diorex
sampiyon

Ah Minel Aşk - Peyami Safa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ah Minel Aşk kimin eseri? Ah Minel Aşk kitabının yazarı kimdir? Ah Minel Aşk konusu ve anafikri nedir? Ah Minel Aşk kitabı ne anlatıyor? Ah Minel Aşk kitabının yazarı Peyami Safa kimdir? İşte Ah Minel Aşk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.02.2022 17:47
Ah Minel Aşk - Peyami Safa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Peyami Safa

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9786051558554

Sayfa Sayısı: 165

Ah Minel Aşk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Peyami Safa’nın, Server Bedi müstearıyla kaleme aldığı Ah Minel Aşk, 25 Ekim 1931-8 Ocak 1932 tarihleri arasında Son Posta gazetesinde 77 gün boyunca yayımlanmıştır. Bu ilgi çekici eser, o dönem için alışılmadık denilebilecek, yenilikçi anlatı oyunlarıyla süslü bir roman içinde romandır.

 

Halim ve Narin’in trende karşılaşıp tanışmalarıyla başlayan macera, Halim tarafından -başından geçenleri ilginç bulacağı düşüncesiyle- romancı bir arkadaşına anlatılır. Sayfalar ilerledikçe bu romancı arkadaşın Server Bedi’den başkası olmadığı da anlaşılır.

 

Halim, mesleğinde son derece başarılı ve yaşamında da intizamlı bir avukattır. İyi tahsilli ve Avrupa görmüş bir kadın olan Narin ise pek çok yönüyle diğer kadınlardan ayrılmakta, kimi zaman çılgın kimi zamansa hayret edilecek denli sessiz bir ruh hâli içinde yaşamakta ve bu gelgitleriyle Halim’i sürekli şaşırtmaktadır. Fakat türlü tuhaflıklarına rağmen ona âşık olan Halim, Narin’le evlenir. Evlilikleri müddetince Narin’in davranışları ve ilginç istekleri Halim’i derin bir şüpheye sevk eder. Bunun üzerine karısını takip etmeye başlayan Halim, Narin’in o güne kadar kendisinden sakladığı büyük bir sırrı ortaya çıkarır.

 

Narin’den ayrılan fakat bu kararından ötürü pişmanlık duyan Halim’in hayatı altüst olacaktır. Son bir umutla Narin’i kendisine dönmeye ikna etmesi için romancı arkadaşını, yani Server Bedi’yi aracı olarak gönderir. Server Bedi’yse Halim tarafından kendisine anlatılan hikâyeyi çoktan yazmaya başlamış, sadece romanına güzel bir son bulmak istemektedir.

 

Ah Minel Aşk’ta Peyami Safa, “takma adını, yani ‘ikinci ben’ini

kurmaca düzlemde yeniden var etmiştir.”

 

Diğer romanlarından aşina olunduğu gibi kitabın kimi yerlerinde Doğu ve Batı gerilimine temas eden Peyami Safa, Batı’nın ahlak, özgürlük ve bireyselcilik kavramları üzerine de okuyucuyu düşünmeye sevk eder. Birkaç arka kapakta isminin geçmesine rağmen bugüne değin tefrikalarına ulaşılamayan bir kayıp roman olan Ah Minel Aşk, Serdar Soydan tarafından keşfedilip yayıma hazırlanmış, Peyami Safa çalışmalarında, büyük yazarın biyografisinin eksiklerinin tamamlanması için atılacak adımların öncüsü olmaya aday bir eser!

