Amcanın Düşü - Fyodor Dostoyevski Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Amcanın Düşü kimin eseri? Amcanın Düşü kitabının yazarı kimdir? Amcanın Düşü konusu ve anafikri nedir? Amcanın Düşü kitabı ne anlatıyor? Amcanın Düşü kitabının yazarı Fyodor Dostoyevski kimdir? İşte Amcanın Düşü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Fyodor Dostoyevski
Çevirmen: Nihal Yalaza Taluy
Orijinal Adı: Dyadyushkin son (Дядюшкин сон)
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755100388
Sayfa Sayısı: 176
Amcanın Düşü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Yazar olarak pek çok kusurum olduğunu biliyorum. Çünkü öncelikle ben kendim, hiç hoşnut değilim kendimden. Kendi kendimi tarttığım bazı anlarda, çoğu kez, sözcüğün tam anlamıyla, anlatmak istediğimin ancak yirmide birini arılattığımı, belki de hiç anlatamadığımı gördüğüme inanmalısınız. Beni kurtaran şey, Tanrının bir gün bana o kadar güç ve esin göndereceği ve benim de kendimi daha noksansız anlatabilceğim, kısacası, yüreğimdeki ve hayal gücümdeki her şeyi ortaya koyacağım konusunda beslediğim alışılmış umut'tur."
-Dostoyevski-
"İnan bana, her yerde çalışma, hem de korkunç bir çalışma gerekli. İnan bana, Puşkin'in hafıf ve ince bir şiiri, Puşkin tarafından uzun uzun düzeltilip işlendiği için bir çırpıda yazılmış gibi durmaktadır. Kolayca yazılmış hiçbir şey olgun değildir."
-Dostoyevski-
İnceliklerle dolu, insanın ruhsal yapısına büyük bir ustalıkla sokulan dünyanın en büyük romancılarından biri sayılan "Dostoyevski"nin bir kitabını sunuyoruz. Nihal Yalaza Taluy'un Rusça aslından Türkçeye çevirdiği "Amcanın Düşü"nü, "Dostoyevski"nin başka romanları izleyecek.
Amcanın Düşü Alıntıları - Sözleri
- İşin özü her zaman gözden kaçan, önemsiz ayrıntılardır.
- Her şey ölür, Zena. Anılar bile...
- Oysa işin özü her zaman gözden kaçan, önemsiz ayrıntılardadır.
- Bütün fikirleri Shakespeare'inizden alıyorsunuz.. İnanın bana Shakespeare'iniz çoktan gününü doldurmuştur; bugün dirilecek olsa, bütün o zekasıyla, yaşadığımız hayata zerre kadar akıl erdiremezdi..
- Ah, bir umudum olsa...
- Sevdiğin, özlediğin şey, geçmişte kalan mutluluğundu..
- "..Her şey ölür , Zena.. Anılar bile..."
- Her şey ölür, Zena. Anılar bile...
- Her şey ölür Zina’cığım, her şey, anılar bile.
- Shakespeare’iniz çoktan gününü doldurmuştur; bugün yeniden dirilecek olsa , bütün o zekasıyla, yaşadığımız hayata zerre kadar akıl erdiremezdi.
- Sonunda gün ağardı,ama,yeni gün de hayırlı gelmedi.Zaten felaket hiçbir zaman tek başına gelmez.
- Ben de sevdim; belki senden de çok…
- Hayatınızda bir kez olsun samimiyetle hareket edin; samimiyet başlıca şartım!
