tatlidede
tatlidede

İyi İnsan, Kötü İnsan!

İyi İnsan, Kötü İnsan!

Şu basit gerçeğin altını çizelim öncelikle; genel kabule göre Ahlak, ‘iyi, meşru, faydalı ve vicdani olanın içtenlikle ve karşılık beklemeksizin yapılandır’.

Ahlaklı veya iyi ahlak sahibi denildiğinde de –farklı kültürler içinde formu değişse bile, özünde- iyi/faydalı tutum ve davranışları sergileyen kişi anlaşılır.

Çıkar hesabıyla, korkuyla, yanıltmayla değil de içtenlikle iyi olanı yapanlar iyi ahlak sahibi olurlar.

‘İyi’ ve ‘faydalı’ olan nedir sorusu akla gelebilir. Bu konudaki felsefi ve teolojik tartışmalar bu yazının konusu olmadığı için geçiyorum. Ayrıca ahlaklı- ahlaksız yerine de sadece “iyi” ile “kötü” kavramını kullanacağım.

Hayatta karşılaştığımız görünür olaylardaki ve ilişkilerdeki durumlar üzerinden somutlaştırarak meramımı ifade etmek istiyorum.

İyi insan hem düşünce, hem de eylemlerinde tutarlıdır. Tutarlı olmak ve çelişkili olmamak güven verir. İmkânı, gücü, yönetimi, kamuoyunu arkasına aldığında da, bunları karşısında bulduğunda da aynı iddia ve duruşta bulunabilmektir iyi olmak.

Başkalarını eleştirmeyi doğal hakkı olarak görürken kendisine yönelik ufak bir eleştiriye dahi tahammül etmemek ise kötü olmaktır.

Kendisi için istediğini kardeşi/başkası için de istemek iyi olmak, kendisine layık görmediğini başkasına dayatmak ise kötü olmaktır. Hesabına geldiği, ya da kafasına estiği gibi davranan, karar veren ve tasarrufta bulunanlar tutarsızlık içindeki kötü insanlardır.

İyi insan hesap sorulmasından kaçınmaz. Yapıp ettiklerinin hesabını Ahiret’e intikal etmeden bu dünyada ve bugün de vermekten kaçınmayacak kadar dürüst olabilendir iyi insan.

Kötü insan ise yapıp ettiklerinin toplumda bilinmesinden korkarak gizli-kapaklı işler çevirmeyi alışkanlık haline getirir. Bu nedenle de hesabının sorulması ihtimalinden bile ödleri kopar.

Müslüman/mü’min, Allaha şeriksiz iman ile beraber Hesap Günü’ne de iman eder. Yani hesap verebilirlik anlayışı içinde yaşar. Hesap vermeye yanaşmayan ve yapıp ettiklerinin mutlaka (sadece Ahirette değil, bu dünyada da) sorulacağını hesaba katmadan yaşayanların ise Ahiret’e iman noktasında emin olmadıkları anlaşılır.

İyi insan Adalet ve hukuk içinde davranır. Zayıf olduğunda değil, güçlü olduğunda da kişisel intikam ve saldırganlıktan imtina eder.

Bulunduğu makamı ve statüyü veya dayandığı kamu gücünü orantısız ve haksız yere kullanmaz iyi insan. Mevzuatın satır aralarından kişisel hırsını ve çıkarını tatmin etmek için didinenler iyi insan olamaz.

Voltaire’nin ‘kanun, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin ise takıldığı bir ağdır’ deyişine uygun olarak, güçlülerin büyük suçlarının görmezden gelindiği, ama küçük suçluların ağır cezalandırıldığı bir yaklaşıma sahip olarak davrananlar da iyi insan olamazlar.

Bir şeyin yasaya uygunluğu sağlansa bile, kamu zararı ve vicdani eziklik oluştuğunda rahatsızlık duyup Alev Alatlı’nın deyimiyle; ‘her yasal olan Ahlaki olmayabilir’ yaklaşımını benimseyerek kalbi titreyenler ise iyi insandır.

