Aklı Bir Karış Havada - Susanna Tamaro Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aklı Bir Karış Havada kimin eseri? Aklı Bir Karış Havada kitabının yazarı kimdir? Aklı Bir Karış Havada konusu ve anafikri nedir? Aklı Bir Karış Havada kitabı ne anlatıyor? Aklı Bir Karış Havada kitabının yazarı Susanna Tamaro kimdir? İşte Aklı Bir Karış Havada kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Susanna Tamaro
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Orijinal Adı: La Testa Fra Le Nuvole
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750701252
Sayfa Sayısı: 142
Aklı Bir Karış Havada Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
On iki yaşındaki Ruben, öğretmeni Oskar'ı yanlışlıkla öldürdüğünü sanarak büyük anneannesiyle oturduğu evden habersizce kaçar. Bulduğu ilk trene atlayan Ruben'in amacı Amerika'da yaşayan amcasının yanına sığınmaktır. Ancak, yolculuğu aksiliklerle dolu bir dizi serüvene dönüşür. Önceki kitaplarında genellikle sıradan olanın, gündelik can sıkıntısının ve insana özgü acıların altını çizen Susanna Tamaro, bu kitabında, düşle gerçek arasında, gerçeküstü öğelerle dolu bir masal anlatıyor okurlarına. Küçük Prens'in iyimser havasıyla yazılmış olan ve içimizde küçücük de olsa bir coşku duymamızla mutlak körlükten kurtulacağımızı söyleyen bu kitap, yazarın öteki kitaplarından oldukça değişik; hayal ve eğlence dolu. 'Ruben, kişiliğimin, yıllar içinde kazandığım bilgelikle oldukça iyi gizlemeyi öğrendiğim, ama hiçbir zaman da kurtulamadığım bir yönünü yansıtır: Yanlış taraftan inmemi, merdiven çıkışı sanarak tuvalet kapılarını açmamı, önemli davetlerde ev sahibi sanarak evin hizmetçisiyle tatlı sohbetlere girişmemi. Ruben, benim beceriksizliğim, dünyayı maddesel anlamda çıkar sağlayacak bir yer olarak görme konusundaki yeteneksizliğimdir' diyor Susanna Tamaro. Acımasız bir öykünün alaycı bir üslupla anlatıldığı Aklı Bir Karış Havada, yaşamın derinliğini anlayamayan büyüklerin arasında dünyayı maddi çıkar sağlayacak bir yer olarak göremeyen Ruben'in trajikomik öyküsü.
Aklı Bir Karış Havada Alıntıları - Sözleri
- ...Bütün bunları yüzüncü gün yapacaktım, yüzüncü gün bir aslan kesilecektim... yüzüncü günden önce doksan dokuzuncu gün olmasaydı!
- On iki yaşındaki Ruben, öğretmeni Oskar'ı yanlışlıkla öldürdüğünü sanarak büyük anneannesiyle oturduğu evden habersizce kaçar. Bulduğu ilk trene atlayan Ruben'in amacı Amerika'da yaşayan amcasının yanına sığınmaktır. Ancak, yolculuğu aksiliklerle dolu bir dizi serüvene dönüşür. Önceki kitaplarında genellikle sıradan olanın, gündelik can sıkıntısının ve insana özgü acıların altını çizen Susanna Tamaro, bu kitabında, düşle gerçek arasında, gerçeküstü öğelerle dolu bir masal anlatıyor okurlarına. Küçük Prens'in iyimser havasıyla yazılmış olan ve içimizde küçücük de olsa bir coşku duymamızla mutlak körlükten kurtulacağımızı söyleyen bu kitap, yazarın öteki kitaplarından oldukça değişik; hayal ve eğlence dolu. 'Ruben, kişiliğimin, yıllar içinde kazandığım bilgelikle oldukça iyi gizlemeyi öğrendiğim, ama hiçbir zaman da kurtulamadığım bir yönünü yansıtır: Yanlış taraftan inmemi, merdiven çıkışı sanarak tuvalet kapılarını açmamı, önemli davetlerde ev sahibi sanarak evin hizmetçisiyle tatlı sohbetlere girişmemi. Ruben, benim beceriksizliğim, dünyayı maddesel anlamda çıkar sağlayacak bir yer olarak görme konusundaki yeteneksizliğimdir' diyor Susanna Tamaro. Acımasız bir öykünün alaycı bir üslupla anlatıldığı Aklı Bir Karış Havada, yaşamın derinliğini anlayamayan büyüklerin arasında dünyayı maddi çıkar sağlayacak bir yer olarak göremeyen Ruben'in trajikomik öyküsü.
