tatlidede

İsmail Habib Sevük kimdir? İsmail Habib Sevük kitapları ve sözleri

Türk yazar, edebiyat tarihçisi, gazeteci, siyasetçi. İsmail Habib Sevük hayatı araştırılıyor. Peki İsmail Habib Sevük kimdir? İsmail Habib Sevük aslen nerelidir? İsmail Habib Sevük ne zaman, nerede doğdu? İsmail Habib Sevük hayatta mı? İşte İsmail Habib Sevük hayatı... İsmail Habib Sevük yaşıyor mu? İsmail Habib Sevük ne zaman, nerede öldü?
  • 20.06.2022 05:00
İsmail Habib Sevük kimdir? İsmail Habib Sevük kitapları ve sözleri
Türk yazar, edebiyat tarihçisi, gazeteci, siyasetçi. İsmail Habib Sevük edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İsmail Habib Sevük hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İsmail Habib Sevük hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İsmail Habib Sevük hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1892 Edremit

Doğum Yeri:

Ölüm Tarihi: 1954 İstanbul

Ölüm Yeri:

İsmail Habib Sevük kimdir?

İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirdi (1914), öğretmenliği yeğleyerek Kastamonu Lisesi’ nde işe başladı, Kurtuluş Savaşı’nın bir bölümünü oradaki görevinde geçirirken, Açıksöz gazetesinde yurtseverce coşkunlukla seçkin yazılar yayımladı, aynı bilinçle Balıkesir’de İzmir’e Doğru gazetesinin başyazarı oldu. Ankara Erkek Lisesi’ndeyken Yunus Nadi’nin Yeni Gün gazetesine sürekli makaleler yazdı (1921), maarif müdürlüğü yaptı (Adana 1928-1931), milletvekilliği yaptı (1934-1946 Sinop). Cumhuriyet gazetesinin sürekli yazarlarından biri oldu (1940-1951), 1946’dan sonra Galatasaray Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğini sürdürdü, gazete yazılarının çoğu (Cumhuriyet, Edebi Sohbetler) kitaplaşmadan kaldı. Cumhuriyet döneminin değer ölçüleriyle gerekli olan edebiyat tarihine dayalı Türk Edebiyatı ders kitaplarını ilkin o yazdı, özentiye yakın mecazlı ve özenli biçemiyle ders konularını sevdirmeye çalıştı: Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi (1925). Tanzimattan başlayan bu eser, sonradan Edebi Yeniliğimiz (2 cilt, 1931-1932) ve Tanzimattan Beri Yeni Edebi Yeniliğimiz (2 cilt) adlarıyla az çok değişiklik ve erkeklerle yeniden basıldı (1940).

Başlıca eserleri: Atatürk için (1939), Avrupa Edebiyatı ve Biz (2 cilt, 1940-1941), Edebiyat Bilgileri (1942), Tunadan Batıya (gezi notları, 1935-1944), Yurttan Yazılar (1943), O Zamanlar (Kurtuluş Savaşı üzerine, 1936, anılar).

İsmail Habib Sevük Kitapları - Eserleri

  • Atatürk'le Beraber
  • Tuna'dan Batı'ya
  • O Zamanlar
  • Yurttan Yazılar
  • Avrupa Edebiyatı ve Biz - 2. Cilt
  • Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar ve Anadolu Rumları Üzerine Makaleler

