diorex
sampiyon

Acı - Yılmaz Güney Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Acı kimin eseri? Acı kitabının yazarı kimdir? Acı konusu ve anafikri nedir? Acı kitabı ne anlatıyor? Acı PDF indirme linki var mı? Acı kitabının yazarı Yılmaz Güney kimdir? İşte Acı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.04.2022 08:00
Acı - Yılmaz Güney Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yılmaz Güney

Yayın Evi: İthaki Yayınları

İSBN: 9786057762405

Sayfa Sayısı: 72

Acı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Acı, Yılmaz Güney senaryoları arasında ülkemiz sinemasının kırılma noktalarından biridir. Çiçek Ali karakterinin alışılagelmiş başkahramanlarla arasındaki fark, sinemanın imkanlarını genişleten diyaloglar ve toplumsal gerçekçi bakış açısının kurguyu güçlendiren yapısı bambaşka bir senaryo ile karşı karşıya bırakıyor okuru.

Acı, inandığı değerler için bedel ödemekten çekinmeyenlerin, değişimin insanın kendisinden başlayacağına inananların ve sonunda ölüm bile olsa temiz kalmaktan vazgeçmeyenlerin hikayesi.

Acı Alıntıları - Sözleri

  • " Benim anladığım delikanlı doğruluğun, mertliğin, ekmeğin delikanlısıdır."
  • Nerde olurlarsa olsunlar; ikiyüzlü, ahlaksız, kötü yürekli insanlara kin duyuyorum.
  • Biz hayatımızda çok kahpelik gördük. Kollarımızda çok kelepçe paslandı. Yazımızı yazan kötü yazmış. Lakin biz sabırlı adamız, acımızı ne zaman olsa alırız.
  • Benim anladığım delikanlı, doğruluğun, mertliğin ve ekmeğin delikanlısıdır.
  • Nerde olurlarsa olsunlar; ikiyüzlü, ahlaksız, kötü yürekli insanlara kin duyuyorum.
  • Ama silaha ihtiyacı yoktu Ali'nin... Haklılığın silahını taşıyordu kafasında.
  • Nerde olurlarsa olsunlar; ikiyüzlü, ahlaksız, kötü yürekli insanlara kin duyuyorum.
  • "Benim anladığım delikanlı doğruluğun,mertliğin,ekmeğin delikanlısıdır." Yılmaz GÜNEY
  • " Biz hayatımızda çok kelepçe gördük. Kollarımızda çok kelepçe paslandı. Yazımızı yazan kötü yazmış. Lakin biz sabırlı adamlarız beklemesini biliriz. Ne zaman olsa acımızı alırız. "
  • Eskiden adam öldürmeyi marifet bilirdik. Ne zaman ki adam öldürdük,mahpus damlarını,taş duvarları, zindanları tanıdık; kapılarda ağlaşan kadınları,kızları anaları gördük; anladık ki bizim yaptığımız iş,iş değildir. Benim anladığım delikanlı, doğruluğun,mertliğin ve ekmeğin delikanlısıdır. Adam kendi meselesi içinde adamdır.
  • Zelha...Zelihaaaa!
  • Nerede olursa olsunlar;ikiyüzlü, ahlaksız,kötü yürekli insanlara kin duyuyorum.
  • Biz hayatımızda çok kahpelik gördük. Kollarımızda çok kelepçe paslandı. Yazımızı yazan kötü yazmış. Lakin biz sabırlı adamız, acımızı ne zaman olsa alırız.
  • "Eskiden adam öldürmeyi marifet bilirdik. Ne zaman ki adam öldürdük, mahpus damlarını, taş duvarları, zindanları tanıdık, kapılarda ağlaşan kadınları, kızları, anaları gördük; anladık ki bizim yaptigimız iş, iş değildir. Benim anladığım delikanlı, doğruluğun, mertligin ve ekmegin delikanlısıdır. Adam kendi meselesi içinde adamdır."
  • Adam kısmısı doğru bildiğinden korku belasına ya da menfaati için vazgeçerse o adam, adam değildir."