- ...Ona ayrıca benim nerden geldiğimi, onun nerden geldiğini, her ikimizin de sıkıca tutunduğumuz bu iki kutbu basık ve bir topaç gibi kendi çevresinde dönerek, elips biçimli yörüngesinin bir ucundan ötekine telaşla seğirten kürenin nereye doğru gittiğini, bir an bile durmayan kürenin durması durumunda bize ne olacağını, bir ıslıkla karanlığa ve sessizliğe, yani zamanlardan bir zamana mı, yoksa sonsuzluğa mı kavuşacağımızı, günün birinde, ne gecenin ne gündüzün olmadığı bir yerde bir kıyıya yada duvara mı toslayacağımızı, bu toslamayla parçalanıp parçalanmayacağımızı, daha hangi başka uzaya yuvarlanacağımızı, nerde son bulacağımızı, nerde yiteceğimizi, yani özet olarak benim, onun ve ceviz ağacının yapışmış olduğu bu ateş göbekli top üzerindeki yolculuğun nasıl sonuçlanacağını sordum.
- Yukarıda, sonsuz göklerin içinde herkesin bir yıldızı vardı ve alınyazımız, onun magma dolu yüreğinde, okunmayan sözlerle kayıtlıydı.
- "Yürüye yürüye insan yararsız olan her şeyi arkasında bırakır. Başlangıçta biraz ürker ama ilerledikçe bu ürkeklik coşkulu bir hafifliğe dönüşür."
- Yukarıda, sonsuz göklerin içinde herkesin bir yıldızı vardı ve alın yazımız, onun magma dolu yüreğinde, okunmayan sözlerle kayıtlıydı.
- 've üstelik içimde onur denen duydunun kırıntısı bile kök salmamıştı'
- 'işte tam o andan başlayarak benim sakin, gerçekten sakin yaşantım, tank altında kalmış bir bisküvi gibi paramparça, un ufak olmuştu.'
- ...belki benim bütün bu yolcugum, açık gözlerle gördüğüm, seslerle renklerle dolu bir düşten başka birşey değildi...
- Yukarıda, sonsuz göklerin içinde herkesin bir yıldızı vardı ve alınyazımız, onun magma dolu yüreğinde, okunmayan sözlerle kayıtlıydı.
- Nasıl bir cismin yere doğru düşeceği bir yasaysa, bir işin beklendiği gibi gelişmemesi de bir yasadır.
- Kırlık patikam, ıssız ve hüzünlü, dikenli ve kızgın bir arapsaçına dönüştüyse, beni nasıl bir yazgı bekliyordu? Bütün bunların arkasında bir resim mi vardı, yoksa çınlayan bir boşluk mu?
- Yukarıda, sonsuz göklerin içinde herkesin bir yıldızı vardı ve alınyazımız, onun magma dolu yüreğinde, okunmayan sözlerle kayıtlıydı.
