Tanrıkulu’dan sapkın akımlara karşı topyekûn mücadele çağrısı
HÜDA PAR Medya Birimi Başkan Yardımcısı Şehmus Tanrıkulu, 2025'in "Aile Yılı" ilan edilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendirdiklerini ancak bunun tek başına yeterli olmadığını belirterek, aileyi tehdit eden sapkın akımlara karşı köklü ve etkili adımlar atılması çağrısında bulundu.

HÜDA PAR Medya Birim Başkan Yardımcısı Şehmus Tanrıkulu, medya ziyaretleri kapsamında Şanlıurfa'da yerel ve ulusal basını ziyaret etti.
Ziyaretleri kapsamında'ya da ziyaret gerçekleştiren Tanrıkulu, Meclis'e sunulan "Ailenin Korunması ve Sapkınlığın Suç Sayılması" yasa tasarısı hakkındaki sorulara yanıt verdi.
Tanrıkulu, kadın ve erkek ilişkilerinin yozlaştırıldığını, çocukların ise sapkın akımların tehdidi altında olduğunu söyledi.
Tanrıkulu, "Kadın ve erkek birbirine düşmanlaştırılmış durumda. Çocuklarımız ise cinsi sapkınlık gibi terör faaliyetleri yürüten akımların hedefi haline getirilmiştir. Ailemizi korumak için köklü adımlar atmamız gerekiyor." dedi.
Sadece maddi teşviklerle çocuk yapmanın özendirilemeyeceğini söyleyen Tanrıkulu, zihinsel ve kültürel bir dönüşüm gerektiğini vurgulayarak, İstanbul Sözleşmesi'nin etkilerinin hayatın her alanından silinmesi, 6284 sayılı yasanın revize edilmesi ve süresiz nafaka gibi uygulamaların kaldırılması gerektiğini ifade etti.
Medya alanında da düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten Tanrıkulu, gündüz kuşağı programlarının kaldırılması, aile yapısını hedef alan dizilerin yasaklanması ve ilkokuldan itibaren aile bilinci kazandıracak bir eğitim sürecinin başlatılması gerektiğini kaydetti.
Filistin'i unutmayarak Türkiye'ye de çağrıda bulunan Tanrıkulu, İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması, siyonist rejimle yapılan tüm iş birliklerinin sonlandırılması, Azerbaycan'ın petrol sevkiyatının durdurulması gibi somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
"Hâlâ ailemiz ciddi tehdit altında"
HÜDA PAR olarak sapkın fikirlerin yasaklanması ve aile değerlerinin korunması için yasa teklifi sunduklarını dile getiren Tanrıkulu, "Biliyorsunuz, iktidar tarafından da 2025 yılı 'Aile Yılı' ilan edildi. Ailemizin geleceği ciddi bir tehdit altında olduğundan dolayı iktidar tarafından bazı adımlar atıldı. Yıllardır aile ile ilgili, aileyi muhafaza etme, kadın ve erkek ilişkilerini daha düzenli bir hale getirmek, çocuklarımızı muhafaza etmek adına dile getirdiğimiz önerilerimiz ve endişelerimiz vardı. Bunların bir kısmı iktidar tarafından yeni kabul edilip adım atıldı. Biz bunu yeterli görmüyoruz. Hâlâ ailemiz ciddi tehdit altında. Çünkü kadın ve erkek birbirine düşmanlaştırılmış. Maalesef çocuklarımız, cinsi sapıklar gibi terör faaliyetleri yapanların tehditleriyle karşı karşıya. Dolayısıyla, bu konuda daha ciddi ve etkili adımlar atmamız gerekiyor."
"Aile sadece maddi anlamda değil eğitim ve kültürel anlamda da desteklenmeli"
HÜDA PAR olarak aileyi muhafaza etmek ve sapkın fikirlerin yasaklanması, cezai müeyyidelerinin artırılmasına yönelik bir yasa teklifi sunduklarını hatırlatan Tanrıkulu, "Madem ki 2025 yılı 'Aile Yılı' ilan edildi, o halde gelin bu yasa teklifini taçlandıralım. Dolayısıyla hem ailemizi hem çocuklarımızı hem geleceğimizi, nesillerimizi muhafaza edelim. Ayrıca sadece maddi anlamda değil, işin bir de eğitim alanı var, kültürel alanı var. Bu alanlarda da adımlar atılması gerekiyor. Şimdi biz iktidara çağrıda bulunalım: Sadece 2 çocuğa 1500 lira, 3 çocuğa 5000 lira vermekle aile muhafaza edilmez, insanların çocuk yapması teşvik edilmez. Her şeyden önce bir zihniyet değişimi ve dönüşümüne ihtiyacımız var. İstanbul Sözleşmesi'nin tahribatlarını hayatın her alanında ortadan kaldırmak gerekiyor. 6284 sayılı yasayı revize etmek gerekiyor. Süresiz nafaka, 'kadının beyanı esastır' gibi temel hukuk ilkelerine aykırı ve çelişkili düzenlemeleri ortadan kaldırmamız lazım. Medeniyet değerlerimize, örf ve kültürümüze, geleneklerimize uygun yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor. Bundan dolayı, iktidarın öncelikle medyaya bir çeki düzen vermesi lazım. Gündüz kuşağı programlarının tamamen ortadan kaldırılması, yayınlarının kesilmesi gerekiyor. Diğer taraftan, akşam televizyon dizilerinde ailemizi ve çocuklarımızı hedef alan, hatta belki fuhşa ve nikahsızlığa teşvik eden dizilerin yasaklanması gerekiyor. Yine çocuklarımızın ilkokuldan itibaren ailenin önemli, korunaklı ve mukaddes bir kurum olduğuna dair bir eğitim süzgecinden geçirilmesi gerekiyor. Yani kısacası, hayatın her alanında; ekonomik, siyasi, kültürel, medya ve sosyal alanlarda bir bütün olarak adım atılması lazım." ifadelerini kullandı.
