tatlidede
tatlidede

Kim kiminle yürüyor ona bakın siz

Kim kiminle yürüyor ona bakın siz

 

                         Kim kiminle yürüyor ona bakın siz

      "Beden ölür, çürür, cana bakın siz. Kim kiminle yürür, ona bakın siz. Bırakın dönsün dönme dolaplar, Haktan, hakikatten yana bakın siz." Abdurrahim Karakoç

        “ Her lafa verecek cevabım var. Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.” Hz. Mevlana.

           İlk başta şu açıklamayı yaparak başlamak istiyorum. Müslümanlara karşı içlerindeki kini kusmak ve nefret suçunun işlenmesi anlamına gelen, “Kur'an-ı Kerim'i yakma girişimi “ne izin veren İsveç devleti ve hükümeti fikir özgürlüğü adı altında bir skandala imza atmıştır.Bu aşağılık teşebbüs,faşist, iğrenç,ırkçı,alçaklık ve nefret kokan  bir İslam düşmanlığıdır.Bütün dünya  Müslümanlarıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti  Devleti ve Milleti ile beraber klasik bir kınama ve yumuşak yaklaşımla değil,müsebbiplerini en yüksek sesle lanetleyerek,en üst seviyede fiili icraatlarla bütün ilişkilerimizi askıya almak gerektiğini belirtmek isterim.Bu olay bize bir kez daha göstermiştir ki,AB sevdasının beyhude olduğunu,göle maya çalmakla yoğurt elde edilmeyeceğini,dolayısıyla bu karşılıksız sevdadan vazgeçmek gerektiğini ve bunların bu faşizan zihniyetlerinden Türkiye'ye , İslam alemine ve milletimize bir hayır gelmeyeceğini bilmemiz gerekir.Yorumsuz, tereddütsüz ve hesapsız bir şekilde İsveç'in NATO üyeliğine hiçbir şekilde onay verilmemesi için kendi elleriyle açık bir şekilde önümüze sundukları çok güzel bir sebeptir.Kazılan çukura kendileri düştüler,katlansınlar diyorum.

          Değerli kardeşlerim, Yazımın genel konseptinde..Dostluk,kardeşlik,samimiyet,dava ve yol arkadaşlığı nasıl olmalı? Bu soruların cevabıyla günümüzle kıyaslayacak, sebep-sonuç ilişkilerine değinecek, seçim startı almış olan güzel  ülkemin, siyasi hava bakımından son birkaç aydır içine sokulduğu ve gelecek birkaç ay içerisinde sokulabileceği havaya  değineceğim. Mecburen birkaç konuyu bir arada işleyecek, yorumlamaları takdirlerinize sunacağım.Dolayısıyla yazı uzun gelirse okumaktan sıkılmayacak ve memnun kalacağınızı baştan hatırlatmak isterim.Siyaset ve bu siyasetin  olumsuz dili,Seçim süreci,Siyasi yasaklar, Cumhur ve Millet İttifakı,İllet,Zillet kavramları,Ekonomi,Olumsuz yaklaşımlar ve  bel altı saldırılar,Babacan,İmamoğlu fikir ve zikirleri,Kılıçdaroğlu ve Mollaoğlu’nun içten hesapları,Siha’lar üzerinden Bayraktar ailesine saldırı ve tepkiler,TSK’ne atılan mesnetsiz çamurlar,Benim adayım belli senin Cumhurbaşkanı adayın kim? hikayeleri,6’lı mı? 7’li mi? yoksa 2’li mi? Bir türlü adı sabitlenemeyen ve git  gellerine yetişemediğimiz,üzerinde yemeklerden başka görülmeyen muhteşem yuvarlak masa görselleri,bu masanın 2 baş aktörünün bir birlerine kazdığı çukurlar,restler,hakaretler,tavizler,sus puslar,entrika ve oyunları,YSK’nın anlayamadığımız duruşu, Parti kapatma süreçleri,seçim bu tarihte olursa varım,yoksa küserim ama yinede gelirim söylemleri, kendilerini YSK ve Yargının üzerinde görenler,Anayasa Mahkemesi,Hakim ve Savcıların yerine koyup toplumu yanlış yönlere sürükleyen bulunmaz Hint kumaşlı sözde Siyasetçiler,sözde Hukukçular ve sözde Akademisyenlerin  oluşturdukları algılarla toplumu nasıl zıt uçlara ayırdıklarına şahit oluşumuz..Toplumun içinde bulunduğu durumdan habersiz ve umursamaz bir şekilde, gündemi o kadar hızlı değiştiriyor ve belirliyorlar ki,yetişmek pek mümkün olmuyor.

