tatlidede

Gérard de Nerval kimdir? Gérard de Nerval kitapları ve sözleri

Şair,yazar,gezgin Gérard de Nerval hayatı araştırılıyor. Peki Gérard de Nerval kimdir? Gérard de Nerval aslen nerelidir? Gérard de Nerval ne zaman, nerede doğdu? Gérard de Nerval hayatta mı? İşte Gérard de Nerval hayatı... Gérard de Nerval yaşıyor mu? Gérard de Nerval ne zaman, nerede öldü?
  • 07.10.2022 20:00
Gérard de Nerval kimdir? Gérard de Nerval kitapları ve sözleri
Şair,yazar,gezgin Gérard de Nerval edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Gérard de Nerval hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Gérard de Nerval hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Gérard de Nerval hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Gérard Labrunie

Doğum Tarihi: 22 Mayıs 1808

Doğum Yeri: Paris, Fransa

Ölüm Tarihi: 26 Ocak 1855

Ölüm Yeri: Paris, Fransa

Gérard de Nerval kimdir?

Paris'te doğan Nerval iki yaşındayken, annesi Silezya'da vefat eder. Babası, Napolyon'un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher'in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine'de yaşar. Babasının 1814 yılında savaştan dönmesi üzerine tekrarParis'e gönderilir. Birçok defa, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu dönemde yaratır.

Çevirmenlik hevesi, Goethe'in Faust (1828) eseriyle başlar ve bu O'nu ünlü eder. Goethe'nin de takdirlerini alan Nerval, 1840'lı yıllarda daHeinrich Heine'nin şiirlerini Fransızca olarak sunar.

Üniversite'ye gittiği 1820'li yıllarda Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile dost olur. Nerval'in şiirleri Romantik Deizm içerir; bu dönemde hayranları arasında Victor Hugo da bulunmaktadır.

Dönemin Mason dünyasının önemli şahıslarından olan Nerval, uyuşturucu madde bağımlısı olmuş; 1841 yılı itibariyle birkaç kez akıl hastanesinde yatmıştır. Görevi vesilesi ile birçok ülke gezen Nerval, hiçbir şehirde yerleşik bir hayat sürememiştir. O'nun Paris'de 1820'li yıllarda, Lüksemburg ve Hollanda'da da 1830'lu ve 1840'lı yıllarda yaşadığı aşkları şiirlerine de yansımıştır.

1855 yılında, 47 yaşındayken Paris'te bir parkta ilk aşık olduğu kadını ailesi ile piknik yaparken görür. Çocuklarıyla mutlu olan babanın yaşamını kıskanarak tekrar bir bunalım içerisine girer. (Başka bir görüşe göre de; ilk aşkını, kocası ile beraber balkonda çocuklarıyla yemek yerken gördüğüdür.) Öldüğü gün, "Sıcak bir kış günü" tasviriyle dünya tarihine geçer.

Gérard Labrunie 'nin yazılarında kullandığı ismidir. Romantizmin en güçlü temsilcisi olan Fransız; şair, yazar ve gezgindir. Birçok defa Türkiye'ye de uğramış, İstanbul'un en çok mezarlıklarını beğenmiştir. Dünyaedebiyat tarihinin en önemli şairlerinden ve yazarlarından biridir.

Gérard de Nerval Kitapları - Eserleri

  • İstanbul Yolunda
  • Küçük Aylaklık Şatoları
  • Doğu'da Seyahat
  • Aurélia
  • Ateşin Kızları
  • Sylvie - Dizeler
  • Muhteşem İstanbul
  • Düş Gezgini

