tatlidede

Kalmaktan daha zor

Kalmaktan daha zor olan bir şey varsa oda gitmekti ve bu gidişin nelere sebep olacağını ancak ben bilebilirdim çünkü gerçekliğimiz buydu.
Kalmaktan daha zor

Bunu değiştirebilecek güç ise bize bahşedilmemişti, kendime sakladığım hazinelerin tümünde, topladığım ve emeğimin aysbergi olan bilgiler de bu işin doğasını değiştirmeye yetmiyordu.

Gitmenin bu kadar zor olduğunu ancak yaşayan insanların bilebileceğini unutmayanların daha hassas davrandığını söyleyebilirim.

Bu yaşamın oluşumunda büyük emeğe sahiptim, kendimce daha fazla insanlaşmak için teoremler üretirdim, insanların olumsuz davranışlarını elimine etmek için o kadar çiğ davranışlara katlandım ki bu kadar emek harcadıktan sonra bırakıp gitmek cehennem azabı dedikleri şeyden daha zor geliyor.

Cehennemin insan yaşantısını alt üst eden, girdaplara sürükleyen, işkence seanslarını harmanlayan dayatıcı acılara sebep olan davranışlarla eşdeğer olduğunu unutmamak gerekir.

Unutulmayan şeyin üzerinde fazla düşünüldüğü içindir ki en fazla çözüme ulaşanlar arasında kendi ismini yazdırıyor

Benim beklentim olan insani ilişkilerin diğer parçaları; bu kadar cehaletle beslenmek ve bu kadar tembellikte ısrar etmek değildir ki? Çevre kötü şartlarla donatılmış olabilir ama siz onlara uymak zorunda değilsiniz.

Sen kendi tembelliğinde ve cehaletinde yaşayabilirsin ama gelişen insani ilişkilerin gerekliliği, gelişen teknoloji ve modern ilişkilerin gerekliliğine karşılık senin kendini değiştirmen gerekiyor.

Bu değişiklikte senin norm olarak aldığın, senin sicil defterin haline geleceğinden tercihten önce çok iyi düşünüp öyle karar vermen gerekir. Kendi başının dikine gitmen veya bir tek bildiğinde ısrar etmen seni geliştirmez ortaklaşmalarda ve gelişmelerin yaşam indirgeyişinden bir şeyler alman seni geliştirebilir.

Sen bu cehaletle daha ne kadar beslenerek yaşayabileceğini düşünebiliyorsun ki? Bunu yaparak yaşayan insanların tarih sayfaları içine bıraktıkları izlerinden nasıl bir yenilgiyle silindiklerini okumak, belki seni bir nebze motive edebilir ve gelişmeye çalışanların safında yer alabilirsin.

Oysa bunca emeğin peşinden koşturan insanların hepsi birbirlerine yardım edebilseler ve birbirlerinin acılarını dindirmeye çalışsalar, “sorunlar” insanların birbirlerine göndereceği sıcak duyguya dönüşüp sızısı sevdaya dönüşebilir.

Bu olağan üstü yaratılışa herkes yardım için el uzatacağından emin bir şekilde, emeğinin arkasında durmanı öğrenip onurlanırsınız.

Böyle durumlarda balıkların denizden fışkırıp başarımızı alkışlayacaklarını görür oluyorum. Sanki geçirgen bir zar gibi her şeye kendimi katıp içinde erisem dahi gözüme gelmez, çünkü bu yaşamın oluşmasında emeğim vardı ve emeğime verdiğim değerden ötürü hiçbir şeyden çekinmem.

Ben emeğime saygısızlığı asla kaldıramam ve saygısız davrananlara da söyleyecek sözlerimin arkasında duran bir emektarın sahipleniş cesaretine de sahibim.
Ben emek sarf edip ürettiysem emeğime sahiplenmeyi niye bir başkasına bırakayım ve onların mideden konuşmalarını dinlemek zorunda kalayım ki!

Her şeyi verenlerin yolundan ilerlediğimi bilsem bile, yine de tedavimi bunca umuda kendini feda edenlerin derdime deva diye kendilerini eğitmeleri! Bilme inanıp bilim için, aydınlanma için emek sarf edenlerin kıymeti bilindiğinden geçtiğini bilsinler isterim.
Yüreğime değer diye yazdıklarımın bile uyacağı kriterlerin olduğunu ve bu işlerin karşılıklı olduğu doğal dengenin ayarı asla bozulmaması gerekir.

Bir gün bu beklenti ve ereklerimi anlatabilir veya anlaşılabilirsem; tedavimde yapılmış olur. İşte o zaman gitmek daha zor ama kalmanın da bunca cehalet ve yetersizliğin içindeki debelleşmemizin ne anlama geldiğini, verdiği, vereceği acıları da resm etmek isterim.

Tarihe tanıklık için vazgeçilmezlerden olan eğitim materyali tanıklık, bu tarz emek ve bilinç ile günümüze kadar kendini akıtabilmiştir.

Yüzyıllardır mutluluk, rahat şartlarda yaşayan insan veya toplumların yaptıkları şey! Aydınlanmaya kıymet verip emektarlarının kıymetini bilmek olmuştur. Ahde vefanın en güzel örneğini verdiklerinden nankör kabul edilmemişlerdir.

Emektarları, aydınlanmayı izleyip onların çizdiği rotayı yaşama indirgemek, yaşama hâkim kılmak, bunun yanı sıra toplumsal ilişkilerin tüm dinamiklerini yaşama aktif katarak birlikte bir gelecek hazırladığındandır.

Kadirşinas değilseniz, ahde vefa diye bir duygunuz yok ve nankör iseniz sizin mutlu olma şansınız ya azdır veya hiç yoktur

Peki! Benim hayalim ve düşlerim olan demokratik, eşit ve insani bir toplum yaratmanın yaratılmaması ezilenlerin olması, açların olması, yirmi yıl önce bile orta halli bir durumdayken bu gün dünyanın en zenginleri arasına giren kurnazların olması bu işte bir aksaklık olduğunu göstermez mi?

Bir sorun olduğunu düşünüyorsan önce kendinden başla, kendinden başlamasını bilmeyenlerin başkalarına örnek olmaları veya akıl vermeleri mümkün değildir. İşte böyle durumda da kalmak, gitmekten daha zordur.

Editör: Kadir Üründü

Yorum Yaz