     -İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece  Allah- dönüş yapsınlar diye, işlediklerinin bir kısmını onlara tattırır.(Rum-30/41). Haram  insanın ruhuna işledikçe artık çıkarılması zor bir hastalık adeta Virüs durumuna dönüşür.Haram sayesinde,yani haramlar işlendikçe insanlar arasında kıskançlık,yalan ve riya artık kendiliğinden devreye girmektedir.

          Hayatımıza anlam katan İmanın tarifini bilmeyenimiz yoktur.İnsanın dünyada yaradılış gayesine uygun bir yaşama bilinicini aşılarken,davranışını şekillendir,fikir ve kararlarına yön verir.Zorluklar karşısında insanı kuvvetli,dayanıklı ve sabırlı kılar.Nimetlerin kıymetini bilmeyi ve  şükretmeyi nasip eder.Konuştuğunda hayır söylemeyi  kavratan imanı, Salih amel ve ibadetler diri tutarken, güzel ahlak ile kemale erdirir.Lakin şu 21.yüz yılda İnsanoğlu öyle bir kendini kaptırmış ki dünya heva ve hevesine,artık yüksek tepelere anıtlar dikiyor,sonsuz yaşayacağını düşünüyor ki, kendine göre çok çok sağlam yapılar yapıyor,kibre kapılarak  esas olması gerektiği gibi hareket etmiyor.Bunun sonucunu tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur.Uyanması için,Rabbine layık bir kul olması için,yanlışların farkına vararak doğrulara yönelmesi için Tufan mı? Fırtına mı,kasırga mı yoksa deprem ile beraber bir Tsunami  ile yutulmayı mı bekliyor, merak ediyorum?? Esas konumuza dönecek olursak,,

              Mütevazi, yumuşak huylu, hassas, uysal ve hoşsohbet bir insan..Yufka yürekli , fakirlere,zor durumda olanlara yardım eden bir kişilik.Misafirlere ikramda bulunan,cesaretli, atılgan,soylu,yüzü ve ahlakı güzel, dost ve arkadaşına sadık,vücudunu ve kalbini kirletmemiş nezih bir şahsiyet.Daha yazılabilecek nice farklı özelliklere sahip müstesna  bir insan… İslâmiyet’i kabul ettiğinde sahip olduğu  40.000 dirhemin 35.000’ini tereddütsüz İslam hizmetine hibe eden, Mekke döneminde Kureyşli müşriklerin ağır işkencelerine maruz kalan  Müslüman  kölelerle yabancılardan erkek, kadın, zayıf ve güçsüz pek çok kimseyi efendilerine büyük paralar ödeyerek satın alıp azat eden, hatta babası “Güçsüz ve zayıf köleler yerine güçlü kuvvetli kimseleri satın almasını tavsiye ettiği zaman babasına cevaben -Satın aldığı kölelerden faydalanmayı düşünmediğini, bu hareketiyle Allah’ın rızasını kazanmayı hedeflediğini” söyleyen güçlü bir imana sahip nadide bir insan.Hz. Peygamber, yerine namaz kıldırmakla sadece onu görevlendirmiş olması, Hz. Peygamber ile birlikte hicret etme şerefine nail olan bu üstün kişilikli şahsiyet Hz.Ebu Bekir’den başkası değildir.Hz. Peygamberin kayınbabası,yol ve dava arkadaşı,dostu,tereddütsüz onun her söylediğine inanan,hiçbir şekilde O’nu yalnız bırakmayan,İmanı kuvvetli ve çoğu zaman Peygamberin danıştığı-sırrını paylaştığı can yoldaşı.Şu kıssa çok önemli olduğu kadar, bir Müslüman’ın,bir yol ve dava  arkadaşının nasıl olması gerektiğini  gözler önüne sermektedir.

           - Hz. Peygamber Mi‘rac  ve İsra mucizesinden bahsedince bazı müşrikler “Tamam şimdi Muhammed’i suçüstü yakaladık” düşüncesiyle,,Her zaman Hz.Peygamber’in  yanında olan, onu savunan  ve ona toz kondurmayan,sözüne ve kişiliğine değer verdikleri  Ebû Bekir’e kendilerinden emin bir şekilde hemen gelerek…..

