matesis
dedas

James Baldwin kimdir? James Baldwin kitapları ve sözleri

Afrikalı-Amerikalı yazar James Baldwin hayatı araştırılıyor. Peki James Baldwin kimdir? James Baldwin aslen nerelidir? James Baldwin ne zaman, nerede doğdu? James Baldwin hayatta mı? İşte James Baldwin hayatı... James Baldwin yaşıyor mu? James Baldwin ne zaman, nerede öldü?
  • 21.08.2022 05:00
James Baldwin kimdir? James Baldwin kitapları ve sözleri
Afrikalı-Amerikalı yazar James Baldwin edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında James Baldwin hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. James Baldwin hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte James Baldwin hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 2 Ağustos 1924

Doğum Yeri: Harlem, Manhattan, New York, New York, ABD

Ölüm Tarihi: 1 Aralık 1987

Ölüm Yeri: Saint Paul de Vence, Fransa

James Baldwin kimdir?

James Baldwin (d. 2 Ağustos 1924 - ö. 1 Aralık 1987), Afrikalı-Amerikalı yazar.

20. yüzyıl ortalarında, ABD'de yaşanan ırk sorunlarının yanında, Baldwin'in siyahi bir eşcinsel olması da eserlerine sosyal ve psikolojik derinlik katar.

1956 yılında yayınlanan "Giovanni'nin Odası" (Giovanni's Room) romanı, samimiyeti ve hassas bir konuda öncü olmasıyla eşcinsel edebiyatının önemli bir eseri kabul edilir.

Aktör ve tiyatro yönetmeni Engin Cezzar'ın yakın arkadaşı olan Baldwin, Cezzar'ın anılarına göre 1962'de yayınlanan "Bir Başka Ülke" (Another Country) romanını İstanbul'da, Engin Cezzar - Gülriz Sururi çiftinin evinde tamamlamıştır.

James Baldwin Kitapları - Eserleri

  • Giovanni'nin Odası
  • Bundan Sonrası Ateş
  • Ben Senin Zencin Değilim
  • Sokağın Dili Olsa
  • Bir Başka Ülke
  • Ne Zaman Gitti Tren
  • Sonny's Blues
  • Bir Vatan Evladının Notları
  • Go Tell It on the Mountain
  • Dost Mektupları
  • Going to Meet the Man