Amcanın Düşü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
DİPÇE : Bilindiği üzere Dostoyevski'nin sürgün dönüşü yazdığı ilk eserdir Amcanın Düşü. Üslubu bakımından diğer Dostoyevski eserlerinden ayrılan, mizah yönü baskın, okunması keyifli olarak nitelediğimiz eser ciddi bir taşlama örneği olarak karşımıza çıkar. Mekan olarak da değişiklik yapar Dosto, bildiğimiz Petersburg sokaklarından Mordasov'a taşımıştır bizi. Bir taşra kasabasından Rus sosyetesine hangi yollardan gidileceğinin krokisini çizerek okuru aydınlatır. Rus sosyetesine ve birçok ülkenin sosyete kesimine son şeklini veren en önemli etken kadın karakterlerdir. Bu kadınların ortak özelliği hırsları, dedikodu uzmanlıkları, sonu gelmez entrika ve planları ile olmazsa olmazı evlilik suretiyle yerini sağlama alma çabalarıdır. Dosto'nun buradaki sözcüsü Maria Aleksandrova'dır. Onu hükmedeci olarak ortaya çıkarır; tam bir oyuncu,fesat, çıkarcı biridir ve onun bu yönünü dengelemek üzere kızı genç Zinaida'yı yerleştirir. Zinaida çalkantılı süreçlerden geçer ama doğruya yakın bir duruşu vardır. Erkek karakterler ise siyasi ve sosyal sembol olarak kullanılır. Mozglyakov ve Afasani karakterleri toplumda sağlam duruşu olmayan,kof,yanardöner ve silik insan tiplemelerini sembolize eder bu insanlar olayların akışında başkalarının yönlendirmesiyle etkin olabilir hükmediciler için bu kitle hep beslenir ve varlıkları desteklenir. Prens K ise siyasi yükleme yapılmış bir karakterdir. Hikaye, bu taşra kasabasına gelen soylu Prens K'nın yarattığı ve yaratabileceği heyecan üzerine kuruludur. Yaşlı Prens taşraya bir soluk getirir; onun parası, ünü ve ölüme yakınlığı hırs ve şöhret avcılarının aradığı şeydir. Öte yandan bu yaşlı bunak Prens, takma gözü,ayağı ve perukası ile görünürde var olan ama bitmeye mahkum duruşuyla Çarlık Rusyasına bir göndermedir onun kurtuluşu evlenme düşünden uyanmak ve Avrupaya gitmek koşuluyla mümkün olacaktır tıpkı Rus halkının bir düşten uyanması ve gerçeği görmesi gerektiği gibi... Kitapta dikkat çeken diğer bir durum da Shakespeare romantizmine yapılan göndermedir Dostoyevski artık Romantizm döneminin çok eskilerde kaldığını ve dönemin Rusyası için yetersizliğini belirtir, zaman Realistlerin zamanıdır. . Dostoyevski sürgün sonrası edebiyat dünyasına (ve tabii ki ekonomik durumunu da gözeterek) görünürde eğlenceli ironik bir üslup tercih ederek girer yine de bu tiyatrovari eserin arkasına sosyal ve siyasi dokunuşları saklamadan edemez. Dostoyevski külliyatında önemli ve farklı bir adım olan bu kitabı tavsiye ederim. Esen kalın (Gncokuyor)
Bu ay çok sevdiğim bir yazar olan Dostoyevski’nin ‘Amcanın Düşü’ adlı kitabını okudum. Klasiklere olan düşkünlüğümü ve Dostoyevski’nin eserlerini ne kadar çok sevdiğimi artık hepiniz biliyorsunuz. İnanılmaz bir yazar ve hangi eserini elinize alırsanız alın sizi o kadar çok içine çekiyor ki adeta o kitabı size yaşatıyor. Klasikleri seven okuyan biri bu kitaba bayılacaktır ama klasikler okumaya alışkın olmayan çok çabuk sıkılacaktır. Benden size tavsiye kendinizi klasik okumaya alıştırın. İnanılmaz farklı bakış açıları kazandıracak size. Kitapta ise; dönemin Rus sosyetesine alaycı ve inanılmaz ağır söylemler var. Kızını bir prense verebilmek (aslında doğru deyim satabilmek) için çeşitli dolaplar çeviren ama her seferinde de başına türlü belalar açan bir hikaye okuyoruz. Ayrıca Dostoyevski kitapta o güzel betimlemeleriyle inanılmaz seveceğiniz bir de aşk hikayesi katmış. (Leyla Kandemir)
