tatlidede

İnsana 40 günlük yeni bir dik duruş kafidir

İnsana  40 günlük  yeni  bir dik duruş kafidir

                              İnsana  40 günlük yeni  bir dik duruş kafidir

             Sahip  olduğumuz  Cüz’i  iradenin  sayesinde azim ve kararlılıkla nefis terbiyesi elde edilebilir. Bunu başaracak azim ve kararlılık, nice olumsuzlukları alt ederek olumluya çevirebilir. Öncelikle elimizdekilerle yetinme ve mevcutlara kanaat getirmek önemlidir. İsraf ve vurdumduymazlıktan vazgeçebilmeliyiz.Hayat, her zaman güllük gülistanlık olmayacağını bilmeli,her zaman Yaz,  her zaman Kış veya her  daim Bahar olmayacağının artık farkına varmalıyız.Dünyada bir denge olduğunu ve insanda bu evrenin bir parçası olması hasebiyle bu dengeyi  gözetlemeli, buna göre hazırlıklı olmalıdır.Hepimizin yakından tanıdığı ve gördüğü ,hatta gördüğünde bile şekline, şemaline,işine, ve gücüne anlam veremediğimiz küçücük bir Karınca bile,bu  yaşamın içerisinde bir varlık olarak kendini bildiği için öncesinden  Yaz-Kış hesabı yapabiliyor, yeri geldiğinde safını,sınıfını,yerini ve konumunu  belirleyebiliyor.Hatta  diğer acımasız canlılar tarafından zarar görmemesi için korunma iç güdüsünü devreye sokabiliyor ve bazen  aksi  hamleler yapabiliyor.Tüm bunların hesabını   beğenmediğimiz bir Karınca bile yaparken, eşref-i Mahlukat olarak yaratılan insan, ufak-tefek zorluklar karşısında bu kadar aciz kalamaz ve kalmamalıdır.Aksi bir durum kendi fıtratını inkar etmek anlamına gelecektir.

               Yazının başlığından “İnsana 40 günlük yeni  bir dik duruş kafidir” esinlenerek, 40günlük bir değişiklik “ yaşam tarzı-davranış-farklı uygulama moduna  geçelim” tavsiyesini yapıyorum. Şöyle bir söz veya cümle hep duymuşumdur.Birisine 40 gün deli denilirse deli olur,40 gün Veli denilirse Veli olur diye.Aslında buradaki incelik 40 günlük bir istikrarlı duruşun  insanda bir istikrar sağladığına işaret edilmektedir.Böylece   40 . günün sonunda  +(artı) ları  – (eksi)  leri kendi kendimize değerlendirerek farkı görelim.Ne demek istiyorum.Şöyle yapacaklarımızı  kısa kısa özetleyeyim.Zor bir şeyler olmadığı, sadece kendi kendimizi birazcık kontrol  etmekle yapılabilecek çok basit işlemlerdir.Lakin günün sonunda birikim ve getirisi çok mükemmel  sonuçlarla dolu olacağını  iddia edebilirim.Hadi bakalım…..

            Alışverişlerinizde  sadece  o anda gerçek  ihtiyaçlarınızı alın, asla şu ürün de bana ilerde lazım olur diyerek fazladan almayın,fazla ekmek tüketmeyeyim diye ekmek artıklarını  çöpe atmayın, mutlaka değişik bir şekilde değerlendirin.Özellikle mutfak, banyo ve diğer alanlarda fazla su tüketmeyin,mutlaka muslukları kontrol edin ve eliniz musluğa gidip azıcık kısmayı öğrensin.Hele hele o elektrik israfının önüne mutlaka geçebilmelisiniz.Nedir  o ara koridorun, mutfağın,dış kapının ve rengareng spot  vs. lambalarının sabahlara kadar açık bırakmalar.Beyler dikkat diyerek,,,Geceleri telefon şarjınızı  boşta dahi elektrikte bırakmamalısınız,bu şekli ile de enerji harcadığını bilmelisiniz.Özellikle 3- Harfli diye tanımlanan, evinizin ve cüzdanınızın düşmanı  o meşhur marketlerin önünden geçen yolunuzu biraz değiştirmelisiniz.Mahalle arasında gariban bakkal Mehmet amca,Pazar köşesine çömelmiş  eli öpülesi  Ayşe teyze köyden  kendi emeği olan  organik domatesini  getirmiş, kendi ineğinin sütünden çok şahane yoğurt mayalamış,tandırda pişirilmiş buğday ekmeğinin farkına artık varmalısınız.Sadece 40 gün diyorum.Bu süre zarfında hayatınıza yeni ve farklı bir yön vermelisiniz.Yine iddia ediyorum,ağız tadınız düzelecek,cebiniz arta  kalan paralarla ısınacaktır.

              Değerli dostlar,,,         Zorluk,hoşluk,keder,sevinç,neşe,mutluluk,acı,korku,cesaret,itaat,iman,şirk,doğru,yanlış vs.lerin hepsini birbirinden ayırt edebilecek özelliklere sahipsiniz. Öyle ise,,,,Bu özelliklere sahip olan bir varlık olan insanoğluna, rızkından yana bir korku yaşaması, yakışır mı? Şu boğazı delen Rabbim, ondan geçecek rızkı muhakkak göndereceğinden  iğne ucu kadar bir şüphe duymamalısınız. Acizlik,tahammülsüzlük,hırsızlık,bilerek yanlışlık,kaygı,mal stoklama,aşırı  israf,sadece kendi nefsini düşünme gibi haller, hiç tevessül edilecek durumlar mıdır? Kesinlikle Hayır dediğinizi duyar gibiyim.

