tatlidede

İnanç ve kültür turizmin başkenti, efsaneler diyarı Mardin...

İlk kez bir akşamüstü indim Mardin’e... Kentin karşısına geçip durdum. Güneşin son ışıkları, taş evlerin üzerindeydi. Kent altın sarısına boyanmıştı... Garip bir duygu kapladı içimi... Ressamın tablosuna bakar gibiydim. Görsel zenginliğin ötesinde, kentin bir sihiri vardı sanki. O sihir yüreğime bulaştı.
  • 15.01.2020 16:13
İnanç ve kültür turizmin başkenti, efsaneler diyarı Mardin...

Bu kentle konuşmalıydım. Birçok kez gidip geldim. Zinciriye medresesinin üstünden; kente yukardan baktım. Görkemli taş evler, medreseler, camiler kiliseler kol kola girerek oluşturdukları panorama ile böbürlenerek ovaya bakıyorlar. Taşın gün içinde sürekli değişen rengi gökyüzünün tanıklığında devinip duruyor. Ova aşağıda sessiz sakin uzayıp gidiyor... Onun da renkleri var yan yana iç içe. Sarı, yeşil, kahverengi... Buğday, arpa, mısır, mercimek, pancar tarlaları yan yana diz dize ufuk çizgisine dek sürüyor. Ova deniz gibi. Kent ise kartal.

Ulu Cami ve ova

Dokuz yıl sürdü bu serüven... Fotoğraflar çektim yaşadıklarımı not ettim. Önce Aya İrini’de oğullarım, Kamil ve Burhan’la 1600 kişinin izlediği bir dia gösterisi yaptık... Sonra Genpa Zeynel Abidin Erdem’in sponsorluğunda AKM’de çok büyük bir sergi açtım. Mardin kitabını yayımladım. New York’ta açtım sergiyi.

Kasimiye Medresesi penceresi

Önce 1. Caddeyi gezin sokaklara girin, abbaralardan geçin, elinizi mutlaka yüzyılların içinden gelen taşlara değdirin. Geçmişi ve sanatın işlevini hissedin. Sonra eski çarşıya inin. Burada Mardin’in eski sanatlarını icra edenleri göreceksiniz. Son temsilciler içtenlikli dostlar biraz buruk anlatacaklar yaptıklarını. Bakırcılar sokağında, efsanelere bulaşacaksınız. Önce Şahmaran efsanesi gözünüzden yüreğinize inecek. Dünyanın en eski efsanesini bakırcı ustasından dinleyeceksiniz. Usta çekici ile efsaneyi bakır tepsilerin üzerine yazmaktadır. Götürüp duvarınıza asın efsane çınlasın odanızda.

Kasimiye Medresesi üzerinden

Ulu Camii kentin ortasındadır... XXII. Yüzyılda Artukoğuları tarafından yapılmıştır... Minaresi, kentin her yerinden görülür. Zinciriye medresesinin üstünden Mezopotamya ovası ile birlikte çok haşmetli görünümler sunar. Latifiye camisi, Şehidiye cami ve minaresi kentin sembolleridir.

Mardin’deki II. Caddenin altında Akkoyunlu eseri olduğu sanılan, Cihangiroğlu Sultan Kasım’ın yaptırdığı Kasimiye medresesini mutlaka görün... Kasimiye medresesinde Sultan Kasım’la ilgili ilginç bir efsane halen yaşıyor... Duvarda Sultan Kasım’ın kanları her gelene anlatılıyor. Timur Sultan Kasım’ın kafasını burada vurdurmuş, kız kardeşi acı içinde kanını yazması ile duvarlara atmış duvarda hâlâ kan izleri olduğuna inanılır.

Zinciriye medresesi kentin üst başında. Burada hem cami hem de medrese bölümleri var. Bahçesinde su ile hayat anlatılmış. İnsanın doğumundan ölümüne kadar yaşam süreci, suyu belli formlardan akıtılarak anlatılıyor... Medresenin üzerinde iki dilimli kubbe var. Mimari açıdan değerli ve ilginç iki kubbe... Dilim, dilim taşla inşa edilmiş... Zinciriye medresesi kapısı, kubbeleri ve bölümleriyle çok değerli bir eserdir...

Hatuniye Medresesi de Mardin’in ünlü yapıtlarından birisidir. Gül mahallesindedir. 1185 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Medresenin içinde, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e ait olduğu kabul gören ayak izi bir camekan içinde muhafaza edilmektedir.

Mardin dinler ve diller diyarı. İnsanlar yüzyıllarca barış içinde yaşamışlar. Değişik dinlere sahip insanlar birbirine saygı göstermiş. Birbirlerinin bayramlarına katılmışlar... Çarşı içinde beni en çok etkileyen diller senfonisi olmuştur. Türkçe, Kürtçe, Arapca, Süryanice sözler senfonik bir müzik kadar değerlidir bizim için... Deyrulzafaran manastırı Süryani Kadim cemaatinin dini merkezi, 1600 yıl önce yapılmış. Kentin 5 km doğusunda yer alan manastırı bugün dünyanın dört bucağından gelen insanlar ziyaret ediyor. Yine kentin içinde ziyarete açık Kırklar kilisesi var...

DOKTOR NUREDDİN ÖZDENER ANLATIYOR

O kadar güzel anlatıyor ki Dr. Nureddin Özdener Mardin’i... Yürekten geliyor sözler... Öylesine belli ki. Adım, adım anlatıyor Mardin’i... Her caddeyi her sokağı her eseri... Çok içten sözler ve benzetmeler... Ulu Cami minaresi için. “Mardin’in işaret parmağıdır” diyor, ne kadar yakışmış o benzetme Mardin’e... Memleketini böylesine içten seven Nurettin Özdener in yazdıklarını okuyun Mardin’e öyle gidin. Gitmeden http://altinrota.org/yazilar/adim-adim-bir-mardin-rotasi-ve-otesi/66 tıklayıp okuyun.

MARDİN YEMEKLERİ

Mardin mutfağı çok ilginç... Yörede yetişen baharatlar yemeklerin tümünde var. Et ve bulgurdan çeşitli yemekler yapılıyor... Etin hazırlık safhasının önemli olduğunu söylüyorlar.

Lebeniye Çorbası, Kibbe, Dobo, İçli Köfte, Ulluciye, Duhudiyet, İncasiye, Sembusek, Mardin’in ünlü yemekleri...

Nureddin Özdener öyle güzel anlatıyor ki Mardin yemeklerini insanın ağzı sulanıyor. Onun en favori yemeğini ikbebeti:

“..İkbebet, İgrok, sembusek türünden zahmetli ve meşakkatli yemekle, İkbebet diğer adıyla haşlanmış içli köfte.

Sıcak sıcak, ağzına attığında içindeki su pıt diye damağına fışkırır. Mide ve bağırsaklar hadi gönder diye sinyal verirken, ağız, dil, damak tadını çıkar, ağzında tut diye direnir. Beyin şaşırır. Hızla mideye gönderirken, bir yenisi atılır ağza. Nefis bir tattır. Tabi sevenler, bilenler için” kendisi, http://altinrota.org/yazilar/ikbebet-sogan-kiyma-ve-bulgurun-mardindeki-bulusmasi/100’da böyle dillendiriyor...

Mardin’i görmedinizse bir eksiklik var demektir. Mardin sizi bekliyor.

LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN

Yorum Yaz