SPOİLER İÇERİR Öyle bir köy düşünün ki içinde dedikodudan başka bir şey olmasın. İşte Mordasov da böyle bir yerdir. Herkesin buradan kurtulmak için zengin birini bulup, onun parasına konmaktan başka bir şey düşündüğü yoktur. Marya Aleksandrova, güzeller güzeli kızı Zina, Zina'nın nişanlısı(küçük bir toprak sahibi) Pavel Aleksandroviç, Marya Aleksandrova 'nın eşi Afanasi Matyeviç ve Prens K. çevresinde gelişen bu olaylar zinciri, Prens K. ' nın, yeğeni Pavel Aleksandroviç tarafından onu Marya Aleksandrova' nın evine getirmesiyle başlar. Artık yaşlanmış hatta bunamış, her yeri takma olan bu yaşlı prens, gençliğinde sefa sürerek geçirdiği bu hayattan biraz uzaklaşarak daha mütevazı bir hayat sürmeye başlamıştır ama hala herkesin onunla evlenmek isteyeceği kadar zengindir ve prens unvanına sahiptir. Zaten artık çok yaşlanmış, biraz önce ne yaptığını bile hatırlayamayan, herkesin bunak biri olarak gördüğü bu Prensin artık yaşayacak çok vakti kalmamıştır. Prens ölünce onun varisi yerine geçebilecek hiç yakın akrabası da yoktur. Bu durum Marya'nın aklına bir fikir getirir: Güzeller güzeli kızı Zina ile onu evlendirmek... Zina her ne kadar gururlu, onurlu ve ahlaklı biri olsa da ,annesinin aksine, yine de annesi ne yapar eder onun aklını çeler ve onu, bu evliliğe ikna eder. Prens ise Zina'yı görür görmez ondan çok etkilenmiştir. Bunun da verdiği güvenle Marya, prensi bu konuda konuşturmayı başarır ve gerçekten de adamın kızıyla evlenmeyi çok istediğini öğrenir. Hatta ona evlenme bile teklif eder Prens. Ama Marya'nın düşünmediği bir şey vardır. Prens her şeyi kısa sürede unutan, hatta yaşadıkları gerçek mi hayal mi onu bile ayırt edemeyen biridir. Bir şekilde Zina'nın, Prens ile evleneceğini öğrenenen Pavel, çok öfkelenir ve yaşlı Prens'e bu olanların bir düş olduğuna inandırır. Amacı, her ne kadar Zina onu sevmese de biri tarafından terk edilmemek ve Zina'yı çok sevmesidir. Ertesi gün nikah için planlamalar yapıldığında, Prens geçen gün ne yaptığını hatırlamadığı için şaşkınlık geçirir ve öyle bir evlenme teklifinde bulunmadığını, bunun sadece bir rüya olduğunu söyler. Dedikoducu kadınların yanında yaptığı bu sözler, Marya 'da bir yıkım yaratır. Onu dillere düşürür. Marya sinir krizi geçirir ve bu durum zaten zar zor ikna olmuş olan Zina' ya bir açıklama yapma ihtiyacı hissettirir. Herkesin içinde annesiyle yaptığı, prensi kandırarak onun servetinden ve unvanından yararlanma planlarını birer birer anlatır ve prensten özür diler. Aradan yıllar geçer. Prens, bu olayların yaşandığı üç gün içinde ölürken, Marya, kocası ve kızı da buralardan taşınırlar. Pavel ise iş bulmak için sürekli şehir değiştirmektedir. Günlerden bir gün Pavel, genel valinin verdiği bir baloya katılır. Ve ne görsün istersiniz karşısında Zina durmaktadır hem de genel valinin eşi olarak. Yıllar sonra Zina onu tanımasa, annesi Marya da tanımamazlığa gelse de bu karşılaşma ona geçmişi, hüznü tekrar hatırlatır. Dostoyevski'den okuduğum biraz mizahi bir dille yazılmış, yormayan güzel bir kitaptı herkese öneririimm . (Nehir Kaya)
Kitabın Yazarı Fyodor Dostoyevski Kimdir?
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский) (d: 11 Kasım 1821, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Sankt Petersburg), Rus roman yazarı.
Dostoyevski, Mikhail ve Maria Dostoyevski'nin oğlu olarak 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova'da doğdu. Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu. Babası Mikhail, askeri cerrahlıktan emekli olduktan sonra Mariinsky Hastanesi'nde yoksullara hizmet etmeye başladı. Hastane, Moskova'nın en kötü yerlerinden birinde bulunuyordu. Dostoyevski de bu hastane de doğdu. Mikhail, alkole bağımlıydı ve evini sıkı disiplin ile yönetiyordu. Çok kolay sinirlenebiliyordu. Dostoyevski'nin annesi Maria ise bir tüccar kızıydı.
