tatlidede

Heybemizde Ne Var Ey Can! (1)

Heybemizde Ne Var Ey Can! (1)

Ey can, derken; hitabım sanadır ey gönlüm, kalbim, ruhum ve beni ben eden düşünce ve hissiyatım. Ey can,  derken; hitabım sanadır ey candan öte bildiğim, candan öte gördüğüm yediden yetmişe davetçi kardeşim.

‘Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.’[1]

“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz, tartılmadan kendinizi tartınız”[2]

Evet, ey can!

Gerçekten düşündük mü, heybemizde ne var, yarın için önden ne göndermişiz ne gönderiyoruz bunun hesabını yapıyor muyuz?

Heybemizdekilerin nasıl bir gelecek sunuyor bize; Geleceğimiz aydınlık mı, karanlık mı biliyor muyuz?

Heybemiz bizim aynamızdır. Aynada ne görüyoruz. Aynadaki vaziyet bizi ihbar mı yoksa ibşar mı ediyor?

Yediden yetmişe karnemize bakalım. Aynı zamanda yedisinden ta yetmişine kadar canımızın tüm evrelerini masaya yatıralım.  Şu an bu evrelerde bulunan -Evlat ve ebeveyn, öğrenci ve öğretmen, işçi ve işveren-  kardeşlerimde dilerlerse buna kendilerini müdahil etsinler.

Ey yedisindeki can, reşitliğe daha adım atmamış pak ve temiz çocuk!

Yedisinde namazını kıldın mı/kılıyor musun?

Kardeşlerine iyi bir kardeş misin, anne ve babana iyi bir evlat mısın, öğretmenine iyi bir öğrenci misin, arkadaşlarına iyi bir arkadaş mısın?

Bu konuda heybende ne var?

Ey akıl ve baliğ olan, sorumluluk devresine dâhil olan can!

Başta sen Rabbine iyi bir kul musun? Heybendekiler seni Rabbinin karşısında alnı ak, yüzü pak olanlardan mı kılıyor; yoksa Rabbe kul olduğunun idrakinde olmadan pişmanlıklarla mı karşında duruyor heyben.

Gençliğini ahireti için feda edenlerden misin; yoksa (Allah muhafaza) ahretini gençliğine feda edenlerden misin?

Heybende gençliğine mukabil gelen nedir?

Gençliğini İslam’ın güzellikleriyle geçiren biri olarak Kıyamet gününde Allah arşının gölgesinde gölgeleneleceklerden misin; yoksa gençliğini günahlar, isyanlar ve başıboşluklar içerisinde tüketen biri olarak Kıyamet gününde –fayda vermezse de- pişmanlıkla yanıp dövüneceklerden misin?

Evet, sen ey genç davetçi can!

Bir arkadaşına Allah-u Zülcelal’i hatırlattığından, anlattığından, sevdirdiğinden mesrur olan canlardan mısın?

Gerçekten tattın mı bu tadı ey can!

Tattıysan eğer bilirsin, birisine “Allah” dedirtmenin tadı başka bir şeyde var mı?

O tadı anlatıyor musun, tattırıyor musun o tattan çevrendekilere? Belki vahaya dönmüş gönüllerden hoş bir seda yükselir Allah diye. Aşka gelir, aşkı konuşur, aşkı yaşar.

Allah aşkıyla diriltiyor musun, sönmüş ruhları; Allah aşkıyla parlatıyor musun, cilasız kalan kalpleri; Allah aşkıyla ayıltıyor musun, hayattan bezmiş kulları?

Heybendeki bu güzellikler varsa an be an heybene bu güzelliklerden katıyor musun?

Editör: Nezir Güneş

Yorum Yaz