Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak - Mustafa İslamoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak kimin eseri? Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak kitabının yazarı kimdir? Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak konusu ve anafikri nedir? Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak kitabı ne anlatıyor? Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak kitabının yazarı Mustafa İslamoğlu kimdir? İşte Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mustafa İslamoğlu
Yayın Evi: Düşün Yayıncılık
İSBN: 9755501673
Sayfa Sayısı: 157
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsan Allah der de, titremez mi?
Elbet bu satırların yazarı da titriyor. Korkudan değil, O'nun hakkında konuşmaya ve yazmaya cüret etmekten. Hiçbir tasavvur, Allah'ı olduğu gibi algılayamaz. Hiçbir akıl, Allah'ı mutlak ve mükemmelliğiyle kavrayamaz. Hiçbir beşeri dil, sahibine Allah'ı gereği gibi anlatma imkanı sunmaz. O'nun azameti karşısında akıllar dumura uğrar, diller lal olur, mantık iflas eder, nutk tutulur, sözün soluğu kesilir, kelimelerin nabzı durur.
Peki, bu gerçeği bilmeme rağmen, Allah hakkında bir kitap kaleme almaya beni ikna eden gerçekler ne?
1. Allah'a inanların Allah tasavvurlarının, vahyin inşa ettiği Allah tasavvurundan giderek uzaklaşması.
2. Doğru bir Allah tasavvuruna sahip olmadan, sahih bir kulluk, iman ve teslimiyetin gerçekleşmeyeciği.
3. Allah doğru bilinmeden, tanınmadan, anlaşılmadan, hayatın anlam ve amacının asla anlaşılmayacağı.
İşte bu yüzden Allah demek anlam demektir. Modern hayat Allah'tan uzaklaştıkça anlamdan da uzaklaşmaktadır. Anlamsız bir hayat yük, anlamsız bir insan hiç, anlamsız bir dünya canlı cenazelerin meskun olduğu mezardır.
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak Alıntıları - Sözleri
- ALLAH ismi elif ile başlar, he ile biter. Yani, dilde başlar, ciğerde biter..
- Razi (esmaülhüsna hadisindeki) bu belirsizliği, Bakara 238'deki "orta namazı" gibi, muhatabı gayrete getiren bilinçli bir müphemlik olarak açıklar.
- (İbrahim peygamber) Kabe gibi dünyanın en mütevazi eserini yaparak Allah’ı zikretti, Allah da onun yaptığı Beyt’i binlerce yıldan beri insanlığın en kutsal merkezi yaparak onu zikretti. O İsmail'ini kurban vererek Allah'ı andı, Allah da İsmail'in soyundan son peygamberi göndererek, onu andı.
- Kalp duaya durunca, değil sadece dil, her bir hücre ona katılır. İnsanın bütün varlığı "istemek" olur. Böyle bir duanın kendisi bizzat icabettir.
- Allah'ı vahye başvurmadan tanımaya kalkışmak, vahye güvensizlik manasına gelecektir. Bu, doğrudan Allah'a güvensizliktir.
- Alemlere rahmet olmak için, alemlerin yükünü taşıyacak bir yürek gerekiyordu. Dağların çekemediği yükü taşıyacak bir yürek...
- İbadetler, birer fiili tekbir hükmündedir.
- Zikir kaygıdır. Kişi, önemsediği, kendisi için değerli ve yakın olan şeyler için kaygı duyar.
- Allah Rasulü’nün Alemlerin Rabbini bilme, tanıma ve anlama konusunda anahtar niteliğindeki hadisini, “99 kelimeyi ezberleyen kesinlikle cennete girmiştir“ şeklinde anlamak, öncelikle Allah Rasul’ünü tanımamak, sonra Kur’an’ı tanımamak, en nihayet Allah’ı tanımamaktır. Allah’ı tanımamıza yardımcı olmak için ifade buyurulan bir hadisten, Allah’ı tanımayan bir aklın elde edeceği sonuçlar çıkarmak, hayli düşündürücüdür. Hiç şüphe yok ki, cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir.