Acı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Acının, dramın, hüznün adamı Yılmaz Güney. Bir o kadar da mertliğin, delikanlılığın, yoksulların babası Yılmaz Güney. Ağalara, onların zorba dolu yönetimine meydan okuyan bir adamın hikâyesidir Acı. Çiçek Ali ve Zeliha'nın öyküsüdür Acı. Haceli Ağa'nın tuzağına düşmüştür garibim Ali. Kıymıştır Yasin'e. Avanos'un yiğit oğlu, Zeliha'nın ağabeyi, güçlü, gözüpek Yasin'ine. Mapusdamı görmüştür Ali. Duymuştur orada buz gibi duvarların soğukluğunu, tatmıştır orada gardiyanların kızılcık sopasını, dayanmıştır müdürün bağırtılarına, gözyummuştur bazen yerde atılan zarlara, yetimin kursağından çalınacağını bile bile. Eh, akıllanmıştır da Çiçek Ali. İsmi gibi çiçekler açmıştır yüreğinde. Anlamıştır kan davasının ne menem bir kötülük olduğunu, anlamıştır köyün tek ağası Hacelilerin ne gaddar bir domuz olduklarını, öğrenmiştir tek doğru yolun sevgi, saygı, hoşgörü ve muhabbet olduğunu. Dönmüştür 15 acı yılın sonrasında köyüne. Yapışmıştır Avanos'un dizine, vurulmuştur Zeliha'sına. Tabii kötülük, zorbalık boş durur mu? Rahat bırakmayacaklardır Çiçek Ali'nin yakasını, huzurunu? Fakat o bildiği yolundan dönmeyecektir asla. Yönetmenliğini ve senaryosunu kendi yazıp kendi oynayan Çirkin Kral Yılmaz Güney, rol arkadaşı Fatma Girik ile bizlere bir kez daha doğrunun, insanlığın, özgürlüğün ne kadar güzel bir şey olduğunu göstermişlerdir. Haceli gibi ağaların her zaman, garibanın sırtından paralar kazanıp, onlara bir avuç buğdayı çok gören, kızına avradına göz diken o domuzların nasıl birer canavara dönüştüklerini anlatmışlardır. Fakat bunun yanında da umudun, güzelliklerin, alınterinin, ekmeğin sevdasıyla her daim zorbanın karşısında olup, göğsünü siper edecektir Çiçek Aliler, Zelihalar. Onların ekip diktiği tohumlar bir gün kocaman fidan olup ağaca dönüşeceklerdir. Haceliler gibi zalim ağaların despotluğu bir gün bitecek. Ertesi gün doğan güneşle hatırlayacağız tekrardan Çiçekleri, Alileri... (İsmail)

Yılmaz Güney in bende uyandırdığı ilk his cesaretine özenme hissi olmuştur. Ve ilk his tek his olmadı kralın en belirgin özelliklerinin hepsi kendine biraz biraz özendiriyor. İlk kitabını okudum ve gerçekten çok güzel bir konusu olduğunu ilk cümleden hissettim kral yav dedim yapmış krallığını. Bir insanın bu kadar kendini duygusal açıdan geliştirmesi ve gururunu yok sayması sadece duygulara önem verip maddiyatı yok sayması basit bir konu, basit bir anadolu olayı, üzerinden bu kadar sade bu kadar güzel ancak anlatılabilir bence. Ve Zelha nın efendiliği utangaçlığı sadakati bu kadar kısa anlatılıp bu kadar kendine hayran bırakması ayrı güzeldi anlık olarak keşke köyde yaşayıp böyle biri ile evlenebilseydim dedim ve dediğim ile kaldım. Zevkli ve hisli bir kitap. Keyifli okumalar kral severler. (abdomov21)

