matesis
dedas

Anahtar - M. Necati Sepetçioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anahtar kimin eseri? Anahtar kitabının yazarı kimdir? Anahtar konusu ve anafikri nedir? Anahtar kitabı ne anlatıyor? Anahtar PDF indirme linki var mı? Anahtar kitabının yazarı M. Necati Sepetçioğlu kimdir? İşte Anahtar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 30.06.2022 22:00
Anahtar - M. Necati Sepetçioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: M. Necati Sepetçioğlu

Yayın Evi: İrfan Yayınevi

İSBN: 9789753710015

Sayfa Sayısı: 295

Anahtar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler.Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur.Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insanın varlığının sebebi olarak ortada güzellik kalır. Güzel aynı zamanda insanın huzurudur, umududur ve mutluluğudur. Sanat adamının görevi ise huzur, umut ve mutluluk içindir.

Anahtar Alıntıları - Sözleri

  • ...dünya nefes alınacak, gülünüp dört nala at sürülecek bir dünya değildi artık; dünyanın nefesi yoktu, rengi uçmuştu,sesi kesilmişti.
  • "Demek ki her kavşakta yol birleşmiyormuş. Yazık umuduma."
  • Ama ölüler yerlerine yerleşmişti, ölüler rahattı.
  • Akça Kız, inanamıyordu. Evlenmişlerdi. Yağmur Bey'e nikahı kıyılmıştı. Daha dün, bir gece önce ; dağlar ,dağlar,dağlar varken; dağlar Yağmur'u kapıp götürmüşken, geriye getirmeyecekken...
  • gözleri sisliydi. Düşüncelerini gizliyordu.
  • Bana işi düşen benimle konuşan yerlisi de yabancısı da benim dilimde konuşacaktır.
  • "Gitmesini bildiğin kadar, durmasını da, duracağın yeri de bilirsen korkun olmasın."
  • Sen deliden de delisin.
  • "Demek ki her kavşakta yol birleşmiyormuş. Yazık umuduma..."
  • Ne işin var burada?." "Niyetim seni görmekti."
  • Belki yeni bir gün doğusu özlemine. Belki hiç bir özlemi olmayan bir yere.
  • Laf deyip geçersiniz; laf vardır bir yıllık savaşmanın yapamayacağını bir saatte yapar; laf vardır, şu kadarcık bir laf Sav-Tekin, bilmediğiniz bir dünyayı kuruverir. Kılıcını inkâr ettiğimi sanma; ama yine de bir dünya kuracak olan lafı arayıp bulmak isterim.

Anahtar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Anahtar on iki ciltlik Dünkü Türkiye dizisinin ikinci kitabı. Malazgirt Meydan Muharebesi'nin hemen ertesini anlatıyor. Hem öyle bir ertesi ki ortalık birbirine girmiş. Sultan Alparslan öldürülmüş, yerine daha önce veliaht ilan edilen oğlu Melikşah geçmiş. Melikşah ve devletin beyleri Alpaslan’ın kimler tarafından öldürüldüğü konusunda toplantıdalar. Melikşah’ın hemen yanında Vezir Nizamü’l Mülk var. Nizamü’l Mülk’e güven Sultan Alpaslan zamanında başlasa da, romanın ilerleyen bölümlerinde Türkmen olmadığı için devletin önemli beyleri vezire hep şüpheyle bakıyorlar. Hatta yaptıkları planlarında asla ona yer vermiyorlar. Türkmen devletini Araplaştıracağı korkusunu yaşıyorlar. İyi bilirdim ben Nizamü’l Mülk’ü. Kitapta böyle yer alınca araştırdım. Öğrendim ki, Bağdat, İsfahan, Nişabur, Belh, Herat, Basra, Musul ve Amol'daki Nizamiye Medreselerini kurmuş, mevcut toprak sisteminin aksayan yönlerinin düzeltilmesi, Selçuklu devletinin güçlendirilmesi ve merkezileşmesi yönünde çok önemli çalışmalar yapmış. Nizamiye Medreselerine adını vermiş. Bağdat'taki Medresenin başına İmam-ı Gazali'yi getirmiş. Bu medreseler Avrupa üniversitelerinin de bile temeli olmuş. Ayrıca öğrencilere sağlanan yurt ve burs hizmetlerinin mucidiymiş. Devlet yönetiminde başka şeylere de mucitlik yapmış. Türk devletlerinde ilk kez gelir-gider raporları hazırlatmış. Dünyadaki ilk istihbarat teşkilatını kurmuş. Siyasetnâme diye kitap yazmış. Ya işte böyle. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından biri olan Nizâmü’l Mülk’ün kitapta farklı anlatılmasını garipsedim doğrusu. Kitapta Hasan Sabbah ayrıntılı olarak anlatılıyor. Müritleri için kurduğu, uyuşturucu ve kadının bolca kullanıldığı sahte cennetlerinden bahsediyor. Devletin ileri gelenlerine yapılan suikastlar da anlatılıyor kitapta. Beylerin nasıl birbirine düşürüldüğü de. Kitap her ne kadar Melikşah dönemini anlatsa da, asıl anlatılan Kutlamışoğlu Süleyman Bey. Süleyman Bey Melikşah tarafından Türkiye Selçuklu Devleti’nin sultanlığına getirilmiştir. Bizans’a giden yolda kalelerin bir bir fethedilmesi, yolların açılması İznik’in, İzmit’in fethi hep onun sayesinde. Bizans’ta imparatorluk kavgalarının tam ortasında. Onlarla bazen savaşıyor, bazen de kendi menfaatine diğerine yardım ediyor. Sınırlarını böyle böyle genişletiyor. 1077 yılında Türkiye Selçuklu devletini kuruyor. Kardeşi Mansur ise sultanlık davasında. Bu sebeple rahat durmuyor. En sonunda Süleyman Şah’ın bilgisi dâhilinde Porsuk Bey tarafından öldürülüyor. Batıdaki sınırları sağlama alan Süleyman Şah sınırlarını genişletmek için doğuya sefer eyliyor. Adana ve Antakya’yı alıyor. Halep’e doğru ilerlerken karşısına yine bir Selçuklu Bey’i Tutuş çıkıyor. Tutuş’un Melikşah tarafından üzerine gönderildiği kuşkusunu taşıyor. Bu savaşta da hayatını kaybediyor. (Sait Köşk)

