Açık Toplum ve Düşmanları - Karl R. Popper Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Açık Toplum ve Düşmanları kimin eseri? Açık Toplum ve Düşmanları kitabının yazarı kimdir? Açık Toplum ve Düşmanları konusu ve anafikri nedir? Açık Toplum ve Düşmanları kitabı ne anlatıyor? Açık Toplum ve Düşmanları PDF indirme linki var mı? Açık Toplum ve Düşmanları kitabının yazarı Karl R. Popper kimdir? İşte Açık Toplum ve Düşmanları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Karl R. Popper
Çevirmen: Mete Tunçay
Çevirmen: Harun Rızatepe
Orijinal Adı: The Open Society and Its Enemies
Yayın Evi: Liberte Yayınları
İSBN: 9789756201824
Sayfa Sayısı: 664
Açık Toplum ve Düşmanları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1. Cilt Platon'un Büyüsü
2. Cilt Hegel, Marx ve Sonrası
Birinci Dünya Savaşı sırasında siyasi sürgünde yazılan ve ilk kez 1945 yılında basılan Açık Toplum ve Düşmanları, 20. Yüzyıl'ın en etkili kitaplarından biridir. Bertrand Russel'ın "demokrasinin kuvvetli ve derin bir savunusu "diyerek selamladığı bu esere, Platon, Hegel ve Marx'ın felsefelerinin merkezden planlanmış siyasi sistemlerinden mündemiç olan tehlikeleri açığa çıkaran efsanevi bir saldırıdır. Popper'ın oldukça kolay kavranabilir üslübu, bilgeliği, büyük filozofların fikirlerinin berrak açıklamaları ve günümüzde dünya genelinde totaliter sistemlerin yeniden dirilmeleri, Açık Toplum ve Düşmanları'nın hala devam eden popülaritesini açıklatan üç sebeptir.
Açık Toplum ve Düşmanları Alıntıları - Sözleri
- Bir insanı sevmek demek, onu mutlu kılmak istemek demektir.
- Bir kitap hiçbir zaman bitirilemez.
- İyi olmak demek kötülük yapmamaktır. Bir de kötülük yapmayı istememektir.
- Özgürlüğün hiçbir çeşidi devlet tarafından güven altına alınmadıkça olanaklı olamaz.
- kendi izleyicilerine, aldatıcıdır diye, akılcı kanıtlara kulak vermeyi yasaklayabilirler ve onlara kanıta karşı yumruklarını yahut tabancalarını kullanmayı öğretebilirler.
- kuramlarının nasıl birtakım dogmalar haline getirilmiş olduğunu görseydi, bundan hoşlanmazdı.
- Midelerini hayvanlar gibi doldururlar
- Hiç kimse kendi davasında yargıç olmamalı.
- Halk yardıma çok muhtaç, mutsuz, ağır bir bunalım, bir sürüklenme duygusu altında çabalıyor.
- İnsan siyasal entrikalarla ya da savaşla meşgul olmuyorsa, felsefe boş vakit geçirmenin en soylu, ince ve mutlu yoludur. Boş vakit geçirmenin en iyi yoludur, çünkü, Aristoteles'in kendisinin dediği gibi "hiç kimse... onun uğruna savaş hazırlamaz."