                Ey  güzel  Kardeşlerim…Korku da, Cesaret de bulaşıcıdır.Doğru işleri yaparken karşılaşacağınız  zorluklardan asla korkuya kapılmadan,aksine daha da cesaret kazanmalısınız. Zorluklar insanı bilinçlendirir,olgunlaştırır ve mücadele azmini artırır.Şu son zamanlardan insanlar arasına ve toplumun içine özellikle bazı  çevreler “İşsiz kalmak,açlık yaşamak,kendini kurtar gerisi yalan,kişiliksiz,hayasız ve uygunsuz ruh hallerine bürünme,ekonomi battı,uçurumdayız,öldük,bittik,bir daha asla kendimize gelemeyiz,her zaman kaderimiz başkalarının elinde zaten,havasını pompalıyor, toplumun ayarlarını darmadağın ederek korku imparatorluğunu kurmaya çalıştılar”.Bunu başardılar mı ? diye sorulacak olursa, büyük oranda Evet dersek yalan olmaz.Tabi bunu yaparlarken de, toplumun önüne kendi yandaşlarını  sürerek  makbul ve değerli kılmayı ihmal etmiyorlar.Topluma  enjekte ettikleri  bu korku ile hedef ve amaçları  toplumu telaşlı ve karar veremeyecek modunda tutmaktır.Bu aşılamada  başarılı oldukları  da kesindir.Toplumun bir kesimi bu korkuya kapıldığı anda diğer kesime sirayet ederek bulaşıyor.Saldıkları zehrin  etkisi, birileri dozuna müdahale edinceye kadardır.Yani birileri de aksi yönde Cesaret fişeğini ateşleyinceye kadardır.Hani bir söz varya “Zehiri zehir yapan dozudur” diye.Anlayacağınız dozu iyi ayarlıyorlar.Peki  hiç mi yapılacak bir şey yok mudur? Diye  burada da bir sorulacak olursa,,,Vardır diyerek..Milli Şairimiz M.Akif;in deyimiyle Korkma ! Sönmemiş görülen şafaklarda Cesaret  her daim vardır inancıyla, birileri ortaya çıkıp,toplumun önüne bu inancı sunmayı başarırsa ve toplumda bu inancı (Cesareti) satın alırsa, işte o vakit mevcut bütün olumsuzluklar kendiliğinden mum gibi söndüğü görülecektir.Bu toplum geçmişte, şimdilerde ve gelecekte de mükemmel  şahsiyetler yetirtirmiş ve yetiştirecektir.Dolayısıyla doğru yolu gösteren,iyi işler yapan ve yapacak olanların tavsiyelerine uymak,maneviyatımızdan ayrılmadan, geçmiş kültürümüzden fazla uzaklaşmadan yaşamaya devam etmeliyiz.Şayet birinci önceliğimiz ekonomik buhran ise, yapılması gereken başta dediğimiz gibi,uygulamalarımıza ve israfa dikkat ederek,elimizdekilerle yetinmeli,en iyi şekilde değerlendirmeli,cimrilik yapmada tasarruf moduna dönmeliyiz.Kıyafetlerimizin küçüğünü büyütmeli,büyüğünü küçültmeli,gıda kullanımlarımızda israf yapmamaya  aşırı dikkat etmeli,şahsi araçlarımızı dinlendirmeli toplu taşımalara yönelmeli,sağlığımıza faydalarını düşünerek yürüyüş ve spor aktivitelerine yönelmeli  ve tüm bunları ve benzerlerini kardeşlerimize önermeliyiz.Yapabilir miyiz? Tabi ki hem de daha fazlasını yapabiliriz hissiyatına kapıldığınızı görür gibiyim.

              Çünkü sizleri ve bizleri yaradan Yüce Mevla  Kur’an-ı  Kerim’de insanoğlunu  şöyle eder  “Ey mü’minler!  Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usulünce iyilikleri ve güzellikleri emredip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız. Bunu da zaten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız. Ehl-i kitap da iman etseydi, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Gerçi içlerinde inananlar da var, fakat onların çoğu dinden çıkmış fasıklardır ” (Ali İmran-110) ------“Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyiliği teşvik edip kötülükten sakındırır ve hayır işlerde birbirleriyle yarışırlar.İşte bunlar,salih kullardandır.             (Ali İmran 114)

               Sonuç yerine;;; Amellerimizi  Ruhumuzun sesine kulak kabartarak işlersek  “ ahsen-i takvim olan  düzenleme, en güzel  yapı iklimine gireriz; yok  nefsimizin rüzgarına kapılacak olursak maazallah   esfel-i safilin, sefillerin en sefili, aşağıların en aşağısı, cehennemin en derin azap yerinde boğuluruz.

Kalın Sağlıcakla….

Editör: Osman Yıldız

Yorum Yaz