Akan Zaman Duran Zaman - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Akan Zaman Duran Zaman kimin eseri? Akan Zaman Duran Zaman kitabının yazarı kimdir? Akan Zaman Duran Zaman konusu ve anafikri nedir? Akan Zaman Duran Zaman kitabı ne anlatıyor? Akan Zaman Duran Zaman PDF indirme linki var mı? Akan Zaman Duran Zaman kitabının yazarı Melih Cevdet Anday kimdir? İşte Akan Zaman Duran Zaman kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Melih Cevdet Anday
Derleyen: Sevengül Sönmez
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752896284
Sayfa Sayısı: 312
Akan Zaman Duran Zaman Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türk edebiyatının en önemli şairlerinden olan Melih Cevdet Anday, düzyazı alanında da -şüphesiz- büyük bir ustadır. Akan Zaman Duran Zaman, uzun yıllar boyunca dergi ve gazetelerde köşe yazılan ve denemeler yazan Anday'ın anı türünde de ne denli başarılı olduğunu ortaya koymaktadır. Akan Zaman Duran Zaman, 25 Ocak 1982-12 Aralık 1983 arasında Cumhuriyet gazetesinde yazdığı köşe yazılarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş ve ilk kez 1984 yılında kitaplaştırılmıştır.
Melih Cevdet Anday'ın tüm kitaplarına doğru giden yolda, Akan Zaman Duran Zaman bir ustanın dünyasını anlamak için rehber görevi görüyor.
Akan Zaman Duran Zaman Alıntıları - Sözleri
- Şiir yaşamak için güzeldir, ölüme yardımcı olmaz.
- 1952 yılında Nurullah Ataç şöyle yazmıştı: "Yeni şair, sanat adamı, insanda kendisinden önce bilinmeyen birtakım duygular bulan yahut o duyguları yaratan kişi midir? Hayır, hiçbir sanat adamı insanlıkta yeni bir duygu bulmaz, yeni bir duygu yaratmaz. Zaten var olan duyguları söyler. Ancak öyle söyler ki biz o duyguların o şairlerin söylediğinden başka türlü söylenemeyeceğini, o şairin en uygun deyişi bulduğunu anlarız. Yeni şair eskimeyen, ölmeyen yeni şair, bir dil arasından insanlara kendilerini en iyi anlatacak, sezdirecek şekiller bulmuş olan adamdır."
- Yaşanan hangi güzel şey gerçekten bitmiştir ki! Dile getirildi mi, bütün anılar yeniden yaşanır. Bu bakımdan insanoğlunun yaşantılarını ikide bir yeniden yaşadığını söylemek yanlış olmasa gerekir. Ben de belki bu yüzden anılarımı yazarken bir türlü uyamıyorum sıra düzenine. Herakleitos'un bir daha girilemeyeceğini söylediği akarsuya boyuna dalıp çıkıyorum. Sanıyorum asıl güç olan içinde bulunduğumuz zamanı yaşamaktır. Bekleyelim ki, o da "geçmiş" olsun!..
- Asaf Halet Çelebi ile bu olaydan yıllar önce tanışmıştık. Bir akşam üç arkadaş, Tepebaşı'ndaki Safa Meyhanesi'ne gitmek üzere ceplerimizdeki parayı çıkarıp saymakla meşgulken, ozan dostumuz çıktı karşımıza, yanında bir hanım vardı. Biz o an paraları sakladık. Yetersizdi paramız, üç kişi zar zor çıkabiliyorduk işin içinden. Çelebi, "Bir yere gidiyorsunuz galiba," dedi, "rahatsız etmezsek biz de gelelim." "Buyurun," dedik. Safa Lokantası'na girdik. Mezeleri isterken çok hesaplı davranıyorduk. Fakat Çelebi bizim gibi değildi; o mevsimde kolay bulunmaz şeyler istiyor, garson da bunları bulup buluşturmak için garsonları oraya buraya koşturuyordu. Biz ozan dostumuzun bu rahatlığından umutlanmıştık, cebi dolu olmalı, diye düşünüyorduk. Ama sonra ne oldu? İyice yiyip içtikten sonra Asaf Halet Çelebi, uzun uzun teşekkür edip bizden ayrıldı, yanındaki yabancı uyruklu kadını da bıraktı.