Açık Toplum ve Düşmanları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Daha Adil Bir Dünya Mümkün Mü?: Açık Toplum ve Düşmanları yapıtını incelemeye başlamadan önce Popper’in açık toplum ve kapalı toplum kavramlarıyla ne kastettiğine değinmek yerinde olacaktır. Açık toplum en basit anlamıyla özgür toplumdur. Açık toplumda birey toplum tarafından kısıtlanmaya ve dolayısıyla kendini gerçekleştirememeye maruz kalmaz ve toplumun her bir bireyinin birey olmak bakımından değeri bilinir ve korunur. Bunun karşısında bir de kapalı toplum vardır. Kapalı toplumda ise birey toplum tarafından kısıtlanır, toplumda totaliter rejim hakimdir. Popper karşısında olduğu kapalı toplumlara kendi döneminden şu örnekleri verir: faşistler, Naziler ve komünist diktatörlükler. Popper yapıtta açık toplum düşmanları olarak iki büyük otoriteyi eleştirir: Platon ve Hegel-Marx. Ancak eleştiriler mevzubahis düşünürlerle sınırlı kalmaz; Aristoteles, Wittgenstein gibi düşünürler de eleştirilerden nasibini alır. Popper’in bu büyük otoriteleri karşısına alıp eleştirmesinin zannımca birkaç nedeni vardır: a) mevcut nüfuzu en yüksek ideolojilerin eleştirilmesi daha büyük bir çoğunluğun düşünce yapısını sorgulamasına ve değiştirmesine olanak sağlar, b) tarihsel süreçte gittikçe güçlenen ve kutsallaşan, bu nedenle de eleştirilemeyen ideolojiler eleştirilerek kutsal yıkılabilir. Popper’in eleştirilerine geçmeden önce bir paragraf parantezi daha açayım ve Popper’in yaşamına değineyim. Çünkü mevzubahis yapıtın esas meselesi, Popper’in yaşantısıyla oldukça paralel bir seyir göstermekte. Popper her ne kadar bu yapıtında Marksizmi eleştirse de esasında kendi de ilk dönemlerinde Marksisttir. Bir gün eylem alanında fikir yoldaşlarından beş kişi polis tarafından açılan silahlı saldırıda ölür. Popper o gün fark eder ki, bu ideolojiye mensup üst mertebedeki insanlar mücadelede ölenleri pek önemsemez. Bir başka deyişle, insanın yaşamının onlar nezdinde bir değeri yoktur. Hatta şöyle derler: can vererek mücadelemize güç kattılar. Popper o günden sonra daha iyi bir dünyanın imkanı üzerine düşünmeye başlar ve imkan olarak iki yol görür: bilim ve siyaset. Bu görüsünden sonra da özellikle bilimin neliği ve siyasetin nasıl olması gerektiği üzerine durur çalışmalarında. Popper’in fikirlerinin değişim göstermesi azımsanamayacak denli çoktur. Örneğin döneminde en büyük okul diyebileceğimiz Viyana çevresi okulunu kurar. Burada Carnap ile mantıkçı pozitivizmi kurar ancak bir süre sonra mantıkçı pozitivizmden uzaklaşır ve okulun fikirlerini eleştirir. Popper’in yanlışlanabilirlik kuramına göre bir önermenin bilimsel kabul edilebilmesi için evvela onun yanlışlanabilir olması gerekmektedir. Buradaki yanlışlanabilir olma gerekliliği kuramın yanlış olması gerektiği anlamına gelmez, yanlışlanan kuram zaten yanlışlanmış ve geçerliliğini yitirmiştir. Ancak bir kuramın bilimsel olabilmesi için, kuramın deneyim alanında ispatlanması ve aksinin de geçerli olabileceğinin, yani bir gün yanlışlanabileceğinin bilinmesi gerekir. Bu kurama göre haliyle Marksizm bilimsel bir teori değildir (oysa marksizmin bilimsel olmak iddiası da vardı). Popper yanlışlanabilir olmayan teoriler üzerine Adler’den vs. de örnekler verir ve nihayet bilimsel bir örnek olarak da Einstein’ın kuramını verir. Einstein, izafiyet kuramına (zamanın ve mekanın izafiliği kuramına) her ne kadar güvense de, eğer bir gün kuramı yanlışlanırsa o zaman kuramını artık kabul etmeyeceğini söylemiştir. Popper’in hayranlık