tatlidede

Güneş’in Payitahtında Şemsîler

Güneş’in Payitahtında Şemsîler

 

        Belli bir yaşın üstünde olanlar, Güneş ve Ay tutulması sırasında teneke çalınarak mümkün olduğunca fazla gürültü çıkarıldığını, hatta havaya silah sıkıldığını ya bilir, ya duymuştur veyahut bunu bizzat uygulamıştır. Bunu yapmaktan murad Güneş’i veya Ay’ı yok olmaktan kurtarmaktı güyâ. Bugün batıl inanç olarak değerlendirip tebessüm ederek veya alaya alarak andığımız bu tür davranışlar durduk yerde hayatımıza girmemiş. Güneş’i azat etmek için teneke çalmanın altında Şemsîler varmış meğer. 

  Güneş’e tapan Şemsîlerin bir zamanlar Mardin’de ciddi ciddi kök salmış olduklarını görüyoruz. Süryanilerin Deyrülzafaran Manastırı Hristiyanlıktan önce bir Güneş tapınağı olarak Şemsîler tarafından inşâ edilmiş mesela. Mardin’e gelen bazı seyyahlar, 13. ve 14. yüzyıllarda Mardin kent merkezinde Şemsîlere ait iki mahalle bulunduğunu söylerler. Bu mahallelerden birinin günümüzdeki Bâbısor (Savur Kapı)’daki Şemsîyye Mahallesi olduğu belirtilir. Şemsîlere ait bir mezarlık olduğu da kayıtlarda yer alan bilgilerdendir. Bu mezarlığın günümüzdeki eski devlet hastanesinin arka kısımlarından İmam hatip lisesine kadar uzandığı söyleniyor. Eski Mardin’de bazı evlerin giriş kısımlarının doğuya, yani Güneş’in doğduğu yere bakıyor olması ve bazı evler üzerindeki güneş motiflerinin bulunması da Şemsîlerden kalmadır.

        Şemsîler, çeşitli dönemlerde Mardin’e ziyarete gelen yabancı seyyah ve din adamlarının da dikkatini çekmiş, nüfusları hakkında bilgiler vermişler. Niebuhr, 1766 yılında Mardin’de 100 kadar Şemsî dinine mensup ailenin olduğunu söyler. Dupre’ye göre, 1808 yılında Mardin’de 800 Şemsî bulunmaktadır. Campanile’ye göre 1818 yılında şehirde 50 civarında Şemsî aile yaşamaktadır. 1837 yılında, Mardin şehir merkezinde 250 hânede 1.250 Şemsî yaşadığı da çeşitli kayıtlarda geçer.

        Şemsîlerin ne şekilde Mardin’de zemin buldukları önemli bir konudur. Bu konuda çeşitli görüşler var. Kimileri bunların Harranî, kimi Ermeni, kimi Süryani, kimisi de eski İran inançlarının devamı olduklarını ileri sürer. Gabriel Akyüz, Şemsîlerin Süryani asıllı olduklarını fakat Hristiyanlığı kabul etmeyerek putperestliğe devam ettiklerini dile getirir. Bazı kaynaklar da bu topluluğun  önceleri Yemen’de yaşadığını  ve orada meydana gelen karışıklıklardan dolayı bir kısmının göçerek Mardin’e sığındığını belirtir. Kimileri de bunların Hindistan’dan geldiğini savunur. Ama konunun uzmanlarının önemli bir kısmı Şemsîlerin asıl vatanlarının Mardin ve civarı olduğunu öne sürer.

