diorex
Dedas

HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: Gazze'deki zulmü durduran el biz olalım istiyoruz

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında, "Artık siyonist olmayan Yahudiler bile yapılanlardan nefret ediyorlar ve inşallah bu dalga gittikçe büyüyecek ve o zulmü durduracaktır. Fakat o zulmü durduran el biz olalım, inşallah zalimin elini kıran biz olalım diye dua ve temenni ediyoruz." dedi.

  • 12.06.2025 19:42
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: Gazze'deki zulmü durduran el biz olalım istiyoruz

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aynur Algül ile Gençlik ve Spor Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Çakmakçı'dan oluşan heyetle birlikte HÜDA PAR Genel Merkezini ziyaret etti.

Ziyarette HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Parti Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ile Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin İmir tarafından karşılanan heyet, makamda kısa görüntü alınmasının ardından basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi.

Görüşmede Davutoğlu, Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki temasları hakkında Yapıcıoğlu'nu bilgilendirdi. Ayrıca, Gazze’deki son gelişmeler ve 'Terörsüz Türkiye' hedefi ile ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.

Görüşmenin ardından iki parti genel başkanı kameralar karşısına geçerek ortak basın açıklaması düzenledi.

“Gazze’de soykırım devam ediyor”

Konuşulan konuların neredeyse tamamında mutabık kaldıklarını belirten Yapıcıoğlu, “Gazze meselesi sadece Gazzelilerin, sadece Filistinlilerin hatta sadece İslam ümmetinin meselesi değil; artık bir insanlık meselesidir. Çünkü orada sadece Gazzeliler değil, sadece oradaki masum bebekler ve kadınlar değil, insanlık katlediliyor. İnsanlığa ait ne kadar değer varsa, aslında Filistin'in İngilizler tarafından 1917’deki işgalinden bu yana sürekli artan bir şiddetle katliam yapılmaktadır. Bugün bu soykırım derecesine ulaşmış durumda ve bu soykırım devam ediyor. Bugün Mısır’da, bu soykırımı protesto etmek için Kahire’den Gazze sınırına doğru bir yürüyüş olacaktı. Mısır makamlarının bunu engelleme ya da onlara geçit vermeme gibi bir tutum sergileme ihtimalini de konuştuk. Bununla ilgili de yapılması gereken şeylerden belki başlıcası şudur: Nasıl ki israile, nasıl ki siyonist terör rejimine destek verenlere ve onunla ilişki kuranlara baskı yapmak gerekiyorsa, onların aleyhine çalışanlara fırsat vermemek ya da onları durdurma konusunda bir inisiyatif geliştiren tüm hükümetlere ve bütün güçlere karşı da harekete geçmek veya onları yanlışlarından vazgeçirmek gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.

“Zalimin elini kıran biz olalım diye dua ve temenni ediyoruz”

Gazze’deki zulmün tahammül sınırlarını aştığını ifade eden Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Herkes şunu bilsin ki zulüm asla ilelebet devam edemez; zalim mutlaka o zulmünde bir gün boğulacaktır. İnsanlık vicdanı, mutlaka bu katliamı ve soykırımı bir gün durduracaktır. İnşallah o günler yakındır diye düşünüyoruz. Çünkü öyle bir noktaya geldi ki artık siyonist olmayan Yahudiler bile yapılanlardan nefret etmeye, bunları yüksek sesle dile getiriyorlar ve inşallah bu dalga gittikçe büyüyecek ve o zulmü durduracaktır. Fakat bizim duamız sürekli olarak şudur: O zulmü durduran el biz olalım, inşallah zalimin elini kıran biz olalım diye dua ve temenni ediyoruz.”

“Emperyalist oyunların bozulması için elimizden ne geliyorsa hepsini ortaya koymaya kararlıyız”

Terörsüz Türkiye sürecine ilk günden beri destek olduklarını belirten Yapıcıoğlu, “Şiddetin, terörün, kan akmasının durmasını istemeyen kişinin ya aklen ya da ahlaken bir sorunu vardır. Mutlaka bu sürecin başarıya ulaşması için herkes elinden geleni yapmalıdır. Aynı noktadayız, aynı şeyi bir kez daha birbirimize ifade ettik ve burada bir kez daha kamuoyuna duyurmuş olalım. Kardeşliğimizin pekişmesi, iç cephemizin tahkim edilmesi hususunda herkese iş düşüyor, bize de yük düşüyor. İnşallah biz omuzlarımıza düşecek olan yükü layıkıyla kaldırmak ve bu sürecin başarıya ulaşması, kardeşliğimizin tahkim edilmesi, emperyalist oyunların bozulması için elimizden ne geliyorsa hepsini ortaya koymaya kararlıyız.” şeklinde konuştu.

“Meclis yeni bir anayasa yapma hakkına ve yeteneğine sahiptir”

Bir gazetecinin yeni anayasa süreci ve ilk dört madde ilgili sorusu üzerine Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:

