Aç Kurtlar - Yılmaz Güney Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aç Kurtlar kimin eseri? Aç Kurtlar kitabının yazarı kimdir? Aç Kurtlar konusu ve anafikri nedir? Aç Kurtlar kitabı ne anlatıyor? Aç Kurtlar PDF indirme linki var mı? Aç Kurtlar kitabının yazarı Yılmaz Güney kimdir? İşte Aç Kurtlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Güney
Yayın Evi: Güney Yayınları
İSBN: 9789757956236
Sayfa Sayısı: 60
Aç Kurtlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Aç Kurtlar", Yılmaz Güney'in askerlik yaptığı sıralarda Muş'ta çekilmiş "Seyit Han"dan sonra yönetmenliğini yaptığı ikinci film olması bakımından önem taşır.
1968 yılında çekimi tamamlanan film, aynı yıl Film Kontrol Komisyonu (Sansür) tarafından tamamen reddedilmiş, bu nedenle bugüne kadar halka gösterilmesi mümkün olmamıştır.
Güney Film
Aç Kurtlar Alıntıları - Sözleri
- Asıl erkeklik onu bu acı içinde yalnız bırakmamaktır.
- Dostu yoktur. Ama düşmanı sonsuzdur.
- Eşkiya yuvasız kurt gibidir.
- Karlar, tabiat eski sessizliğine kavuşur.
- Yaşamak çekilmez bir yüktü artık.
- Sevmenin sınırsızlığını, acının sınırsızlığını anladım.
- Eşkiya yuvasız kurt gibidir. Dostu yoktur. Ama düşmanı sonsuzdur.
- "Ne tavşanı, adam vurmuşum adam. Hem de alnının çatından."
- Ama her yüreği yanan susmaz. Ya da bu suskunluk bir süre sonra patlar. Hele yüreği yanan o güne dek köylere hükmetmiş bir ağaysa.
- Ama her yüreği yanan susmaz
- Sevmenin sınırsızlığını, acının sınırsızlığını anladım. Yaşamak çekilmez bir yüktü artık.
- Karlar, tabiat eski sessizliğine kavuşur.
- Ama her yüreği yanan susmaz.
- "Ula şimdi herifler duyacaklar ki başlarına para konmuş, valla topumuzu kurşuna dizerler."
Aç Kurtlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ne hükümetten yana olurum, ne eşkıyadan. Ben ezilenden yanayım !: Bir hükümet düşünün ki memleketinin doğusuna, dağlarına sırtını dönmüş. Onların dertlerini yok saymış. Her gün dağ haramilerinin elinde inim inim inlemekte olan sivil halkın derdine ortak olmamış. O senin sorunun demiş. Ama oy istemeye geldi mi de ilk vaat yalanlarını doğudan yana OY OY OY! OY KARDEŞİM OY! OY CİVAN OY ! Oy isteme dışında doğuyu düşünen yıllardır yok. Bunu açık dille de söylerim. Sözler verilir, eşkıyalara son verilecek denilir. Ama seçim geçti mi tık yok. Hani nerede hükümet? Bu vaziyeti gören Bahri'nin aklına bir çözüm gelir. Madem artık kendi dertlerimizi kendimiz çözeceğiz, hükümetten bize hayır yok. O zaman biz de halka ilan verelim her bir eşkıya başına para koyalım der. O zamanın memleketin en azılı eşkıyaları başlıca Mustafa Erenler, Mahmudo Ağa, Beko Avni, Kara Aziz ve Serçe Mehmet. Hepsinin başına eşkıyalık rütbesine göre bin hesabından para koyarlar. Ve bu süreçte bu eşkıyalar da kendi aralarında çatışma yaşar. Beko Avni tam bir p*şttur. Milletin karısının ırzına geçer. Serçe Mehmet Kara Aziz'in karısına tecavüz eder. Hatta Yılmaz Baba bunu 21. Bölüm 'de şu şekilde ifade ediyor. (Eşkiya namus düşmanı. Eşkiya hayınlık peşinde.) Sonra bu olaylar acı bir şekilde cereyan ederken sonunu söylemeyim tadı kaçmasın çok güzel bir olay örgüsü ile bağlanıp sonuca varıyor. MUTLAKA OKUYUN! Bu kitap beni ben yaptı.Beni bana sorgulattı. Farklı bir kaderde doğsaydım acaba ne olurdu? Ben de yokluk görse idim. Annem babam olmasa idi hâlâ masum kalabilir miydim? İşte bütün bu ön yargıları bırakıp o yöre insanı ile hikayede hemhâl olup bir koptum ki sormayın... Ben böyle güzel kitap okumadım. Yokluk, çile , dert babası yaptı beni. Ne hükümetten yana olurum, ne eşkiyadan mantığını, felsefesini o kadar güzel bir şekilde işlemiş ki. Yazarın ancak Yılmaz Güney olması gerekirdi zaten derim. En son bu kadar hangi kitapta etkilendim hatırlamıyorum. Ezen - ezilen savaşı , zalim ve zalimden daha zalim (beterin beteri) tasviri o kadar güzel işlenmiş ki... Yılmaz Baba ciğerimi söktün okurken... Alacağın olsun. Kesinlikle sizi saracak içine çekecek. Okuyun mutlaka. (Radikalizmin Mistik Önderi)