Dostoyevski, çocukluğunu çoğu zaman sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçirdi. Babasının çalıştığı hastaneden bulunan hastalar ile vakit geçirmeyi ve onların hikâyelerini dinlemeyi çok seven Dostoyevski, ilköğrenimini Moskova'da yaptı. Annesi tüberküloz hastalığı yüzünden öldüğü zaman, sert disipliniyle tanınan Petersburg Mühendis Okulu'na gönderildi. Arkadaşlarının, sinirli ve aşırı duyarlı bir yapıya sahip olduğu için "Ateş Fedya" lakabını verdikleri Dostoyevski, Petersburg'ta zamanını kitap okuyarak, düşüncelere dalarak ya da kardeşi Mihail ile söyleşerek geçirdi. Babasının 1839'daki ani ölümünü burada öğrendi.
Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapishanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.
Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumarhanelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.
İlk yazarlık dönemi
Ordudan ayrıldıktan sonra kurgusal roman yazmaya başladı. Dostoyevski'nin ilk kitabı olan İnsancıklar (Bednye Lyudi) ilk olarak 1846 yılında yayımlandı. Dostoyevski, toplumunu acımasız kurallarında yaşlı bir adamın öksüz bir kıza duyduğu sevdayı iç dünyasındaki derin çatışmalarla işledi. Halkın sıcak ilgisiyle karşılanan bu kitap, eleştirmenlerden de övgüler aldı. Ünlü eleştirmen Belinski, romanı okuduktan sonra Dostoyevski'ye gelecekte büyük bir yazar olacağına dair övgü dolu sözler söyledi. Şair Nikolay Neksarov, Dostoyevski hakkında "Yeni bir Gogol doğdu" diye konuştu. Yazarlıkta ün sağladıktan sonra 1846 yılında Gogol esintileri bulunan kitabı Öteki (Dvoynik) yayımlandı. Yazar bu romanda, kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma halinde bulunan bir memurun hikâyesini anlattı. Bu romanda ele aldığı çift kişilik temasını daha sonra bazı romanlarında kullansa da roman, Belinsky dahil hiçbir eleştirmence beğenilmedi. Eleştirmenler romanı sıkıcı buldu ve alay etti.
1847 yılında ise Ev Sahibesi (Hozyayka) isimli romanı yayımlandı. Dostoyevski bu eseri ile de beklediği övgülerin aksine olumsuz eleştiriler aldı. Dostoyevski, ruhsal çöküntüye düştü ve üzüntüden hasta oldu. Ancak yazarlığı bırakmayan Dostoyevski, 1848 senesinde Beyaz Geceler (Belıye Noçi) ve Bir Yufka Yürekli (Slaboye Serdtse) adlı kitapları yayımlattı. Bir Yufka Yürekli, yazara itibarını yeniden kazandırsa da beklediği başarıyı elde edemeyen Dostoyevski'nin umudunu kırdı. Yazarlıkta umudunu kırılan Dostoyevski, politikayla ilgilenmeye başladı ve genç liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi.