         -Senin Arkadaşın  Muhammed bir gece içinde  Mescid-i Aksa’ya gittiğinden, orada namaz kıldığından,oradan da göklere çıkıp sabah olmadan  Mekke’ye geri döndüğünden bahsediyor. Bakalım buna ne diyeceksin? ” dediler.  Mantık dışı buldukları bu olayı Hz. Ebu Bekir’in kabul etmeyeceğini beklerken ondan, “Eğer bunu Muhammed söylüyorsa şüphesiz doğrudur”  karşılığını aldılar. Hz. Ebubekir  “O ne söylüyorsa doğrudur. Çünkü O’nun yalan söylemesine imkan ve ihtimal yoktur.Ben, O’nun her getirdiğine peşinen inanırım...” dedi. Müşrikler tekrar  “Sen O’nu tasdik ediyor ve bir gecede Beytü’l - Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler. Hz. Ebûbekir  ra. “Evet. Bunda şaşılacak ne var? Vallahi O bana, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kendisine Allah’tan haber geldiğini söylüyor da ben yine O’nu tereddütsüz tasdik ediyorum.” dedi.Hz.Ebu Bekir’e “Sıddık” lakabı  işte  bu olaydan sonra  veriliyordu…

                Şu mübarek Hz Ebu Bekir’in Resulullah’a olan sadakati, inancı,güveni ve sevgisini kelimelerle tarif etmek pek mümkün olmuyor da,işte bildiğimiz kadarıyla yazıyoruz...Lakin yinede böyle bir dostluğu,beraberliği ve yol arkadaşlıklarını kıskanmamak,ah bizim de böyle bir dostumuz,arkadaşımız yol ve dava arkadaşımız olsa düşüncesini içinizden geçirdiğinizi tahmin edebiliyorum.Açık söylüyorum benim içimden hep geçmiş ve hayıflanmışımdır.Evet   Siyasilerimize, liderlerimize, beraber yürüyoruz diyenlere baktığımızda bu tarifleri  çok iyi taşıdıklarını görüyoruz.Aslında böyle bir şeye sahip olmak  zor bir durum değildir.Sadece güçlü bir iman,itikat ve güven her şeyin çözüm anahtarıdır.Peki dünya imkanlarının ve rahatlığın üst seviyelerde olduğu bu asırda insanlar arasında  neden böyle karşılıksız sevgi ve muhabbetin,güvene dayalı yol arkadaşlı  zayıftır.? Neden bizler  bunu başaramıyoruz.? Nedeni iman zayıflığı,maneviyat eksikliği olup,dünyevi yaşantının öncelikli olmasındandır olduğu açıktır.

SONUÇ: Net Analiz….(Net Analiz..Kelimesinin patenti yakın bir arkadaşıma aittir)

-Dostluk,kardeşlik ve yol arkadaşlığı ve birliktelikler (Cumhur ve Millet İttifakı dahil) Hz. Ebu Bekir’in Peygamberimiz ile olan şekli gibi olmalı.Karşılıksız ve dünya menfaatlerinden uzak olmalıdır.Amaç Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır.Öyle midir ?  acaba…..

-Ülkemizde uzun zamandır siyasiler marifetiyle,toplum geriliyor,kutuplaştırılıyor,inkar ettiriliyor,gerçekler gizleniyor,yönetim ve paylaşım noktasında adil davranılmadığı gibi doğru çözümler üretilmiyor.Siyaset dili sert ve seviyenin altında seyrederken tam da seçim sathı mahalline girerken  toplum buna alıştırılıyor.Sakın ve dikkat diyerek kardeşlerim..Buna asla kapılmayın diyorum.Doğruları özenle seçin…..

-Birkaç yıldır dünyanın içinden geçtiği olumsuz süreçler sonucunda  bir ekonomik sıkıntı olduğu kesindir.Bu da Yönetim makamında olanların doğru tespit ve çalışmalarıyla aşılabilecek,başta israf olmak üzere bir çok gereksiz takıntılardan vazgeçilmelidir.Başta tarım ve hayvancılık olmak üzere gerekli alanlara yönelmeli,yatırımlar yapılmalıdır.

