diorex
life
Dedas

Ahlaki Duygular Kuramı - Adam Smith Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ahlaki Duygular Kuramı kimin eseri? Ahlaki Duygular Kuramı kitabının yazarı kimdir? Ahlaki Duygular Kuramı konusu ve anafikri nedir? Ahlaki Duygular Kuramı kitabı ne anlatıyor? Ahlaki Duygular Kuramı PDF indirme linki var mı? Ahlaki Duygular Kuramı kitabının yazarı Adam Smith kimdir? İşte Ahlaki Duygular Kuramı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 26.03.2022 18:00
Ahlaki Duygular Kuramı - Adam Smith Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Adam Smith

Çevirmen: Derman Kızılay

Yayın Evi: Pinhan Yayıncılık

İSBN: 9786059460415

Sayfa Sayısı: 496

Ahlaki Duygular Kuramı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden)

Ahlaki Duygular Kuramı, ahlaki sistemlerin temellerini yeniden atar, bu yüzden ahlak ve siyasi düşünce tarihinin ana metinlerinden biridir. Sempati fikrinden hareket eden Smith bilinç, ahlaki yargı ve erdemler üzerine özgün kuramlar ortaya koyar. 1759 yılında yayınlandıktan sonra büyük etki yaratan çalışma Aydınlanma devrinin toplumsal, hukuki ve idari kurumları için rehber bir yapıt haline gelmiştir. Bu bağlamda, modern insanın zihin yapılarını biçimlendiren bu eser sadece uzman araştırmacılar değil konuya ilgili her okur için eşsiz bir başucu kaynağıdır.

Ahlaki Duygular Kuramı Alıntıları - Sözleri

  • Her insan tüm dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanır fakat dünyanın geri ka­lanı için önemsiz bir varlıktır aslında.
  • İnsanın faniliği başına pek çok felaket getirir.
  • Erdem mükemmelliyettir, olağandışı büyüklükte ve güzelliktedir, sıradan ve basit olanda bulunmaz.
  • Saniyeyi bile ayırt edebilen, gü­zelliğin ve çirkinliğin arasındaki nadir farkları algılayabi­len zevk sahibi insanın keskin ve ince muhakemesi, tecrü­beli bir matematikçinin hiç zorluk yaşamadan en karmaşık ve şaşırtıcı hesaplamaları yapabilmesi; işte böyle durum­larda zevk sahibi olan biri ile bilimde lider olan kişi bizim hislerimize yol gösterip onları yönlendiriyordur. Bu kişile­rin gelişmiş üstün yeteneklerinin doğruluğu bizi hayrete düşürüyordur ve bizi şaşırtıyordur. Bu kişiler beğenimizi kazanırlar ve alkışı hak ederler. Entelektüel erdemlere kar­şı duyduğumuz hayranlığın büyük bir kısmının temelini oluşturan şey işte bu tavrımızdır.
  • Sevginin peşinden hırs gelir fakat hırsın peşinden sevgi nadiren gelmiştir. Lord yazar/francois-de-la-rochefoucauld
  • İnsanlık, tabiatı dolayısıyla başkalarına sempati duyar, ancak hiçbir zaman olaydan birincil olarak etkilenen kişinin hissettiği tutkuları bütünüyle idrak edemez. Sempati, olayı kendi başımıza gelmiş gibi tahayyül ettiğimizde kurulur fakat bu tahayyül geçicidir. Sempati duyanın güvende olduğu, asıl acı çekenin kendisi olmadığı fikri sürekli araya girer. Bu durum acı çeken kişinin tutkularına benzer bir şey hissedilmesini en­gellemez ancak tutkuyu aynı şiddetiyle algılamaya mani olur.
  • (…) dürüstlük en büyük erdemdir
  • Aşık olan kişi dışında herkes duygular ile o duyguların nesnesi arasında dengesizlik ol­duğunu düşünür. Aşk belli bir yaş döneminde doğal karşı­landığından mazur görülüyor olsa da gülünç bir tutkudur çünkü aşık olan kişi dışında kimse o kadar yoğun bir tut­kuya kapılamaz. Ciddi ve güçlü bir biçimde ifade edildi­ğinde aşk her zaman üçüncü kişiye komik gelecektir.
  • "İnsanların büyük bir kısmı hayranlar ve tapınanlardan oluşmaktadır. Daha da ilginç olan şey ise bunların büyük bir çoğunluğunun zenginlik ve büyüklüğün karşılıksız hayranı ve kulları olmalarıdır."
  • "Eğer insan mutluluğunun büyük bir kısmı sevilmenin farkında olmaktan kaynaklanıyorsa ki ben öyle olduğuna inanıyorum, böyle ani talih değişimleri nadiren mutluluğa katkıda bulunmaktadır."
  • İnsanlara hitap ederken bir süre herkesin gönlünü ve onayını kazanmak için safça imkansız ve saçma işler yaparız. Kısa zaman içinde de tecrübe edinip herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını görürüz.
  • "Bizleri ilk olarak rahatsız eden şey hislerin objeleri değil, tasavvur fikrinin kendisidir. Zaman ve diğer tesadüfler bir şekilde huzursuzluğumuza vesile olan bu fikri silene kadar, hayal gücümüz bunun düşüncesinden rahatsız olmayan ve için için yanmaya devam eder. Acı, kendisini tehlikeler eşiik etmediği sürece hiçbir zaman diri bir empati uyandırmaz."
  • İnsan davranışını başkasının gözünden ancak tutkusunun talebini yerine getirip onu yatıştırdıktan sonra görebilir. Evvelden kusurlu bir gözle değerlendirdiği durum artık kişinin vicdanına saplanan bir bıçaktır, sancı verir ve duyduğu pişmanlık hissi ise işkence halini alır.
  • "Elemi ya da hıncı için evinde oturup düşüncelere dalmaya eğilimli olan, inzivaya ve derin kurgulara kendini teslim eden insanlar genellikle daha insancıl, daha cömert ve daha iyi bir şeref anlayışına sahip olsalar da dünyayla hemhal olmuş insanlarda oldukça yaygın olan itidal erdemine nadiren sahiplerdir."
  • Nesnesi ile arasında hiçbir dengenin bulunmadığı tüm tutkular içinde aşk, en aciz akla bile zarif ve uyumlu gelen bir tutkudur. Kendi içinde gülünç olsa da tiksinti verici değildir zira sonuçları çoğunlukla ölümcül ve felaket dolu olsa da niyeti nadiren kötücüldür. Aşk tutku olarak uygunsuz kaçabilse de beraberinde ortaya çıkanlar tam tersi özelliktedir. Aşk büyük oranda insanlık, cömertlik, kibarlık, dostluk ve saygı ile yoğrulmuştur.