duyduğu bilimsel düstur Einstein’da vücut bulmuştur. Peki, marksizm neden bilimsel bir teori olmaktan uzaktır? Çünkü marksizm, toplumdaki her olayı bir sınıf çatışmasına indirger, sınıf çatışmasıyla açıklar ve bu durum tartışmaya kapalıdır. Her olayın sınıf çatışmasıyla açıklanması, yanlışlanabilir hiçbir alan bırakmamak demektir. O halde Marksizm yanlışlanamazdır ve bilimsel bir teori değildir. İşçilerin toplumda şalter görevi gördüğü Marksist kuramda amaç toplumsal değişimlerin kaçınılmaz yasalarını bulmak ve böylece tarihi (gelecek tarihi) öngörebilmektir. Öngörüler vasıtasıyla radikal bir değişim imkanının oluşmasını isterler ancak Popper’e göre toplumsal yaşamda radikal değişimler mümkün değildir. Bu nedenle devrim fikrinden vazgeçilmeli ve parçalı (bölük pörçük) toplum mühendisliği fikrine geçilmelidir. Parçalı toplum mühendisliğinin temel değeri kötülüklerle parçalı olarak mücadele etmek ve onları gitgide daha çok düzeltmektir. Yani, iyi ve barışçıl bir yaşam imkanına ufak ufak yaklaşmaktır. Bu aşamalarda en önemli unsur ise denetimdir: gücün halk tarafından denetlenmesi, yeri geldiğinde dıştan da müdahale edilebilmesi. Marksist öğreti ise topyekun bir yıkım ve yerine sil baştan bir toplum kurmak fikrindedir. Esasında değişime oldukça tutkun görünürler ancak içine düştükleri tarihsici hezeyan onları çarpmaktadır. Tarihsici öğretinin ilk izleri Hesiodos’un eserlerinde görülür. Tarihsicilik, en basit anlamda, bugünün geçmiş tarafından değişime imkan vermeden belirlenmiş olduğu görüşüdür. Görüleceği üzere kader anlayışıyla da birleşince oldukça mistik bir havaya bürünmektedir. Popper’in esas dertlerinden biri de tarihsiciliktir ve tam da bu nedenle Platon ve Hegel-Marks’ı eleştirmiştir. Tarihsicilik öğretisinin ve totaliter rejimin Platon’daki izlerine birkaç örnek vereyim. Örneğin Platon’da sınıf ayrımları esastır ve bu da adil olandır. Bir alegori yapar: yönetici çobandır, askerler çoban köpeği ve halk da koyun. Herkesin kendi rütbesini bilmesi ve ona uygun hareket etmesi adildir. Yalan söylemek yalnızca filozof-krala serbesttir çünkü filozof-kral zaman zaman toplumun çıkarları için yalan söylemek zorunda kalabilir. Platon’un ideal devletinde birey siliktir, hatta neredeyse yoktur. Esas olan toplumdur ve birey de ancak toplum için vardır. Platon’un tarih öğretisi kötümserdir: gün geçtikçe her şey gerilemekte ve kötüleşmektedir. Bu nedenle değişim kötü olandır, değişmeyen iyidir. Hegel ise Platon’un aksine tarihte bir ilerlemecilik olduğunu söyleyecek kadar iyimserdir. Ancak onun iyimserliğinin sınırı Prusya kadardır. Prusya tarihsel tinin son aşamasıdır. Artık her şey bitmiştir, iyi olan her şey Prusya’da vücut bulmuştur. Popper’in eleştirileri kabataslak böyle sunulabilir ancak merak edenlerin yapıtın tümünü okumalarını tavsiye ederim. Çünkü ayrıntıda daha birçok eleştiri mevcut. Popper’e göre en büyük filozof Platon’dur. Platon’u her ne kadar eleştirse de ona hakkını vermekten geri durmaz. Ayrıca o çok eleştirdiği Marks’a da birçok konuda hak vermektedir. Aslında bu düşünürleri eleştirmesinin nedenlerinden biri de onları eleştirilmeye değer görmesidir. Popper’in fikirleri bilim felsefesinde, siyaset felsefesinde, ahlak felsefesinde, dil felsefesinde, mantıkta, matematikte ve sosyolojide önemli bir yer tutmuştur. Onun daha iyi bir yaşam imkanını bulmak için yola çıktığı düşünsel serüveni kendinden sonra yeni serüvenlerin doğmasına vesile olmuştur. (Özkan Eken)