- Hiç kuşkusuz doğru bir Allah inancı, sahih bir Allah tasavvuru üzerine bina edilir. Sahih bir Allah tasavvurunu ise vahiy inşa eder.
- Nimeti idrak etmeyen, nimetin sahibini aramaz. Nimetin sahibini bilmeyen, nimeti fark edemez. İnsan nimetin değerini ne kadar takdir ederse, nimetin sahibinin büyüklüğünü o kadar takdir eder. Tersi de geçerlidir.
- Hiçbir şeye tapmadığını söyleyenler, kendilerine esaslı bir put bulmuşlardır: Ayartıcı benlik Ve İçgüdüler
- En büyük iletişim, en büyükle iletişimdir. O, Allah’tır. Allah’la iletişim, iletişimin zirvesidir. Var olmak, işte bu yüzden iletişim kurmaktır. Allah’tan kopmak, hayattan kopmaktır. Allah’tan kopmak, insanın gerçek ölümüdür.
- İnsan bir aileye, bir sosyal çevreye ihtiyaç duyar. İhtiyaçlarını karşılamak için yere, göğe, ekmeğe, suya muhtaçtır. İnsan, daha yaratılmışlardan bile bağımsız yapamıyorsa, Yaratan’dan bağımsız nasıl yapacaktır? İnsan mahluksuz bile yaşamını sürdüremiyorsa, Halık’sız nasıl sürdürecektir?
- Her ilim dalı, özünde Allah’ın esmasının tezahürleriyle ilgilenen disiplinlerdir. Tıp ilmi onun O’nun eş-Şafii isminin tecellisiyle ilgilenir. Siyaset ilmi el- Melik isminin tecellisiyle ilgilenir. Hukuk ilmi el- Hakem ismiyle ilgilidir. Botanik ilmi el- Fâlik ismiyle ilgilidir. Astroloji ve Kozmoloji el- Mübdi ve el- Muid isimleriyle ilgilidir. Hikmet ve Felsefe el-Hakim ismiyle ilgilenir.
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İnsan "Allah" der de, titremez mi ? Elbet bu satırların yazarı da titriyor. Korkudan değil, O'nun hakkında konuşmaya ve yazmaya cüret etmekten. Hiçbir tasavvur, Allah'ı olduğu gibi algılayamaz hiçbir akıl Allah'ın mutlak ve mükemmelliğiyle kavrayamaz. Hiçbir beşeri dil, sahibine Allah'ı gereği gibi anlatma imkanı sunmaz, O'nun azameti karşısında akıllar dumura uğrar, diller lal olur, mantık iflas eder, Nutuk tutulur, sözün soluğu kesilir, kelimelerin nabzı durur. (behre)
İçinden güzel bilgiler, eleştiri ve fikirlerimle: İslamoğlu’nun her zamanki romantizminden payını almış bir kitap. Allah’ı tanımanın önemiyle başlayıp iman, tevhid, kelime-i şehadet nedir yine edebi şekilde anlatıyor. Allah’ı tanımaktan bahsederken şirkten bahsetmeden olmaz. Daha başta tanıtsa daha doğru olurdu bence ama sonrasında ayetlerden yola çıkarak Allah’ı tanıtıyor. Hayattaki her şeyde asıl motivasyonumuz olan sevgiden de pek tabii bahsediyor. Esmaülhüsna ile devam ediyor. Esmaülhüsnanın belirli olup olmadığı, rivayet edilen hadisler hakkında konuşuyor. Son bölümde bismillah, inşallah, Allahuekber gibi sözlerin anlamlarını veriyor ve bunlar üzerine tesbitler yapıyor. Hayatımızdaki (/olması gereken) yerini edebi şekilde anlatıyor. Çok güzel bir dua ile kitabı bitiriyor. Tabii ki katılmadığım yerler oldu. Bir kere fazla edebi geldi, retoriği bazen beni bayıyor. Bazen olmadık, absürt benzetmeler yaptığını düşünüyorum. Yine de çok hoş yerleri de var. Bilgi olarak da yararı oldu. Özellikle de ayetlerde sebbih isme rabbeke, bismillah geçmesinin sebebini sorgulatması ve fikir