Alnı Mavide - Ahmet Büke Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Alnı Mavide kimin eseri? Alnı Mavide kitabının yazarı kimdir? Alnı Mavide konusu ve anafikri nedir? Alnı Mavide kitabı ne anlatıyor? Alnı Mavide PDF indirme linki var mı? Alnı Mavide kitabının yazarı Ahmet Büke kimdir? İşte Alnı Mavide kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Büke
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750712401
Sayfa Sayısı: 160
Alnı Mavide Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Göğsünde bir diken büyüyordu. Kökleri akciğerinin dalları arasında karışmış, kalbinin hemen yanından boy veren kaba sapı kızıla dönmüş diken. Tuğ çıkarmış. Muzaffer mor uçları var topuzunun. İçindeki kafayı koruyan sert zırh, ölümcül oklarla donanmış. Metal ruhlu diken büyüyordu göğsünde. Onu bıraktıkları ağacın dibinden doğruldu. Sırtını dayadı akasyaya. Dibinden avuçladı toprağı. Ağır ağır çiğnedi. Yuttukça rahatladı. İçindeki açlığın atları sakinleşti."
Alnı Mavide, öyküleriyle sıradan insanı gözlemleyen, öyküye yakışacak ayrıntıları yetkinlikle aktaran Ahmet Büke'nin yirmi dört öyküsünü bir araya getiriyor. Bu öykülerin kahramanları, yaşamın kendilerine dayattığı acı, karanlık yazgıyı tüm varlıklarıyla resmediyorlar. Okuyucunun da aslında kendi gizli sesini bulduğu, bu nedenle okurken sarsıldığı, huzursuzluğa kapıldığı önemli bir kitap, Alnı Mavide.
Ödüller:
2008 Oğuz Atay Öykü Ödülü
Alnı Mavide Alıntıları - Sözleri
- Ölümün verdiği ağrının giderek azalması ve sonunda kül kadar hafiflemesi için tek ilaç geçmişle barışmaktı.
- Evimiz sır küpümüz değil midir? Açlığımızı ve suçlarımızı oraya gömeriz. Kabarıp taşana kadar mayalanırlar orada.
- Şimdi sadece ışık var hayatımda. Boyun eğdiğim büyük cezanın tek tesellisini incecik gözkapaklarımın ardından alıyorum. Işık varsa gölge de var elbette ve birbirlerini tamamlayarak etrafımı kuşatan canlılığı anlamamı sağlıyorlar. Pencereye yaklaştığım, hatta dayanamayıp camı açtığım zamanlarda bu ikiliye sesler katılıyor. O an hissediyorum ki, yaşamak hâlâ çok tahrik edici ve ona kanıp kapılıvermek eskisinden de kolay.
- Göğsünde bir diken büyüyordu. Kökleri akciğerinin dalları arasında karışmış, kalbinin hemen yanından boy veren kaba sapı kızıla dönmüş diken. Tuğ çıkarmış. Muzaffer mor uçları var topuzunun. İçindeki kafayı koruyan sert zırh, ölümcül oklarla donanmış. Metal ruhlu diken büyüyordu göğsünde. Onu bıraktıkları ağacın dibinden doğruldu. Sırtını dayadı akasyaya. Dibinden avuçladı toprağı. Ağır ağır çiğnedi. Yuttukça rahatladı. İçindeki açlığın atları sakinleşti.
- Zaman küçük yerlerde menderesler çizerek akar.
- Suçluluk dünyanın en ağır prangası olmalı. Boyundan ayak bileklerine bağlı görünmez bir zinciri var onun. Yaşarken atılan her adım onun paslı dişlerine takılıyor. Ağır ağır yırtıyor teni. Yeşil bir salya akıyor ondan. Zehirli ve çürümüş et kokuyor.
- Buzdolabı... Ortalık cehennem gibi yanarken, evin köşesinde, hadi mutfağın en mühim noktasında diyelim, içi üşüyen bir varlık. Üstelik kapağı açılmadan bu sırrını kimseye vermiyor. Ufak tıkırtılarıyla zaman zaman çalışıyor. Görevini yerine getirince kısaca susuyor. Çok ketum.
- Ev ölürken cumbasına ağlar.
- Bay Pazartesi. Büyük Buhran’ın son peygamberi. Bekle bizi.
- Kimdim ben? Ter içindeki bu kanlı et parçasının içine ruhu kim üflemişti?
- Evler insanların kalesidir. Sanılanın aksine demir ve çimentodan yapılmazlar. Her evin kendine özgü kokusundan dokunmuş zırhı vardır.