Karl Popper'ın iki cilt boyunca, Hegel'e, Marks'a, Platon'a, Toynbee'a kadar hemen herkesi kapsayacak şekilde yerle bir ettiği felsefe kitabı. Okuması oldukça zevkli. Totaliterliğe karşı alınan tutum ile akılcı ve bilimci kültürün savunulması hariç hemen hemen her önemli argüman ve fikir eleştirilmiş. Ancak kitap tam bir liberalizmin bakış açısına göre yazıldığından haliyle kendi yanlışlarını anlatmamakta. İdeolojinin yanlış bilinç olduğunu görebilmek bu kadar zor olmamalıydı. Popper bunu eleştirel bir bilinçle işleseydi kitap efsaneler arasına girebilirdi ancak karşıtları yerle bir edeceğim derken neoliberal mantığı kendiliğinden meşrulaştırıyor olması huzursuz etti beni. Hegel'i şarlatana benzetip ona ayıracak zamana yazık olur dercesine olan yaklaşımı bence oldukça yanlış. Tabi Hegel'in felsefesi ve diyalektiğini eleştirenler içindeyim ancak yaklaşımda problem var. Ona göre doğru bu. Sonuçta liberal mantığı temsilen yazıyor Ancak Hegel kendisinin bahsettiği gibi Prusya krallığının şarlatanı olmaktan çok daha fazlası. Sanırım Popper biraz da dikkat çekmeye çalışmış ancak felsefe severler için düşündürücü yanları oldukça fazla bir kitaptan bahsediyoruz. Doğru ''şey'' yanlış metodla yazılmış gibi. (Uğur De Molinari)
Açık Toplum ve Düşmanları PDF indirme linki var mı?
Karl R. Popper - Açık Toplum ve Düşmanları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Açık Toplum ve Düşmanları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Karl R. Popper Kimdir?
1902 Viyana doğumlu Avusturyalı bilim ve toplum felsefecisi. Üniversite öğrenimi sırasında matematik, fizik ve felsefe okudu. İlk kitabı mantıkçı pozitivistlerin merkezi olan Viyana Çevresi yayınları arasında çıkmakla birlikte Çevreyle ilişkisi her zaman tartışma ve eleştiri düzeyinde sürdü. Bu yüzden kimilerince 'resmî muhalif' ilan edildi. 1937 yılında okutman olarak gittiği Yeni Zelanda'da kendisine asıl ününü kazandıran 'Açık Toplum ve Düşmanları' kitabını (Türkçeye çevirisi: C. 1, Mete Tunçay, Ankara, 1967, C. 2 Harun Rızatepe, Ankara, 1968; Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları) yayınladığı yıl olan 1945'e kadar kaldı. Aynı yıl Londra Üniversitesi London School of Economics'de okutmanlığa başladı. 1969'da emekli oluncaya kadar burada mantık ve bilimsel yöntem profesörlüğü yaptı.
Karl R. Popper Kitapları - Eserleri
- Daha İyi Bir Dünya Arayışı
- Açık Toplum ve Düşmanları
- Bilimsel Araştırmanın Mantığı
- Tarihselciliğin Sefaleti
- Hayat Problem Çözmektir
- Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik
- Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 1
- Bitmeyen Arayış
- Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2
- Conjectures and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge
- The Logic of Scientific Discovery
Karl R. Popper Alıntıları - Sözleri
- Marx’ın Kapital’i yazmaktaki amacı, toplumsal gelişmenin kaçınılmaz yasalarını bulmaktı. Toplum teknolojisine yararlı olacak ekonomi yasaları bulmak değildi. Kapital, ne âdil fiyatlar, servetin eşit dağıtımı, güvenlik, üretimin akla yakın bir şekilde plânlanması ve her şeyin üstünde, özgürlük gibi sosyalist amaçların gerçekleşmesini sağlayacak ekonomik koşullar konusunda bir incelemeydi, ne de bu amaçları çözümlemek ve açıklamak yolunda bir girişimdi. Ama her ne kadar Marx sosyalist amaçların ahlâk açısından haklı çıkarılması çabasına olduğu kadar Ütopyacı teknolojiye de şiddetle karşı çıkmış olsa da, yazılarında örtük olarak, bir ahlâk kuramı da vardır. O, bunu başlıca toplum kurallarını ahlâk