İkinci yazarlık dönemi
1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanan Dostoyevski, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Petersburg'a döndü. Kardeşi Mihail ve arkadaşı N.N. Strahov ile birlikte Vremya (Zaman) ve sonra da Epoha (Dönem) adlı dergileri hazırladı. Bu dergilerde Slavcı düşünceyi savunduğunu belirten yazılar yazdı. Ezilenler (Unijenniye i Oskorblyonniye) ve Ölü Evinden Anılar (Zapiski iz Mertvogo Doma) ile kendinden söz ettirdi. 1863 yılında arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden sıkıntıya düşen ve yayımcılardan yazmadığı romanların avanslarını alarak yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtı 1864 yılında yayımlandı. Romanda bir zihnin derinliklerine indi. Suç ve Ceza (Prestuplenie i Nakazanie) ve Kumarbaz(İgrok) adlı yapıtları 1866 yılında yayımlandı. Dostoyevski, Suç ve Ceza'yı 1858 yılında Semipalatinsk'te bulunduğu zaman Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikâye olarak tasarlamıştı. Bunun nedeni, Sibirya'dan ayrılana dek roman yazmama kararı almasıydı. Dostoyevski, kardeşi Mihail'e gönderdiği bir mektupta kitap hakkında:
“ ...Konusu gerçekten çok güzel. Kahramana gelince, bugüne kadar hiç denenmemiş bir kişi. Ama bugünün Rusyasına bakacak olursak, böyle bir kişi karşımıza sık sık çıkmaktadır. Bu sonuca halkın kafasını yeni fikirleri anlayarak vardım. Öyle hissediyorum ki, yeni fikirler ve görüşlerle döndüğüm zaman, romanımı genişletmekte başarılı olacağım. Kişi aceleye gelmemelidir dostum. Ve insan iyi olanın dışında hiçbir şey yapmamalıdır... ”
diye yazdı.
Dostoyevski, bu eserinde bir Rus aydını olan Raskolnikov'un kendi doğrusu adına işlediği cinayetleri ve vicdanıyla hesaplaşmasını konu edindi. Yazar, küçük bir otel odasında ve kötü bir ekonomik durumla yazdığı Suç ve Ceza'yı 1866 yılında tamamlamıştı. Dostoyevski'nin yazdığı Budala (Idiot) eseri 1866, Ebedi Koca (Veçnıy Muj) 1870, Ecinniler (Besı) 1872 yılında yayımlandı. Bütün bu başyapıtlar birbirinin izledi. Karısı öldükten sonra sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina ile evlendi. Yeniden borçlanan ve kumaranelerde dolaşmaya başlayan Dostoyevski, bir kız çocuk sahibi oldu. Ancak kızı fazla yaşayamadı ve doğduktan kısa süre sonra öldü. Dostoyevski de bu yüzden büyük bir sarsıntı geçirdi. 1875'te Delikanlı (Podrostok), 1876'da Bir Yazarın Günlüğü (Dnevnik Pisatelya)[ ve 1879'da Karamazov Kardeşler (Bratya Karamazovi) adlı romanları yayımlandı. Hayatı boyunca eserlerinde işlediği temaları yeniden ele aldığı, insan duygularının derinliğine inen eserler yazan Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de Ivan ve Alyosha Karamazov adlı karakterler için filozof Vladimir Sergeyevich Solovyov'dan ilham aldı. Zosima ve Alyosha'nın öne çıkacağı Bir Büyük Günahkarın Yaşamı adlı eseri tamamlayamadı. 1881 yılının Ocak ayında bir ciğer kanaması geçirerek yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasında yürüdü.
Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı İnsancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi. Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye götüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.
Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması yüzünden de kendini hep suçlamıştı.
Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım, çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini gösterdi. Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.
Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti. George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.
Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en yoğun şekilde burada karşılaştı. İdam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak kavramını ve siyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için bireysel bencilleşmeyi öneren kuramını Semyon Zaharoviç Marmeladov'un ağzından eleştirdi.
Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri, gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir.
Fyodor Dostoyevski Kitapları - Eserleri
- Suç ve Ceza
- Öteki
- Beyaz Geceler
- Yeraltından Notlar
- Kumarbaz
- Ölüler Evinden Anılar
- Amcanın Düşü
- Başkasının Karısı
- Puşkin Üzerine Konuşma - Batı Çıkmazı
- Budala
- Ecinniler
- Delikanlı
- Ebedi Koca
- Ev Sahibesi
- Ezilenler
- İnsancıklar
- Karamazov Kardeşler
- Mutluluğun Kıyısında
- Öyküler
- Stepançikovo Köyü
- Yufka Yürek
- Netoçka Nezvanova
- Tatsız Bir Olay
- Timsah - Gülünç Bir Adamın Düşü - Uysal Bir Ruh
- Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları
- Dokuz Mektupluk Roman
- Dünyayı Güzellik Kurtaracak
- Üç Novella
- Bir Yazarın Günlüğü
- Suç ve Ceza (Çizgi Roman)
- Rus Öyküleri
- Büyük Engizisyoncu
- Gülünç Bir Adamın Düşü
- Mektuplar
- Çocuklarla Beraber
- Beyaz Geceler - Uysal Kız
- Nelli’nin Öyküsü
- Dürüst Hırsız
- Bobok
- Yufka Yürekli - Soytarı
- George Sand Öldü mü?
- İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün
- Karamazov Kardeşler (Cilt 2)
- Küçük Kahraman
- Diriliş - Kumarbaz
- Çocukluğum - Ezilenler
- Timsah
- Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız
- Ecinniler (Cilt II)
- Suç ve Ceza 2. Cilt
- Yeraltından Notlar - Beyaz Geceler
- Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4
- Budala 2. Cilt
- Seçmeler
- Delikanlı 2. Cilt
- Başkasının Karısı - Namuslu Hırsız
- İnsancıklar - Beyaz Geceler
- İnsancıklar - Netoçka Nezvanova
- Uysal Kız
- Delikanlı - Cilt 3
- Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar
- İnsanın Ruhunu Yücelten Bir Acı, Ucuz Bir Mutluluktan Daha Değerlidir
- Seçilmiş Əsərləri
- Yoxsul İnsanlar
- Bay Proharçin
- Üç Hikâye: Beyaz Geceler - Polzunkov - Yufka Yürek
- Sıradışı Bir Olay
- Four Stories
- Timsah ve Nahoş Hikaye
- Suç ve Ceza
Fyodor Dostoyevski Alıntıları - Sözleri
- Bence tehlikenin ahmak kimseler tarafından gelmesine hiç gücenmemeli, çünkü işleyen kafaları değildir. (Ecinniler (Cilt II))
- Çok duygulu, ama ezilmiş insanlar vardır. Bu insanların delilikleri, öbür insanlara karşı bir çeşit kara mizah gibidir. (Çocuklarla Beraber)
- Her şeyin iyisi eskidenmiş. (Beyaz Geceler)
- -“Çağ dışı ve çağdaş ihtiyaçlara uymayan sanat büsbütün var olamaz. Varsa da o sanat değildir; o, soysuzlaşmıştır, yozlaşmıştır, gücünü ve her türden sanat değerini kaybetmiştir.” (Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar)
- Bırak geçmiş geçmişte kalsın... (Dürüst Hırsız)
- ..kadın bütün hakikati duysa da sanki bilmiyor duymuyor gibi davranır! (Ev Sahibesi)
- "Başkalarından saygı görmek istersen, önce ve en önemlisi kendi kendine saygı duymalısın; ancak bu şekilde kendini saydırabilirsin." (Ezilenler)
- Anlık bir yanılgıydı benimkisi, bir sis, bir duygu yoğunluğuydu. (Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız)
- “…kendine lâyık görmediği bu kadar büyük bir saadet onu ezmiş, içini allak bullak etmişti. Nihayet, bedbaht olmak için durmadan marazi bir şekilde vesileler arayarak haraboluyordu…” (İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün)
- İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir. (Ölüler Evinden Anılar)
- "her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır. (Yeraltından Notlar)
- Kaderin cilvesi, şanssızlık, gene bırakmamıştır peşini (Bay Proharçin)
- “Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem.” (Beyaz Geceler)
- Kendini en iyi aldatmasını bilen, herkesten daha neşeli yaşar. (Suç ve Ceza 2. Cilt)
- Bir suçsuzu cezalandırmaktansa, on suçluyu bağışlamak daha iyidir. (S. 682) (Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4)
- İnsanın aptallığı sonsuzdur, siz de bilirsiniz. (Yufka Yürekli - Soytarı)
- İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. (Suç ve Ceza (Çizgi Roman))
- Çok tuhaf ama olasılıkların gerçekten bir sistemi olmasa bile rastlantısal bir düzeni var sanki (Kumarbaz)
- İnsanın kendi yüzünden daha şeytanca ne vardır? Çünkü kimse öyle olduğuna inanmaz. (Ecinniler (Cilt II))
- Ne çok gülmüşümdür, içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. (Seçmeler)
Editör: Nasrettin Güneş