Ah Minel Aşk Alıntıları - Sözleri

  • herkesin hayatında bir an gelir ki şâirliği tutar.
  • zaten bir kadını sevip sevmediğini anlamak istersen, bir hafta içinde onun ismini kaç defa andığını düşün, aşağı yukarı hesap et, üç yüzü geçerse tamamdır, abayı yaktın demektir.
  • Siz erkekler bütün kadınlarla alay etmek hakkıyla beraber doğduğunuzu zannedersiniz bu sizin için ananızın karnında edindiğiniz bir haktır
  • İnsan felaketin içinde felaketi hissetmiyor.
  • iki günün değil, iki saatin, iki dakikanın bile birbirine benzemesinden korkuyorum. yeknesak bir hayat beni sıkıyor. tıpkı iki tarafı yüksek duvarlı, uzun bitip tükenmez, manzarası hiç değişmeyen bir yolda yürüyormuş gibi oluyorum.
  • Hayatı facia yapan insandır, insanlardır!
  • Eskiden ben roman okumayı saçma ve gayriciddi bir şey addederdim.
  • "Dostum bir kere şunu haber vereyim ki ben âşığım. Geberiyorum. Anladın mı iki gözüm, can çekişesiye, ölesiye, geberesiye, zırdeli olasıya âşığım."
  • Ben 'daha iyi' bir vaziyet bulamazsam, 'daha başka' bir vaziyet ararım. Anlıyor musunuz? Birbirine benzeyen günler ve saatler yaşamak beni öldürür.
  • İnsan felaketin içinde felaketi hissetmiyor.
  • Ben yalnızlıktan çok ürkerim. Kalabalığa, faaliyete, harekete, hayata alışığım. Maddi adamdım diyorum ya... Sessizlik, yalnızlık, boşluk beni boğar. Kendimi büyük bir denizin ortasında ve bir tahta parçası üstünde hissederim.
  • Hayat insanı namussuzluğa göndermez. İnsanlar hayata iftira eder. Hayatı facia yapan insandır, insanlardır!
  • "...Fakat böyle kaya gibi durma. Sana, kalbine ait meseleleri anlatan bir kadın karşısında bu hareketin beni incitiyor."

Ah Minel Aşk İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Peyami Safa'nın okuduğum belki de en güzel romanı. Çok farklı, kendine has bir kadın karakter. Narin... Ve ona delicesine aşık bir adam. Halim... Onların bütün bir aşk hikâyesini kaleme alan bir yazar. Peyami Safa'nın, Server Bedi lakabıyla kaleme aldığı bu kitaba tek kelimeyle bayıldım. Karakterlerin kendine has hisleri, tavırları. Bilemiyorum, he şey güzeldi. Zaten kısacık olan bu kitaptan keyif almamak mümkün değil bence. Server Bedi takma adıyla yazdığı diğer kitaplarına da özellikle bir şans vereceğim Peyami Safa'nın. (Ayça KURT)

Ne yazacağıma henüz karar veremesem de spoiler içerebilir. Kitabın en başından sonuna yönelik bir tahminimiz vardı. Önemli olan gelişme kısmıydı. Bu yüzden spoiler alsanız da artık keyfi olmaz okumayayım denecek bir kitap değil. Öncelikle Narin ilginç bir kadın. Yaşadığı zamanı, mekanı düşünürsek bayağı farklı bir kadın. Başlarda bu tavırları sinirimi bozdu, sonradan hayran oldum(bu hayranlık Narin'e mi yazara mı henüz kestiremedim). Yazar davranışlarını çok iyi temellendirmişti. Sırlar ortaya çıktıkça aklıma daha önceden söylediği sözler geldi ve çok mantıklı derken buldum kendimi. Başlarda bu adam nasıl dayanacak Narin'e derken, sonlarda Narin'in bunun gibi bir adamla ne işi var dedim. Tabii bunlar bana düşündürdükleri. Her okuyanda farklı düşünceler uyandırabilecek bir kitaptı. Belki de birçok kişinin kalıplarını yıkacak. Okumaya değer. (Okuyan Baykuş)