Acı: Yılmaz Güney'in Acı filmini izlemeyen yoktur herhalde diyecem ama 2000 kuşağı bilmez büyük ihtimalle. Acı, Yılmaz Güney'in Anadoluda geçmiş bir ağalık düzenini içeren filmidir. Bugün hala Anadoluda kan davası ve benzeri olaylarla birbirini vuranlarla dolu. Haceli denen dürzü ağa Ali'yi gençliğinde kandırmış kapısındaki marabalardan yapmıştır. Köye şarap fabrikası kurulacak en müsait yer de Avanosların tarlanın yeridir, fakat Avanoslar tarlasını satmaya niyetli değillerdir. Bu kancı Haceli ağa da Ali'ye verir gazı verir gazı (Sana içeride bakarım, bulgur pilavı yediririm, et yediririm) fasılalarıyla gider Avanosların oğlunu öldürür. Jandarmalar gelir yakalar Ali'yi tam tamına 15 yıl mahpus damlarında yatar. İçerde yatarken aklı başına belir Ali'nin. Ben nasıl bir eşeklik yaptım, ben ne hayvanım bir malın gazına gelip yattık içerse deyip aklı başına gelir. Mahpustan çıktıktan sonra öldürdüğü adamın mezarına gider sonra da evine gider babasından af dilemek için. Avanos dayı ilk başta sert çıkar affetmez ama Ali kararlıdır kendini affettirmek için. Avanos dayı kulun köpeğin olim, kapında itin olim affet der ama Avanos dayı ile kızı buna bi girişler komalık ederler sonra üzülüp içeri alırlar. Olaylar ondan sonra başlar zaten. Ali'nin adamı olmasından hava atan yavşak Haceli ağa bozuntusunun forsu yoktur artık. Kimse iplemez dürzüyü. O da bunu sindiremeyip Ali'ye sarar. Devamı için ya okuyun ya da filmi izleyin. (Yol Ayrımı)

Acı PDF indirme linki var mı?

Yılmaz Güney - Acı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Acı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yılmaz Güney Kimdir?

Babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney, özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır.

Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.

Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.

İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli filmi Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı "Hudutların Kanunu"dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.

Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır.

1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl "Arkadaş" filmini çekti. Yine aynı yıl "Endişe" adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu "Şeytanın Oğlu" filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.

Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryolarını yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen "Sürü" ile yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından çekilen "Yol" filmleri büyük ses getirdi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da "Duvar" filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı "Duvar" onun son filmi olmuştur.

Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi ve Paris'te toprağa verildi.

Yılmaz Güney Kitapları - Eserleri

  • Boynu Bükük Öldüler
  • Salpa
  • Sanık
  • Hücrem
  • Arkadaş
  • Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz
  • Ölüm Beni Çağırıyor
  • Selimiye Mektupları
  • Gençlik Öyküleri
  • Umut
  • Yol
  • Sürü
  • Oğluma Hikayeler
  • Ağıt
  • Acı
  • Baba
  • Zavallılar
  • Umutsuzlar
  • Hudutların Kanunu
  • Bir Gün Mutlaka
  • Seyyit Han
  • Aç Kurtlar
  • Endişe
  • İnsan, Militan ve Sanatçı Yılmaz Güney
  • Siyasal Yazılar
  • Duvar
  • Yunan Bıçağı
  • Sonsuz Bekleyiş
  • Selimiye Üçlüsü