- "Mavi inatçıdır, aynı bahar gibi. İkisi de dövüşerek gelir ve gider.."
Alnı Mavide İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hele ki İzmirliyseniz Ahmet Büke’nin öykülerini daha da çok seveceğinize şüphem yok. Gevrekler, çiğdemler, pişiler, bildiğimiz yerler ve mekanlar özenle döşenmiş öykülere. Kitabın ilk öyküsü “Biz” biraz uzun fakat nefis bir öykü. Son öykülerinden biri olan “Düş Bulma Kurumu”nun ise diğerlerine göre biraz postmodern bir havası var. “Alnı Mavide” özgün bir öykü kitabı, okunmalı. Pek sevdiğim öyküler: Aslında Son Gün Oldu Her Şey Melek Çok Güzel Uyuyor Alnı Mavide, Elleri Kanda Yirmi Beş Kuruşluk Yaram Düş Bulma Kurumu Gavurun Çakısı ve Pişi (Melisa Parlak)
Kitap birbirinden başarılı öykülerden oluşuyor. Ödüllü bir kitap. Kısa öykülerle okuru derinden etkiliyor yazar. Her öykü hüzün dolu ve toplumsal bir yaraya / gerçeğe atıfta bulunuyor. Okuması hem keyifli hem yıpratıcı denilebilir. (Mustafa Coskun)
Ahmet Büke'yi çok severim ama bu kitap beni yordu, daraldım, bunaldım .Belki de benim ruh halimle ilgili bir durumdur bilmiyorum çok depresif oldum okurken. Öykücülük anlamında çok güzel bir kitap Alnı Mavide, Ahmet Büke'nin kalemi çok güzel. Kitap ayrıca 2008 Oğuz Atay öykü ödülüne sahip. (sesil)
Alnı Mavide PDF indirme linki var mı?
Ahmet Büke - Alnı Mavide kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Alnı Mavide PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Büke Kimdir?
1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun oldu. Ölümsüz Öyküler Yayımevinin düzenlediği "Xasiork 2002 Kısa Öykü Yarışması"nda “Kayıp Dua Kitabı” isimli hikâyesi birincilik ödülüne layık görüldü. 2008'de "Alnı Mavide" ile Oğuz Atay Öykü Ödülü'nü, 2011'de Kumrunun Gördüğü adlı kitabı ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı.Öyküleri, e-edebiyat, AdamÖykü, Özgür Edebiyat ve Patika dergilerinde yayımlandı. Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi ve Derkenar isimli internet dergilerinde kısa öyküler yazmaya devam ediyor.
Ahmet Büke Kitapları - Eserleri
- Varamayan
- Kumrunun Gördüğü
- Yüklük
- Ekmek ve Zeytin
- Alnı Mavide
- İzmir Postası'nın Adamları
- Çiğdem Külahı
- Deli İbram Divanı
- İnsan Kendine De İyi Gelir
- Cazibe İstasyonu
- Kırlangıç Zamanı
- Evde Kimse Yok
- Mevzumuz Derin
- Eyvah, Babam Şiir Yazıyor!
- Gizli Sevenler Cemiyeti
- Neşeli Günler
- Annemle Uzayda
- Gökçe'nin Yolu
- Paspas Tepemde Kapiş Paçamda
- Çayırın En Tuhaf Yuvası
- 100 Tuhaf Kitap
Ahmet Büke Alıntıları - Sözleri
- "...Yalnız adamlar sürüsünü yitirmiş Afrika fillerine benzerler.Zihinlerinde kolektif hatıralar kazılıdır..." (Çiğdem Külahı)
- "İnsan öleceğini bildiği halde neden bu kadar zalim?" (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- Uzun uzun geceyi ve ışıkları seyretti. Şimdi ondan uzak sokaklarda, gecenin serinliği ve nefeslerin kirli sıcaklığı birbirine karışıp duruyordu. Uslu bir kedi gibi kıvrılan bu şehir aslında hayatına nasıl da benziyordu. Sakince yatağında akan rutin yaşamı, yani uzun tuvalet anlarında okuduğu gazeteler, gazetelerdeki köşe yazıları, haftada bir çıkan çizgi roman ekleri, akşama doğru yediği kurabiyeler, gece Lamia’nın yarı aydınlık göbeğindeki kelebek dövmesi, kısaca doğum ve ölüm kadar normal olan her şey nasıl da değişivermişti. Artık yarısı çalışmayan vücudu, gidip gelen zihni ve anılarıyla sadece uzaktan