tatlidede

Kadınlar Tekkesi - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kadınlar Tekkesi kimin eseri? Kadınlar Tekkesi kitabının yazarı kimdir? Kadınlar Tekkesi konusu ve anafikri nedir? Kadınlar Tekkesi kitabı ne anlatıyor? Kadınlar Tekkesi PDF indirme linki var mı? Kadınlar Tekkesi kitabının yazarı Refik Halid Karay kimdir? İşte Kadınlar Tekkesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 19.03.2022 00:00
Kadınlar Tekkesi - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Refik Halid Karay

Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi

İSBN: 9789751030252

Sayfa Sayısı: 701

Kadınlar Tekkesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bahçıvan demir kapının iki kanadını açmıştı; çamurlukları hasırdan, üzeri tenteli ada tarzı araba birden içeriye büküldü; kira arabalarına kapı açılmazdı. Fakat Prenses'in misafirine hürmet olarak bahçede yarı yola kadar geldiğini gören arabacı, arabayı tam ev sahibesinin hizasında durdurdu.

İşte Şeyh! Uzun boylu, sivri sakallı, sırtında karyağdılı bir geniş pardösü, başında gri renkte fötr şapka, şık bir adamdı bu... Arabadan derhal genç bir hareketle atladı; şapkası elinde koştu, Prenses'in elini filmlerde gördüğü, hoşlandığı şekilde, zarifçesine eğilerek hürmetle öptü." 

-Refik Halid Karay-

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından başlayarak çok tartışılmış, zaman zaman istismar edilmiş, yasaklanmış, ancak günümüze kadar var olmayı sürdürmüş bir olguya Kadınlar Tekkesi'ndeki edebi anlatım ustalığıyla dikkatimizi çeken Refik Halid Karay, romanın temasıyla da "aşk" ve "âşık"lık üzerine düşünmemizi sağlıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kadınlar Tekkesi Alıntıları - Sözleri

  • ...renkli kabuktan ibaret gönülsüz, şuursuz mahluk­lar!
  • Ana kız yürek çırpıntılarıyla saatleri saymaya, Neşide'nin yolunu beklemeye koyuldular..
  • Beynini hiçbir zaman kafatasının içinde bu kadar sert, taş kesilmiş halde ve bir taş ağırlığında hissetmemişti. Daha fenası gittikçe sertleşip ağırlaştıktan başka sanki büyüyor, içini tamamıyla kaplıyordu. Başı bir külçe kesilmişti, vücudunun kaldıramayacağı ağırlıkta bir yük ...
  • Mecara ortağı iki ahbap birahanede atıştura dursunlar, ötede Yeşilköy Gazinosun'dao akşam Neşide ilk defa hayatla ve etrafıyla alakalandı :biraz konuştu da..
  • Gözlerin kelamı, kelamların gözdesidir.
  • Neşide 'nin yukarı kattan sokağa çıkmaya hazırlanmış bir halde merdivenlerden indiğini gören Samiye hayretle sordu : "Bir yere mi gidiyorsun" ? "Evet ;azıcık hava alıcam." "Yanlız mı?" "Yanlız sokağa çıkamaz mıyım?" "Onu demek istemedim....... Niçin çıkamayacakmışsın? Evli kadınsın... Elbette çıkarsın.."
  • "'Kendinde göğe doğru yükselmeye bir istidat(yetenek) duydun mu hüma kuşu gibi hemen kanadını aç! Fakat yeryüzüne meyil gördün mü feryat ve figanı hiç bırakma!' Bu sözler Mevlana'nındır.
  • Şekerdi, şerbet olmuş. Gözlerine bakmaya doyamadım ... Gök, deniz, koru, bütün Boğaziçi bu gözlerde yaşıyor."
  • ...gülümseyerek yürüdü. Bu, o gülümsemelerdendir ki gönülden gelmediği yapma bir çiçekmiş gibi belli olur; içinde tabiatın sıcaklığı yoktur; dokunsanız kağıt ve kumaş hışırtısı duyacağınıza eminsinizdir.
  • Ekseriya olduğu gibi çekiştirilen şahsı fev­kalade beşaşetle(güler yüzlülükle) karşıladılar, hararetle öpüştüler. Aleyhin­de söylenenleri işitmediğini bilmekle beraber bu hüsnü ka­bul(güler yüz gösterme) bir vicdan tepkisiydi, kendiliğinden oluyordu.
  • ...hatırlayışların tadı galiba oluşlar zamanındakinden daha latif ! Yıllar hatıraları perdahlıyor, hem pürüzlü taraflarını yontup onları tenasüp­lü(orantılı) şekillere sokuyor, hem de cilasını verip keskinliği kalma­mış bir ışıkla güzelliğini arttırıyor."
  • 0 derviş bendim; ama ne ben benim, ne sen sensin, ne sen bensin. Ben hem benim, hem sen sensin, hem de ben sen. Hû....!!
  • Bir kelime bazen bir ruh tahlilinin şifresini çözebilirdi.
  • O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha..
  • ...belki masal dinletmeye kalkışacaktır, yağma yok. "Ben kös dinlemişlerdenim," derim, "başka kapıya...