Hiçbir inanç, düşünce, fikir, siyaset, fetva ve eylemin Adalet ve Hukuk ilkelerine aykırı olması halinde kabul edilemeyeceğine inanır iyi insan. Kötü insan ise, kanunun boşlukları ve hile-i şeriyye etrafında kurnazlıklar peşinde koşar.

İyi insan özünde ve sözünde dürüsttür. Türkiye’den Çin’e ithalat için giden bir Müslüman tüccar, kendisine ikram edilen domuz eti ve alkolü şiddetle red etmiş… ancak ilerleyen saatlerde, aldığı malın önemli bir marka ile etiketlenmesini ısrarla isteyince Çinli; sizin dininizde alkol haram ama sahte iş yapmak helal mi diye hayretini bildirmiş.

Oysa uzak doğu ülkeleri (Malezya, Endonezya gibi) dürüst ve iyi Müslüman tüccarlar vesilesiyle gönüllü olarak İslamı seçmişlerdi.

Yapıp ettiklerinin, idari ve mali tasarruflarının sosyal medyaya, kameraya, manşete veya ekrana yansıtılması için her türlü çabaya gösterir ama Allah’n Basir ve Habir olduğunu hesaba katmaz.

Oysa iyi insan, yemeğinin görüntüsünü sosyal medyada paylaşmak yerine, yemeğini paylaşmayı tercih eder. Çünkü iyi insan, ekmeğinin büyütmekten çok ekmeğini bölüştürmenin hazzına varır.

Aziz kitap Kur’an; Sayısal, niceliksel, şekilsel ve görüntü çokluğuyla (Tekasür) öne çıkıp içtenlik ve ihlası ıskalayanları kınamaktadır. Görüntüyü kurtarma peşinde olup içtenlikli olmayan samimiyetsiz insanların, şık kılık kıyafet veya çekici konuşmalar ile insanları aldatmak isteyenlere (Münafikun) karşı da dikkatli olmak gerektiğini hatırlatır. Ticaretinde hile-hurda içinde olan tamahkâr ve bencil (mutaffififin) insanların kötü ve sevimsiz insanlar olarak uyarır.

İnsanların yüzüne gülüp te arkalarında jest ve mimikleriyle çekiştirip alay edenler (hümeze-lumeze) kötü insanlar; minnet etmeden ve başa kakmadan iyilik yapanlar ise iyi insanlardır.

Aslında bütün semavi dinlerin, vicdanın ve akletmenin amacı, iyinin ve iyiliklerin büyütülmesi ve teşviki; kötünün ve kötülüklerin de azaltılması ve önlenmesine matuftur.

Nuri Pakdil’in deyimiyle ‘halka menfur olmadan hakka makbul olmak’tır iyi insan.

İyi insanlar, iyi örnekler, iyi rol-modeller, iyi davranışlar ile ‘iyi ahlak’ artacak ve ‘kötü ahlak’ azalacaktır.

Yorumlar

Image
tacullah
30.07.2019 / 20:00

Abi Merhaba kaleminize sağlık. Çok güzel yazmışsınız. İzninizle size birkaç soru sormak istiyorum.<br>1-Evrensel ahlak derken neyi anlamamız lazım.<br>2-Ahlak yasa-yasalarının belirleyicisi kimdir. Ya da belirleyen özellikler nelerdir.<br>3- Adalet, sorumluluk, namus gibi genel olarak kabul edilen ortak değerlerin ahlakla (iyi insan-kötü insan) nasıl değerlendirilebilir.<br>4-Toplumsal yaşamı düzenleyen gelenekleri ahlak kavramıyla nasıl oturtabiliriz.<br>5-Vicdan+Kamu vicdanı ile ilgili ne diyebiliriz.<br>6- İyiyi ve kötüyü, akıl ve vicdan yoluyla bulabilir miyiz.<br>Teşekkür ederim

Yorum Yaz