- Neydi dansın anlamı? Kuşkusuz, bizim toplumumuz için çok önemli bir olaydı bu; kadınla erkek ilk kez yan yana, karșı karşıya geliyordu. Böylece de bağnazlığın yenilgisi gerçekleşiyordu.
- Orhan Veli Kanık'ın ölümünü de gene dinlediklerime göre bilirim. Durup dururken komaya girmiş, hastaneye kaldırmışlar gece, orada sarhoş sanılmış, kendine gelemeden gitti. Cenazesinde bulunamadım, Ankara'daydım. Onun öldüğünü bana Cahit Sıtkı Tarancı bildirmişti. Girdik bir meyhaneye, pek konuşmadan içtik biraz. Hiçbir ölüm haberi inandırıcı değildir. Orhan Veli de Cahit Sıtkı gibi, ama ondan çok çok daha kısa bir süre bilincini yitirmiş olarak yaşadı, ölümü hadi anladık diyelim, ama o bilinçsiz geçen, üstelik bir ozanda bilinçsiz geçen o süre için ne diyeceğiz? Güzel dizelerin yaratıcısı olan beyin kendini unuttuğunda bilinci nereye bırakıyor? Sanıyorum yaşayanlara. O büyük ozanların şiir kitaplarını açıp okuyunca karşılaştıgımız nedir?
- Bir misafirliğe gitsem Bana temiz bir yatak yapsalar Her şeyi, adımı bile unutup Uyusam! şiirimi Akbaba gülmece dergisi, Bir misafirlige gitsem Bana bir temiz dayak atsalar biçiminde degiştirerek yayımladı.
- Cahit Sıtkı Tarancı, iki yıl süren hastalığı sonunda Viyana'da öldü. Mezarı Ankara'dadır. Ben o sıra İstanbul'da olduğum için cenazesinde bulunamadım. Ama Viyana'ya götürülmeden önce bir süre yattığı Amerikan Hastanesi'nde bir gün ziyaretine gittiğimi hiç unutmam, üzerimdeki etkisi ağır olmuştur. Son durumunu sadece anlatılanlara göre biliyordum: Konuşamıyormuş, kimseyi tanımıyormuş... Evet, ama inanılamaz ki buna. Bunca yakın bir dostla daha yaşarken yabancı kalmayı akıl alır mı? Odadan içeri girdim, karyolasına baktım, yüzü kapıya, demek bana dönüktü. Birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ben onun konuşamadığına, kimseyi tanımadığına ilişkin bildiklerimi tümden unutmuştum. Bir arkadaşını gördüğü için heyecanlandığı sanısına kapıldım. Saçlarını okşayarak yatıştırmak istedim onu. Fakat çığlıkların sonu gelmiyordu bir türlü. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Saçma sapan sözler söylüyordum ve bunları Cahit'in duyduğuna inanıyordum. Ama durum dayanılır gibi değildi. Geri geri yürüyerek uzaklaştım yanından; kapıyı bulmuştum, dışarı çıktım.
