Ken Macleod kimdir? Ken Macleod kitapları ve sözleri
İskoç Yazar Ken Macleod hayatı araştırılıyor. Peki Ken Macleod kimdir? Ken Macleod aslen nerelidir? Ken Macleod ne zaman, nerede doğdu? Ken Macleod hayatta mı? İşte Ken Macleod hayatı...

İskoç Yazar Ken Macleod edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ken Macleod hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ken Macleod hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ken Macleod hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi: 2 Ağustos 1954
Doğum Yeri: Stornoway, Isle Of Lewis, İskoçya
Ken Macleod kimdir?
1954 yılında İskoçya’da doğan Ken MacLeod, Glasgow Üniversitesi Zooloji bölümünü bitirmiş, bilgisayar programcısı olarak çalışmış ve biomekanik alanında yüksek lisans tezi yazmış. Üniversite yıllarında Troçkist hareketin içinde aktif bir militanmış. 1990’lı yıllardan sonra mücadelesini edebiyata taşımış. MacLeod’un bilimkurgularında sosyalizm, komünizm, troçkizm ve anarko-kapitalizm gibi siyasi düşüncelerin yansımalarını bulmak mümkün.
Ken Macleod Kitapları - Eserleri
- Gece Oturumları
- İnsan Cephesi
Ken Macleod Alıntıları - Sözleri
- “Dünyanın gerçekliğine inanıyorsan, hiçbir şey delilik değildir..” (Gece Oturumları)
- "Teşekkürler.” “Rica ederim,” dedi robot. Yanında oturan orta yaşlı hanım ise kahvaltısını, “Sütlü, iki şekerli,” dışında herhangi bir şey demeden aldı. Robot uzaklaşırken, “Lütfen veya teşekkürler gibi şeyler söylemenize gerek yok,” dedi kadın. “Para otomatlarından daha akıllı değil bu robotlar.” Campbell gofretini açarak kadına gülümsedi. “Otomatlara da teşekkür ediyorum ben.” (Gece Oturumları)
- Yasaları çıkaran politikacılar değil , uygulayanlar damgayı yer. (Gece Oturumları)
- Kadın şaşkınca gülümseyerek baktı. “Ayrıca tüy şeklinde, deri şeklinde, ayak izi şeklinde taşlar mı var yani?” “Dediğiniz gibi; taş hepsi.” “Tanrı onları imanımızı sınamak için mi bıraktı diyorsun?” “Yo, hayır! Öyle bir şey diyemeyiz. İnsanlar bu taşların kalıntı olduklarına inanmaya başlamadan önce yaratılmış taş biçimleri olduklarına inanıyorlardı. İmanlarını hiçbir şekilde sarsmıyordu bu durum.” Kadın dehşete kapılmışçasına elini alnında şaklattı. “Peki, milyonlarca ışık yılı mesafedeki yıldızları nasıl açıklıyorsun?” “Milyonlarca ışık yılı mesafede bulunduklarını nasıl bilebiliyorsunuz?” (Gece Oturumları)
- Bilimkurgu,” dedi robot, “gerçeğe dönüştü!” (Gece Oturumları)
- Robot uzaklaşırken, "Lütfen veya teşekkürler gibi şeyler söylemenize gerek yok, " dedi kadın. "Para otomatlarından daha akıllı değil bu robotlar." Campbell gofretini açarak kadına gülümsedi. "Otomatlara da teşekkür ediyorum ben." (Gece Oturumları)
- Kolay oldu. Saçma, komik ve anlamsız biçimde kolay oldu. (İnsan Cephesi)
- “O ışınların da yıldız ve gezegen imgeleri oluşturacağı tutuyor, öyle mi?” “Hayır, hayır. Tanrı onları öyle tasarlamıştır. Bizi kandırmak için değil, elbette değil… Bize gücünü, sonsuz yaratıcılığını göstermek için. Tanrı bize gökte ışıklar yaptığını söylemiştir. Tanrı’nın bize haklarında hiçbir şey söylemediği yıldız ve güneşleri varsayma küstahlığı tamamen bizim sorumluluğumuzdadır.” “Yani evrenin tümü, güneş sisteminin dışı sadece bir çeşit ışık gösterisinden ibaret, öyle mi?” “Eldeki kanıtlar şimdilik bunu gösteriyor,” dedi Campbell. “Ayrıca kanıt lafı geçmişken size şunu hatırlatayım: bu sözde galaksiler sahiden milyarlarca yaşındaki kütleler olsalardı kütle çekimsel açıdan var olamaz, çok uzun zaman önce dağılırlardı. Astronomların buna getirdiği tek açıklamaysa göremedikleri ve asla bulup tanımlayamadıkları ama gencecik evreni işaret eden kanıtları yok saymak ve hepsini kendi varsayımları temelinde açıklamak için ihtiyaç duydukları karanlık maddedir.” Kadın gözlerini ovuşturdu. “Kâbus görüyorum sanki… İnandıklarını anlatma artık. Bilmek istemiyorum.” (Gece Oturumları)
- Uzuvlarının hareketleri beyninin hareket merkezinin kontrolü altındaydı. (İnsan Cephesi)
- Eğlenceliydi. Bense ciddiydim. (İnsan Cephesi)
- Birkaç dakika seyrettikten sonra parlak portakal rengi ışıklarıyla yanan bir göktaşı gördü. Ardından bir tane daha… Her görüşünde duyduğu ses kendi soluğuydu ama göktaşları öyle yakın gözüküyorlardı ki geçişlerinin uğultusunu duyduğunu sandı. (Gece Oturumları)
- Bilim, siyasetten daha ilginçti ve zihnimi rahatsız etmek yerine yatıştırıyordu. (İnsan Cephesi)
- “Bilimkurgu,” dedi robot, “gerçeğe dönüştü!” (Gece Oturumları)