"Bu sizin hatıra defteriniz değilse ölürüm." "Efendi! Geberiniz. Bu hatıra defteri, bu ipek çorap, bu paralar, bu çanta benim değil." (sf.26). Onlarca garip diyaloğun içerisinde aklımda yer edinen bu diyaloğu yazarak başlıyorum... Peyami Safa'dan yine çok güzel bir eser... Okuduğum hiçbir kitabında pişmanlık yaşamadığım gibi bu kitabını da çok sevdim. Çok akıcı, eğlenceli ve sürükleyici kısa bir romandı. Narin... Deli dolu, görüp görebileceğiniz en ilginç kadın. Bu kadını bir kelime ile tarif edemiyorum bile. O kadar farklı bir karakter ki daha önce onun gibi bir karakteri okumamıştım. Halim... Halim'i tarif etmek için 'Aşk'ı kullanmak kâfi. Bu adam Narin'i o kadar güzel seviyor ki. Yer yer ben bile bu kadına katlanamam desem de Halim, Narin'in bütün tuhaflıklarını tahammül edip onu sevmeye devam ediyor. Cimri, dakik ve kuralcı bir adam ve deli dolu, bir anı bir anına uymayan, para harcamaya bayılan bir kadının aşk hikâyesini okuyacaksınız. Kesinlikle, okuma listenize ekleyip okumanızı tavsiye ederim. Zevk alarak okuyacağınıza eminim. Kitapla ilgili daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim zaten kısa bir kitap ve spoiler vermek istemiyorum. Şimdiden iyi okumalar... (Tuğçe KURT)

Kitabın Yazarı Peyami Safa Kimdir?

Peyami Safa (d. 1899, İstanbul - ö. 15 Haziran 1961), Türk hikâye ve romancısı. Server Bedi takma ismini de kullanan yazar romanlarının yanı sıra, düşünsel yapıtları, polemikleri, köşe yazarlığı ve gazeteciliği ile de tanınır.

Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanı sıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla 17 yaşına kadar, bu hastalığın fiziksel ve ruhsal bunalımlarını yaşamıştır. Doktorlar kolunun kesilmesinde karar kılmış, fakat Safa bunu kabul etmemiştir. Daha sonraları bu günlerdeki tecrübelerini "9. Hariciye Koğuşu" adlı romanında okurlarıyla paylaşır. Hastalık ve savaşın yol açtığı maddi sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiş, 13 yaşında hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. Karton Matbaası'nda bir süre çalışan Peyami Safa, Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, I. Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914). Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızca'sını ilerletmiştir. Buradaki izlenim ve deneyimlerini "Biz İnsanlar" adlı eserinde kullanmıştır 1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyet gazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanı sıra, roman da tefrika etmiştir. 1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Merve'nin ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir.

Edebî hayatı

İlk romanlarında sola yakın görüşler taşıyan Peyami Safa, bir hastanın psikolojisini anlattığı otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu (1931) Nazım Hikmet'e ithaf etmişti. Bu roman hariç, 1922-1939 yılları arasında yazdığı Mahşer (1924), Şimşek (1928), Fatih-Harbiye (1931) ve Biz İnsanlar (1939) adlı romanlarında Doğu-Batı sorunsalını karakterlerde somutlaştırarak işledi. Safa, bu romanlarında, ruh hallerini çözümlemede, kurguda, dilinin kıvraklığında, anlatım tekniklerindeki denemelerde başarılı bulunurken romanlarında düşünceyi öne çıkarması dolayısıyla eleştiriler aldı. II. Dünya Savaşı sırasında Nasyonal Sosyalistlere yakınlaşmasıyla dikkat çeken Safa'nın gerçekçi roman çizgisi Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949) ile mistisizme yöneldi. İlk uzun hikâyesi "Gençliğimiz"i 1922 yılında neşreden Peyami Safa, para kazanmak amacıyla yazdığı kitaplarında, ilk defa ağabeyi İlhami Safa'nın takma ad olarak kullandığı, annesi Server Bedia Hanım'ın adından uyarladığı Server Bedi müstear adını kullanmış, bu takma adla yüzlerce eser vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai macera romanları ile Cumbadan Rumbaya adlı romanı olmuştur. Peyami Safa, Türk kültür yaşamında yayımlandığı yıllarda hayli etkili olmuş Hafta, Kültür Haftası (1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (1953-1960, 63 sayı) dergilerini çıkarmıştır. Asıl ününü romancı olarak yapan Peyami Safa, bazı uzun öyküleri ile de dikkati çekmiş, yazar Batılı kaynakların bir "Zalim" olarak tanıttıkları hun hükümdarı Attila'yı aklamak amacıyla aynı adda bir de tarihsel roman yazmıştır. Tüm bu üretkenliğine rağmen yeterince tanınmamış ve tanıtılmamıştır.