- CHP, çokpartili döneme geçişte bu dönem için gerekli muhalefet partisini kendi içinden çıkardı. Daha sonraki bölünmelerin nerdeyse tümü CHP kaynaklıdır. Bunların dışında iki sosyalist parti kuruldu ama onlar da kapatıldı; kurucuları, üyeleri mahkemeye verildi, hapse atıldı. Oysa bunlar yasal partilerdi, yasalara aykırı bir davranışları yoktu. Demek yeni dönemin ancak sağdaki partilerle "demokratik" sayılması isteniyordu. İşçi sınıfının temsil edilmesine gerek yoktu. Bu anlayışın gelenekleştirilmesi için sürekli çaba harcanmıştır. İşçi sendikalarının kurulmasına gelince, burada durum başlangıçta siyasal partiler için düşünülenden başka değildi, ilk Çalışma Bakanı'nın, "Sendikaları biz kurmazsak işçiler kurar," dediğini duymuştuk. Özetlersek, çokpartili düzen tek partili düzenin yeni bir biçimde sürmesiydi.
- Duşünüyorum da, ölenlerin zamanı gerçekten durmuştur, hiçbir değişiklige gereksemesi yoktur. Biz akan zaman içinde onlarla karşılaşıyoruz ikide bir. Tuhaf bir şey bu; onlar biraz bizimle akıyor, biz biraz onlarla duralıyoruz. Ölüm bir söylencedir. Bu söylenceden birkaç söz bulalım.
- "Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmedik sözler kurmaktır. demiştim bir yazımda. Bunu, bilinen sözlerle bilinmedik imgeler yaratmaktır biçiminde de yürütebiliriz."
- Toplumumuzda ozan imgesi "Parasız pulsuz, işsiz güçsüz, aşırı duygusal, açlıktan ölen" gibi nitelemelerle oluşagelmiştir. Buna eskiden "verem" de eklenirdi ve bu hastalık sadece açlıktan değil, seviden de kaynaklanır sayılırdı. Böylece şiir-açlık- sevi üçlüsü elbirliği ederek ozanı er geç toprağa indirirdi.
- On beş yıl kadar oluyor, bir akşam Sabahattin Eyuboğlu'nun Maçka'daki evine gitmiştim. Bedri de oradaydı. Sabahattin, bahçedeki masada güzel bir çilingir sofrası kurdu. Bana rakı verdi, Bedri'ye vermedi. "Neden Bedri'ye koymuyorsun?" diye sordum. Sabahattin, "Doktor ona yasak etti," dedi. "Çünkü son zamanlarda sabahtan başlıyordu." Bedri'ye döndüm: "Öyle mi? Sabahtan mı başlıyordun?" Bedri, "Sen cigara içmek için akşamı bekler misin, reis?" dedi.
- Kimlikler saptanırken komiser, toplantıda başka kimsenin bulunup bulunmadığını sormuş. "Ankara'dan gelen bir arkadaş da vardı," demişler. "Adı ne onun?" "Melih Cevdet Anday." "Necidir bu Melih Cevdet Anday?" "Şair." "Ünlü bir şair mi?" "Hayır." Komiser, ifadeleri makinede yazan polise dönmüş: "Yaz oğlum, "demiş," meşhur olmayan şair Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bu toplantıda her ne kadar Figaro diye bağrıldıysa da bunun General Figaro olmayıp.." İşte benim ünlü bir ozan olmadığım böylece devlet kayıtlarına geçmiş bulundu.