Eşkiya yuvasız kurt gibidir: kitap/ac-kurtlar--187360 1969 yılında çekilen bir Türk filmidir. Filmin başrolünde oynayan yazar/yilmaz-guney aynı zamanda yönetmenliği de üstlenmiştir. Kitapta hem hikaye hem senaryo var. Kitap kısa ve öz okumak isteyen herkese tavsiye ederim. Muşta çekilmiş hem filmi hem de kitap olarak uyarlanmış. Paylaştığım alıntılar ; gonderi/152622306 gonderi/152605719 gonderi/152604947 gonderi/152503577 gonderi/152503046 gonderi/152502632 gonderi/152501926 (rüm⠀ོ)
Yıllar önce filmi izlemiştim...kitapta hem filmin hikayesi hemde seneryosu var ... bir saatinizi ayırıp okuyun ...bulabilirseniz filmide izleyin...yılmaz güneyin ne kadar iyi bir sinemacı olduğunu anlamak için iyi bir fırsat...okuyun ... (Ali K.)
Aç Kurtlar PDF indirme linki var mı?
Yılmaz Güney - Aç Kurtlar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aç Kurtlar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yılmaz Güney Kimdir?
Babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney, özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır.
Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.
Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli filmi Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı "Hudutların Kanunu"dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.
Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır.
1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl "Arkadaş" filmini çekti. Yine aynı yıl "Endişe" adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu "Şeytanın Oğlu" filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryolarını yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen "Sürü" ile yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından çekilen "Yol" filmleri büyük ses getirdi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da "Duvar" filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı "Duvar" onun son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi ve Paris'te toprağa verildi.
Yılmaz Güney Kitapları - Eserleri
- Boynu Bükük Öldüler
- Salpa
- Sanık
- Hücrem
- Arkadaş
- Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz
- Ölüm Beni Çağırıyor
- Selimiye Mektupları
- Gençlik Öyküleri
- Umut
- Yol
- Sürü
- Oğluma Hikayeler
- Ağıt
- Acı
- Baba
- Zavallılar
- Umutsuzlar
- Hudutların Kanunu
- Bir Gün Mutlaka
- Seyyit Han
- Aç Kurtlar
- Endişe
- İnsan, Militan ve Sanatçı Yılmaz Güney
- Siyasal Yazılar
- Duvar
- Yunan Bıçağı
- Sonsuz Bekleyiş
- Selimiye Üçlüsü
Yılmaz Güney Alıntıları - Sözleri
- Hayat denilen kavgaya girdik. Çelik adimlarla yürüyoruz.! (Bir Gün Mutlaka)
- Sevgili... Sen de o mahzun yüzünle aklımın mühürüsün... (Selimiye Mektupları)
- 03-09.12.1973 günlü ve 1169 sayılı L'Express'te "Umut" başlığı altında G.J. imzasıyla yayınlanan yazıda şöyle deniliyor: Sinemalarımızda bir Türk filminin oynaması, hemen dikkatimizi çekecek kadar ender rastlanan bir olaydır. Hele yapımcısı, ülkesinde 20 aydır, cezaevlerinde çürüyen bir tutukluysa. Ya UMUT? İyi bir ad. L'Express (Umut)