Aklı Bir Karış Havada İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İyi olmak için çok uzun bir yolu var: Sondaki mutluluğa övgü kısmıyla ne kadar sığ gün yüzü görmemiş bir yazar olduğunu gösterdi. Bence italyanın canan tan’ını okudum. Yıllar sonra okuduğuma utanacağım bir kitap olarak kalacak. Kitabı bana öneren özel biri olduğu için okudum.(kitabı önerenle ilgili olumsuz yargı oluşmasın. Böyle bir kitap varmış beraber okuyalım mı şeklinde bir öneriyle geldi bana kendisi de bu edebiyat kumpasından habersizdi.) (Batuhan yalçın)
Yazar bu kitabı uykuyla uyanıklık arasında yazmış. Kısacık hikayede birbirinden alakasız mekanlarda yaşanan olaylar, sonunun bir yere bağlanmaması, hikayenin akışında yaşanan problemler ve tuhaf tasvirler insanın okuma keyfini kaçırıyor. Çok üst düzey eserleri olduğunu düşünmediğim Tamaro’dan fazla bir beklentim yoktu ama enteresan, Küçük Prens tadında farklı bir kitap olmuş. Beğenmedim evet fakat en azından 6 yıldızı hakediyor. (Burak Kuşcu)
Bu kitap hakkında yapacağım eleştirilerin hepsi muhtemelen yazara yönelik olucaktır. Çok sürükleyici bir çocuk romanı olabilirdi ki bikaç belki toplamda sadece bi sayfalık büyükler için denebilecek bölüm var. Kitap ortada kalmış. Çocuklara okutsan fazla kaçıak bi bölüm büyük biri okusa uçuk bi macera olur.. (Baran Gündem)
Kitabın Yazarı Susanna Tamaro Kimdir?
Susanna Tamaro, İtalyan kent soylu bir ailenin kızı. Trieste'de 1957 yılında doğdu, Orvieto yakınlarında kedileri ve köpeğiyle birlikte yaşamaktadır. Zor bir çocukluk dönemi geçiren Tamaro, 18 yaşındayken, bir depreme tanık olur, 25 yaşındayken ölümcül bir hastalık geçirir ve 27 yaşında yazmaya başlar.
Her başarıya ulaşmış yazarın yaşamış olduklarını o da yaşar. İlk denemelerinde başarısız olur ama bunlara aldırmadan yoluna devam eden Tamaro “Tek Bir Ses İçin” adlı kitabıyla büyük ses getirir. ”Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı bu eser de ona daha büyük bir ün kazandırır. (Bu kitap aylarca İtalya'da liste başı olmuştur.) Genelde günlük ya da mektuplar şeklinde yazar. Olayları birinci ağızdan anlatır. Eserlerinde hep bir hüzün vardır. Kahramanları genellikle ölümün eşiğine gelmiş ama bu durumu kabullenmiş; hayatta aradığını bulamamış insanlardır.
Susanna Tamaro Kitapları - Eserleri
- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
- Kitaplardan Korkan Çocuk
- Yüreğimin Sesini Dinle
- Kökler, Yollar ve Yitik Benler
- Anima Mundi
- Luisito: Bir Sevgi Öyküsü
- Sonsuza Kadar
- Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum
- Tek Ses İçin
- Kaplan ve Cambaz
- Her Melek Korkunçtur
- Aklı Bir Karış Havada
- Düşünen Bir Yürek
- Büyülü Çember
- Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar
- Yanıtla Beni
- Rüzgar Ne Diyor
- Tombul Yürek
- Ulu Ağaç
- Her Sözcük Bir Tohumdur
- Bakışınla Aydınlanır Dünya
- Büyük Bir Aşk Hikâyesi
- Sessizlik Bir Erdemdir
- Var Olan Ada
- Tobia ve Melek
- Atla, Bart!