Akan Zaman Duran Zaman İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Edebiyat dünyasından ve biraz da siyasetten anılar içeren bu Melih Cevdet Anday kitabını zevkle okudum. Güzel notlar ve anekdotlar içeriyor bolca. Yalnız dikkatimi çeken şey şu oldu anlatımlarda, gereğinden fazla noktalama işareti kullanılması. Özellikle de virgül. Günümüzde bu kadar noktalama işareti kullanılmıyor. Sanırım 70' li yıllara özgü bazı yazım özellikleri bunlar. "Şiirin bunca büyük bir işlevi de zamanın geçmesinden duyduğumuz korkuyu yatıştırmasıdır, daha kısası bu akışı durdurmasıdır. Böylece şiiri yazanla okuyan, bir tanıklıkta birleşirler, gösteren ile gösterilenin birliğinde ve ölüme karşı gelmekte. ..Düşünüyorum da, ölenlerin zamanı gerçekten durmuştur, onların hiçbir değişikliğe gereksemesi yoktur. Bizse akan zaman içinde onlarla karşılaşıyoruz ikide bir. Tuhaf bir şey bu, onlar biraz bizimle akıyor, biz biraz onlarla duralıyoruz. Ölüm bir söylencedir. Bu söylenceden birkaç söz bulalım." diyor kitabının arka kapağında Anday. (Mehmet Tekinbaş)
Kitap 1980'li yıllardan geriye doğru son elli yıla ilişkin Melih Cevdet Anday'ın gözlemlerini, çevresindekilerini dostlarını, bu insanların gündelik hayatlarını ve yazarın söylemi ile karakteristik yanlarını anlatan kısa yazılardan oluşuyor.. yazılar 80'li yıllarda Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış ve bu kitapta toplanmış. Kimler peki yazarın hadi ozan diyelim, ozanın çevresi?Kimler yok ki... Orhan Veli, Oktay Rıfat, Sabahattin Eyüboğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar,Ahmet Haşim, Hasan Ali Yücel,Nurullah Ataç, Muhsin Ertuğrul,Nazım Hikmet,Abidin Dino..Bazen yüzeysel bazen derin bazen siyasi bazen samimi bazen objektif bazen da olabildiğince sübjektif bu gözlemler.. kitabı okurken 1940'lar Türkiyesinin tutkulu,bilgili ve ülkenin aydınlanması için çabalayan insanlarını yakından görme, aralarında dolaşma fırsatı yakalıyorsunuz.. Yazar 80'lerde, belli ki, özlüyor o günleri. Şimdi 2020.. ve eser yok sanki.. o güzel insanlardan.Bizde varsa yoksa,menfaat. Varacağımız yer, karanlık. (Ag)
Akan Zaman Duran Zaman PDF indirme linki var mı?
Melih Cevdet Anday - Akan Zaman Duran Zaman kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Akan Zaman Duran Zaman PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Melih Cevdet Anday Kimdir?
Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915, İstanbul - 28 Kasım 2002, İstanbul), şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarı.
Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı`ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır.
İstanbul'da doğan Melih Cevdet Anday'ın çocukluğu Kadıköy Bahariye'de geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü. Liseyi ise Ankara'da, Gazi Lisesi'nde tamamladı. Lisede okuduğu sırada, Orhan Veli ve Oktay Rifat ile tanıştı.
Liseyi bitirdikten sonra bir süre Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kaydoldu. Ancak Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi.
Ukde isimli şiiri 1936'da Varlık Dergisi'nde yayımlandı. Bunun ardından şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yayınlandı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında Garip isimli şiir kitabını çıkardı.
Hasan Âli Yücel'in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'ne memur olarak atandı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında önce yeniden askere alındı, sonra Konya'ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü.
1953-1954 yılları arasında Akşam Gazetesi'nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları'na geçti ve çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı.
1958'den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam'da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960'ta Nadir Nadi'nin desteğiyle Cumhuriyet'te köşe yazıları yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazılarını 1997'ye kadar sürdürdü.
1956'da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964'te yasaklandı. Anday gerek şiir kitaplarıyla, gerekse daha sonraları yöneldiği roman ve tiyatro alanlarındaki yapıtlarıyla birçok ödül aldı.
Anday, İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT'de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında da Paris'te eğitim müşavirliği görevlerinde bulundu.
Solunum ve böbrek yetmezliği tanısıyla Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi'ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002'de 87 yaşındayken vefat etti. Büyükada mezarlığında toprağa verildi.
Takma Adları
Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu.