İsmail Habib Sevük Alıntıları - Sözleri

  • Gazi, gözlerdeki bütün perdeyi yırttı: "Hilafet bize güç vermeyecek, fakat kalabalık Müslüman uyrukları olan birçok büyük devlete yersiz bir korku verecek. Hilafet bizde kaldıkça, biz Ortaçağ'dayız. Ortaçağlılık üzerimizde çölden gelme bir maşlah gibi durmaktadır." (Atatürk'le Beraber)
  • “Kadınlı erkekli Aziziye kahramanlarının ya gazada şehit düşerek, ya gazadan sonra, bu toprakların altına gömülüşleri: Sandım ki o badirede o gün alev haline gelmiş binlerle ve binlerle kalp hala toprağın altında soğumak bilmez yakut birer lav parçası gibi duruyor. Varsın, Erzurum topraklarından kar beş altı ay kalkmasın; o topraklar sıcaktır..” (Yurttan Yazılar)
  • Azerbaycan’la biz yalnız tarihte, yalnız dinde ve lisanda değil kanda ve ırkta da beraberiz. Biz onun kanından ve o bizim ırkımızdandır. (O Zamanlar)
  • İnsan vardır ki söylediği sözlerle büyür, söz vardır ki söylenen insan sayesinde büyük görünür. Ben paşa ile konuşurken şunu anladım ki o hem sözleriyle büyüyor, hem sözler onunla! (O Zamanlar)
  • Ruhlar, telleri gergin çalgılar halinde hassaslaşmış. Asabi, elektrik dolu, çalkantılı bir hava içindeyiz. (Atatürk'le Beraber)
  • Evet, kaçıyorlar, maymunlar gibi, doluya tutulmuş canavarlar gibi kaçıyorlar. Fakat nereye kadar kaçıyorlar, kaçabilenleri nereye kadar kaçacak? Bu sualin cevabını, o kaçanları kovalayan ordunun muzaffer kumandanı söyledi: “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir: ileri!” (O Zamanlar)
  • Ah, Atatürk, şimdi sana "Öldü" diyoruz, öyle mi? (Atatürk'le Beraber)
  • Canlılarda kardeşlik birin ayrılışı,nehirlerde kardeşlik ayrının bir oluşudur.Babadan oğullar yerine,nehirlerde oğuldan babalar doğar.Murat'la Karasu birleşince iki yarımdan bir bütün çıktı.Bu yeni varlığa yeni bir ad gerek.Eski insanlar bu asil nehre, "sel" manasına "Burat" dediler.Sonraları bu isim Fırat oldu: Fırat, Karasu ile Murat'ın soyadıdır. (Yurttan Yazılar)
  • ''Cephedeki zaferi onun kılıcı kazandı; fakat içerideki davayı kazanan hitabetidir. Onun o kadar muhalifi vardı, niye yenildiler? Hitabetinin devliği... Hepsi o deve çarpıyor ve çarpıp devriliyordu.'' (Atatürk'le Beraber)
  • Venizelos İzmir’den, Edirne’den sonra yeni ufuklar açılıyor diye sevinçte, Loid Corc şarkta eski bir imparatorluğu diriltiyoruz diye öğünmekte. Fakat onlar, Anadolu toprağını altındaki bin senelik çürümüş bir saltanatı diriltmeye çalışırken o toprağın üstünde bin senelik dipdiri bir milleti unuttular. (O Zamanlar)
  • “Son söz, son bakış... Ölüm ondan ne götürdü, ne bıraktı? Çehresi fırçalarda, gövdesi heykellerde, sözleri sayfalarda, anısı millette ve eseri vatan halindeki vatanda... Giden pek yok gibi.” (Atatürk'le Beraber)
  • Başında koyu sincabi renkli bir kalpak, sırtında haki renkli bir avcı elbisesi, önünde bir tutam kağıt; tıklım tıklım insanla dolu salonun mat ışıklı havası içinde, mat bir sesle ve sesine gözlerinin mavi çakışlarını da ekleyerek konuşuyor. Bu sesin hem motoru hem freni var. Hamle yapmayı da yerinde durmayı da bilen bir ses. (Atatürk'le Beraber)
  • Başka milletler dahi bir iki sene içinde bir ordu yaratabilirdi. Lâkin hiçbir millet Anadolu ordusunun doğduğu şartlar içinde bir ordu doğuramaz, hiçbir millet bu ordunun büyüdüğü şartlar içinde bir ordu yetiştiremezdi. (O Zamanlar)
  • Çünkü bir millet milli benliğini muhafaza edince orduların mağlubiyeti telafi edilebilir, giden yerler tekrar gelebilir, çöken vatan tekrar ayağa kalkabilirdi: Halbuki milli benlik kaybedildiğinden sonra gelecek şey, ebedi bir ölümdü. (O Zamanlar)
  • İsimle müsemma arasında mutabakat aranmaz.. (Tuna'dan Batı'ya)
  • “Kasım’ın 10. sabahı, Perşembe... Masamda yorulunca Boğaz’a bakarım. Deniz düşünceyi dinlendirir. O gün denizden ve manzaradan çok bayrağa takılıyım. İki gündür raporlar yine fena. Bu krizi de atlatacak mı? Fakat ne o? Bir kıpırdanma, bir iniş; ah lanetli gerçek, bayrak yarıya indi. Yıllardır o oraya geldikçe, yakut bir müjde halinde parlayan bayrak. Şimdi neye benziyor? Al bir kefene mi, akan kana mı? O artık bir bayrak değil; sönen bir alev, devrilen bir şafak mı? Ne çıkar, ne söylersen söyle, her şeyi şu yarıya inen bayrak söyledikten sonra.” (Atatürk'le Beraber)
  • "Yaptığım işe başlarken ve yapılan işin başarılacağına inanırken, hep sizin şefinizi kendime örnek aldım." (Atatürk'le Beraber)
  • Biz olandan çok, olmayanı görmekteyiz. (Atatürk'le Beraber)
  • Yazan fazla vakit kazanmaya kalkarsa okuyanlara vakit kaybettirir! (Yurttan Yazılar)
  • Namık Kemal, Münif Paşa için "Okuya okuya cahil oldu!" demiş. Bende okudukça bilgimin arttığına sevineceğime, okudukça daha neler ve neler okunması gerek olduğunu öğrenerek öğrendiklerimin güdüklüğüne kızıyordum. (Yurttan Yazılar)

Yorum Yaz