Hakkında yapılan çalışmalar

Prof. Dr. Mehmet Tekin, Doç Dr. Mehmet Önal ve Dr. Nan a Lee Peyami Safa hakkında birer doktora tezi vermişlerdir. Beşir Ayvazoğlu'nun yazar (Peyami Safa) hakkında Ötüken Yayınları'ndan çıkmış, biyografik bir eseri bulunmaktadır. Zülfikar Uğur Yıkan, 2004 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde "Peyami Safa'nın Server Bedi İmzalı Romanları" konulu Yüksek Lisans tezini hazırlamıştır. Yazar-çevirmen Sabri Kaliç 2011 yılında Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" romanını "Exterior Diseases - Ward: 9" adıyla İngilizceye çevirmiştir.

Ayrıca internet üzerinde Peyami Safa hakkındaki bilgilere ulaşabilceğiniz " www.peyamisafa.biz " şeklinde bir internet adresi mevcuttur.

Peyami Safa Kitapları - Eserleri

  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
  • Fatih Harbiye
  • Yalnızız
  • Sözde Kızlar
  • Matmazel Noraliya'nın Koltuğu
  • Bir Tereddüdün Romanı

  • Cânân
  • Selma ve Gölgesi
  • Biz İnsanlar
  • Mahşer
  • Şimşek
  • Bir Akşamdı
  • Cingöz Recai - Esrarlı Köşk

  • Attila
  • Cumbadan Rumbaya
  • Cingöz Recai - Arsen Lüpen İstanbul'da
  • Cingöz Recai - Elmaslar İçinde
  • Cingöz Recai - Mişon'un Definesi
  • Eğitim - Gençlik - Üniversite
  • Cingöz Recai - Zeyrek Cinayeti

  • Cingöz Recai - Cingöz Kafeste
  • Cingöz Recai - Tiyatro Baskını
  • Cingöz Recai - Cingöz'ün Esrarı
  • Havaya Uçan At
  • Cingöz Recai - Sherlock Holmes İstanbul'da
  • Cingöz Recai - Şeytani Tuzak
  • Türk İnkılabına Bakışlar

  • Cingöz Recai - Kral Faruk'un Elmasları
  • Cingöz Recai - Kaybolan Adam
  • Cingöz Recai - Sultan Aziz'in Mücevherleri
  • Kadın, Aşk, Aile
  • Din, İnkılap, İrtica
  • Osmanlıca, Türkçe, Uydurmaca
  • Sosyalizm, Marksizm, Komünizm

  • İstanbul Hikayeleri
  • Cingöz Recai - Cingöz Recai'nin Harikulade Sergüzeştleri
  • Kartal Pençesinde
  • Amerika'da Bir Türk Çocuğu
  • Ah Minel Aşk
  • Deli Gönlüm
  • Kağıthane Faciası

  • Göztepe Soygunu
  • Cingöz Recai - Kibar Serseri
  • Sanat, Edebiyat, Tenkit
  • Cingöz Recai - Kral Faruk'un Elmasları 2
  • 20. Asır Avrupa ve Biz
  • Yazarlar, Sanatçılar, Meşhurlar
  • Sherlock Holmes'e Karşı Cingöz Recai

  • Son Şarkı
  • Cingöz Recai - Sağdan Üçüncü Söğüt
  • Cesur Çocuklar
  • Hikayeler
  • Kızıl Çocuğa Mektuplar
  • Cingöz Recai - Cingöz Recai'nin Harikalı Sergüzeştleri
  • Bir Varmış Bir Yokmuş