açısından değerlendirmekle dile getiriyordu. Ne de olsa Marx’ın kapitalizme yönelttiği suçlama ahlâksal bir suçlamaydı. Düzen, içindeki tam bir biçimsel adâlet ve hakkaniyet ile birlikte ortaya çıkan, zâlim adâletsizlikten dolayı suçlanmaktadır. Düzen suçlanmaktadır, çünkü sömürücüyü sömürüleni köleleştirmeye zorlayarak her ikisini de özgürlüklerinden yoksun kılmaktadır. Marx ne servete karşı çıkmış, ne de fakirliği övmüştür. O, kapitalizmden servet birikimine yol açtığı için değil, oligarşik niteliğinden dolayı nefret ediyordu; bu düzende servet demek öbür insanların hayatlarını etkileme iktidarı anlamında siyasal iktidar demek olduğu için ondan nefret ediyordu. Emek gücü bir meta hâline getirilmektedir; bu da insanların kendilerini pazarlarda satmaları gerektiği anlamına gelir. Marx, düzenden köleliği andırdığı için nefret ediyordu. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
- Neyi atıp neyi alıkoymalı? İşte sorun bu. (Bitmeyen Arayış)
- İyi olmak demek kötülük yapmamaktır. Bir de kötülük yapmayı istememektir. (Açık Toplum ve Düşmanları)
- Soru: “Birkaç komünist gencin Viyana’da polis tarafından öldürülmesi üzerine, komünistlerden biraz uzaklaşmaya karar verdiniz. Oysa o olayda komünistler ateş açan taraf değil, kurbandı. Ama komünizmden vazgeçmeye o olay üzerine karar verdiniz. Bu biraz garip değil mi?” Popper: Bir tür sorumluluk duyuyordum, insanın kendini feda etmesinin, kendini tehlikeye atmasının normal olduğunu düşünüyordum; ama biz başkalarını, kendilerini tehlikeye atmaları, vurulmaları için cesaretlendiriyorduk, oysa bunu yapmaya hakkımız yoktu. Parti liderlerinin başkalarına, kendilerini feda etmelerini ya da hayatlarını tehlikeye atmalarını söyleme hakları yoktu. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
- Eğer eleştirici bir tutuma sahip değilsek, daima bulmayı istediğimiz şeyleri bulacağız: Cici teorilerimizi teyid edecek hususları arayıp, bulacak; onlar için tehlikeli olabilecek herşeyi ise gözden ırak tutacak ve görmeyeceğiz. (Tarihselciliğin Sefaleti)
- Şöyle diyordu Bach, öğrencilerine aralıksız çalma konusunda talimat verirken: "Tanrının ihtişamı ve zihnin izin verilen ölçüde zevk-ü sefası için ahenkli seslerden örülü bir harmoni olmalı; ve her müzik gibi bitimi ve nihai amacı Tanrının şan ve şerefiyle zihnin tazelenmesi dışında başka bir şey olmamalı. Buna dikkat edilmediği sürece, gerçekte müzik yoktur, cehennemsel uluma ve takırtı vardır.” (Bitmeyen Arayış)
- Özgürlüğün hiçbir çeşidi devlet tarafından güven altına alınmadıkça olanaklı olamaz. (Açık Toplum ve Düşmanları)
- “Yaşamın anlamı, hayatımız boyunca arayıp bulacağımız gizli bir şey değil, hayatımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir.” (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
- Yaşamın anlamı, hayatımız boyunca arayıp bulacağımız gizli bir şey değil, hayatımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir. (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
- Evrensel ve kişisel olmayan bir doğruluk ölçütüne başvurulması anlamında, akılcılık son derece önemlidir... Yalnız kolayca egemen olduğu çağlarda değil, aynı zamanda, hatta daha çok, fikir birliğine varamadıkları zaman adam öldürecek kadar kudretli olamayanların boş rüyası olarak hor görülüp reddedildiği daha bahtsız devrelerde de. BERTRAND RUSSELL (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