- Eve Doğru
- Rüzgar Ne Diyor
Susanna Tamaro Alıntıları - Sözleri
- Benim için gerçekten her kitap son kitaptı. Sonuncuydu çünkü ufka baktığımda hiçbir şey göremiyordum, belki de yazmanın bıraktığı yorgunluk ve halsizlik içindeydim; öte yandan- belirişi ve işlenişiyle- her kitabın çevresinde bir mucize halesi oluyordu. Bilindiği üzere mucizenin, buyrukla yaratılması mümkün değildir. (Her Melek Korkunçtur)
- O ekim ayında, bir parçam- umut etmiş, hayal kurmuş olan parçam- bütünüyle ölmüştü. O günden sonra artık onunla birlikte yaşamayı öğrenmem gerektiğini biliyordum. Belki bir süreliğine gizli tutabilirdim ama sonra güçlü çürüme kokusu gerçek durumumu başkalarına da açık edecekti. (Her Melek Korkunçtur)
- "Uyku sırları ortaya çıkartıyor." (Rüzgar Ne Diyor)
- (...) "Eh, en azından senin bir sürü kardeşin var." "O kadar çok olunca yok sayılır. Zaten artık yoklar." "Nereye gittiler?" "Derin donduruculara herhalde." O anda yeniden utanç yüklü bir sessizlik oldu. Bart, Zoe'nin akrabasını yemiş olma olasılığını düşündü. (...) (Atla, Bart!)
- Sakin, korunaklı ve ufuksuz. Kesinlikle benden, senden daha iyi yaşayacaklardır ama hayat gerçekten o mudur? Bu, arzu duyulacak bir yaşam mıdır? Ölüm döşeğinde "Bu olağanüstü bir serüven miydi?" diye sordurabilecek bir yaşam mıdır? Yoksa bir yaşam putu mudur? Gizemi olmayan —ve bununla karşılaşma hevesi taşımayan— hayat bitmek bilmeyen esnemelerden başka nedir ki? (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Gerçekte insan hayatı nedir? İki karanlık arasındaki ışıklı bir yarılmadır... Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? (Var Olan Ada)
- Düzen ve saygı bizi hayvanlardan ayıran biricik değerlerdi. (Rüzgar Ne Diyor)
- Sözcüklerin arkasında sözcükler gizlidir, ama sessizliğin içinde "herhangi bir şey" yuvalanmış olabilir. (Rüzgar Ne Diyor)
- Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Ansızın kollarını göğe doğru kaldırdı, ellerini bir orkestra şefi gibi sallayarak şöyle dedi: " Ve sonra hayata şükrediyorum! Ağaçlara, çuha çiçeklerine, boraya, üveyiklere ve serçelere, çocuklara, otlara şükrediyorum ve tümünü kutsuyorum! Çünkü her şey kutsaldır ve bir lütuftur." (Her Melek Korkunçtur)
- ‘Eğer’ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır. (Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar)
- Demekle yapmak arasında uçurumlar var. (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)
- Sonra, belki de ölmeden bir an önce, hayatımızı bir an için seyredeceğiz ve gerçekten bizim olan, gerçekten dolu geçen anların farkına varacağız;bunlar belki de bir çiçeğe bakarak,bir ağacın biçimini seyrederek,yanımızdan geçen bir çocuğun başını okşayarak zaman yitirdiğimiz anlar olacaklar. (Her Sözcük Bir Tohumdur)
- “ Bilgelik dolu yazılara bakarsanız işin hoş yanı da sürprizlerdir ama hele bunu gerçekte yaşayın da görün. “ (Tombul Yürek)
- Bir hayvan neydi gerçekten? Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- "Gitmek ya da gitmemek, beslediğin ateşe bağlıdır." "Ateş beslenir mi?" "Yakıp yok eden buz gibi bir ateş vardır, bir de sıcak, yeniden yapan bir ateş. Her ikisi de bizim yüreğimizdedir. Hangisinin alevleneceğine biz karar veririz." (Kaplan ve Cambaz)
- "Gerçek yüzlerini en baştan gösterseler, büyük bir olasılıkla hiçbir zaman evlenemezler." (Anima Mundi)
- "Boşuna yaşadım, ölümümde boşuna olacak " (Tek Ses İçin)
- "Her şeye içine girmeden yukarıdan bakabilmenin ne güzel olacağını düşündü." (Rüzgar Ne Diyor)
- “Kovalayandan kaçarım, kaçanı kovalarım.” (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)