  • Gün Doğuyor
  • Nasyonalizm Sosyalizm Mistisizm
  • Polis Hafiyesi Kartal İhsan’ın Maceraları
  • Seçmeler
  • Tilki Leman'ın Harikulade Maceraları
  • Mistisizm
  • Cingöz Recai - Beyaz Cehennem

  • Doğu Batı Sentezi
  • Çekirge Zehra'nın Harikaları
  • Millet ve İnsan
  • Milli Mücadele'nin Üç Kahramanı 1
  • Korkuyorum
  • Küçük Alp'in Yıldızı
  • Kızlar ve Yıldızlar

  • Zıpçıktılar
  • Bir Akşamdı
  • Cingöz Recai - Madam Çiviciyan'ın Gerdanlığı
  • Kavga Yazıları
  • Milli Mücadele'nin Üç Kahramanı 2
  • Gençliğimiz
  • Deniz Kızı

  • İki Öksüz Arkadaş
  • Cingöz Merih’te
  • Zümrüdüanka Kuşu
  • Sosyalizm
  • Milli Mücadele'nin Üç Kahramanı 3
  • Ramazan Geceleri
  • Allo... Allo... Yetişiniz!

  • Edebi Akımlar ve Fikir Cereyanları
  • Karım ve Metresim
  • Mahutlar
  • Çılgın Akşamlar
  • Kavga Yazıları
  • Şeytana Uyanlar
  • İçimdeki Yangın

  • BİZ İNSANLAR
  • Paşa Kızı ile Köylü Çocuğu
  • Yürekli Çocuklar

Peyami Safa Alıntıları - Sözleri

  • Protoplazmadan insan şuuruna ve oradan da medeniyetlerin tarihine çıkınca önümüzde yığılan harikalar, Allah’a inanmayı bırakıp da tesadüf maymununa iman etmeyi maskara edecek bir zenginliğe varıyor. Hemen ilave edeyim: Allah’ın ispatı bu kadar kolay değil.Fakat,bu kadarcık bir düşünme bile, Allah’ın mevcut olmadığını ispat etmenin imkansız derecede zor olduğunu hissettirmeye kafi. Aziz okuyucular,bu dar sütundan daha fazlasını beklemezler sanırım. Şu kısa okuyucu mektubu göründüğü kadar ehemmiyetsiz değildir: “Koca Peyami, Şu Allah, Allahçı lafları senin ağzına yakışmıyor.Çünkü kafan işliyor ve mantığın sağlamdır. Yoksa sende de mi öte dünya korkuları başladı?..” İmza yerinde de şu cümle " Komünist filan değil.Sadece Allahsız:Sahir kafalı bir okuyucun” Diyen koca kafalı, dünyanın Eflatun'dan,Farabi'ye, İbn-i Sina'ya, Mevlana'ya,Newton'a,Hegel'e,Einstein'a,Bergson'a ve bugün hayatta bulunan doğulu, batılı meşhur ilim adamları ve filozoflara varıncaya kadar “Kafası işleyen” ve “Mantıkları sağlam” yüzbinlerce dahi ve mütefekkir Allah’a inanırlar. Kafası dalavereden başka bir şeye işlemeyen karaborsacılar,vurguncular,düzenbazlar ve çeşit çeşit günahkarlar arasında Allah’a inanmayanlar pek çoktur. Allah’ı körü körüne inkar etmek kolaydır ve çok kârlı görünür: İnsanı hesap vermekten,mes’uliyetten,vicdan azabından,ceza korkusundan kurtarır.Fakat Allah’ı metafizik felsefi ve ilmi delillerle inkâr etmek, ispat etmekten daha zordur.Allah fikri öyle bir güneştir ki,onsuz her izah karanlıkta kalır. Allahsız filozoflar bile hedefini şaşırmayan karanlık bir tabiat şuuruna inanmışlardır.Arada,bir kelime ve derece farkından başka bir şey kalmaz.Mahiyet aynıdır. Ben Allah’a öteki dünya düşüncesinden en uzak olduğum çocukluk çağımda inanmaya başladım.Bütün ömrüm bu inancımı kontrol etmekle geçti.Mizacım bakımından,inanmaktan ziyade şüphe etmeye meylim vardır.Boşuna inanmaktan ve boşuna şüphe etmekten çok sakınırım.Bence şüphe edilecek şeyden şüphe etmek,ahmaklıktır.Benim imanım şüpheye karşı adım adım kazanılmış bir dikkat,inceleme,tenkid ve bilgi zaferidir. Allah,kendisini kabul ettirmek için insana yeter derecede bilgi imkanı vermiştir.Fakat gizli bir varlığın (hele Allah’ın) yokluğunu isbat etmek için her şeyi bilmek lazımdır.Hiç kimse bu külli bilgiye sahip olduğunu iddia edemez.Allah’a inanmak değil,inanmamak insanın boyunu aşar.Unutma ki insanlar arasında Allah’a inanan dehalar ve büyük zekâlar pek çoktur,eşekler arasında hiç yoktur!” :) 22 Eylül 1958 Milliyet (Kavga Yazıları)
  • — Odur, o melun! Demek hâlâ yalının etrafında dolaşıyormuş! Ah, edepsiz, rezil... (Cingöz Recai - Mişon'un Definesi)
  • Hakikaten, insan sevdiklerinin kadrini yokluklarında anlıyor. (Sözde Kızlar)
  • Sherlock Holmes çok az konuşan, çok az gülen, daime düşünen ve tetkik eden bir adam olduğu malûmdu. (Cingöz Recai - Kaybolan Adam)
  • Bana evlenmekten bahsetme, hayatımda yangından, zelzeleden, fırtınadan, yıldırımdan, hastalıktan ziyade evlenmekten korkarım. (İstanbul Hikayeleri)
  • Biri size: "Niçin böyle düşünüyorsunuz?" diye sorsa verilecek hiçbir cevap bulamaz, fakat öyle düşünmekten de kendinizi alamazsınız. (Cingöz Recai - Arsen Lüpen İstanbul'da)

