tatlidede

Gün Dayanışma Günüdür…

Gün Dayanışma Günüdür…

Millet olmak, bir olmak, birlikte olmak asıl böyle günlerde belli olur. Dünyayı kasıp kavuran, herkesi evine kapatan korona virüs ülkemizde de ciddi anlamda etkisini göstermeye başladı. "Herkes kendi olağanüstü halini ilan etsin" diyerek ülkemizin karşı karşıya kaldığı salgının boyutlarını gözler önüne seren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasının ardından süregelen günler içerisinde yüzümüzü azcık da olsa güldüren  gelişmelerle birlikte gözlerimizi yaşartan gelişmeleri de televizyon ekranlarından, sosyal medya mecralarından takip ettik. Ve aslında bu yaşananlar, ülkem insanının bir ve beraber olduğunu, musibetler karşısında nasıl birlik olabileceğini gösterdi bizlere.

Yaşanan salgın nedeniyle; Camilerimizde ibadete ara verildi, Ülkemizin yurt dışı hava trafiği tamamen durdu.  Yurt içindeki kara ve hava ulaşımı da durma noktasına gelirken  yaşadığımız kadim şehir olan Mardin'in de içinde bulunduğu bir çok şehirde ilçeler arasındaki ulaşım dahi izne bağlandı. Son günlerde iyici dillendirilmeye başlanan "neden sokağa çıkma yasağı ilan edilmiyor" tamtamlarının temelinde mutlaka ki iyi niyetli ve hümanist düşünceler vardır ancak şunu da görmezden gelmemek lazım; ülkemizden kat be kat daha güçlü ekonomiye sahip ülkelerde dahi tam anlamıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilmedi.  Virüsün çıkış noktası olan Çin'in dışında.

Güçlü ekonomileri ve sözüm ona sosyal devlet ilkeleriyle öne çıkan birçok Avrupa Ülkesinin hali herkesin malumu. Dünya'nın en güçlü ülkesi olan ABD'deki durum ortada. Tam da bu noktada; Türkiye'de iki milyona aşkın ailenin devletin verdiği maddi destekle geçimini sağladığını ve bir o kadarının da günlük yevmiyeleriyle geçindiği ülkemizde tam anlamıyla bir yasak ilan edilmesinin zorluğunu anlamak gerekir. 

Öyle ya; İlan edilecek olan olası bir yasakla en az 5 milyon ailenin ne yiyip ne içeceğini hesaba katmak lazım. İhracata ve iç pazara yönelik üretimin durması, zaten çokta iyi olmayan ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntıların daha fazla derinleşmesini kaçınılmaz kılacaktır.

Herkes kendi gönül karantinasını uygulamaya koyduğu ve gerekli tedbirlerin alınmaya çalışıldığı bu evrede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlatmış olduğu Milli Dayanışma Kampanyası'nı hem çok anlamlı hem de yerinde görüyorum.  Herkesin ve her kesimin kendi bütçesine göre kampanyaya destek olması çağrısında bulunulması kimi kesimlerin eleştirisine maruz kaldı.  Ülkemizin yakın geçmişinde çok daha basit konular için bağış toplanıldığını da araştıran herkes çok daha rahat bir şekilde öğrenebilecekken sözüm ona o kampanyaları değil de bu dayanışmayı eleştirdiklerini anlamış değilim.

Gönüllülük yerine devlet kendi refleksini kullanıp cebir metoduyla istediği şekilde herkesi ve her kesimi kapsayacak bir yaptırım uygulansaydı aynı itirazlar bu denli dillendirilecek miydi bilmiyorum.

İmkanı olan dar gelirli vatandaş diliyorsa 10 liralık bir mesaj atıyor, imkanı olmayan süreci izlemekle kalıyor.          

İmkanı olan işadamı gücü kudretinde bağış yapıyor, imkanı olmayan kendine yetmeye çalışıyor.

İmkanı olan bürokrat maaşının bir bölümünü bağışlıyor, imkanı olmayan gönül desteğiyle süreci izlemekle yetiniyor.

İmkanı olan seçilmiş fedakarlıkta bulunuyor, imkanı olmayanı kimse zorlamıyor.

Toplum olarak hiçbir şey yapmasak da iyi eleştiren bir toplum olmayı öğreniyoruz, bu da işin güzel tarafı. Eleştiriler de olsun mutlaka, bu eleştiriler de değerlidir elbetteki ama böylesine ciddi bir salgın karşısında aslında hepimizin bir ve beraber olup, el birliğiyle daha az zararla nasıl çıkabiliriz diye en azında dayanışma içinde olmamız gerekiyor.

Tam da bu noktada; Kampanya başlamadan önce "Baba yurdumuz Mardin'e" diyerek hemşehrileri için duyarlılık refleksini gösteren, Dekinsan Grup'un sahipleri Kenan Kösen ve Hasan Keleşoğlu'na binlerce haneye ulaşacağının sözünü verdikleri yardım desteği için, kampanya başladıktan sonra milletvekilliği emeklilik maaşı olan 16 aylık bağışını yapan Midyat Belediye Başkanı Veysi Şahin'e Üç aylık milletvekili maaşıyla kampanyaya desteğini açıklayan Mardin Milletvekili Cengiz Demirkaya'yı, DİKA Genel Sekreteri Yılmaz Altındağ'ı ellerindeki telefonlarla kısa mesaj göndererek dayanışma ruhuna ortak olan hemşehrilerimi ve daha ismini sayamadığım nice duyarlılık sahiplerini tebrik ediyorum.

Sonuç olarak; görünmez bir düşmana karşı görünür imkanlarla savaş halindeyiz. Bu düşmanı yenmenin en iyi yolu toplum olarak bu düşmandan saklanarak kendimizi izole etmemizle mümkündür. Zira sağlıklı ve yeterli bir izolasyon, bu düşmanla en ön saflarda savaşan kahraman sağlıkçılarımıza bir nefes, bu düşmana karşı kullanılacak olan silahı bulmaya çalışan bilim adamlarına ise zaman kazandıracaktır. Mevcut kampanya ise bir yardım kampanyası değil toplumsal dayanışma kampanyasıdır. Düşmanı alt edebilmek amacıyla evine kapanacak olan dar gelirli vatandaşların direnebilmelerini sağlayacak bu dayanışmanın önüne şu veya bu sebeple eleştiriler getirip engeller çıkaracak girişimlerin hiç kimseye faydası yoktur.

Gün dayanışma günüdür.     

Yorum Yaz