- İnsanları düşünmeye iten, doğasal ve toplumsal ihtiyaçlardır. İnsanlar canları istedikleri için şöyle ya da böyle düşünemezler. Onları, birbirlerinden farklı düşünmeye iten maddi zorunluluklar vardır. Bu nedenler, insan iradesinden bağımsız, varolan nesnel koşulların ürünüdürler. Bu koşullardan kaynaklanan zorunluluklar da düşünmenin, düşüncenin, tutum ve davranışlarımızın maddi temelidir. (Siyasal Yazılar)
- Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflar arası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz? (Siyasal Yazılar)
- Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık... (Sonsuz Bekleyiş)
- "Sermayenin, gelişen, egemenliğe oynayan en gerici kesimin bugünkü gücü, gelişen halk hareketleri karşısında, uzun vadeli hesaplar yaparak çıkarlarını korumaya yetmiyor, kısa vadede büyük kârlar peşinde koşmak zorundadır o. Bu yüzden kitle hareketleri, grevler, boykotlar, işgaller, halkın uyanışı işine gelmeyecektir. Çünkü kitle hareketleri, artan işsizlik, hayat pahalılığı, kaçınılmaz olarak kapitalist sömürü ile uzlaşamaz sınıf ve tabakaları, devrimin gerekliliğine inandıracaktır. Peki ne yapacaktır sermaye? Baskıya ve zulme başvuracaktır. Kendine en uygun siyasi sisteme başvuracaktır. Bunun adı faşizmdir. "Kahrolsun faşizm!" (Sanık)
- "Yağmur altında bilmediğim sokaklarda, bir ıslıkla delicesine dolaşmak yahut şapkasını rüzgara kaptırmış bir adamın haline gülmek ihtiyacına duyduğum şu anda, sıcak salebimi yudumluyorum." (Gençlik Öyküleri)
- Sen dik dur..! Biz unutursak da, Sosyalistler unutmaz seni... (Hücrem)
- Bazen sevinivermek için öylesine küçük şeyler yetiyor ki insana. Belki sevinmeyi özlemiş olmamızdandır bu. (Selimiye Mektupları)
- Yazgıdan başkası olmaz oğul. Yüreğine taş basacaksın çaresiz. (Seyyit Han)
- Emperyalizmin, çeşitli eğilimlere sahip, uluslararası tekelci burjuvazinin farklı mihraklarına bağlı işbirlikçi yerli tekellerin, toprak kapitalistlerinin, toprak ağalarının, bankacıların, aracıların, büyük tefecilerin - bezirgânların, hacıların, hocaların, şıhların ve her türlü soyguncu sermayenin ve gericiliğin yoğun sömürüsü ve baskısı altında ezilen, yoksul, geri bir ülkenin devrim acemisi çocuklarıyız (Selimiye Üçlüsü)
- Kimin saflarında olacağız? Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük isteyen; insanın insana kulluğuna son verilmesini isteyen halkların devrimci saflarında mı, yoksa bağımsızlığa ve demokrasiye karşı çıkan, sömürüyü bir tasma gibi halkların boğazına geçirip onları köleleştiren ve düzeni korumak için her türlü baskı ve zülmü "meşru" gören halk düşmanı saflarda mı? (Siyasal Yazılar)
- Çocukları çok seviyorum, ama onları bu dünyaya getirip acı çektirme hakkına sahip değiliz. Biz insanlar hayvanlardan beteriz. Kendi zevkimiz için onlara acı çektirmeye hakkımız yok. (Arkadaş)
- Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. ataç ikon (Sonsuz Bekleyiş)
- Karanlığa saplanmış tüm düşüncelerimi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaçım vardı... (Gençlik Öyküleri)
- ...grev yapsak düzelir mi? (Bir Gün Mutlaka)
- Kimsesizin ardından gidenide olmazmış (Boynu Bükük Öldüler)
- "Kavgayı göze almadan barış da olmaz." (Oğluma Hikayeler)
- Onu ilk gördüğü günü hatırlıyordu. Onunla geçen sıcak ve unutulmaz günleri, ürpertiler duyarak... Birbirinden kopuk anılar, düşünüldükçe daha canlılık kazanıyor, birbirini tamamlayan yeni anıları doğuruyordu. (Umutsuzlar)