Karl Jaspers kimdir? Karl Jaspers kitapları ve sözleri
Felsefede varoluşçu akımın teorisyenlerinden Alman filozof ve psikiyatrist Karl Jaspers hayatı araştırılıyor. Peki Karl Jaspers kimdir? Karl Jaspers aslen nerelidir? Karl Jaspers ne zaman, nerede doğdu? Karl Jaspers hayatta mı? İşte Karl Jaspers hayatı... Karl Jaspers yaşıyor mu? Karl Jaspers ne zaman, nerede öldü?

Tam / Gerçek Adı: Karl Theodor Jaspers
Doğum Tarihi: 23 Şubat 1883
Doğum Yeri: Oldenburg, Almanya
Ölüm Tarihi: 26 Şubat 1969
Ölüm Yeri: Basel, İsviçre
Karl Jaspers kimdir?
Karl Theodor Jaspers, (d. 23 Şubat 1883 - ö. 26 Şubat 1969), felsefede varoluşçu akımın teorisyenlerinden Alman filozof ve psikiyatrist. Modern psikiyatri, din felsefesi, tarih felsefesi ve siyaset felsefesinde önemli etkileri olmuştur.
Hayatı
Öğrenciliği ve Tıp Kariyeri
Karl Jaspers, her ne kadar felsefeye erken yaşlardan ilgi göstermeye başlasa da hukukçu babasının etkisiyle üniversitede hukuk okumaya karar vermiştir. Fakat kısa sürede hukuktan sıkılarak, 1902'te tıp okumaya başlamıştır.
1909'da tıp okulundan mezun olmuş Heidelberg'deki bir psikiyatri hastanesinde çalışmaya başlamıştır. Döneminin tıbbi çevrelerinin zihinsel hastalıklara yaklaşımından tatmin olmayan Jaspers psikiyatrik yaklaşımı geliştirmeyi kendine görev edinmiş, 1913'te Heidelberg Üniversitesi'nde geçici olarak psikoloji öğretmeye başlamıştır. Daha sonra pozisyonu kalıcıya dönüşmüş, Jaspers hiçbir zaman klinik uygulamaya geri dönmemiştir.
"Genel Psikopatoloji" (1913) adlı yapıtında psikopatoloji yöntemleri ile görüngübilimsel ve yorumbilgisel yaklaşımlar arasındaki bağları incelemiş, bu yaklaşımları bazı psikopatoloji sorunlarına başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Felsefe Kariyeri
40 yaşında ruhbilim çalışmalarından felsefe çalışmalarına dönen Jaspers'in "Psychologie der Weltanschauungen" (1919) adlı yapıtı hem ruhbilimi algıladığımız dünyaya dair bir vizyon oluşturma gereksinimi içinde değerlendirmesi, hem de Kant, Kierkegaard, Nietzsche ve Weber'den ne ölçüde etkilendiğini göstermesi bakımından çok önemlidir. Jaspers'i etkileyen diğer önemli filozoflardan bazıları Platon, Plotinos, Hegel, Schelling, Dilthey ve Husserl'dir.
Karl Jaspers, başyapıtı olarak nitelenen "Felsefe" (1932) adlı kapsamlı kitabında kendi varoluşçuluk anlayışını dile getirmiş, kitap Nazi Almanyası'nda yasaklanmıştır. Bu nedenle İsviçre'ye giden ve Basel Üniversitesi'nde dersler vermeye başlayan Jaspers, bu dönemde felsefeyle bağlarını bir hayli koparmış, daha çok siyaset felsefesiyle ilgilenmiştir. Bunun en önemli göstergesi "Atom Bombası ile İnsanlığın Geleceği" (1958) adlı yapıtıdır. Ölümüne kadar ise çalışmalarının çoğunu "din felsefesi" oluşturmuştur.
Felsefesi
Karl Jaspers felsefenin pek çok alanında ilginç anlayışlar geliştirmiştir. Bunların en önemlileri din felsefesinde "aşkın", "şifre" (gizli yazı düzeni), "felsefece inanç" tasarımları; tarih felsefesinde "Eksenler Dönemi" tezi; siyaset felsefesinde ise "yeni siyaset düşüncesi"dir.
