tatlidede

İlhamı Reyhan Çiçeğinden

İlhamı Reyhan Çiçeğinden

            Küçükken bahçelerimizin en ayakaltı yerlerinde, pencerelerde, merdiven basamaklarında yağ veya salça tenekelerine ekilmiş sıra sıra, top top fesleğenler olurdu. Her fırsatta ve her geliş gidişte avuçlarımızın içiyle bu hoş rayihalı, mest edici bitkinin tepesine dokunup kısa bir müddet hafifçe titretir, avuç ayamızı burnumuza götürüp kokusunu içimize çekerdik. Ardından gönül dolusu bir içtenlikle salavat getirmek de adettendi. Fesleğenin bu kadar sevilmesi ve hürmete medâr olması biraz da ayet ve hadislerde de yer bulmasındandı belki: “Biri size reyhan (fesleğen) teklif ederse reddetmeyin çünkü o cennettendir.”

            Fesleğen, Mardin’de Arapça karşılığı olan “reyhan” ismiyle dile gelir daha çok. Bunun Kürtçeleşmiş biçimi de “rihan”dır. Bu hoş kokulu bitki, rüzgar estikçe nazikçe sallanan endamıyla, insanları mest etmiş ve bir dansa ilham vermiş Mardin’de. Sadece dansa değil bu dansla icra edilen ezgiye de ilham olmuş. Reyhanî, Mardin’deki çok kültürlü ve geleneksel eğlence birikimin ürünlerinden biridir hâlâ.

***

            Dans, müziğin temposuna uyarak yapılan ve estetik değer taşıyan düzenli vücut hareketleridir. Oysa dans bundan daha fazlasıdır. Dans, her şeyden önce bir iletişimdir. Yuhanna İncil’i “Önce söz vardı” diyerek sözün yazıya galebe çaldığını anlatmış olur. Fakat sözden de önce dans vardı. Her türlü duyguyu ifâde etmeye yarayan dans, insanların aralarındaki iletişimsizliğe buldukları ilk çözümdür. Zeybek, halay, horon, çiftetelli, hora, bar, Teke zortlatması, bengi, çayda çıra, kaşık oyunları, semah … Anadolu insanının ruhsal ve zihinsel durumunu en estetik olabilecek şekilde ifâde ettiği danslardan bazılarıdır.

             Somut Olmayan Kültürel Miras Envanterine alınan ve geçmişinin 300 yıl öncesine gittiği tahmin edilen Mardin’in Reyhanî dansı ve müziği de kolektif eğlence kültürünün dünyadaki en güzel örneklerinden biri. Dizlerin hareketli ritimlerle büküldüğü Samba, aşkın ve ihtirasın dansı Tango, tarantulanın zehrinden ilhamını alan Tarantella,  güzelim tabakların birbiri ardınca müsrifçe kırıldığı Sirtaki, çılgınca sallanıp yuvarlanılan Rock’n Roll, Endülüs çingeneliğinin dışavurumu Flemenko ve el kalça hareketlerinin eşsiz uyumuna dayanan Oryantal danslar. Bunların hiçbiri Mardin Reyhanîsi gibi birden çok duyguyu sembolleştirip bir arada ifâde etmeye muktedir değil. Reyhanî’de olduğu gibi icracının bedensel, ruhsal ve zihinsel anlamda bütünleştiği çok az dans vardır.  

***

            Asırları aşan bir gelenek olunca bu dans hakkında nesnel bilgiler edinmek de zor oluyor pek tabi. Bunu yapmanın en sağlıklı yolu sahadaki kıdemli Reyhanî icracılarından bilgi toplamak. Reyhanî deyince akla gelen birkaç kişiden biri Mehmet Fidan. Kendisi de Reyhanî icracısı olan Mehmet Abi, Reyhanî Müzik Grubu’nun da kurucusu. Kendini bu işe epeyce kaptırmış, aşkla şevkle Mardin’e dair gelenekleri yaşayan, yaşatan ve anlatan bir gönül insanı. Kısaca “Fidan değil, Koca Çınar” dense yeridir.

             Mehmet Abi, Reyhanî’nin esasında bir “saray dansı” olduğu konusunda ısrarcı. Ona göre Reyhanî’nin bir ağırbaşlılığı vardır, hem figürlerinde hem de ezgisinde. Öyle oturak âlemlerinde, şurda burda oynanacak âlelâde bir oyun değildir, kendine mahsus bir asaleti vardır. Gerçekte tek kişiyle oynanır Reyhanî; hadi bilemedin ikinci kişi de gelir eşlik eder. Fakat Reyhanî yapısı itibariyle hanımların icra ettiği bir oyun değil. Son zamanlarda her şey gibi bu da değişmiş olsa da ilk çıkışında hanımlar bu oyuna dahil değildi. Zira, Reyhanî’nin icrasındaki yelpaze figürü (avuç içlerinin yukarı bakacak şekilde başlayarak kolların yana doğru açılması) bile başlı başına danstaki erkeksi ihtişamı ortaya koyar. Danstaki yere çömelme, ayak vurma gibi daha erkeksi hareketleri kadının değil erkeğin yapması da en başından beri oyunun esas icracısına işaret eder.

