tatlidede
tatlidede

Kasaba Muhafazakârlığı…

Tekin Oruç Yazdı...
Kasaba Muhafazakârlığı…

     Elbette duyduğunuz bir kavram olmadığını bilmiyor değilim, lakin bu tanımın son yıllarda sosyal ve kültürel yaşamımızın kapsamına dâhil olduğunu ve iyiden iyiye bu kapsam dâhilinde kendine yer edinip kök saldığını tahmin ediyorum. Ara ara nice yazar - çizer takımı bu kavram kargaşası üzerinde de hayli kafa yormuştur.

     Kasaba:Şehirden küçük, köyden büyük ve kırsal özelliklerini yitirmemiş olan yerleşim merkezi olarak ta adlandırılır; başka bir deyişle de henüz kırsal özelliklerini yitirmediği için şehir olarak adlandırılmayan, fakat belirli bir oranda sanayi ve ticaret faaliyetlerine sahip olduğu için de köy olarak adlandırılamayan yerleşmelerinin adıdır.

     Peki ya muhafazakarlık…!

     İngilizce de “conservatism” kelimesinin tam karşılığı muhafazakârlık olarak çevrilir mi çevrilmez mi? Ondanda emin değilim. Zira mürekkep yutan bazı kalem ve entelektüeller buna karşı çıkmışlar ve bunun yerine statükoculuk hatta gericilik kelimesini teklif etmişlerdir. Oysa statükoculuk başka bir şeydir, muhafazakârlık çok başka bir şey. Sözünü ettiğimiz muhafazakârlık kavramı ne Müslüman’ı, ne onun tarihsel tecrübesini, ne de yaşadığı hayatın anlamını açıklamaya yetmez. Hatta son yıllarda öyle başkalaşmış ve karmaşık hale gelmiş ki gerek İslami yaşam modelinin ta kendisini, gerekte bu yaşam şekli ile kimseyi rahatsız etmeden/uyandırmadan bilinçli bir şekilde toplumu dönüştürmeyi /değiştirmeyi amaçladığı ile ilgili sinyaller verdiğini biliyoruz.

      Unutmamak lazım ki İslâm başkalarının değil yalnız kendi kalıplarına sığar ve kendinin kalıplarına dökülerek ancak hakkıyla anlaşılabilir ve yaşatılabilir. İslâm’ın mahiyeti itibariyle modernliğin değişim kavramından çok farklı olan başka bir değişim telakkisine sahip olduğunu unutmamalıyız. Bu yüzden batıdaki gibi İslam için yeni ve farklı bir muhafazakârlık tanımlarının yapılması pekte mümkün gözükmemektedir.

      Bu uyuşmama/uyuşmamazlıkların içinde ve kavram kargaşaların odağında yeni terimlerin üretildiği veya sıralandığı; ideolojilerin metelik saydığı bir dünyada tutuculuğu/statükoculuğu ve gericiliği muhafazakârlıkla bir tutup, muhafazakârlığı da İslam veya Müslümanlıkla ilişkilendirmek insafa sığmayacak kadar gayri vicdanidir.

     ***

Muhafazakârlık ve Kasaba,

İkisinin ortası yani, ne şiş yansın nede kebap. “Kasaba muhafazakârlığı” işte.

Tamda “senden ne köy olur, nede kasaba” misali…

Kasaba muhafazakarlığını kendine şiar edenler, oportünist ve pragmatik bir yaşam şeklini benimsiyor. Bazen doksan dokuz taneli tespihi, bezen de otuz üç taneliyi eline alır. Biriyle salâvat çeker, öbürüyle hava; kasaba caddelerinde iki eli cebinde gezer, duvar önlerinde ise kışın güneşleyerek hükümet kurar; yazın ise ürününe zam alamadığı için gayri güzellemeler okur hükümetlere. Yani yarın ne yapacağı belli olmaz.

Camide cuma namazlarında en önde olur, lakin kasaba veya köy sürtüşmelerinin en başat rolüne soyunur. Belki de kavgaların tamamını organize etmekte mahir yeteneğinin en alasını sergiler.

Kasabaya gelen her politikacıyı en başta ziyaret etmeyi maharet sayar. Hatta kendi evinde misafir etmek için at(a)madığı tüm takla şekillerini denemeye kalkar. Yani yarın kime hangi taklayı atacağı belli olmaz.

Akrabalarının ölüm merasimlerinde en önde olur, fatihaları en gür seslendirenlerden olur. Lakin millettin devletin malı olan tarlasının yanı başında geçen yola yeltenir, kasabadaki bir karış kaldırıma da göz koyar, nereden çırparım hesabını yapar. Yani yarın helali - haramı sormadan köküyle milletin malını boğazından geçirebilir.

Alın işte size “Kasaba muhafazakârlığı…

Tamam "Kasaba muhafazakârlığını" az çok anladık; asıl bize “Şehir-Kent Muhafazakârlığını” anlatsanıza deyip;  Hele hele ! Metropol muhafazakarlığına da konuyu getirirseniz, diyeceğim şudur: - Sizden de ne köy olur, nede kasaba…!  

    Efendim vesselam…!

Editör: Tekin Oruç

Yorumlar

Image
Mahmut AKAN
23.12.2020 / 18:52

Tekin hocam, kalemine kuvvet, emeğine sağlık kardeş.

Yorum Yaz