Karl Jaspers insanın dünya karşısındaki mümkün tutumlarını, bireyin ölüm, savaş, değişme ve suç gibi durumlar karşısında vermek durumunda olduğu kararları analiz eden, varoluş problemini akıl aracılığıyla çözümleyecek bir varoluş felsefesi geliştirmiştir. Varoluşla, insanın yaşadığı ve dolayısıyla nesnelleştirilemeyen acı çekme, suçluluk ve ölüm gibi durumlarla sınırlanan ve açığa vurulan insanlık halini anlayan Jaspers'e göre, bu nihai durumlar bilimsel düşüncede gözden kaçırılır ya da bir takım açmaz ve antinomilerle ifade edilir. Oysa bu tecrübeler deneysel bene ilişkin bilgimizin eğretiliğini ve dünyasal varoluşumuzun güvenilmezliğini gösterir. Gerek kilisenin, gerekse siyasetin insanları özgür değil eşit yapmaya çalıştığını söyleyen Jaspers, gerçek varoluşunu yaşayamayan insanın başkaları tarafından kurulmuş olan bu çadırdan çıkabilmesi, kabuğunu yırtabilmesi için üç zorunlu koşul bulunduğunu söyler: Yalnızlık, cesaret ve savaş. Kitlesel duygudaşlık içinde sevgiyi kaybeden insan yalnız olabilmelidir. Bununla birlikte, önce yalnızlık ve başkalarını özleme açmazını cesaretle yaşama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu iki koşulu gerçekleştiren insanın savaşacağı üç şey vardır: Ölüm, acı çekme ve suç. Gerçek bir varoluş düzeyine yükselmek, varolabilmek sorumlu olmaktan geçer. Bir inanç ahlakı geliştiren Jaspers, insanın varoluşunu gerçekleştirebilmesi için, bilimi aşarak "mutlağa" ya da "Tanrı"ya gitmesi gerektiğini söylemiştir. Varoluşunu bu yolla kuran insan, ona göre, ahlaksal bakımdan doğru olanı da bulmuş olur.
Karl Jaspers Kitapları - Eserleri
- Felsefe Konuşmaları
- Nietzsche
- Felsefe Nedir?
- Suçluluk Sorunu
- Felsefi İnanç
- Felsefeye Giriş
- Descartes ve Felsefe
- Evlilik
Karl Jaspers Alıntıları - Sözleri
- Bir başka çocuk,yaratılış hikayesini duyar: Başlangıçta Tanrı,gök ve yeri yarattı..,ve hemen arkasından sorar:”O halde,başlangıçtan önce ne vardı?”Bu çocuk artarda sormanın sonsuzluğunu,aklın durmayışını öğreniyor,zira kendisi için nihai bir cevap mümkün değildir. (Felsefeye Giriş)
- Sanki adalet kesin bir idealmiş gibi, hatta insanlar adil olabilirmiş gibi görünebilir ama Nietzsche bunun mümkün olmadığını görebilmektedir. (Nietzsche)
- Demokrasi, mevcut olan her şeyin kökünü tehdit eden felakettir. (Nietzsche)
- Organik olan şeyler için bile "dünyadaki bir damla hayatın, varoluşun ve faniliğin büyük okyanusundaki karakter için önemsiz olduğunu" söyleyen Nietzche, insanın evren karşısındaki önemsizliğine dair en eski duyguları dile getirmektedir. "Dünya üzerindeki yaşam bir an'dır, bir ara olaydır, sonucu olmayan bir istisnadır," hatta insan "sınırlı zamanı olan küçük ve aşırı önem kazanmış bir hayvan türüdür" (Nietzsche)
- Kısaca: şartlıda kalan, bundan dolayı da hayvanların hayatı gibi akıp giden, edepli veya edepsiz, başka türlü olmak istemenin huzursuzluğu içinde, ve bir türlü karar veremeyen insanın hayatı kötüdür. (Felsefeye Giriş)
- Şu da düşünülebilir: Tamamen apolitik olan keşişler, münzeviler, âlimler ve araştırmacılar ya da sanatçılar gibi tamamen politikanın dışında bir varoluş sürmüş olan insanlar olabilir. Eğer gerçekten apolitik iseler bu kişiler suça ortak değildirler, denebilir. Ancak siyasi sorumluluk bu kişileri de kapsar, zira yaşamlarını devletin sağladığı düzen uyarınca sürmüşlerdir. Modern devletlerin bir harici alanı [Außerhalb) yoktur. (Suçluluk Sorunu)
- Tanrısallık bize, kişi olma görüşünüşünde gelir ve aynı zamanda bizi, bu Tanrı'yla konuşabilen bir varlığa yükseltir. (Felsefe Konuşmaları)
- “Daima bir başkası olduğumu düşünmeye gayret ediyorum,ama gene de daima benim.” (Felsefeye Giriş)
- ailedeki eğitimin niteliği, ebeveynin çocuktaki ciddi veya önemsiz, çocuğun dünyasına ait bunalım ve dramları ele alma yeteneği ile ölçülebilir. (Evlilik)
- Ben varlık olarak insan , dünyadan daha farklı varlık olduğunu kavradıkça, dünya içinde ümitsizlik duygusuyla kendisini yersiz yurtsuz hissetmektedir. (Felsefe Nedir?)