aynı insandı. Bilgisayarında yanıp sönen uyarı ışığı yapması gereken işi anımsattı. Puflayıp klavyeyi önüne çekti. Özel şifresiyle ana veri tabanına giriş için gereken ilk adımı attıktan sonra diğer onaylama işlemine gelmişti sıra. Bilgisayarına bağlı optik okuyucunun güç düğmesini çevirip aktif hala getirdi önce. Ardında retina taraması için kızıl zeminli küçük ekranın üzerine eğildi. İnce çizgi göz hattı boyunca dijital sesler çıkararak geçti. Başını geri çekmek üzere davrandığında ensesinden kavrayan bir el, hareketini bitirmesine engel oldu. Çırpınıp kurtuldu ve arkasından baskı yapan bileği kavrayıp yana doğru itti. Sendeleyen gölge yan masaya doğru geriledi. Heyecanla ayağa fırlamıştı ama kısık gülme sesiyle durakladı. Masa lambasının ışığı çevirdiğinde sesin sahibi ortaya çıkıverdi. “Hala tavşan kadar korkaksın be Orkun...” (Evde Kimse Yok)
- Zaman kesindir. Geri döndürülemez, tamir edilemez, her şeyden ve herkesten bağımsız halde sadece kendinde bir akışla dünyaya açar kendini. (Deli İbram Divanı)
- “...ama insanı insana kilitlemek en iyi yol. Birbirlerini bogazlayamazlar, cunku kimse yanında bir cesetle yuruyemez. Yaralamazlar da birbirlerini, aksayan adım birbirini bezdirir hayattan. En iyi yol mahkumu mahkuma baglamaktır. (Ekmek ve Zeytin)
- "Planların ve hedeflerin olmalı." Şimdi kutsal kitaplar yeniden inebilseydi eğer, bu cümleyle başlardı galiba. (Mevzumuz Derin)
- Çocuklar koşarken çizgi çizgi böldüler zamanı. Kızardı yollar. Elleri tutuştu hepsinin. (Yüklük)
- Beni sevmeye mecbur mu? Değil elbette ama düşünmeli. Bir insan bu denli çaresiz bırakılamaz. (Varamayan)
- Ölümün verdiği ağrının giderek azalması ve sonunda kül kadar hafiflemesi için tek ilaç geçmişle barışmaktı. (Alnı Mavide)
- “Atlılar. Siyah örtülerine bürünmüş adamlar. Uzun bir şarkının ağır vuruşlarını andırırcasına yürüyorlardı.” (Evde Kimse Yok)
- Uzaydan koptum geldim. Zımpara gibi havadan geçerken alev aldım kesin. En çok da ayaklarım yanıyor. Çıra kokusu. Kim fırlattı lan, beni? (Kumrunun Gördüğü)
- "Kalbim, boş bir kağıt gibi duruyor önümde." (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- Bahçemizde nar vardır. Dallarına karıncalar basar güzün. Bal yapıyor ağlayan gözleri. Bu iyi değil onun için ama çaresini bulamadık. “İlaçlamak olmaz,” dedi babaannem. “Narın ne diyeceğini bilmiyoruz. Belki memnun karıncadan.” (İnsan Kendine De İyi Gelir)
- Bilmek başka bir görmek haliymiş. (Yüklük)
- ‘Hayat, kapıya tek bir umudun gelme ihtimaliyle sürüp gidebiliyor bazen.’ (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- "...Romanın arkasına saklanabilir yazarlar.Trençkotla siste yürüyen insanlar gibi.Vücut kıvrımlarını göremezsiniz.Sadece gittiği yönü anlayabilirsiniz yazarın.Ama öykü öyle değil işte.En sevdiğiniz öyküyü usul usul yeniden okuyun.Yazarı sizden gözlerini kaçırmaya uğraşacaktır.Ama nafiledir bu da.Bir sarraf tartısı gibi anlarsınız onun kıymetini..." (Çiğdem Külahı)
- Hayret yani, bu hayatta her şey oluyor. (Kumrunun Gördüğü)
- İnsan dediğin ürperir. Üşür sonra. Üşüdükçe de rüya mı görür? Çölde soğuk rüzgârlar eser üzerine. Güneşe doğru açtıkça yüzünü sırtında soğuk, karlı bir dağ büyür. Dönmek ister, olmaz da olmaz. (Kumrunun Gördüğü)
- "Her şey değişince ölüyor insan." (Cazibe İstasyonu)
- Soru soran bir karınca. Dünyasını çözmeye çalışan bir imalat hatası. (Evde Kimse Yok)