Melih Cevdet Anday Kitapları - Eserleri
- İsa'nın Güncesi
- Gökyüzü Haritası
- Balerina'nın Ölümü
- Bakır Çağı
- Akan Zaman Duran Zaman
- Açık Pencere
- Raziye
- Aylaklar
- Gizli Emir
- Bütün Şiirleri - Sözcükler
- Yağmurlu Sokak
- İçerdekiler
- Toplu Oyunlar I - Ölümsüzler
- Toplu Oyunlar II - İçerdekiler
- Tanıdık Dünya
- Yağmurun Altında
- Konuşarak
- Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları
- Mikado'nun Çöpleri
- Seçme Şiirler
- Kalabalığın Şiiri
- Yanyana
- Teknenin Ölümü
- Seçmeler
- Rahatı Kaçan Ağaç
- Yasak
- Bir Gecede Üç Erkek
- Telgrafhane
- Güneşte
- Suçumuz Edebiyat
- Bir Defterden
- Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
- Dilimiz Üstüne Konuşmalar
- Aldanma ki...
- Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği
- Açıklığa Doğru
- Birbirimizi Anlayamayız
- Bütün Yüzyılları Yaşadım
- Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan
- Bir Sis Çanı Gecenin İçinde
- İçerdekiler
- Annabell Lee
- Paris Yazıları
- Gelişen Komedya
- Dünyada Geçirdim Çocukluğumu
- Dakika Atlamadan
- İmge Ormanları
- Kolları Bağlı Odysseus
- Geçmişin Geleceği
- Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
- Yeni Tanrılar
- Yeni Tanrılar - Yasak
- Felsefesiz Yaşamak
- Zifaftan Önce
- Çok Sesli Toplum
- Göçebe Denizin Üstünde
- Doğu-Batı
- Anadoluda ve Sosyalist Ülkelerde
- Meryem Gibi
- Geleceği Yaşamak
Melih Cevdet Anday Alıntıları - Sözleri
- Gözlerine bakıyorum Denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi Dağınık köy evleri gibi orda burda Sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli Yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi Yarışı başlatan tabanca sesi gibi geç Duyuyoruz söylediklerimizi (Göçebe Denizin Üstünde)
- Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yazmaktır. (Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları)
- Oktay Akbal: Bizde neden bu kadar çok ozan var. ... Melih Cevdet Anday: Geri kalmış ülke olmamızdan geliyor bu. Bizde düzyazı çok geç oluştu. Tanzimatta bile düşüncelerimizi nazımla anlatıyorduk. Ziya Gökalp ki yabacı dil bilir, şiirle anlatıyordu fikirlerini, ona alışıktı, Türk halkı düzyazıyı kolay anlayamıyor. Oktay Akbal: Şiir olunca anlatıyor mu? Melih Cevdet Anday: Ona alışık, düzyazıyı anlamıyor. Düzyazı için Descartes'tan geçmek lazım. Fikret, şiirin düzyazıdan kolay olduğunu söyler. Oktay Akbal: Hâlâ mı öyle? Melih Cevdet Anday: Bizde yüz bin mi ne şair varmış, geriliğimizden, modern çağa giremediğimizden. Tümceyi kuramıyoruz bir türlü. Oktay Akbal: Dünyada şiirin etkisi azalıyor mu? Melih Cevdet Anday: Azalıyor. Mesela Nermin Hanım İngiltere'den geldi, yeni şairler var mı dedim. İki üç kişi var dedi. (Dünyada Geçirdim Çocukluğumu)
- Bu yolu bulup geçeceğim; Ama ne denli güç olursa olsun Bilerek varmak istiyorum şimdi Sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim Dedim ve büyük bir mum peteğini Tunç hançer ucu ile ezdim çabucak Tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir Orta direğe bağlattım kendimi. (Kolları Bağlı Odysseus)