-Şu oğlu,bu oğlu fark etmez,bütün siyasiler söylemlerinde ölçülü,ağızlarından çıkacak her bir sözün toplumda yaratacağı etkiyi  hesap etmelidirler.Deva Partisi Genel Başkanı sayın Ali BABACAN’ın Bayraktar’ların ticari faaliyetleri hakkında söylediği sözler kabul edilemez. Bayraktar’ların rahmetli Prof.Dr.Necmeddin ERBAKAN ekolünden geldiklerini bilmesinde fayda vardır.TSK peygamber ocağı bilinmeli ona göre söylem ve yorum yapılmalıdır.

-Millet İttifakı denen yapı (Erdoğan karşıtları) artık Cumhurbaşkanı adaylarını açıklamalı ve sahaya inip projelerini göstermelidir.Toplumun huzur ve refahı için bir hazırlıkları olduğuna inancım sıfıra(0) yakın olup,adeta tasarladıkları birliktelik ve yönetim sistemi “Freni patlamış,gideceği adres belli olmayan kamyon” misali kısa sürede bir yerlere toslayacakları kesindir.Çünkü (Dost-düşman misali) birbirlerinin başlarına değil, ayaklarına bakmaya odaklandıkları görülmektedir.Samimiyet ve sadakat içermeyen bu nikahın uzun sürmeyeceği  açıktır.Boşanacaklar ise bu işin yol yordamı da bellidir.

-Artık şu parti kapatma,siyasi yasak ve topluma yararı olmayan düşüncelerden vazgeçmeli, siyasiler yüklerini  ve ellerini Yargının sırtından çekmeli,YSK ,Mahkemeler,Yargı ve Kurumların başında olup söz söyleme makamına sahip olanlar varoluş sebeplerine uygun ve toplum vicdanın benimseyeceği  yönde açıklama ve kararlar verebilmelidir.Hiç bir kimsenin etkisinde kalmadan, doğru ve isabetli adımlar atarak gelecek nesillere temiz bir alan oluşturmalıdır.28 şubat dönemi ve öncesinde Erbakan hocaya verilen yasaklar ve kapatılan partileri karşısında neden sessiz kalmıştınız sormak gerekmez mi?Acaba o zaman borozanlarınız mı bozulmuştu? Çifte standart her yönüyle görülmektedir.

-Şu tespiti yaparsak yanlış olmaz kanısındayım. AKP,MHP’leşti.MHP AKP’leşti.Saadet CHP’leşti.CHP Saadetleşti ve İYİ’leşti diyebiliriz.Zaten diğer ufak tefek partilerin neyi savunduğu belli olmamakla beraber,kendilerine açılan her kapıya şükrederek dalıyorlar. Bir bakanlık,bir  vekillik veya beni meclise taşıyın yeter hesabıyla,doğru olmayan bu davranışların yarardan çok zarar vereceği kesindir.Her parti olduğu gibi davranmalı,ilkeleri ve duruşları olmalıdır.

-Parlatılıp cilalanan Ekrem İMAMOĞLU’na verilen ceza,İstanbul seçimlerinde aldığı sonuç,mağduriyet yaşıyorum demekle,sağa sola el açmakla ve  şu elçi bu parti ile kırıştırmakla, sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN  olamaz ve zamanında ERDOĞAN’ın maruz kaldığı durumla kıyaslanamaz.Biri bir şiirden dolayı yasak alırken diğeri hakaret (küfürden) ceza almıştır.Minareye bu kılıf hiç uymadı yani..

-Şu söylemi bir çoğumuz hatırlarız.Rahmetli ERBAKAN hoca “Türkiye’de iki parti vardır.Bir tarafta  (Milli Görüş Partileri) öbür tarafta diğerleri.Çünkü öbür tarafta olanların zihniyet yapıları birbirlerinin aynısıdır.Dolayısıyla ülkeyi Emperyalist güçlerden kurtarmaları,huzur ve refahı getirmeleri imkansızdır diyordu.Önemli ve doğru bir tespit inanın..