Kadınlar Tekkesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Arayıp da bulamadığım ama en sonunda amozonda zor bulduğum bir kitaptı oldukça ağır bir dili vardı zorca bitirdim çok şükür. Uzatmadan : Kadınlar Tekkesi, Refik Halid Karay'ın 1941 yılında kaleme aldığı romanıdır. Refik Halid, bu romanında dini duyguların sömürülmesi, hem büyük ve güçlü bir aşkı hem de dinin nasıl insan nefsine alet edildiğini anlatan çok güzel bir roman. ahlâki yozlaşmayı ve tasavvuf ile bağlantılı aşk konularını ele almaktadır. Roman, cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllar ile çok partili hayata geçiş yılları arasını kapsayan bir zaman diliminde geçmektedir. Zor okunanlar listesine eklenenlerden oldu... (Hande gunkut)

Arayıp da bulamadığım ama en sonunda amozonda zor bulduğum bir kitaptı oldukça ağır bir dili vardı zorca bitirdim çok şükür. Uzatmadan : Kadınlar Tekkesi, Refik Halid Karay'ın 1941 yılında kaleme aldığı romanıdır. Refik Halid, bu romanında dini duyguların sömürülmesi, hem büyük ve güçlü bir aşkı hem de dinin nasıl insan nefsine alet edildiğini anlatan çok güzel bir roman. ahlâki yozlaşmayı ve tasavvuf ile bağlantılı aşk konularını ele almaktadır. Roman, cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllar ile çok partili hayata geçiş yılları arasını kapsayan bir zaman diliminde geçmektedir. Zor okunanlar listesine eklenenlerden oldu.. (Hande gunkut)