Ahlaki Duygular Kuramı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İktisatçıyım diyen ,iktisatçı olmak yola çıkan herkesin okuması gereken bir kitap.İktisatın babası Adam Smith görünmez eli ,piyasanın işleyişinin altında yatan herşeyi çok güzel anlatmış.”Empati “kavramını aktarışı müthiş güzel . (Müzeyyen Çetin)

Ahlaki Duygular Kuramı PDF indirme linki var mı?

Adam Smith - Ahlaki Duygular Kuramı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ahlaki Duygular Kuramı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Adam Smith Kimdir?

Adam Smith (16 Haziran 1723 – 17 Temmuz 1790), İskoç filozof. Ahlak felsefesi profesörü olması nedeniyle ekonomik açıklamalarında bu bilim dalının etkileri yoğun görülür. Ekonomide ve doğal olaylarda bir düzen olduğunu ve bunun gözlem ve ahlâk hissi ile tespit edilebileceğini söyler.

Adam Smith, İskoçya'nın Kirkcaldy şehrinde çalışan bir gümrük denetleyicisinin oğlu olarak dünyaya geldi. Kesin doğum tarihi kayıtlarda olmasa da 5 Haziran 1723'te, babasının ölümünden 6 ay sonra vaftiz edilmiştir. Yaklaşık 4 yaşlarında bir çingene çetesi tarafından kaçırılmış, ama kısa zamanda amcası tarafından kurtarılıp annesine geri teslim edilmiştir. Smith bu sıkıntıyı kısa sürede atlatıp annesi ile eski yakınlığını kısa zamanda yakalamıştır.