           Dolayısıyla biz bu filmi daha önce çok gördük.Hiç bir şekilde sınırsız özgürlük olamaz.Kanunlar karşısında herkes eşit olmalıdır.Göz harama baktıkça kalp Rabbine yönelemez.Sadakat olmadan liyakat bir işe yaramaz.Kendi menfaatleri uğruna her şeyi yok sayan insanların eninde sonunda varacağı yer hüsrandır.Her şeyi ben bilirimden vazgeçip, beraber bu işi nasıl başarırız moduna geçilmelidir.Seçim döneminde seçmen ve toplum yanlış yönlere sürüklenmemelidir.Çok güzel ve doğru siyaset izleyen,sağlam ve gelecek ile planları olan değerli siyasiler ve partiler vardır.Şayet Erbakan hoca ve misyonunu arıyorsanız,şu anda siyasi arenada Milli Görüş’ün tek temsilcisi olan ve liderliğini Dr fatih ERBAKAN’ın olduğu Yeniden Refah Partisi’ni izleyin,takip edin ve tercih edin diyorum.

        Mayıs 14’ünde yapılacak seçimlerin sorunsuz,şaibesiz ve huzur içerisinde geçmesini diliyorum. Kazanmakta,kaybetmekte ve hatta berabere kalmakta birer değerdir.Her seçim önemlidir,fakat bu son seçim değildir ve beka sorunu diye bir şeyde yoktur...Bu bilinçle toplumun hareket edeceğine inanıyorum..

Kalın sağlıcakla..

Editör: Osman Yıldız

Yorumlar

Image
hakan
28.01.2023 / 09:19

Yaptığımız yorumlarda değil küfür argo sözcük bile yok ve insan onuruna ve haklarına ters bir durum da yok. Bunların yanı sıra her hangi bir kesim veya kurumu zan altında bırakacak veya netliği kesin olmayan bir ifade de yok ama tüm bunlara rağmen yaptığımız yorum yayınlanmamış dünden beri. Sanıyorum editör sadece beğendiği ve işine gelen yorumları yayınlıyor. Şayet böyleyse çok yazık.

Image
HAKAN
27.01.2023 / 08:55

Yazı güzel olmuş yüreğinize sağlık ama son cümledeki beka sorunu yoktur sözüne katılmıyorum. Şöyle izah edeyim. Ermeniztanın ve ermenilerin vatanımıza ve milletimize Cumhuriyet kurulduğundan beri bakış açısını hepimiz biliyoruz o yüzden üzerinde durmayacağım. Kılıçdaroğlu Yemuş adında bir ermeni kadının oğludur ve annesi ermeni mezarlığında yatmaktadır, Akşener'in asıl adı Meral değil Maral'dır ve o da selanik göçmeni ermenidir ve nitekim isyanlara karıştığı için Diyarbakır'dan kovulan ermeni ailedendir. Tüm bunlar önümüzde dururken Kılıçdaroğlu'nun ülkeyi 26 eyalete ayıracağız sözü hafızalardan silinmemiştir. Aynı zat ypg topraklarını savunan gerillalardır sözü halen hafızalardadır. Ayrıca İHA ve SİHA'larınızı çekin gerillaları katlediyorlar şeklindeki söylemleri HDP'den çok CHP den duyduk, asker terörist öldürdüğü için yargılamakla tehdit eden CHP ve buna çanak tutan 6+1 li masa. Bunun yanında geldiğimiz zaman enerji santrallarını kapatacağız, s400 leri vereceğiz, Suriyelileri göndereceğiz (Ruslar, Ukraynalılar, İngiliz, Fransız, Almanlar ve daha birçok millet için göndereceğiz diyen yok bu arada), yatırımları yapan şirketlere hadlerini bildireceğiz, iktidarı yargılayacağız, iktidarın yanında duranlardan da hesabını soracağız sözleri söylenmeye devam ederken beka sorunu değil demek bence yanlıştır. Ayrıca unutmayalım ki bunlar Ayasofya açılırken de saldırdılar cami yapılırken de ne gerek var dediler (gerek yok dedikleri cami tıklım tıklım), hastaneler, havaalanları, metro, tünel, köprü, araba, uçak, tank, denizaltı, savaş uçağı, baraj, füze vs hepsine karşı geldiler ve hepsine isyan ettiler. Şimdi tüm bunlar yaşanırken bu seçim beka sorunudur demek bence yanlış olmaz hatta çok isabetli olur. Nitekim 7 benzemez nasıl birleşmek için çaba sarfediyorsa bizlerde aynı çizgide olduğumuz için ve benzediğimiz için bir çatı altında birleşmeliyiz ve şayet birleşemezsek o zaman eski günlerden çok daha kötüsüyle karşı karşı olacağımızı belirtmek isterim.

Yorum Yaz