ve kızın baygın biçimde uyuduğunu gördüler. Bu arada aynı hastalığa yakalanmadığından da emin olmaya çalıştılar. İşleri bittikten kısa bir süre sonra kız uyandı ve annesini bulamayarak büyük şoka girdi. Ancak tüm personel önceden uyarılmış olduğu için herkes kıza vereceği yanıtı hazırlamıştı: “Matmazel, otele yalnız geldiniz.” (Baba, Dışarıda Bir Melek Var!)
  • "Yalnızlık katlanılması zor, uzun süreli bir acı. Tercih ettiğim bu durumun yaşamımın sonuna doğru attığım ilk adım olduğunun farkındaydım..." (Seri Katiller 2)
  • Tanrıya olan inancı sarsıldı. (Seri Katiller 1)
  • “Beni şimdi vurun, hemen... Yaşamayı hak etmiyorum...” (Seri Katiller 1)
  • Yalnız kalpler her zaman daha mutludur. (Seri Katiller 2)
  • “Beni öldüremeyeceksiniz, geri döneceğim... Evet ebediyette yanınızda olacağım. Siz de suç işlediniz, siz de öldürdünüz. Biliyor olmalısınız: Hans Grans suçsuzdu! Peki şimdi kendinizi nasıl hissediyorsunuz.” (Seri Katiller 1)
  • “Eğer insanların ilgisine ve sevgisine muhtaçsanız, zavallısınız demektir.” (Seri Katiller 1)

Yorum Yaz