Ondört yaşında Glasgow Üniversitesi'nde ahlak felsefesi konusunda, Francis Hutcheson'ın yanında eğitim görmeye başlamıştır. Özgürlük, hukuk ve ifade özgürlüğü konularındaki tutkusu burada alevlenmiştir. 1740 yılında Oxford'daki Balliol Koleji'nde okumaya başlamış fakat 1746 yılında okulu terkedip Oxford'un imtiyaz denetimi konusunda eleştirmenlik yapmaya başlamıştır. 1748 yılında Edinburgh Üniversitesi'nde Lord Kames'in koruması altında kamu konferansları vermiş, konuşma sanatı ve belles-lettres konularına değinmiştir. Sonraları "servet yönetimi" konusunu ele almış ve bu dönemde, yani yirmili yaşlarının sonlarına doğru, daha sonra 'Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations' adlı kitabında dünyaya açıklayacağı "doğal özgürlüğün açık ve basit sistemi" konusuna el atmıştır. 1750 yılı civarlarında ileride çok yakın arkadaş olacağı David Hume ile burada tanışmıştır. İskoç Aydınlanması'nın ortaya çıkışında önemli rol oynayan diğer arkadaşları ile Edinburgh Poker Kulübü'nün müdavimi olmuştur.

Smith'in hristiyan olan babası dinine çok bağlıydı ve İskoç Kilisesi'nin ılımlı kanadına üyeydi. Smith'in İngiltere'ye gidişinin arkasındaki sebebin İngiltere Kilisesi'nde kariyer yapmak istemesi olduğu soylense de bu konu hakkinda kesin bir kanit yoktur ve aksine Smith'in İskoçya'ya deizm yanlısı olarak döndüğü bilinmektedir. Ayrıca çocukken babası tarafından gönderildiği kiliseden kaçarak geri dönmüştür. Smith, felsefi olarak dinin ekonominin önünde bir engel olarak görmüş ve ateizm üzerinden düşünmüştür. Birçok yönden Darwin ile aynı görüştedir.

1751 yılında Smith Glasgow Üniversitesi'nin mantık profesörü, ertesi sene de ahlak felsefesi profesörü olarak atanmıştır. Derslerinde etik, konuşma sanatı, hukuk, politik ekonomi ve "polis ve gelir" konularını işlemiştir. 1759'da Glasgow'daki bazı konferanslarını bir araya getirdiği The Theory of Moral Sentiments adlı kitabını yayınlamıştır. Bu kitap çıktığı dönemde Smith'in itibarının yayılmasını sağlamıştır. Kitabın ana teması insan ilişkilerinin verici ve alıcılar (yani birey ve toplumun diğer üyeleri) arasındaki sempatiye ve anlayışa ne kadar bağlı olduğu üzerineydi. Lord Monboddo'nun 14 yıl sonra yayımlanan Of the Origin and Progress of Language kitabındaki detaylı incelemesinde gösterildiği üzere, Smith'in bu ilk kitabındaki dil evrimi analizi yüzeyseldi. Yine de Smith'in akıcı ve ikna edici savunmaları belagatlı olsa da tartışılmazdır. Smith açıklamalarını Lord Shaftesbury ve Hutcheson gibi "ahlak duygusu" ya da Hume gibi faydaya (en:utility) değil, anlayışa dayatmaktadır.

Smith bu dönemden sonra konferanslarında ahlak teorilerinden hukuk ve ekonomi konularına ağırlık vermeye başladı. Bir öğrencisinin 1763 civarından konferans notlarından Edwin Cannan tarafından derlenip yayınlanan 'Lectures on Justice, Police, Revenue and Arms' adlı kitapta Adam Smith'in politik ekonomi hakkındaki fikirlerinin gelişimi hakkında bir izlenim edinilebilir. Bu kitabın daha kapsamlı bir uyarlaması 1976 yılında Lectures on Jurisprudence adlı Glasgow baskısı tarafından yayımlanmıştır.