vermesi, sırf bunun için bile kitabı okumuş olmaya değer, diye düşündürdü. Esmaülhüsnaya atıf olduğunu ve Allah’ın zatıyla değil ancak sıfatlarıyla kavranabileceğini gösterdiğini söylemiş. Allah isminin kökenden türeyen anlamları inceliyor ve hepsinde sevginin ortak olduğunu söylüyor. Ben biraz abarttığını düşünüyorum. Kafirin vicdanın üzerini örttüğü için kafir olduğunu söylemesi de önemliydi, ben hep gerçeğin üzerini örttüğü için diye düşünürdüm. O da hala doğru ama vicdan da doğru. İlahını hevası edinmek ayetini hevasını ilah edinmek olarak anladığı için iki yerde buna atıf yapmış. İyi demesine rağmen dayandığını düşündüğüm ayeti yanlış anlaması hoş değil tabii. Miraç, tesbih sayıları gibi şeylere inanmasa ve bunlar üzerinden bir şeyler anlatmasa daha iyiydi bence. Kitapta en çok rahatsız eden kısım herhalde bazı ayetlerin çevirileriydi, o konuda hassasım. Olmadığını düşündüğüm kelimeler eklemiş, bence ilginç ve uyumsuz kelimeler kullanmış. 12:53'te "kötülüğün daniskası", 34:46'da "Allah'a karşı esas duruşunuzu bozmayın ", 49:15'te "şüphenin semtine uğramayanlar", 55:29'da "hayata ve varlığa dair her işe müdahildir" ifadelerini buna örnek verebilirim. Ayet olmasa da şirk için bumerang etkisi yaparak şirk koşanı vurur demesi de ilginçti :) Ayetleri dörde ayırmış: Âyât-ı kâinât, âyât-ı insan, âyât-ı hadisat, âyât-ı Kur’an. Yani daha önce duymadığım ve düşünmediğim âyât-ı hadisatı eklemiş, hayatta olanları ve Kuran’daki kıssaları buna dahil etmiş. Kuran ayetleri, diğer ayetleri nasıl okuyacağımız gösterir, demiş. Başka bir yerde dediği şu sözle uyumlu bir durum: “Vahye zikr adı verilmesinin sebebi açıktır: aslında vahyin amacı, insana yeni bir şey söylemek değil, insanın ve tabiatın doğasında olan hakikatleri ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle vahiy müfessir (tefsir edilen) edilgen bir nesne-metin olmaktan daha çok müfessir (tefsir eden) etken bir özne-metindir.” Alıntıya ve vahyin diğer ayetleri nasıl okuyacağımızı gösterdiğine katılsam da, aynı yol göstericiliği diğer ayetler için de düşünüyorum. Bu yol göstericiliğin sadece Kuran temelli değil eşit şekilde diğer ayetleri de kapsadığını düşünüyorum. En başta vahiy olup her şeyi onun üzerine kurmak gibi, İslamoğlu’nun tercih ettiğini düşündüğüm yöntemden ziyade nefis ve kainattan da yola çıkılmalı ve bunlar da vahyi anlamakta kullanılmalı diye düşünüyorum. Hiçbir şeye tapmadığını söyleyen benliğine ve içgüdüsüne tapar, mutlak ateizm yoktur, demiş. Buna katılmıyorum, bu da hevasını ilah edinme kabulünden güç alıyor gibi. 51. sayfada Allah hakkında konuşmak için kişi mutlaka bir rehber ve aydınlatıcı kitaba dayanmalıdır, demiş ve buna 22:8’i delil getirmiş. Bence o ayetten mutlaka kitap gerektiği çıkmaz, kainat ve nefis ayetlerinden de sınırlı bir bilgiye ulaşılabilir ve bunlardan yola çıkılarak Allah hakkında konuşulabilir. 