"Sapkın düşüncelere karşı ailemizi muhafaza etmek istiyoruz"
Sapkın fikirlerin ulusal anlamda fonlanmasının ne anlama geldiğinin gayet açık olduğunu belirten Tanrıkulu, "Ailemizi muhafaza etmek adına ciddi anlamda mücadele etmemiz lazım. Çünkü ailemiz, aile bireylerimiz; kadın, erkek ve çocuklarımız özellikle uluslararası bazı örgütler tarafından fonlanan yerel işbirlikçilerce hedef alınmaktadır. Bunlara dur demek lazım. İktidarın üzerine düşen görevler var, muhalefetin üzerine düşen görevler var ve bir bütün olarak halk olarak da üzerimize düşenler var. Bu tehlikeli akımlara, sapkın düşüncelere ve fiillere karşı çocuklarımızı ve ailemizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Şimdi, bu tür fiillerin özendirilmesi; yazılı, görsel veya sosyal medyada propagandasının yapılmasının yasaklanmasını biz yasa teklifimizle talep etmekteyiz. Aynı zamanda, bunu yapanlara karşı mevcut cezaların artırılmasını ve yasaların da uygulanmasını talep ediyoruz. Şu anda bazı yasalar var ama iktidar veya yerel mülki amirler tarafından uygulanmamakta. Mesela Kabahatler Kanunu var, teşhircilik suçu var, ama bunlar uygulanmıyor. Dolayısıyla bunların bir bütün olarak uygulanması lazım. Bu tür sapkın fikirlerin uluslararası destek görmesi ve fonlanması aslında hedefin ne olduğunu gösteriyor. Çocuklarımızı ve ailemizi bunlara karşı muhafaza etmemiz lazım. Biz bu tür sapkın düşünce ve fiillerin temel bir insan hakkı olduğunu düşünmüyoruz. Bunların en azından tespit edilip ıslah edilmeleri, tedavi edilmeleri gerekiyor. Bu tür fiillerin ciddi anlamda yasaklanması gerekiyor." şeklinde konuştu.
"57 İslam ülkesi Filistin'e bir litre su sokabilecek kudrete sahip değil"
Filistin için halkı Müslüman olan ülkelerin etkili adımlar atması gerektiğine dikkat çeken Tanrıkulu, "Son olarak, Gazze gündemine de değinmemiz lazım. Biliyorsunuz, iki aya yakındır siyonist terör rejimi tarafından Gazze'de, Filistin'de soykırım yapılmaya devam ediliyor. Arap Birliği'nin kınamaktan başka karar almadığı bir süreçte aslında onları da kınıyoruz. Hem Arap Birliği'ni hem İslam İş birliği Teşkilatı'nı… 57'ye yakın İslam ülkesi var ama maalesef hâlâ Gazze'ye, Filistin'e bir litre su sokabilecek kudrete sahip değiliz. Dolayısıyla, bu tür ülkelerin başında olan idarecilere çağrımız şudur: Artık etkili adımlar atın. Bu insanlarla hem dini bağlarımız hem insani ilişkilerimiz hem tarihsel bağlarımız var. Mazlum ve mustazaf olmaları hasebiyle bu ilişkilerimiz var. Özellikle Arapların, Körfez ülkelerinin ellerindeki petrol ve doğal gazı, bu imkânı kullanarak bu soykırımı durdurabileceklerine inanıyoruz. Türkiye'de de iktidarın yapması gerekenler var. Kamuoyunun büyük bir beklenti içinde olduğu Kürecik Üssü'nün, İncirlik Üssü'nün kapatılması ve bunun NATO'ya bir ültimatom verilerek faaliyetlerinin askıya alınması, bu katliamın ve soykırımın durdurulması için Türkiye'nin artık ciddi adımlar atması lazım. Azerbaycan'ın Türkiye üzerinden siyonist terör rejimine göndermiş olduğu petrolün kesilmesi, durdurulması, musluğun kapatılması gerekiyor. Artık iktidarın, bizim gibi bireysel sivil insanlar gibi konuşmaktan çok, sonuç alacağı adımlar atması gerekiyor. siyonist terör rejimi ile hayatın her alanında yapılmış tüm iş birliği anlaşmalarının iptal edilmesi lazım. Net bir tavır ve samimiyet gösterilmesi gerekiyor." dedi.
İLKHA