Her yaşadığımız gün, farkında olmadan kullandığımız kelimelerden bir tanesi, belki de en önemlisinden söz etmek istiyorum. Belki dedim ama aslında benim için en önemli kelimesinden, “İNANMAK”tan. Kelimelerin en büyük güç olduğunu düşünen bir insan olarak şöyle bir “inancım” vardır: Her kelimenin anlam bakımından bir özelliği olduğu kadar, sahip oldukları bir ruhları da bulunduğu... Anlam ile başlayacak olursak, tabii ki başvurulacak en sağlam kaynağa, TDK’nın yayınladığı Büyük Türkçe Sözlük’e bakalım. “İnanmak”: Bir şeyi doğru olarak benimsemek; Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek; Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek; Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek; Kanarak aldanmak. Görüldüğü gibi gerçekten de anlam bakımından çok güçlü bir kelime, değil mi? Ama bence asıl gücü, yani anlamının taşıdığı bu güçten çok daha büyük olan tarafı tamamıyla ruhunda taşınıyor. Kendinize olan “inancınızın” hiç olmadığını düşünün. Onsuz neyi başarabilirsiniz? Bir yakınınıza, anne-babanıza/kardeşinize/eşinize/çocuklarınıza olan “inancınızın” hiç olmadığını düşünün. Onları nasıl sever, onlara nasıl güvenebilirsiniz? Bir yaratıcının olduğuna “inanmazsanız” ruhunuzu nasıl huzura kavuşturabilir veya yalnız kaldığınızda kime sığınabilirsiniz? Yaratıcının varlığını yok sayıp evrildiğimizi düşünenler de sonuçta Evrim Teorisi’ne “inanmıyorlar” mı? Sayfalar dolusu örneklerle süsleyebileceğimiz bir güce sahip bu kelimenin, insanoğluna lütfedilmiş ilk his/düşünce/özellik olduğuna dair de bir “inancım” var. Hz.Âdem’e ruhu üflendiğinde tattığı ilk his iman etmek, yani dolayısıyla “inanmak” değil miydi? Veya evrimin ilk insanı olarak tanıdığımız Lucy’nin en büyük düşüncesinin yeme-içme olduğunu göz önüne aldığımızda, hayatta kalabilmek için beslenmesi gerektiğine “inanması” değil miydi? Bir gerçek daha var ki, bir nesne veya insanın en güçlü tarafı, aslında aynı zamanda onun en zayıf tarafıdır. Bir yapının en güçlü sütununa zarar gelirse, o bina yerle bir olur. Aynı şekilde bir insanın da en güçlü tarafına bir zarar gelirse, tıpkı bir bina gibi o da yıkılır. Ama binadan farklı olarak insanın yeniden inşaası imkansıza yakındır. Çünkü en güçlü yerinden yıkılan insan yok olur, benliğini ve karakterini kaybeder, değersizleşir ve başkalarının kuklası/oyuncağı olur. İşte bu sebepten dolayı insanlık tarihini büyük yıkımlarla doludur/dolmaya da devam etmektedir. İnsanlar, yine insanlar tarafından hep en güçlü tarafından, daha doğrusu en zayıf tarafından, yani “inancından” vurulmakta, eziyet görmekte, acılara maruz kalmakta, manen ve madden sömürülmektedir. En basitinden aldatılmakta, kandırılmakta, dolandırılmaktadır. Tarih boyunca GERÇEK LİDERLER haricindeki hemen hemen tüm krallar, padişahlar, devlet yöneticileri, din adamları, reisler, şeyhler vs. insanları “inançlarından” vurarak kendilerine çıkar sağlamak, egemenlik kurmak, keyfi üstünlüğünü tesis etmek “inancı” ile başkalarının “inancını” kullanmış ve sömürmüş veya “inançlarına” saldırmışlardır. Ama yine de beşeriyet bunları sadece öğrenilen bir tarih dersi olarak görmekten öteye geçememiş, asıl manada bir hayat dersi olarak görememiş/görememektedir. Bu yaşanmışlıklardan ülkemizde olan birini de; keskin zekası, edebi gücü, yüksek eleştiri yeteneği, gazetecilikten gelme ince araştırma içgüdüsü ve kelime/cümle sihirbazlığı ile Türk edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Refik Halid Karay , üstün karakter analizlerini de kitabın özüne katarak biz okurlarına anlatmış ve kitabın adını da tam bu yaşanmış olaya uygun olarak koymuş: Kadınlar Tekkesi. Baki adındaki bir sapık kişiliğin, aldığı yüksek seviyedeki tasavvuf eğitimini, yoldan çıkarak sadece cinsî emellerine alet etmek üzere her tabakadan kadın üzerinde kullanması ve son derece başarılı olması, benim kadar eminim ki sizleri de şaşırtacak, hayret içine düşürecek ve oldukça sinirlendirecektir. Üstelik bu müridelerin yüksek tahsilli, varlıklı, soylu ve devrin yüksek sosyetesinden olmaları ise daha da büyük şaşkınlıklara yol açacaktır. Hükümetin yüksek mercilerine kadar sirayet eden Şeyh Baki, gün gelir öyle bir kadınla karşılaşır ki, tüm mürit ve mürideleri birlik olup bu gencecik, pırıl pırıl, güzeller güzeli ve iman yolunda tertemiz kalbinden başka hiçbir mürşite ihtiyacı olmayan Neşide’yi kirli ellerine alabilmek için varlarını yoklarını ortaya koyarlar. Yoksul, tahsilsiz, annesi ve ablasından başka kimsesi olmayan bir Gürcü kızı olan Neşide, bu kadar büyük güç ve maddi imkanın yanında, sinsilik ve düzenbazlıklara sahip bu şeyh ve tekkesine direnebilecek mi? Tuzaklardan, baskılardan, şiddetten, sapıklıklardan, aldatmacalardan, zehir içeren tatlı sözlerin tesirinden kendini kurtarabilecek mi? Okunmalı... Kuru kuru değil hem de... Ders niyetine okunmalı... Asıl akla aykırı gelen ise günümüzde bile hala hiçbir şeyin değişmediği, hala bu kişilerin ve onların peşinde koşanların varlığı... Kendime ve tüm sevdiklerime not: Sakın “inandırılma”; “inandırılıyorsan” bil ki kandırılıyorsun. “İnanmak”için hem aklına hem kalbine danış. Birinde mantığın, diğerinde hidayetin mevcut. Atam’ın da dediği gibi “Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir; fendir. Bilim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır.” Refik Halid’in bu muazzam kitapta yakaladığı bu zirvenin daha da üzerine çıkabilecek başka yazar var mıdır bilmiyorum. Ama bu zirveyi zorlayacak bir kişi varsa o da bizzat kendisidir diye düşünüyorum. Sağlıcakla... (Ayşen&Erdal)