55’te Allah’ın varlığını mantıkla isbata kalkışmak, aklın altından kalkacağı bir iş değildir, demiş. İbrahim peygamberin yaptığı buydu bence, aklı böyle düşürmesi yazık. Kuran’da dört yerde belirlilik takısıyla el-Esmau’l-Husna geçmesinin isimlerini belirli olduğu anlamına geldiğini söylemiş. Allah için Kuran’daki fiillerinden isim türetilmemesi gerektiği çok doğru, 15:49-50 de çok iyi örnek. Hamd yalnız Allah’a yapılır, şükür ise Allah başta olmak üzere size emek veren herkese, demiş ve bana ve anne babana şükret (31:14) ayetini getirmiş. Ayrıca Bakara 185’ten, ibadetlerin fiilî tekbir olduğunu çıkarmış. Bu iki çıkarımdan emin olmasam da dikkate değer düşünceler. Dehriliğin Mekke’deki ateizme denilmesi ve müşriklerin putları Allah’ın haremindeki kızlar olarak düşündükleri yeni öğrendiğim bilgilerdendi. Son olarak Ru’yetullah'ı mecaz anlamanın "mutlak tenzihe dayalı yaklaşımın aşırılığı" olduğu konusunda İslamoğlu’na katılmıyorum. Ne de olsa ahiretteki birçok şeyin benzetmelerle anlatıldığını ve Allah'ın kendisinden bahsederken mecazi ifadeler kullandığını biliyoruz. Görmenin bilimsel tarafından bahsederken de Boşlukların Tanrısı hatasına düşmüş görünüyor. Bir şeyin tamamen keşfedilmemiş olması onun üst derece düzen ve ayarına delalet edebileceği için ve görme konusunda böyle olduğunu düşünmesi sebebiyle o ifadeleri kullandığını düşünüyorum ama o kısımda meramını daha iyi anlatabilirdi. (Rana)
Kitaptan gerçekten çok şey öğrendim. Din konusunda herkesin mutlaka bir yorumu olur, bilirsiniz. Bilen bilmeyen herkes konuşur. Kime, neye inanacağımızı şaşırdık. Ancak bu kitabın temeli sağlam. Kur’an’a dayanmış sadece. Zaten yazarı tanıyan herkes, onun Kur’an yorumlamasını, çıkarımlarını, okuduklarının kendisinde yaptığı çağrışımları bilir. Ben de bilerek okuyanlardanım. Doğru bir Allah tasavvuru yolculuğunda iyi bir başlangıç oldu. Yazarla ilgili önyargıları bırakıp okursanız, gayet mantıklı olduğunu net bir şekilde anlayabilirsiniz. Okumanızı tavsiye ederim elbette ancak önyargısını kıramayanlar ve ‘benim Allah tasavvurumda sıkıntı yok zaten’ diyenler, düşüncesini değiştirecek cesareti olmayanlar okumasın. (Uzatmalı Çocuk)
Kitabın Yazarı Mustafa İslamoğlu Kimdir?
Mustafa İslamoğlu, (d. 28 Ekim 1960, Develi, Kayseri) Türk ilâhiyatçı, şâir. Edebiyat, İslam hukuku, İslam tarihi, tefsir gibi alanlarda çalışmalar yapmış, çeşitli eserler vermiştir.
Yaşamı
Mustafa İslamoğlu, 28 Ekim 1960 senesinde Kayseri'nin bir ilçesi olan Develi'de dünyaya geldi. İlk ve orta eğitimini doğduğu ilçede yaptı. Kendisi ilk hocasının babası olduğunu, ilk Arapça ve temel İslami ilimlerini ondan aldığını söyler. Yüksek öğrenimine, ilk önce Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nde başlamış, akâbinde İlâhiyat Fakültesi'nde, daha sonra da Kahire'de, El-Ezher Üniversitesi'nde İslam Hukuku Fakültesi'nde sürdürmüştür.
Yazı hayatına edebiyatla başlamış, ilk makalelerini 1980'de Milli Gazete'de, daha sonra 1982-83 yılları arasında Yeni Devir gazetesinde yayınlamıştır. Edebi ürünlerini ise Mavera, Aylık Dergi ve Dergâh gibi yayın organlarında yayımlamış ve üniversiteler arası şiir yarışması birincilik ve ikincilik ödülleri almıştır.