Smith ile David Hume sayesinde tanışan Charles Townshend, 1763 yılı sonunda Smith'ten üvey oğlu genç Buccleuch Dükü'ne özel ders vermesini rica etti. Smith, gelecek iki sene boyunca talebesi ile, çoğunlukla Fransa'da yaptığı yolculuklar sırasında Turgot, Jean D'Alembert, André Morellet, Helvétius, ve özellikle çalışmalarına itibar ettiği fizyokratik düşüncenin başkanı François Quesnay gibi öncü aydınlarla tanıştı. Kirkcaldy'ye döndükten sonrataki 10 seneyi An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations (Yaratılışın Sorgulanması ve Ulusların Zenginliğinin Nedenleri) adlı, 1776'da yayımlanan başyapıtı üzerinde çalışarak geçirdi. Kitap büyük çoğunluk tarafından hüsnükabul gördü ve revaçta kalarak Smith'in meşhur olmasını sağladı. 1778'de Smith İskoçya'da vergiden sorumlu bir devlet bakanı olarak atandı, Edinburgh'ya annesinin yanına yerleşti. 17 Haziran 1790 yılında ağır bir hastalık sonrası yaşamını yitirdi. Bilindiği kadarıyla gelirinin büyük bir kısmını gizli yardım fonlarına bırakmıştır.

Smith'in edebi vasiyetini yerine getirenler İskoç akademik dünyasından iki eski arkadaşıdır: fizikçi/kimyacı Joseph Black ve öncü yerbilimci James Hutton. Yazar arkasında pek çok not ve yayımlanmamış yazılar bırakmıştır ama yayımlanmaya uygun olmayan her şeyin imha edilmesi için talimat vermiştir. History of Astronomy adlı yayımlanmamış bir makalesini basıma uygun görmüştür ve bununla beraber diğer eserleri Essays on Philosophical Subjects adlı kitapta 1795 yılında okuyucuyla buluşturulmuştur.

Adam Smith Kitapları - Eserleri

  • Milletlerin Zenginliği
  • Ulusların Zenginliği
  • Ulusların Zenginliği
  • Ahlaki Duygular Kuramı
  • Hukuk Üzerine