Kadınlar Tekkesi PDF indirme linki var mı?

Refik Halid Karay - Kadınlar Tekkesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kadınlar Tekkesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Refik Halid Karay Kimdir?

Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halid Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezareti'nde (Hazine ve Maliye Bakanlığı) memur olarak çalıştı.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı. 1909 yılında girdiği Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı.

Fecriâtî topluluğuna katıldı ve "Kirpi" imzasıyla mizah dergisi Kalem'e yazılar yazmaya başladı.

Yazıları yüzünden 1913'te önce Sinop'a sürüldü. Daha sonra Çorum, Ankara, ve Bilecik'e gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Posta-Telgraf Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu, Aydede adlı siyasi mizah dergisini çıkarmaya başladı.

İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılardan ötürü vatan hainliğiyle suçlandı, Yüzellilikler listesine alındı. Uzun süre yurt dışında, Beyrut ve Halep'te sürgün yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla, Yüzellilikler listesindekilerin affedilmesinde önemli rol oynadı. 16 senelik sürgün hayatının ardından 1938 yılının Temmuz ayında yurda döndü. 1948 yılında, Aydede dergisini tekrar yayımlamaya başladı.

18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat eden Karay, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Türk Edebiyatındaki Yeri

Refik Halid, Türk edebiyatında ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de üne kavuşmuştur. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler ve benzetmeler kullanarak sade, akıcı dili ve güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halid, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.