Mustafa İslamoğlu'nun şiirlerinden oluşan ilk kitabı Heyelan, 1987 yılında Aylık Dergi Yayınları tarafından yayınlandı. 1989 yılında ise İslami hareket önderleriyle yaptığı söyleşiler Öncülerle Konuşmalar adı altında kitaplaştırıldı.
Kahire'de eğitim için bulunduğu yıllarda bir yandan İslami araştırmalarda bulunmuş, bir yandan da dersler vermiştir. Burada, 1990 yılında İmamlar ve Sultanlar adlı İslam tarihinin ilk 150 yılını ele alan eleştirel tarih niteliğindeki ve kendisinin ilk araştırma ürünü olan eserini vermiştir. Aynı yıl, Yürek Devleti adıyla İslami Hareket Eleştirisi'ni de içinde barındıran ilk denemesini kaleme aldı ve aynı dönem Mısırlı yazar Safinaz Kazım'ın fi Mez'eleti's-Sufur vel Hicab adlı eserini, Kadının Özgürlüğü adıyla tercüme ederek ilk çevirisini de yayımlamış oldu. İlk cildini Kahire'de diğer ciltlerini Türkiye'de kaleme aldığı Anadolu İslami Hareketleri (şimdiki adıyla:İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi) serisini 1991-93 yılları arasında peşi peşine yayımlamıştır. Bu serinin ilk cildini Hasan Ali el-Beyyumi ile birlikte Arapça'ya çevirmiştir.
1993'de İman adlı eserini ve 1994 yılında geniş kapsamlı bir eleştiri niteliğindeki araştırma eseri olan Yahudileşme Temayülü adlı eserini verdi. Seminer notlarından oluşan Tavsiyeler I ve Tavsiyeler II de bu tarihlerde yayınlandı(1995-1998).
Kahire-Mekke hattında yazdığı şiirlerini Yasin adlı kitabında 1991 yılında toplamış, 1996 yılında ise tüm şiirlerini Divan adlı eserinde bir araya getirmiştir. Kahire'de verdiği tefsir derslerini bir konulu tefsir örneği olan Adayış Risalesi başlığı altında kitaplaştırmıştır.
1992 yılının Ekim ayından beri başlattığı tefsir dersleri, 15 yıldır devam etmekte ve bu dersler adlı siteden canlı olarak izlenebilmektedir.Tefsir Dersi Yine 1998'de başlayan Tefsiru-l-Kur'an Te'vilu'l-furkan adlı görüntülü ve sesli tefsir projesinde bugüne kadar 170'den fazla ders yayımlamıştır. Proje, Kur'an'ın tamamının görüntülü olarak tefsirini hedeflemiş ve 2008 yılında tamamlanmıştır.
Görüntülü tefsir ile birlikte başlayan Gerekçeli Meal adı verilen Kuran'ın Türkçe tercüme çalışması da yukarıdaki projeyle eş zamanlı olarak yürütülmüş ve aynı tarihte tamamlanmıştır.
Mustafa İslamoğlu, kimilerinde halen yazmaya devam ettiği Anadolu'da Vakit, Selam, Ribat, Yeni Şafak, Meydan, Aylık Dergi, Özgün Duruş gibi gazete ve dergilerde yayınlanan makaleleriniMakalat, Şafak Yazıları, Dağarcık, Yokluğunda Düşülmüş Notlar, Savaş Kesmeyen Sözler, Sözün Gücü mü, Gücün Sözü mü, Yerliler ve Yersizler, Ayetlerin Işığında isimleriyle kitaplaştırmıştır. Ayrıca kendisiyle yapılan söyleşiler, Söyleşiler I ve Bir Yaradan Kurşun Çıkarır Gibi adlarıyla yayımlandı.