***

        Geçmişte çeşitli amaçlarla Mardin’e gelen yabancı ziyaretçilerin dikkat kesildikleri topluluklardan birisi de Şemsilerdir. İlk defa karşılaştıkları bu insanları çok ilginç bulmuş olmalılar ki günlük yaşamları, ibadetleri ve diğer yönleriyle ilgili dikkate değer bilgilere yer vermişlerdir. Bölgeyi Katolikleştirmek için Vatikan tarafından Mardin’e gönderilen İtalyan rahip Giuseppe Campanile Güneş’e tapan Şemsîlerin günde üç kere yere eğilerek ibadet ettiklerini anlatır. Yılda üç kez bir araya gelerek ayin yaparlar. Bu ayinde, hamurdan kuzu şeklinde bir heykel yapılır ve baş kısmı örtülerek kalay bir leğenin içine yerleştirilir. Heykeli öperek ve önünde yere eğilerek bir tür ibadet gerçekleştirirler. Şemsîlerin bir dinî kitabı yoktur. Şemsîlerin ilginç ritüllerinden bir diğeri de günahların kıllara takıldığına inandıkları için ölülerinin saç ve sakallarını kesmeleridir. Ayrıca, ölünün avcuna öbür dünyaya geçişini sağlamak için altın para koyarlar. Bu ritüel, Roma ve Yunan kültürlerinde canlılar dünyası ile ölüler dünyasını ayıran nehirden geçmek için kayıkçıya verilmek üzere ölünün gözleri üzerine konan sikkelerle aynı anlamı taşıyor olmalı. Campanile, Şemsîlerin Hristiyanlar tarafından günah çıkarmaya ve vaftiz olmaya zorlandığını anlatır. Şemsî kadınların giydikleri beyaz palto ile tanındıklarını ve Şemsîlerin kendi mahallelerinde yoksulluk içinde yaşadıklarını da nakleder.

        Osmanlı Devleti’nin ehl-i kitâb olarak kabul etmediği Şemsîler, 18. ve 19. yüzyıllarda kitabî dinlerden birini seçmeleri için zorlanmışlardır. Bu baskı sadece Osmanlı Devleti’nden değil, bölgedeki Hristiyan cemaatinden de gelmiştir. Bazı kaynaklar, Şemsîlerin baskı nedeniyle Hristiyanlığa geçtiğini ancak bu geçişin göstermelik olduğunu ve Şemsîlerin ilkel pagan inançlarını gizlice sürdürdüklerini yazar. Bu konuda bilgi veren Niebuhr, Şemsîlerin birçoğunun Hıristiyanlığa geçtiğini, geri kalanlarının da Yezidi ve Alevilerle karışmış olduğunu iddia eder. 18. yüzyılın ortalarına doğru kendilerini Yakubî Hristiyan olarak göstermiş olsalar da bu bağlılıklarının görünüşten ibaret olduğunu kaydeder.

        Dönemin Mardin’inde sapık ve putperest bir topluluk olarak değerlendirilen Şemsîlerin IV. Murad ile de bir yaşanmışlıkları aktarılır. Sultan, 1693 yılında Bağdat Seferi için ordusunu toplamış, Mardin’den geçmektedir. Süryaniler, rahatsız oldukları Şemsîleri putperest oldukları gerekçesiyle Sultana şikâyet ederler. Ülkesinde putperest istemeyen sultan ise onlara İslâm’ı benimsemelerini emreder. Süryani patrik sultana ricada bulunarak onları Hristiyan yapmak için izin ister ve onlara baskı uygular. Ancak Şemsîler buna ayak direyerek teklifi reddederler. Onlarca yıllık bir çekişmeden sonra Şemsîler, Hristiyanlığı kabul ettiklerini söyleyerek kiliseye gitmeye başlarlar. Oysa Şemsîler hiçbir şekilde inançlarından kesin olarak vaz geçmemişler, korunmak amacıyla din değiştirmişlerdi.

        Bu anlatılanların doğruluk payı ne kadardır bilinmez ama gerçek olan şu ki Şemsîler, sahip oldukları âdet ve gelenekler sebebiyle yaşadıkları toplum içerisinde kabul görmemişler, baskılara maruz kalmışlardır. Baskıdan kurtulmak amacıyla çeşitli tedbirlere başvuran Şemsîler, süreç içerisinde gerçekten de dönüşmüşler ve tarihin rivayetleri arasına girmişlerdir. Bugün Mardin’de her ne kadar Şemsîlik inancına mensup kimse kalmamış olsa da gerek şehrin mimârîsinde, gerek halkın bir takım batıl inançları arasında Şemsîlerin ayak izlerine rastlamak mümkündür.

Yorumlar

Image
Zozan Deniz
27.09.2021 / 10:00

Hocam çok merak ettiğim bir konuydu. Şemsileri, Süryanilerin ataları olarak anlatmışlardı bizlere. Çok teşekkür ediyorum. Çok isabetli ve aydınlatıcı oldu.

Yorum Yaz