  • Tecrübe ile hasıl olmuş bir istikşaf, bir seziş hassam vardır. (Korkuyorum)
  • Devrimbazın inkılâptan ve medeniyetten hiçbir şey anlamadığı, 36 senedenberi bu mefhumları hiçbir derlitoplu eserle anlatmaya çalışmamasından bellidir. (Doğu Batı Sentezi)
  • Allahtan korkmayanların hükümettten, kanundan, nizamdan korkacaklarını sanmak boşunadır. Onların iblis zekası en belli ahlak suçunu bile kitaba uydurmasını bilir. (Kavga Yazıları)
  • Canın sıkıldıkça kitaplara sarıl. (Cingöz Recai - Cingöz'ün Esrarı)
  • Erkeklere galebe eden insan, kadınlara mağlûb olur. (Attila)
  • Anlaşılmayan ruhlara deli demek adettir, (Selma ve Gölgesi)
  • İki millet döğüşmezse, bu, onların seviştiğini değil, fakat birinin ötekini yeneceğinden emin olmadığını gösterir. (Nasyonalizm Sosyalizm Mistisizm)

  • "Zira, para kolay kazanılır ama hayat insana iki defa gelmez " (Cingöz Recai - Elmaslar İçinde)
  • “ Önü çirkin ve arkası güzel bir mahluk gibi yalan, başkasından bize doğru geldiği zaman iğrenç, bizden başkasına gittiği zaman sevimli bir şeydi. “ (Bir Akşamdı)
  • "İstanbul'da 'sosyete' dedikleri şeyin bir lâhana turşusu gibi karışık olduğunu bilmiyordu." (Mahşer)
  • Hakikati aramak günah değildir... (Cingöz Recai - Sultan Aziz'in Mücevherleri)
  • " Uykuyu taklit edelim.. " . (Attila)
  • İnsan yaptığını çeker, bunu bilesin.. (Yalnızız)
  • “Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kâfi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir.” (Bir Tereddüdün Romanı)

Yorum Yaz