Travmalarla dolu bir bölge: Gazze
Gazze sınırının İsrail tarafındaki "Kibbutz" denilen çiftlikler, 7 Ekim'de Hamas'ın ilk saldırdığı yerleşimler oldu.

Kfar Aza kibbutzu da sınıra oldukça yakın. Bir yıl önce burada 62 kişi Hamas tarafından öldürüldü. 19 rehine Gazze'ye götürüldü, ikisi İsrail ordusunun operasyonlarında öldürüldü. Halen beş rehine, Gazze'de bulunuyor.
İsrail ordusu geçen yıl 10 Ekim'de gazetecileri Kfar Aza'ya götürdüğünde, burası hala bir savaş sahasıydı. İsrail askerlerinin Hamas militanlarına ait olduğunu düşündükleri binalara yaptıkları atışları duyabiliyorduk. Hamas'ın öldürdüğü siviller ceset torbalarıyla taşınırken, askerlerin öldürdüğü Hamas militanlarının cesetleri uzun süre yerde kalmıştı.
Bir yıl sonra artık yerlerde cesetler görülmese de bölgede çok az şey değişmiş. Burada artık bir yaşamdan söz etmek mümkün değil. Yıkılmış evler olduğu gibi bırakılmış. Yalnızca burada yaşayan ve öldürülen kişilerin isimleri ve fotoğrafları evlere asılmış.
Zohar Shpak, saldırıdan kurtulanlardan birisi. Öldürülen komşularının evlerini ve çevreyi bize gezdiriyor. Bir evin ön cephesinde genç bir çiftin fotoğrafı asılı. Çift burada öldürüldükten sonra, erkeğin babası, öldürülen oğlunun başını bulmak için haftalarca toprağı kazmış ancak ceset başsız şekilde toprağa verilmiş. 7 Ekim'de öldürülenlerin ve rehinelerin hikayeleri, İsrail'de artık çok detaylı biliniyor. Yerel medya hala ülkedeki kayıplardan bahsediyor.
Zohar, hala travmanın içerisinde olduklarını söylüyor ve hayatlarını nasıl yeniden kuracaklarını bilmediklerini ekliyor:
"Savaşın bitmesini istiyoruz. Zaferle bitmesini istiyoruz. Ancak bu bir askeri zafer değil, savaş zaferi değil. "Benim zaferim, burada yaşayabilmektir. Oğlumla, kızımla, torunlarımla, barış içinde yaşamaktır. Barışa inanıyorum."
Zohar ve diğer Kfar Aza sakinleri genellikle İsrail siyasetinin sol kanadıyla özdeşleştiriliyor. İsrail'in tek barış şansının, Filistinlilere bağımsızlık vermek olduğuna inanıyorlar. Netanyahu'nun, onları 7 Ekim gibi bir saldırıda savunmasız hale getiren "kötü bir başbakan" olduğunu düşünüyorlar. Ancak Zohar, eskiden İsrail'deki hastanelerde tedavi almalarını sağladığı Filistinlilere, 7 Ekim'den sonra "artık güvenmediğini" söylüyor.
Bölge belirsizliğe sürükleniyor
İsrailliler ve Filistinliler kuşaklar boyunca karşıtlık içerisinde yaşamaya alışmışlar. Diken üstünde de olsa yan yana yaşayan toplumlar, ateşkes şartlarında ve yeni liderlerin yetişmesiyle, barışa bir adım daha yaklaşabilirdi.
Ancak bu şimdilik uzak bir gelecekte görünüyor. Yılın geri kalanı ve 2025, Beyaz Saray'a gelecek yeni başkanla birlikte, belirsizliklere ve tehlikelere gebe.
Savaşın yayılması endişesi, gerçekleşmiş görünüyor. İsrail ile İran karşı karşıyalar. Henüz gerginliğe sürüklenmemiş ülkeler ise bundan uzak duramayacak gibi görünüyor. İsrail henüz 1 Ekim'deki İran saldırılarına yanıt vermedi. Buna "ağır bir karşılık" vereceklerini söylüyorlar. ABD ve diğer müttefiklerin krizden çıkış yolu sunabileceğine dönük de iyimser bir tablo yok.
İsrailli yetkililer, ellerinin güçlü olduğuna inanıyor. Ancak şimdiye kadar İsrail taktik zaferler elde etti. Stratejik zaferler için, düşmanlarının davranış kalıbını değişmeye zorlamaları gerekiyor. Hizbullah savaşmaya devam etme niyetinde. İran bir kez daha balistik füze saldırısı düzenlerse savaş başka ülkelere de yayılabilir. Irak'ta İran'a yakın savaşçılar ABD'yi hedef alabilir.
İsrail'in Hasan Nasrallah'ı öldürmesi ve İran'ın "direniş eksenine" verdiği zarar, İsrail ve ABD saflarında yeni yanılsamaların ortaya çıkmasına neden olabilir. Tehlikeli olan düşünce, Orta Doğu'yu zor yoluyla şekillendirme fırsatına sahip olduklarını sanmaları olur.
En son 2003'teki Irak işgalinde dönemin ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair bu yolu tercih etmişti. Irak işgali Orta Doğu'daki aşırılıkçı şiddeti yok etmediği gibi, işleri daha da kötüleştirdi. Bu savaşı bitirmek isteyenlerin önceliği, Gazze'de ateşkes olmalı. Olayları yatıştırmanın ve diplomasiye alan açmanın tek yolu bu. Bu savaş yılı Gazze'de başladı ve belki de orada sonaermesi mümkün
Editör: Neslihan Özkan