Mustafa İslamoğlu, bir gazetede yazdığı makale nedeniyle 1 yıl ve Ankara'da kapalı bir forumda sunduğu Kürt Sorununa Islami Çözüm başlıklı tebliğinden dolayı 1,5 yıl olmak üzere toplam 2,5 yıllık Gölcük Cezaevi'nde başlayan mahkumiyetini, Ankara Yarıaçık Cezaevi'nde tamamlamıştır. Cezaevinde çok zor şartlar altında Macar Oryantalist Ignaz Goldziher'in De Richtungen der İslamichen Koranauslegung adlı eserini, Arapça tercümesinden Türkçeye çevirdi. 1997 yılında Human Rights Watch Helmann-Hammet 1997 ödülünü aldı.
Yazarın bunlardan başka II. Uluslararası Fetih Sempozyumu'nda sunduğu tebliğ, 1997 yılında Yürek Fethi adıyla kitaplaştı. Mekke'de kaleme aldığı Hac Risalesi 1998'de yayımlandı. Aralık 2000 tarihinde dini çevrelerde hayli ses getiren eseri Üç Muhammed'i yayımladı. Amerika/Atlanta'da verdiği seminerler, 2001'de Hayatın Yeniden İnşası İçin adıyla yayımlandı.Bunu 2000 yılında yayımladığı Ne Yapmalı-Nasıl Yapmalı-Kiminle Yapmalı adlı eseri takip etti. Yazar, 1983 yılında kaleme aldığı Seyrani adlı ilk edebi kitap çalışmasını 2002'de yayımladı. Allah: Tanımak-Bilmek-Anlamak adlı eser, yazarın yayımlanmış son kitabıdır. Yazar, İslami İlimler Akademisi'nde tefsir usulü dersleri vermekte ve Anadolu'da Vakit gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca yazarın konferans, seminer, hutbe ve konuşmalarından oluşan onlarca görüntülü eseri bulunmaktadır.
Yazar, evli ve beş çocuk babasıdır.
Mustafa İslamoğlu Kitapları - Eserleri
- Yürek Devleti
- Üç Muhammed
- Pasif İyiden Aktif İyiye
- Adayış Risalesi
- Yürek Fethi
- İmamlar ve Sultanlar
- Yahudileşme Temayülü
- Tavsiyeler - 1
- İslam Nedir?
- Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak
- Yaratılış ve Evrim
- Hasan El-Basri'nin Kader Risalesi ve Şerhi
- Nüzul Sırasına Göre Hayat Kitabı Kur’an
- Kur'an Surelerinin Kimliği
- Efendim(s.a.v)
- İman
- Tavsiyeler - 2
- Hayatın Yeniden İnşası İçin Ne Yapmalı Nasıl Yapmalı Kiminle Yapmalı 2
- Hac Risalesi
- Hayatın Yeniden İnşası İçin 1
- İman Bilinci
- Kur'an'ı Anlama Yöntemi
- Divan
- Esma-i Hüsna 1. Cilt
- Özlü Sözler
- Tesettür Yazıları
- Ahlak Yazıları
- Kalemle Öğreten Adına
- Ayetlerin Işığında
- Sözün Gücü mü? Gücün Sözü mü?
- İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi I-II
- İslami Diriliş Hareketleri
- Hayatı İnşa Eden Kur'an Kavramları
- Ramazan Yazıları
- Kelimeler
- Esma-i Hüsna 2. Cilt
- Berceste Ayetler
- Kur'an Peygamberi Hz. Muhammed
- Yokluğunda Düşülmüş Notlar
- Eğitim Yazıları
- Dağarcık
- Bahtımca
- 99 Esma Dua
- Yerliler ve Yersizler
- Yaşayan Yazılar
- Hac ve Umre Yazıları
- Bir Yaradan Kurşun Çıkarır Gibi
- Savaş Kesmeyen Sözler
- Esma-i Hüsna 3. Cilt
- Şafak Yazıları
- İman Yazıları
- Şahsiyet Yazıları
- Kur'an Yazıları
- Din Yazıları
- Ümmet Yazıları
- Siyaset Yazıları
- Seyrânî
- Fıkıh ve İbadet Yazıları
- Peygamber Yazıları
- Kurban ve Bayram Yazıları
- Vahdet Yazıları
- Serdengeçtiler Hareketi ( 1730 ) Bir Halk Kıyamının Anatomisi
- Hutbeler
- Seyahat Yazıları
- Kur'anî Hayat Yazıları
- Makalat
- Medeniyet Yazıları
- Tenkit Yazıları
- İman Risalesi
- Kur'an'a Göre Esmaul Hüsna
- Toplumu İnşa Eden Kur'an Kavramları
- Kur’an’a Göre Esmai Hüsna
- Söyleşiler 1
- Anadolu Halk İsyanları (1919-1921)
- Tarih Yazıları
- Heyelan
- Ya-Sin
- Öncülerle Konuşmalar
Mustafa İslamoğlu Alıntıları - Sözleri
- Eyvah fukaranın beli büküldü Medet ticaretin gücüne kaldık İyiler alemden göçtü çekildi Bizler zamanenin piçine kaldık Rüşvet ile yarar hakim hücceti Hüccet ile alır kadı rüşveti Halk bilmez oldu sözü sohbeti Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık Zaman gelip insanoğlu azacak İngiliz okuyup frenk yazacak Evlat babasına mezar kazacak İnanın insanın acına kaldık Sene bin iki yüz altmış beş tamam Okunur ezanlar boş bekler imam Seyrani bu nutkun sonu vesselam İnanın dünyanın ucuna kaldık Seyrani bu işin sonu n'olacak Haklılar haksızdan hakkın alacak Herkes ettiğin er geç bulacak Darılman zalimin hıncına kaldık (Seyrânî)
- Din sadece sıralarda öğrenilen, kitaplarda okunan soyut ve teorik bir şey değil ki. Din özü itibariyle pratiktir, hayata mütealliktir. Hayata müteallik olmayan dinin yeri müzelerdir. (Eğitim Yazıları)
- Tamamını bulamadığımız için kitaba alamadığımız bir şiirinde "Mini mini yavrular üzerimde gezecek" der. İlginç bir tevafuktur ki ,mezarının üzerine okul binası yapıldığı için Seyrani uzun yıllar mezarsız kalmıştır. (Seyrânî)
- Nemrud'un ateşe attığı İbrahim değil imandı. Fakat Nemrud ne bilecekti îmanın yanmayacağını... (İman)
- "Adamak, sahip olduğunun bilincinde olmaktır." (Adayış Risalesi)
- Altı ay- üç yıl arasında sürdüğü rivayet edilen “fetret-i vahiy” aslında gerçek anlamda bir vahiy kesintisi değil, bir risalet hazırlığı dönemidir. (Kur'an Peygamberi Hz. Muhammed)
- Fakat fitne nerede? Havada fitne olmaz. Güneşin ışığında, bilginin aydınlığında fitne olmaz. Olsa olsa fitne erkeklerin gözlerinde, kalplerinde, yahut fillerinde bulunur. Ille de tedbir almak gerekiyorsa, erkeklerin gözlerine nikâb, kalplerine âdâb, dillerine ceza lâzım gelir. Musa Carullah (Tesettür Yazıları)
- Allah'ın kulunu anmasının şartı, kulun Allah'ı anmasıdır. (Kur'an'a Göre Esmaul Hüsna)
- Şuursuz Taklit, adamın boynuna geçmiş bir yular gibidir. Onu insan olmaktan çıkarır. İradesini, aklını, fikrini, duygu ve düşüncesini iptal eder. Kişiliksizleştirir, şahsiyetini yok eder. Taklidin bu türü ''içgüdüsel''dir, insanı insanlıktan çıkarıp, hayvanlaştırır. Şuursuz taklit insanın boynuna geçmiş bir ''yular'' gibidir. (Yahudileşme Temayülü)