Yılmaz Güney Alıntıları - Sözleri

  • Hayat denilen kavgaya girdik. Çelik adimlarla yürüyoruz.! (Bir Gün Mutlaka)
  • Sevgili... Sen de o mahzun yüzünle aklımın mühürüsün... (Selimiye Mektupları)
  • 03-09.12.1973 günlü ve 1169 sayılı L'Express'te "Umut" başlığı altında G.J. imzasıyla yayınlanan yazıda şöyle deniliyor: Sinemalarımızda bir Türk filminin oynaması, hemen dikkatimizi çekecek kadar ender rastlanan bir olaydır. Hele yapımcısı, ülkesinde 20 aydır, cezaevlerinde çürüyen bir tutukluysa. Ya UMUT? İyi bir ad. L'Express (Umut)
  • İnsanları düşünmeye iten, doğasal ve toplumsal ihtiyaçlardır. İnsanlar canları istedikleri için şöyle ya da böyle düşünemezler. Onları, birbirlerinden farklı düşünmeye iten maddi zorunluluklar vardır. Bu nedenler, insan iradesinden bağımsız, varolan nesnel ko­şulların ürünüdürler. Bu koşullardan kaynaklanan zorunluluklar da düşünmenin, düşüncenin, tutum ve davranışlarımızın maddi teme­lidir. (Siyasal Yazılar)
  • Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflar arası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz? (Siyasal Yazılar)
  • Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık... (Sonsuz Bekleyiş)
  • "Sermayenin, gelişen, egemenliğe oynayan en gerici kesimin bugünkü gücü, gelişen halk hareketleri karşısında, uzun vadeli hesaplar yaparak çıkarlarını korumaya yetmiyor, kısa vadede büyük kârlar peşinde koşmak zorundadır o. Bu yüzden kitle hareketleri, grevler, boykotlar, işgaller, halkın uyanışı işine gelmeyecektir. Çünkü kitle hareketleri, artan işsizlik, hayat pahalılığı, kaçınılmaz olarak kapitalist sömürü ile uzlaşamaz sınıf ve tabakaları, devrimin gerekliliğine inandıracaktır. Peki ne yapacaktır sermaye? Baskıya ve zulme başvuracaktır. Kendine en uygun siyasi sisteme başvuracaktır. Bunun adı faşizmdir. "Kahrolsun faşizm!" (Sanık)
  • "Yağmur altında bilmediğim sokaklarda, bir ıslıkla delicesine dolaşmak yahut şapkasını rüzgara kaptırmış bir adamın haline gülmek ihtiyacına duyduğum şu anda, sıcak salebimi yudumluyorum." (Gençlik Öyküleri)
  • Sen dik dur..! Biz unutursak da, Sosyalistler unutmaz seni... (Hücrem)
  • Bazen sevinivermek için öylesine küçük şeyler yetiyor ki insana. Belki sevinmeyi özlemiş olmamızdandır bu. (Selimiye Mektupları)
  • Yazgıdan başkası olmaz oğul. Yüreğine taş basacaksın çaresiz. (Seyyit Han)
  • Emperyalizmin, çeşitli eğilimlere sahip, ulus­lararası tekelci burjuvazinin farklı mihraklarına bağlı işbirlikçi yerli tekellerin, toprak kapitalist­lerinin, toprak ağalarının, bankacıların, aracıla­rın, büyük tefecilerin - bezirgânların, hacıların, hocaların, şıhların ve her türlü soyguncu serma­yenin ve gericiliğin yoğun sömürüsü ve bas­kısı altında ezilen, yoksul, geri bir ülkenin dev­rim acemisi çocuklarıyız (Selimiye Üçlüsü)
  • Kimin saflarında olacağız? Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük isteyen; insanın insana kulluğuna son verilmesini isteyen halkların devrimci saflarında mı, yoksa bağımsızlığa ve demokrasiye karşı çıkan, sömürüyü bir tasma gibi halkların boğazına geçirip onları köleleştiren ve düzeni korumak için her türlü baskı ve zülmü "meşru" gören halk düşmanı saflarda mı? (Siyasal Yazılar)
  • Çocukları çok seviyorum, ama onları bu dünyaya getirip acı çektirme hakkına sahip değiliz. Biz insanlar hayvanlardan beteriz. Kendi zevkimiz için onlara acı çektirmeye hakkımız yok. (Arkadaş)
  • Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. ataç ikon (Sonsuz Bekleyiş)
  • Karanlığa saplanmış tüm düşüncelerimi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaçım vardı... (Gençlik Öyküleri)
  • ...grev yapsak düzelir mi? (Bir Gün Mutlaka)
  • Kimsesizin ardından gidenide olmazmış (Boynu Bükük Öldüler)
  • "Kavgayı göze almadan barış da olmaz." (Oğluma Hikayeler)
  • Onu ilk gördüğü günü hatırlıyordu. Onunla geçen sıcak ve unutul­maz günleri, ürpertiler duyarak... Birbirinden kopuk anılar, düşünüldükçe daha canlılık ka­zanıyor, birbirini tamamlayan yeni anıları doğuruyordu. (Umutsuzlar)

Yorum Yaz