            Haklı olarak, Reyhanî gibi yüzyıllardır var olan bir ritüelin hangi etnisiteden ne şekilde geldiğinin bilinemeyeceğini söylüyor Mehmet Abi. Ama halk arasında anlatılagelen bazı rivayetleri de aktarmadan geçmiyor. Söylencelerden birine göre, bir Süryani rahip şarabın dibini bulup çakırkeyf olunca neşe içinde salınıp dua etmeye başlıyor. Onun bu vecd halinde yaptığı dans Reyhanî’ye temel olmuş. Kökleri saraylara dayanan bir dans demişti ya, rivayetlerden biri de sarayda geçiyor. Sultan hazretlerinin de iştirak ettiği müzikli bir işret meclisi tertip edilmiş. Rivayet bu ya, müziğin cazibesine kapılan bir yılan aniden belirip sultanın huzuruna sürünür. Sürünür sürünmesine ama müziğin ritmiyle kıvrıla kıvrıla, yaylana yaylana gelir. Bu hal üzere bir süre kaldıktan sonra zarar vermeden ve zarar görmeden geldiği yere döner. Oradakilerin kanaatine göre, o sırada sazendelerin çaldığı müziğin yatıştırıcı etkisi yılanın böyle davranmasını sağlamıştır. O vakitten sonra yılanın yaylanışları Reyhanî dansına ilham olmuş ve tabi o müzik de Reyhanî’nin ezgisi.  Zaten bu dansın tek bir ezgisi vardır. Başka danslar gibi başka başka ezgilerle oynanamaz. Üstelik enstrümentaldir ve sözleri de yoktur. Reyhanî müziğine söz yazmayı deneyen çok oldu ama hiçbiri tutturamadı.

            Reyhanî’ye İlahi bir veche kazandırmaya dönük aşırı uç rivayetlere ve yorumlara burun büküyor Mehmet Abi. Bunların hiçbir iler tutar yanı yok, diyor. İcracıların ağır bir şekilde eller havada, yere paralel, avuç içleri açık, yukarda ve yerde diz çökerek yaptıkları figürlerin Allah’a şükrü ve yakarışı sembolize ettiğini söylemek zorlama gibi duruyor. İşe bir cazibe veya felsefi bir yan kazandırmaya çalışmaktan ibaret galiba. Yani anlaşılan o ki meseleye teoloji katıp Reyhanî’den bir “Mevlevi semahı” çıkarmak pek olası değil.

            Reyhanî’de çok özel figürler vardır. Ama özellikle mimikler önemlidir. Buna bir şenlik dansı olarak bakılamaz, çünkü icracının mimiklerinde en başından en sonuna kadar mağrur bir asalet ve derin bir ciddiyet hüküm sürer. Öyle bir dans ki adeta dinî bir ayin sezgisiyle icra edilmeli, hüzün ve neşe hisleri bir arada hissedilmeli, hissettirilmeli. Reyhanî’deki el ve parmak figürleri, ağır bir şekilde yere çömelme, bu vaziyetteyken kolların yana açılması ve ardından kolları yana açık olan icracının salınımlı hareketlerle zemine 180 derecelik bir açıyla müziğin ritmine uygun olarak yavaşça ayağa kalkması. Ve tabi fiksesiz olmaz, yani parmak şıklatma. Özgün hareketlerden biri de fiksedir. Ses çıkarmak için eller başın üzerinde birleştirilerek ve parmaklar birbirine sürtülerek yapılır. Bu figür özellikle sevinç çığlığı ve coşkunun ifâdesidir. Dansın her aşamasının, her hareketinin simgelediği bir şeyler var. Uzun uzun yorumunu yapmak mümkün.

            Dansın figürleri için yapılan yorumlara ve yakıştırmalara bakıldığında Reyhanî’nin fazlaca idealize edildiği söylenebilir. Özellikle dinsel referansların da işin içine katılması onu daha fazla anlamlandırma gayesi ile açıklanabilir. Fakat Mehmet Abi yine de Reyhanî’nin “Allah’a yakarışın simgesi” olduğu konusunda ısrarcı. Demek ki ameller niyetlere göre.

             Reyhanî müziğinin Endülüs, Arap, Süryani, Kürt ve Türk müziklerinin karışımı olduğu tezinin biraz zorlama olduğunu söyleyen Koca Çınar Mehmet Abi, Reyhanî’nin Mardin’de söz, nişan, kına, düğün, resmî törenler, özel gösteriler ve zamanla her türlü müzikli eğlencede oynandığını hatırlatıyor ve ekliyor, “Reyhanî’nin en önemli icra alanı Mardin'e has müzikli eğlencelerden biri olan Leyli Geceleridir aslında. Reyhanî müziği Hüseynî makamında bestelenmiştir ve keman, ud, cümbüş, kanun ve tef gibi müzik aletleriyle çalınır. Ezgisinin Hüseynî makamıyla bestelenmiş olması boşuna değil. Bu makam çok kadîm bir Anadolu makamıdır ve inişli-çıkışlı bir özelliği vardır, tıpkı Reyhanî oyunu gibi. Reyhanî, özellikle gece merasimlerinin baş tacıdır. Onu ağırbaşlılıkla, vakar içinde icra etmeli. Reyhanî, bir anlamda gecenin âdâbını bilenlerin oyunudur. Gecenin âdâbı ve müzik zevki Reyhanî’de bütünleşir.”

            Her şeye rağmen görünen o ki, kentimizin kültürel zenginliklerini ve bu zenginlikleri yaşatanların hatırını bilme noktasında bugün düne göre daha iyi bir noktadayız. Fakat bu zenginlikleri tanıtma işini sadece televizyon dizilerine bırakmamalıyız. Mardin’de çekilen bir dizinin kadın ve erkek başrol oyuncuları karşılıklı Reyhanî oynayıp duygu dolu bakışlarla birbirini süzmeden önce Reyhanî, ülkemizde bu kadar popüler olmamıştı. İsterseniz internette bir gezinin.

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Image
Mardin
01.11.2022 / 09:08

İlimizin çok kültürlüğünü bize akademik disiplin ve naif bir dil ile aktarıp ve anlatan Mustafa Hoca ya teşekkürler.

Yorum Yaz