- “Hanne iyi bilmekteydi gerçek hürriyetin Allah’a tam teslimiyet olduğunu. Kendisinden sonra gelen insanlara gerçek hürriyeti öğretmek için; önce tüm nefsâni, şeytani, bireysel, toplumsal geleneksel kayıt ve zincirlerini kırıp Allah’a teslim olarak hürleşti. Sonra da evladını O’nun terbiyesine, koruyuculuğuna vererek hürleştirdi. O biliyordu ki Allah’tan gayrıya kulluk edenler hür olamazlar. Hür olanlar ise sadece Allah’a kul olurlar.” (Adayış Risalesi)
- Mekke hüzünlenirse, İstanbul ağlar: Siz duymuyor musunuz hıçkırık seslerini? (Savaş Kesmeyen Sözler)
- Tevhîdin inşası, şirkin imhası ile mümkündür. La süpürgesi ile kalbi şirkten temizlemeden, tevhîd sultanı kalbe konuk olmaz. (Kur'an'a Göre Esmaul Hüsna)
- Rey düşmanlığı kötü bir reydir. Bunun akletmeyi ve tedebbürü emreden bir vahyin tebliğcisi olan bir Nebi'nin ağzından yapılması daha da kötüdür. Kötü olan bir şey daha vardır: O da, Kur'an'ın söylemediğini ona söyletmektir. Bunun reyle bir alakası yoktur. Bu olsa olsa kişinin ilahi vahiy yerine heva ve arzusuna uymasıdır. (Kur'an'ı Anlama Yöntemi)
- Saadet-zedelerin morga çevirdiği bir dünyada Bana alevlerden kostümlerle dans etmek düşüyor. (Divan)
- Ümmet, geçmişte yetimlerden âlimler, fatihler, arifler çıkarmış. Peki, biz şimdilerde ne çıkarıyoruz? Tinerciler, köprü altı çocukları, uyuşturucu müptelaları, kapkaççılar, suç makineleri ... Dahası organ mafyasına hammadde beyaz kadın ticaretine sermaye, seks köleliğine katkı. Bu, vebal olarak bize yeter !!! (Kalemle Öğreten Adına)
- "Şapka giymemek için, nesi varsa satıp savarak Suriye'ye hicret edenler oldu... Feci ... Köylü şapkayı hala giymediler. Sinop'ta, şehre bir saatlik köyde bile, adi bezden üç-dört şapka yapmışlar, şehre gelen giyiyor. Dönüşünde misafir odasına asıp fesini ve sarığını başına geçiriyordu." (İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi I-II)
- Bir yanda Rasulullah'a iftira olduğunu bile bile önce uydurulup ardından "din budur" diye sarılınan nakli hurafeler, ötede selim bir kalbin (aklın) ürünü olmayan ve birbirini nakzeden aklî hurafeler. (İmamlar ve Sultanlar)
- “Biz ona benzemekle değil, onu örnek edinmekle emrolunduk.” Gazzalî, Hz. Peygamber’e benzemenin ona saygı göstermekle bir alakası olmadığını ifade etmiş, bir hükümdara saygı göstermenin onun oturup kalktığı gibi oturup kalkmak değil, onun buyruk ve ilkelerine uymak olduğunu söylemiştir. (Kur'an Peygamberi Hz. Muhammed)
- - cemre Gün gelir şairlerin de dili tutulur sözler seçilir sözlerden gerisi unutulur Kitab'ı eline alır bir şair şiirinden utanır zamanın keskin gözleri vardır ölümsüz olanı iyi tanır o dem başaklar kelleye kavuşur kelleler başaklanır kitaba, silaha ve tesbihe üleştirilen insan üç boyutlu bir sıratta buluşur Göz kayar, gönül kayar ve can kayar insan aldandığı kadar insandır böyle bulunur ince ve keskin yollu yâr geçitler servisten. bu bir heyelândir Gün gelir şairlerin de dili tutulur sözler seçilir sözlerden gerisi unutulur 1987 (Heyelan)
- Biliyorlar, 'rabb' bir, 'ilâh' bir olursa imtiyazları ellerinden alınır. Çırpınışları hep bu yüzden. (İmamlar ve Sultanlar)