James Baldwin Alıntıları - Sözleri

  • She sighed, and turned slightly away, looking out of the window. ‘Your Daddy beats you,’ she said, ‘because he loves you.’ Roy laughed. ‘That ain’t the kind of love I understand, old lady. What you reckon he’d do if he didn’t love me?’ (Go Tell It on the Mountain)
  • . Birinin geçmişini kendi tarihini kabul etmesi, onun içinde boğulmakla aynı şey değildir; onu kullanmayı öğreniyor. İcat edilmiş bir geçmiş asla kullanılamaz; kuraklık mevsiminde kil gibi hayatın baskıları altında çatlar ve ufalanır. ... (Bundan Sonrası Ateş)
  • . Hayat trajiktir çünkü dünya dönüyor ve güneş karşı konulmaz bir şekilde doğup batıyor ve bir gün her birimiz için güneş son, son kez batacak. Belki de derdimizin, insani derdimizin bütün kökü, hayatımızın bütün güzelliklerini feda etmemiz, kendimizi totemlere, tabulara, haçlara, kan kurbanlarına, çan kulelerine, camilere, ırklara, ordulara, bayrak milletlerine hapsetmemizdedir. Ölüm gerçeğini inkar etmek, elimizdeki tek gerçek. Bana öyle geliyor ki, kişi ölüm gerçeğine sevinmeli; gerçekten de, yaşamın bilmecesiyle tutkuyla yüzleşerek ölümünü kazanmaya karar vermelidir. Kişi hayattan sorumludur. İçinden geldiğimiz ve geri döneceğimiz o korkunç karanlıktaki küçük işarettir. ... (Bundan Sonrası Ateş)
  • . Hiçbir şey kalmadı: Her şey kaosa sürüklendi. ... (Go Tell It on the Mountain)
  • Once, she asked him: ‘Richard, did you go to school much when you was little?’ And he looked at her a long moment. Then: ‘Baby, I done told you, my mama died when I was born. And my daddy, he weren’t nowhere to be found. Ain’t nobody never took care of me. I just moved from one place to another. When one set of folks got tired of me they sent me down the line. I didn’t hardly go to school at all.’ ‘Then how come you got to be so smart? how come you got to know so much?’ And he smiled, pleased, but he said: ‘Little-bit, I don’t know so much.’ Then he said, with a change in his face and voice which she had grown to know: ‘I just decided me one day that I was going to get to know everything them white bastards knew, and I was going to get to know it better than them, so could no white son-of a- bitch nowhere never talk me down, and never make me feel like I was dirt, when I could read him the alphabet, back, front, and sideways. He weren’t going to beat my arse, then. And if he tried to kill me, I’d take him with me, I swear to my mother I would.’ Then he looked at her again, and smiled and kissed her, and he said: ‘That’s how I got to know so much, baby.’ (Go Tell It on the Mountain)
  • İnsanın beyninin kafatasının içinde kendi ekseninde döndüğünü hissettiği anlardan biri. İki arada bir derede kalınca içinden geleni yapacaksın. Gerçekten istediğin şeyi biliyorsan ne söz, ne prensip kalmalı. (Dost Mektupları)
  • . Kötülüğe bir isim vermek, içindeki terörü bulmaktan her zaman çok daha kolay olmuştur. ... (Ne Zaman Gitti Tren)
  • Anımsamayı seçenler acıyı, içtenliklerinin hiç aralıksız ayaklar altında ezildiğini görmenin acısıyla çılgına dönmeyi göze almalı. Unutma yolunu seçenleri bekleyense bir başka çılgınlık tutkusu; acıyı tanımamanın, içtenlikten uzak kalmanın getirdiği çılgınlık. (Giovanni'nin Odası)
  • Erkeklerin olgunlaşması çok daha zordur, çok daha uzun zaman alır ve erkekler bunu yanlarında bir kadın olmaksızın beceremezler. Bu bir kadını ürküten ve donduran bir sırdır ve her zaman da kadının en derin umutsuzluğuna, çaresizliğine, yıkkınlığına nedendir. Kadın sürekli tetikte olacak, sürekli yol gösterecektir. Ama başı çeken hep erkek olacak ve erkek her zaman, kadınına gösterdiği ilgiden daha çoğunu arkadaşlarına aktarıyor gibi görünecektir. (Sokağın Dili Olsa)
  • “Siyah adamın nefretinin kökünde öfke vardır, beyaz adamdan nefret etmekten çok yolundan çekilsin ister. Aslında bunun da ötesinde çocuklarının yolundan çekilsin ister.” (Ben Senin Zencin Değilim)
  • İnsanlar sadece hayatlarını sürdürerek, Çocuklarını büyüterek, doğum, vergiler ve Ölümün ebedi muammasıyla başa çıkarak da Yeterince gerçekliğe katlanıyor. (Ben Senin Zencin Değilim)
  • Sevmek ve gülmek hep aynı yerden gelir de, o noktaya pek çok kişi erişemez. (Sokağın Dili Olsa)
  • It’s a miracle to realize that somebody loves you. (Sokağın Dili Olsa)
  • “İnsanların insafı yok. Sevgi adına seni lime lime ederler. Sonra sen ölünce, onlar seni yaptıklarıyla öldürünce, senin bir kişiliğinin olmadığını söylerler. Kocaman, acı gözyaşlarıyla ağlarlar. Sana değil ama. Kendilerine ağlarlar, oyuncaklarını kaybettikleri için.” (Bir Başka Ülke)
  • Zaman görecelidir, saatler ise okyanusta boğulan bir adamın oksijen tüpü fotoğrafı görmesinden farksızdır. (Bir Başka Ülke)
  • . Korku ve kederden yarı deli... ... (Go Tell It on the Mountain)
  • “Siz beş ya da altı veya yedi yaşlarındayken Gary Cooper Kızılderilileri öldürür ve siz Gary Cooper’ı desteklerken, o Kızılderililerin siz olduğunuzu keşfetmek büyük şok yaratır.” (Ben Senin Zencin Değilim)
  • Çalışmak harika bir avutucudur; insanlardan nefret etmeyi sürdürecek kadar boş zaman bırakmaz. (Dost Mektupları)
  • "Ölenleri merak etmemin tek nedeni; onların yaşayacak günlerini yitirmiş olmaları, benimse önümde yaşanacak günlere ilişkin hiçbir bilgimin olmamasıydı." (Giovanni'nin Odası)
  • "Anımsamayı seçenler acıyı, içtenliklerinin hiç aralıksız ayaklar altında ezildiğini görmenin acısıyla çılgına dönmeyi göze almalı." (Giovanni'nin Odası)

Yorum Yaz