Adam Smith Alıntıları - Sözleri

  • Demek ki, emek, her şeyin mübadele değerinin gerçek ölçüsüdür. (Milletlerin Zenginliği)
  • İnsanlara hitap ederken bir süre herkesin gönlünü ve onayını kazanmak için safça imkansız ve saçma işler yaparız. Kısa zaman içinde de tecrübe edinip herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını görürüz. (Ahlaki Duygular Kuramı)
  • İnsanın faniliği başına pek çok felaket getirir. (Ahlaki Duygular Kuramı)
  • Bir yıllık ürünün tüm bedeli; rantla geçinen, ücretle geçinen, kârla geçinen üç ayrı halk katmanının gelirini oluşturur. Bunlar her uygar toplumun üç büyük, özgün ve köklü katmanı olup..... (Ulusların Zenginliği)
  • Adam Simith'e gore tüccarlar, ulusu zenginleştiren, ama surekli olarak tüm diger vatandaşlara göre karşı kendileri için ayricalıklar peşinde koşan ve asla yönetimde mamaları gereken bir sınıftır. (Ulusların Zenginliği)
  • ...her milletin bütün faaliyetlerine kılavuzluk edip yol gösterenler,ister istemez, büyük ticaret sermayesine sahip bulunanlardır. (Milletlerin Zenginliği)
  • İleri giden uygar milletlerde ise, bunun tersine, epey kimse hiç iş görmez. Bunlardan çoğu, çalışan çoğunluğun tükettiğinin on katı, hatta pek çok kez, yüz katı emek ürünü yoğaltır. Yine de, topluluğun tüm emek ürünü pek büyük olduğundan, orada, herkes çokluk gereksinmesini bol bol sağlar. (Milletlerin Zenginliği)
  • Başkalarının aşırı kazançlarından şikayet ederler fakat kendilerininki hakkında bir şey söylemezler. (Ulusların Zenginliği)
  • Kişinin sermayesi sadece yıllık gelirinden ya da kazancindan artırdıklarıyla büyüyeceğinden, tüm bu kişilerin toplamı demek olan toplumun sermayesi de, ancak bu yolla çoğaltılabilir. (Ulusların Zenginliği)
  • (…) dürüstlük en büyük erdemdir (Ahlaki Duygular Kuramı)
  • Uygar bir toplumda, her an çok sayıda insanın işbirliğine, yardımına gerek duymasına rağmen, insan hayatı, birkaç kişinin dostluğunu kazanmaya ancak yeter. (Ulusların Zenginliği)
  • "Elemi ya da hıncı için evinde oturup düşüncelere dalmaya eğilimli olan, inzivaya ve derin kurgulara kendini teslim eden insanlar genellikle daha insancıl, daha cömert ve daha iyi bir şeref anlayışına sahip olsalar da dünyayla hemhal olmuş insanlarda oldukça yaygın olan itidal erdemine nadiren sahiplerdir." (Ahlaki Duygular Kuramı)
  • Solon kanunu uyarınca, kendilerine kazançlı bir zanaat yahut iş öğretmeyi ihmal etmiş olan ana babaya, yaşlandıkları zaman bakmaktan, çocuklar affedilmişlerdi. (Milletlerin Zenginliği)
  • Cumhuriyetçi bir yönetimin doğması için bir ülkenin şartlarının; yalnızca toprağın ekilmesi ile ilgili olanların değil, diğer ticaret alanlarının gelişmişlik seviyesinin de elverişli olması gerekir. (Hukuk Üzerine)
  • Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sürülerinin paylaşılması ilk kez servet eşitsizliğini meydana getirerek anladığımız şekliyle yönetimin ortaya çıkmasının ilk sebebi olmuştu. ... Zenginle fakir arasındaki ayrımı ortaya çıkaran bu servet eşitsizliği, zenginlere de fakirler üzerinde daha fazla etki sahibi olmayı sağladı. Zira sürü sahibi olmayanlar sürüsü olanlara bağımlıydı. (Hukuk Üzerine)
  • Hemen hemen bütün memleketlerde hükümdarın geliri,halkın gelirinden elde edilir. (Milletlerin Zenginliği)
  • Üretimin tek sonucu ve amacı tüketimdir ve üreticinin çıkarı, ancak tüketicinin çıkarını sağladığı oranda desteklenmelidir. (Ulusların Zenginliği)
  • 'İnsanları sivil toplumu kurmaya iten iki prensip vardır. Biz bu prensipleri otorite ve yararlılık olarak isimlendiriyoruz.... Her yönetimde bu her iki prensip de belli oranlarda bulunur. Fakat bir monarşide otorite prensibi hakimken demokraside faydalılık prensibi hakimdir. Karma bir yönetime sahip olan Britanya'da ise Whig ve Tory ismiyle uzun zaman önce şekillenen hizipler bu prensiplerden etkilenmiştir. Whig'ler yönetime faydalılığını ve avantajlarını dikkate alarak itaat ederken Tory'ler sanki yönetim ilahi bir kurummuşçasına, ona başkaldırmak bir çocuğun ebeveynlerine asilik etmesine benzer bir suçmuş gibi davranırlar.' (Hukuk Üzerine)
  • İşbölümünün olmadığı, mübadelenin nadiren yapıldığı, her insanın ihtiyacını kendi başına sağladığı o gelişmemiş halinde, toplumun işlerinin yürümesi için önceden bir stok/sermaye biriktirmeye veya yığmaya lüzum yoktur. Her insan, zaman zaman ortaya çıkan ihtiyaçlarını, sırasıyla ve kendi çabasıyla gidermeye çalışır. Acıkınca, avlanmak üzere ormana gider; giysileri eskiyince, ilk öldüreceği hayvanın derisi ile giyinir. Harap olmaya yüz tuttuğunda, kulübesini en yakındaki ağaçlarla ve çim tezeği ile elinden geldiği kadar onarır. Hâlbuki işbölümü iyiden iyice bir kez yerleşince, bir insanın kendi emeği, zaman zaman ortaya çıkan ihtiyaçlarının çok azını karşılayabilir. Bu ihtiyaçların pek çoğu, başka insanların emeğinin ürünü ile sağlanır; o da bunları kendi emeğinin bedeli ile satın alır. (Milletlerin Zenginliği)
  • "Toprağın paylaşılmadığı, insanların yanlarında taşıyabildikleri barakalarda yaşadığı yerlerde, canlı mallardan oluşan tüm mülklerini yanlarında taşıyabilen insanlar toprakla herhangi bir yakınlık kuramazlar. Bu yüzden barbar toplumlar ülkelerini terk etmeye çok eğilimlidir." (Hukuk Üzerine)

Yorum Yaz