Seyit Kemal Karaalioğlu onu şöyle tarif eder: Refik Halit Karay; «Yeni Lisan» akımının tutunmasında önemli payı bulu­nan, konuşma dilini yazılarında büyük bir ustalıkla uygulayan bir yazardır. Hikâyeleriyle romanlarında renkli bir görgü ve gözlem zenginliği göze çarpar. Ro­manlarında, çoğunlukla aile üstünde durur. Hiçbir belli teze bağlanmaksızın, sağlam bir teknikle, başarılı çevre tasvirleri içerisinde nefis bir üslupla olayları anlatır. Ağır fikre, derin çözümlemelere, tezli saplantılara girmeden, «ak rea­lizm» diyebileceğimiz bir görüşle yazardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Halit_Karay

Refik Halid Karay Kitapları - Eserleri

  • Memleket Hikayeleri
  • Gurbet Hikayeleri - Yeraltında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • Bugünün Saraylısı
  • Sürgün
  • Yezidin Kızı
  • İstanbul'un Bir Yüzü
  • Üç Nesil Üç Hayat
  • Anahtar
  • Guguklu Saat
  • Nilgün
  • Kadınlar Tekkesi
  • Deli
  • Dört Yapraklı Yonca
  • 2000 Yılın Sevgilisi
  • Karlı Dağdaki Ateş
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Çete
  • Sakın Aldanma, İnanma, Kanma
  • Ago Paşa`nın Hatıratı
  • Kirpinin Dedikleri
  • Dişi Örümcek
  • Bir Avuç Saçma
  • Bir İçim Su
  • Tanıdıklarım
  • Ay Peşinde
  • Yüzen Bahçe
  • Ayın On Dördü
  • Bir Ömür Boyunca
  • Ekmek Elden Su Gölden
  • Ağaç ve Ahlak
  • Minelbab İlelmihrab
  • İki Cisimli Kadın
  • Sonuncu Kadeh
  • İlk Adım
  • Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da
  • Hep İstanbul
  • Makyajlı Kadın
  • Gurbet Hikayeleri
  • Tanrı`ya Şikayet
  • Yerini Seven Fidan
  • Mutfak Zevkinin Son Günleri
  • Türkçenin Tadı ve Ahengi
  • Karga Bana Dedi ki: Mizah Yazıları
  • Edebiyatı Öldüren Rejim
  • Yeraltında Dünya Var
  • Taklitten Adete Gündelik Hayat
  • Pek İyi Hatırlarım
  • Yer Altında Dünya Var
  • Gurbet Hikayeleri
  • İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri
  • Bir Denizden Bir Denize
  • Ankara
  • Elli Yıl Önceki
  • Aydede 1922 - 1
  • Atatürk’e Eğilen Bir Sürgün
  • Sonuncu Kadeh
  • Aydede 1948 - 2
  • Doğuştan Kadıncıl
  • Sulhte Cimri Harpte Müsrif
  • Bu Bizim Hayatımız
  • Bu Gazeteciler
  • Güzel Sanat Suçları
  • Cihangir Dalkavuğu Tarih
  • Sarıbal
  • Aydede 1949 - 3