- aşkın meşru olmaya gereksinimi yoktur. (Evlilik)
- Bir mektubunda şöyle demektedir: "Gerçek ve sade olan her şeyin metafiziksel olarak sisler altıda bırakılması, akla karşı akıl ile mücadele... Şimdi artık bana ait olmayanı, insanları dost ve düşman olarak alışkanlıkları, rahatlıkları, kitapları üstümden atıyorum" (Mathilde Maier'e mektup 15.7.78). Buradaki temel tutum, Nietzsche'nin aslında şimdi kendine geldiğine inanmasıdır. Daha önce felsefe ve filozoflar hakkında konuşurken artık kendi felsefesi üzerine konuşur. "Şimdi gerçeğin bizzat arkasından gitmeye ve bizzat filozof olmaya cesaret ediyorum; daha önceleri filozoflara hayranlık duyuyordum."(Fuchs'a mektup, 6.78). Kendini Yunanlılara yüz adım daha yakın görmektedir: "Eskiden sadece bilginlere hayranlık duyup onlara taparken artık bizzat en küçük ayrıntıya kadar bilgelik için yaşıyorum" (Mathilde Maier'e mektup 15.7.78). (Nietzsche)
- . İnsanda karanlık ve kör bir savaş yapma iradesinin olup olmadığı şüphelidir; değişime, gündelik hayatın aşinalıklarından ve iyi bilinen koşulların istikrarlarından ortaya çıkmaya yönelik bir dürtü yok etme ve kendini feda etme iradesi olarak ölüm iradesi gibi bir şey, yeni bir dünyanın inşası için belirsiz bir coşku... ... (Felsefe Konuşmaları)
- Zamanın sonsuz seyri içinde mümkün olan her şey, şurada veya burada, bir gerçeklik olarak tezahür eder ya da yeniden ortaya çıkar. Ahlaki üstünlük duygularını korkuyla izliyoruz: Kim kendisini bir tehlike karşısında mutlak anlam da güvende hissediyorsa, o tehlikenin kurbanı olma yoluna girmiştir. (Suçluluk Sorunu)
- "Ancak bu varlık kötü olamaz, zira kötülük mükemmellikle çatışır. Son derece iyi olmalı ve bu nedenle aldatmıyor olmalıdır. Demek ki; '' düşünüyorum, o halde varım ''ilkesi doğrultusunda, olası bir yalancı yaratıcıya karşı bile direnebilen berraklık ve niteliğe, ''düşünüyorum o halde varım'' ilkesinden ayrılması mümkün olmayan ana fikir sayesinde, başka şeyler söz konusu edildiğinde de güvenebilirim." (Descartes ve Felsefe)
- Tanrı bilgisi, insanın özgürlüğü gibi konularda, yetersizliği sonucu; gene usun araçlarını özünde taşıyan, ancak ustan daha çok bir nesne olan, düşünceyi uyandırmasıdır. Bu yüzden, felsefe yapmak, kendi kendini yakınlandırmak için, ussal bilginin sınırlarına değin varmaya çabalar. Her nesneyi iyiden iyiye gördüğünü sanan kimse, felsefeye yaraşır biçimde düşünmüyor demektir... Bilim yoluyla, varlığın bilgisi konusunda, her nesneyi kesinlikle kavradığına inanan kimse, bilimsel bir saçmalık içine yuvarlanmıştır. (Felsefe Nedir?)
- . Anlamlı olan aslında yalıtılamaz. Belirli olgulardan onları içeren bütüne doğru dairesel bir hareket içinde ve tekrar bütünden geri dönerek belirli önemli olgulara ulaşılır. ... (Felsefe Konuşmaları)
- insanın karşısında rakip yoktur. Yalnızca karanlık, fırıldak gibi suret değiştiren, bir çok çeşitlilik vardır. (Felsefi İnanç)
- Bir zamana ait oluşun ve zamansızlığın özdeşi, mevcut anın ebedi şimdiye kök salmasıdır. (Felsefeye Giriş)
- “İnsan aslında, kendisi hakkında bilebildiğinden çok daha fazlasıdır.” (Felsefe Konuşmaları)