- "Belki ben haksızım, sen de haklısındır, ne olursa olsun tartışmamızdan sonra ikimiz de bazı şeyleri eskiye göre daha net olarak görebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin haklı olduğundan çok doğruluğa daha da yaklaşmanın önemli olduğunu unutmadığımız sürece, ikimiz de birbirimizden öğrenebiliriz." s.129 (Hayat Problem Çözmektir)
- Hiç kimse kendi davasında yargıç olmamalı. (Açık Toplum ve Düşmanları)
- Popper bilimi, bataklıkta kazıklar üzerine dikilmiş bir yapıya benzetir. Bu kazıklar hiçbir zaman “var olan” doğal ve sağlam bir tabana dayanmaz. Zaman zaman kazıkların sağlam bir temele dayandığı düşünülebilir; ama bu bir yanılgı olacaktır. Çünkü kazıklar yalnızca geçici bir süre için kendilerine sağlam bir dayanak bulmuştur. Bir süre sonra sağlam sanılan temel yine zayıflayabilir. Bu nedenle de kazıkların hep daha derine çakılması vazgeçilmez olmalıdır. İşte Popper'in bilim insanı, bıkmadan usanmadan, uçsuz bucaksız derinliklere uzanmaya çalışan; ulaştığı bilgiyi yalnızca geçici bir süre için güvenilir bilgi olarak kabul eden, bununla da yetinmeyip hep daha fazlasını arayan insandır. Bu da ancak bilginin “mutlak” olmadığı görüşüyle bağdaşmaktadır. Mutlak olmayan bilgi, doğru olmayan bilgidir, yanlışlanabilir bilgidir; evrenin herhangi bir yerinde “siyah tek bir kuğunun” var olabileceği kuşkusunun taşınmasıdır. (The Logic of Scientific Discovery)
- Kapitalistlerin insanların sefaleti karşısındaki sorumsuzluklarından yakınan bu insanların kendilerinin bu türlü dogmatik iddialarla insan sefaletini nasıl azaltabileceğimizi ve toplumsal davranışlarımızın bazı beklenmedik sonuçlarını nasıl kontrol altına alabileceğimizi öğrenmemizi mümkün kılabilecek bu türlü deneyimlere karşı çıkacak kadar sorumsuz olduklarını görmek hayret vericidir. Ne var ki, Marxçılığı savunanlar kendi çıkarları uğruna ilerlemeye karşı çıktıklarının farkında değildirler; onlar Marxçılık gibi hareketlerin ana tehlikesinin bir süre sonra türlü türlü çıkarları temsil etmeye başlamaları olduğunu ve maddi çıkarlar yanında düşünsel çıkarlar da olabileceğini göremiyorlar. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
- Her buluş ‘usdışı bir an’ içermektedir, her buluş ‘yaratıcı bir sezgidir’. (Bilimsel Araştırmanın Mantığı)
- Demokratik devlet teorisindeki önemli noktalardan biri de bürokrasi sorunudur, çünkü bizim bürokrasilerimiz anti-demokratiktir. Bürokrasilerde, davranış ve ihmâllerinin hesabını vermek zorunda olmayan çok sayıda “küçük diktatör” bulunur. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
- Demokrasi en kötü yönetim biçimidir, eğer tüm diğer yönetim biçimlerini saymazsak. Winston Churchill (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
- ... ben, düşünen tüm insanları ilgilendiren en azından bir felsefi sorunun var olduğuna inanıyorum. Bu da evrenbilim (Kosmologie) sorunudur: Dünyayı -ve biz de bu dünyaya ait olduğumuzdan, bu bağlamda kendimizi ve bilgimizi- anlayabilme sorunu. Tüm bilimlerin bu anlamda evrenbilim olduğuna inanıyorum; ve felsefe de, aynı doğa bilimleri gibi, evrenbilime getirdiği katkı nedeniyle benim için önem taşımaktadır. Felsefe ve doğa bilimleri araştırmalarını bu amaçla sürdürmediğinde, benim için hiçbir çekicilikleri kalmayacaktır. (The Logic of Scientific Discovery)
- kendi izleyicilerine, aldatıcıdır diye, akılcı kanıtlara kulak vermeyi yasaklayabilirler ve onlara kanıta karşı yumruklarını yahut tabancalarını kullanmayı öğretebilirler. (Açık Toplum ve Düşmanları)
- Devletçilik ne kadar artarsa, özgürlük de o kadar azalır. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)