Refik Halid Karay Alıntıları - Sözleri

  • Memur sayısını elbette azaltmalıyız; lakin mevcut memurları lüzumlu işlerde çalıştırmaya daha ziyade ehemmiyet vermeliyiz. (Aydede 1948 - 2)
  • O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha.. (Kadınlar Tekkesi)
  • Ne tuhaf şu dünya! (Bugünün Saraylısı)
  • Güzellik ,tabiatın bağışladığı bir ayrıcalıktır. (Çete)
  • Üşümeyi, aşağı yukarı hepiniz bilirsiniz: Titremek, içi katılmak, buz kesmek... Hayır, asıl üşümek onlar değildir. Üşümek bir nevi yanmaktır. Hiç bir uzvumu duymuyordum, ne ellerimi, ne ayaklarımı... Bedenim kalmamıştı, yoktu, Yalnız içimi hissediyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, galiba, yüreğimdi. Benliğim yanan bir kalpten ibaret kalmıştı; kar içinde tutuşmuş bir kalbin tek başına depreştiğini biliyordum, o kadar.. (Yer Altında Dünya Var)
  • Aldanmaktan daha büyük teselli vardır: Unutmak! (Pek İyi Hatırlarım)
  • Bütçe komisyonu sadece eski arkadaşlarının bugün ne vazifede bulunduklarını araştırsa başka hiçbir tahkika lüzum kalmadan ilgası lâzım fuzulî memuriyetler kendiliğinden anlaşılır. Himaye edilemez hale gelenleri kendi akıbetlerine veya şahsî teşebbüslerine bırakmak daha iyidir. Zaten böyle küçük himayelerle onların ne minnettarlığı kazanılır, ne alâkaları devam ettirilir. Daima eski parlak günlerin hasretini çekerler ve sinsi birer muhalif kesilirler. (Aydede 1949 - 3)
  • "Bir kızım var, gelen öper, giden öper," bu hoş olanlardan bir tanesidir; bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız söyleyeyim: Bardak. (İlk Adım)
  • ...bıçkıdan geçen bir çam tahtasının ıtırı, o sıcak, mahrem ve kuvvet arttırıcı esans niçin nadide pa­fönler arasında satılamaz diye şaşarım! (Makyajlı Kadın)
  • Siz ıstırap kuşlarının başınız üzerinde uçmalarına mani olamazsınız ama, saçlarınızın arasına yuva yapmasını önleyebilirsiniz. (Karlı Dağdaki Ateş)
  • Aşk hatırlamalarla yaşar, unutmalarla ölür. (Nilgün)
  • " Ben romantik eserleri daima sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melankolik düşüncelere sevk eden romanları.." (Çete)
  • Bedenim kalmamıştı, yoktu. Yalnız içimi duyuyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, sanırım yüreğimdi. (Gurbet Hikayeleri)
  • " İçmişim içtiğimin farkında değilim... Yemişim, ama ne ? Gezmişim, acaba nerede? Konuşmuşum, neye dair? Bu dört günden aklıma bir güzel söz, bir çift latif göz, bir dakika huzur, bir lahza zevk kalmamış! Buna mı yaşamak diyoruz? Yarın da mı bu böyle? Bu mu hayat? Yazık bize ! " (Aydede 1922 - 1)
  • Yeni nesil mesela süpürge tohumundan ekmek yemedi; biz yedik. Yine onlar İspanyol nezlesinden bazı evlerin büsbütün kapandığını ve sıra sıra yangınlarla İstanbul semtinin dörtte ikiye, eski Ankara'nın dörtte bire indiğini bilmezler. (Bir Ömür Boyunca)
  • Aman Yarabbi! Tebessüm ne büyük kuvvetmiş. (Nilgün)
  • Rabbim her lisanı böyle uydurmalıklardan muhafaza buyursun. (Türkçenin Tadı ve Ahengi)
  • Hasis, paraya kıymet veren adamdır; cimri paraya tapan; pinti para için her zillete katlanan; nekes, başkasına parayı yakıştıramıyan; tamahkâr bire beş yüz kâr elde etmek maksadını güdüp neticede zarara uğrıyan... Hasis, mesela kunduralarını kendi aldığı Amerikan mamulâtiyle evinde boyar veya boyatır; cimri son haddine varıncaya kadar bir bezle eski boyasını tazelemiye çabalar; pinti bu işe hiç yanaşmaz; nekes, ara sıra boyatır, çokça boyatanlara öfkelenir; tamahkâr, pazarlık ederek bir köşebaşı lostracısına kontrolü altında boyatır, fakat boyanın âdi cinsten olduğunu hesaba katmadığı cihetle derinin çatlaması yüzünden zarara girer! (İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri)
  • Hayhuy-ı ehl-i dünya bitmeden dünya biter Dünya bitecek bu işler bitmeyecek, galiba! (Aydede 1948 - 2)
  • Tek taraflı aşk, tek kürekli kayık gibidir; bulunduğun yerde dönüp durursun, engine açılamazsın. (Bugünün Saraylısı)

Yorum Yaz