“Biz daha önce bu konuları açıkladık. Mesela bazı siyasiler, bizi kendilerine siyasi rakip olarak değil de düşman olarak görenler ki, asla siyasette böyle bir şey olmamalı, diyorlar ki; HÜDA PAR cumhuriyete karşı, İstiklal Marşı’na karşı, başkent Ankara’yı taşıyacaklar… Bunlar külliyen yalan. Onlara da şu cevabı verdik: Ben Müslümanım. ‘Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli' denilen bir mısrası olan İstiklal Marşı’na ben karşı değilim ve olamam. Bayrakla hiçbir problemim yok, bayrağın üzerindeki hilal benim inancımı temsil ediyor. Bu bayrak benim de bayrağım, 86 milyonun bayrağı. Bunu defalarca daha önce açıklamış olmamıza rağmen popülizm yapanlar ya da dikkatleri başka bir tarafa çekmeye çalışan bazı siyasiler, bu iftiraları ve yalanları uyduruyorlar. Biz hiçbir zaman, 'İşte bizim metnimiz budur, gelin bu metin üzerinde tartışalım" demedik. Anayasa değişikliğiyle ilgili sürekli şunu söyledik: Hiçbir parti, kendi kırmızı çizgilerini önceden masanın üzerine koymasın. Herkesin olmazsa olmazları, kırmızı çizgileri ya da bazı kesin talepleri olabilir; bunlar doğal, bunlar cepte dursun. Oturalım, bir masanın etrafında ortak noktayı bulalım. Halen aynı noktadayız ve diyoruz ki; hiçbir partinin tek başına kendi hazırladığı bir metni, bütün bir millete dayatmak suretiyle "Buyurun işte metin budur, gelin buna destek verin' demesi doğru olmayacaktır. Bu parti kim olursa olsun, gücü ne olursa olsun. Madem bir toplumsal mutabakat arıyoruz, o zaman Meclis’te bulunan bütün partiler bir araya gelsinler. Hatta Meclis dışında kalmış olan partilerin de anayasayla ilgili söyleyecek sözleri varsa, onlar da söylesinler. Birileri kendisini Meclis’in de üstünde gördüğü için 'Hayır, bu Meclis anayasa yapamaz. Bizim dediğimiz noktalara hiç kimse dokunamaz, ya da yeni bir anayasanın yapılabilmesi için devletin yıkılıp yeniden devlet kurulması gerekir ya da bir darbe olması gerekir.' diyorlar.  Biz bunların doğru olmadığına inanıyoruz. Biz, bu Meclis’in yüzde 95’lik temsil oranıyla ve şu anda Meclis’te mevcut 16 siyasi partinin bulunması dolayısıyla çok çeşitliğiyle, renkliliğiyle milletin hemen hemen her kesimini temsil etme kabiliyetine sahip olduğunu ve bu temsil yeteneğiyle de yeni bir anayasa yapma hakkına ve yeteneğine sahip olduğunu söylüyoruz.”

“Darbe anayasasının mutlaka çöpe atılmasını ve sıfırdan bir anayasa yazılmasını istiyoruz”

Meclis’te bulunan bütün siyasi partilerin geçmişte mevcut anayasanın değişmesi yönünde görüş beyan ettiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, “Bunlar millete verilmiş bir sözdür ve siyasetin millete vermiş olduğu bu sözü yerine getirmesi gerekir. Biz bu darbe anayasasının mutlaka çöpe atılmasını ve sıfırdan bir anayasa yazılmasını istiyoruz. Eğer yazılan anayasa, bu anayasada bazı tadilatlar, bazı değişiklikler yapmak suretiyle gerçekleşecekse, bu asla yeni bir anayasa olmayacaktır. 21 - 22 kez bu anayasa üzerinde köklü bazen de kısmi değişiklikler yapılmış; bu da bir yenisi olacak. Yine 1982 anayasası olarak yoluna devam edecektir. Biz diyoruz ki, anayasada değiştirilemez maddeler olmasın; gelecek nesillerin iradesine ipotek konmasın.” şeklinde konuştu.

“Netanyahu, hedefinde hangi ülke olduğunu açık bir şekilde gösterdi”

Davutoğlu ise konuşmasına Yapıcıoğlu’na misafirperverlikleri için teşekkür ederek başladı. Davutoğlu, Gazze’deki soykırıma değinerek, “İnsanlık suçu işlediği uluslararası mahkemelerce teyit edilmiş bir yönetim ve onun başındaki Netanyahu büyük bir insanlık suçu işleyerek katliamlarına devam ediyor. Bölgede büyük bir infial var; insanlar fevç fevç Gazze’ye gitme amacındalar. Çünkü Gazze ile dayanışma artık bir Ortadoğu bölgesinde yaşamanın, Müslüman olmanın gereği olmaktan çoktan çıktı, insan olmanın gereği haline dönüştü. Netanyahu, hedefinde hangi ülke olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Yaptığı basın toplantısında Osmanlı Devleti’nin bir daha kurulamayacağını ilan etti. Osmanlı Devleti’nin kaderini bir takım emperyalistlerin çizdiği haritalar belirlemiş olabilir ama Osmanlı Devleti’nin mirasını temsil eden bizlerin kaderini asla siyonist bir devletin başbakanı belirlemeyecektir.” ifadelerini kullandı.

“Anayasa demokratik hukuk devleti ilkesine dayalı olması lazım”

Yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili de konuşan Davutoğlu, Türkiye’nin halen, 12 Eylül darbesi sonrası yazılmış bir anayasa ile yönetildiğini belirtti. Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“İktidar tarafından tekrardan gündeme getirilen anayasa değişiminin 2017’de olduğu gibi Türkiye’yi daha da otoriterleştiren, otoriter karakteri daha da keskinleştiren ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ gibi benzer sonuçlara yol açmayacak şekilde gerçekleşmesi lazım. Gerçekten anayasada aradığımız temel niteliklerin ne olduğu konusunda anlaşmamız lazım. Anayasa; güçler ayrılığı ilkesine dayalı, demokratik hukuk devleti ilkesine dayalı, Türkiye’de toplumsal hukuku koruyucu bir anayasa olması lazım.  Anayasa toplumsal mutabakatı bir toplum sözleşmesi gibi yansıtması lazım. Bu anlamda baktığımızda Türkiye’de hiç kimsenin Türkiye’nin başkentinin Ankara olması, marşın İstiklal Marşı olmasını, bayrağımızın ay yıldız konusunda bir şüphesi olduğu kanaatinde değilim.”

İLKHA

Yorum Yaz