- Kadınlara haklarını bağışlayacak olanlar erkekler değildir. Kadının toplumsal durumunda yapılacak düzeltmeleri erkeğin insafına bırakmak hiçbir sonuç vermez. Bütün iş, yaşamı kadın için de erkek için de yaşanılır hale getirmektir. (Konuşarak)
- Kimlikler saptanırken komiser, toplantıda başka kimsenin bulunup bulunmadığını sormuş. "Ankara'dan gelen bir arkadaş da vardı," demişler. "Adı ne onun?" "Melih Cevdet Anday." "Necidir bu Melih Cevdet Anday?" "Şair." "Ünlü bir şair mi?" "Hayır." Komiser, ifadeleri makinede yazan polise dönmüş: "Yaz oğlum, "demiş," meşhur olmayan şair Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bu toplantıda her ne kadar Figaro diye bağrıldıysa da bunun General Figaro olmayıp.." İşte benim ünlü bir ozan olmadığım böylece devlet kayıtlarına geçmiş bulundu. (Akan Zaman Duran Zaman)
- Evlilik bilimle yürümez, anlaşma ister... (İsa'nın Güncesi)
- Halk biraz da eğlenmek istiyor canım. (Gizli Emir)
- PAVEL PETROVİÇ: Nihilistler... Eskiden Hegelciler vardı! Demek şimdi bir de Nihilistler türedi. Bakalım boşlukta, kuralsız bir boşlukta nasıl yaşayacaksınız. (Bazarov görünür) işte Bay nihilist geliyor. (İçerdekiler)
- Hele yarı uygar olan kişi, ilkel insanın yüceliğinden uzağa düşmüştür. Amerika'ya giden ilk beyazlar, orada karşılaştıkları beyazlardan daha mı uyardılar sanki! (Aldanma ki...)
- "İnsanın başına gelen değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır." (Mikado'nun Çöpleri)
- Turgenyev'in şu güzel sözü: "Gençliğinde genç olabilenlere ne mutlu!" (Gökyüzü Haritası)
- Melih Cevdet ile tanışmam garip olmuştur. 1947'de kendisini dairesinde ziyaret etmiş, Özel El Yazıları Defterime bir şeyler yazmasını rica etmiştim. İlk anda, Melih Cevdet, Defterime yazmak istememiş, istersem bir kağıda yazabileceğini [söylemiş], Defterim'e kendi el yazısı ile yazmak istememişti. Israrım üzerine bir şiir ile -tuhaf olarak- biyografisini yazmıştı. Biyografisi şöyle idi Melih Cevdet Anday'ın: "Peki iki satır daha yazayım. Evliyim, daha çocuğum yok. Ama tabii hep böyle kalınmaz. Elbet bir çocuğum olur. İsterse şair olsun, karşı gelmem. Ama iyi okuturum. Şairliğin en ciddi işler kadar ciddi bir iş olduğunu öğretirim. Konuşmayı severim. Onun için tiyatro eserleri de yazacağım. Bu kadar yetmez mi?" (Dakika Atlamadan)
- Aklımı dinlendirmek istiyorum. İçimden öyle geliyor ki, bundan sonra hiçbir şeyi dert edinmeyeceğim kendime, her işi oluruna bırakacağım. Bedbahtsam, bedbahtlığımı benimseyeceğim. (Birbirimizi Anlayamayız)
- “Kız evlat büyütmek zor…” diye düşünüyordu, “hele bizim gibi cahil insanlar için…” (Balerina'nın Ölümü)
- Ölürken anlarmış insan dünyada mutlu olmanın yolunu. (Mikado'nun Çöpleri)
- (Kalbim yaralı, paramparça) Sevda çırçıplak bir gölgedir Budaklı, çıplak bir ağaçta. (Annabell Lee)
- farkında değiliz. taşın sesi insan sesine benziyor. (Göçebe Denizin Üstünde)
- Yaşamaktan soğumamak için tek çare, daha güzel bir dünya düşünmektir. O dünyayı özlemek ve o dünya için savaşmaktır. (Aylaklar)
- Masamız çıtırtılar içindeydi Ağacın eski yaşamından... (Dakika Atlamadan)