Gérard de Nerval Alıntıları - Sözleri

  • “Eski bir deyişe göre, insan çift yaratılır, benzerini görürse ölüm yakın demektir.” (Aurélia)
  • "Ruhum yok edilemez bir molekül, azıcık havanın şişirdiği ama doğada yerini bulan bir kürecik mi yoksa enginlikte kaybolan boşluğun kendisi, hiçliğin imgesi midir?" (Aurélia)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: 'insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır'. (Sylvie - Dizeler)
  • ''..ve dedi: dünyaları gezdim, her şey ölüyor yitirdim uçuşumu, o süt rengi yollarda yaşam kadar doğurgan, uzak damarlarında dünyanın, her şey altın kumlarla dökülüyor ve her yerde dalgalar boyunca kıraç toprak kabaran okyanuslar, fırtına, kasırgalar başıboş küreleri döndürüyor bir soluk o büyük sonsuzlukta ne ses, ne de bir ruh var Tanrının gözünü ararken küreyi gördüm Geniş, kara ve dipsiz, orda oturan gece Yoğunlaşıyor ve ışık saçıyor evrene; Ve bir gökkuşağı var o kuyuyu kuşatan, Eski kaosun eşiği, hiçlik, karanlık Ve bir helezon gördüm dünyalarımı yutan Değişmeyen bir yazgı, dar bir yol, dilsiz, sağır Buz gibi soğuk bir şart!.. Benden önce yol alan Ölü dünyalarda, kar altında ağır ağır Bir şey var, soğuyan ve evreni de solduran, Nedir bu yaptıkların, ey ilk güç, hele bir gör, Sönmüş güneşlerinde her şey soluyor şu an... Bir dünya can verirken öteki diriliyor, Emin inisin ölümsüz bir soluk sunduğundan?.. Oy babam, oy! Yüreğimde duyduğum sen misin? Ölümü diriltir ya da yenebilir misin? Ezilebilir misin son bir çaba içinde? Gecelerin meleği sürgün ediyor beni, Şu yalnız ve şu yaşlı gözlerimden geçeni Okuyabilir misin? Her şey ölecek benle!" (Küçük Aylaklık Şatoları)
  • Derin sonsuzluk bir zaman Gülerdi bakışınızda... Sönen ateşi yeniden Gökyüzünde yaksanız ya! (Küçük Aylaklık Şatoları)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Ateşin Kızları)
  • Doğal olarak yetiştirilmiş kadınlar da, görkemli kuşlar da olduğu gibi, kendilerini adi baştan çıkmalardan koruyan bir gurur vardır. (Doğu'da Seyahat)
  • Seyahatin en eglencelı yanı, durduğumuz her limanda, yeni bir milletle tanışmak (Doğu'da Seyahat)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: 'insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır'. (Ateşin Kızları)
  • "Yaşamış olduğumuz dünya kaderlerimizin örülüp söküldüğü bir tiyatro hâlâ; bizler bu tiyatroyu canlandıran ve şimdiden sönmeye yüz tutmuş merkezi ışıktan yayılan ışınlarız..." (Aurélia)
  • Yol arkadaşı olan bir Türk, bir Arap, bir İranlı ve bir Rum hep beraber bir ikindi kahvaltısı yapmak isterler. Herbiri onar para verir. Fakat ne satın alınacağı kararlaştırılmamıştır. Türk üzüm, Arap ineb, İranlı ingür, Rum da stafiliyon diye tutturur. Her birisi kendi arzusunu kabul ettirmek ister. Bu yüzden çekişmeye başlarlar. Tam bu sırada oradan geçmekte olan ve dört dili de bilen bir derviş, yakında bulunan seyyar bir üzüm satıcısını çağırır. Böylece, hepsinin almak istediği şeyin de üzüm olduğu ortaya çıkar. (Doğu'da Seyahat)
  • "Her insanda bir seyirci ve bir aktör, bir konuşan bir de cevap veren vardır." (Aurélia)
  • ...Ağaçlara isim oyulur ya, öyle/ Bir şey var çok önceden kalbimi oyan! (Sylvie - Dizeler)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Sylvie - Dizeler)
  • "Rüya ikinci bir hayattır. Bizi görünmez dünyadan ayıran bu fildişi veya boynuz kapılardan içim ürpermeden geçememişimdir. Uykunun ilk anları ölüme benzer, bulanık bir uyuşukluk aklımızı ele geçirir ve ben'in tam olarak hangi anda başka bir biçimde varoluş görevine devam ettiğini anlamayız. Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir. Sonra tablo şekil alır ve yeni bir berraklık bu görüntüleri aydınlatıp hareketlendirir; ruhlar dünyası kapısını bizlere açar." (Aurélia)
  • "Bütün dinlerde inançlar birbirine daha fazla yaklaştıkça, inananlar birbirlerinden daha fazla nefret ediyorlar; çıkın bakalım işin içinden." (Doğu'da Seyahat)
  • "Kitaplarım, tüm zamanların biliminden tuhaf bir yığın, tarih, gezi, dinler, Kabala, astroloji, Giovanni Pico della Mirandola, bilge Mersius ve Nikolaus von Kues'un gölgelerini neşelendirecek iki yüz cilt halinde bir Babil Kulesi, hepsi bana kalmıştı! Bir bilgeyi delirtmeye yeterdi ya da bir deliyi bilge edecek kadar şey vardı." (Aurélia)
  • Muhteşem yüzyıl dizisinde tarihe yalan sokulması ve kötüleme-karalama projesi (Yabancı yazardan) Tarihi hadiselere önyargılı bakan birçok batılı yazarın, Osmanlı kadınlarının saray hayatını kendi hayat felsefelerine göre değerlendirip,"kafes edebiyatı" çerçevesinde senaryolaştırmasına karşılık, yıllarca Istanbul'da yaşayan "Muhteşem Istanbul" kitabının yazarı Gerard de Nerval Osmanlı saray kadınları hakkında şöyle yazmaktadır: "Saray kadınlarına gelince, bunların gerçekten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur. Çünkü saraya giren her kadın, tarih, edebiyat, müzik, resim ve coğrafya konularında çok ciddi bir eğitime tabi tutulur. Bu kadınların birçoğu, sanatkar veya şairdirler." Asıl kitap kaynağı; Gerard de Nerval, Muhteşem Istanbul, Boğaziçi Yay., Istanbul 1974, sayfa 82. (Muhteşem İstanbul)
  • "Evrende hiçbir şey kayıtsız, hiçbir şey aciz değildir; bir atom her şeyi parçalayabilir, bir atom her şeyi kurtarabilir!" (Aurélia)
  • Hayır, siz başarıya dalkavukluk ediyorsunuz; yerlerde sürünseydim, başımı çiğneyip geçerdiniz. (Doğu'da Seyahat)

Yorum Yaz