Dünki Türkiye serisinin 2. kitabı olan Anahtar, Alparslan'ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Melikşah döneminde geçiyor. Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'yu vatan yapmak için uğraşan beylerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerinin önemi iktidar hırsından dolayı başlayan kardeş kavgalarının Türk birliğine-dirliğine verdiği zararlar üzerinde durularak Melikşah ve adamlarının Bizans içlerindeki aktif faaliyetleri de anlatılıyor. Sepetçioğlu, 1000 yıl geriye gidip, görüp öyle yazmışcasına bir dil kullanmış. Bu kitap Kilit'e oranla daha akıcı, daha heyecanlı, daha çok hoşuma gitti diyebilirim. Içerisinde Melikşah, Süleyman Şah, Nizamül Mülk, Hasan Sabbah, Hoca Ahmet Yesevi, Çaka Bey ve adını bilmediğimiz bir sürü gizli kahramanları barındırıyor. Fakat dikkatimi çeken şu oldu ki Melikşah'a çok fazla değinilmemiş. Şu an Kapı'yı da okuyorum ve Anahtar'da ki keyfi alamadım. Onunla ilgili incelememi de en kısa zamanda yazacağım. Selçuklu üçlemesinin ikinci kitabını (Anahtar) daha çok beğendim. Sizlere de keyifli okumalar dilerim... (Münix)

Serinin ikinci kitabı beni hüzün deryasına attı desem yalan olmaz. Melikşah, Nizâmülmülk, Süleyman Şah, Hasan Sabbah ve Bizans. Karakterler çok keskin, konu çok sağlam. Dizi ve filmleri aratmayacak derecede heyecan ve aksiyon dolu bir kitap olmuş. Diğer yandan Süleyman Şah inanılmaz etkileyici işlenmiş, kitabı okuyup sempati duymamak imkansız. Ara veririm bu kitaptan sonra diye düşünüyordum ama yine kilitlendim konuya Kapı’ya geçtim bile ^^ (Sezgi)

Anahtar PDF indirme linki var mı?

M. Necati Sepetçioğlu - Anahtar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Anahtar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı M. Necati Sepetçioğlu Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Çeşitli kurumlarda memurluk ve idarecilik yaptı. İlk romanlarında Malazgirt zaferinden başlayarak İstanbul’un fethine kadar Türk tarihini konu aldı, sonrakilerde ise Türkiye’de yaşanan toplumsal değişimi ve sonuçlarını anlattı. Eserlerindeki şiirsel anlatımı sayesinde geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan Sepetçioğlu’nun Anadolu fethini ve Türk devletinin kuruluşunu anlattığı romanları, bir döneme ışık tutmuş ve başucu kitapları arasında yer almıştı.

Sepetçioğlu’nun tarihî romanlarının yanı sıra tiyatro oyunları da bulunuyordu. Trampacılar adlı oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmişti. Oyun yazarlığında en önemli başarısını gösterdiği Büyük Otmarlar, önce İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Gençlik Tiyatrosu’nca sahneye konuldu. Ardından Avrupa Üniversitelerarası Tiyatro Festivali’nde en iyi oyun seçildi. ‘Gece Vaktinde Gün Dönümü’ ve ‘Karanlıkta Mum Işığı’ adlı kitaplarıyla 1980 yılında ‘Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı’nı kazanan Sepetçioğlu, 1994’te İLESAM üstün hizmet beratı almış, 1998’de Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliğine seçilmişti. 8 Temmuz 2006 tarihinde İstanbul Sarıyer'deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

M. Necati Sepetçioğlu Kitapları - Eserleri

  • Kilit
  • Anahtar
  • Kapı
  • Konak
  • Çatı
  • Üçler Yediler Kırklar
  • Bu Atlı Geçide Gider
  • Geçitteki Ülke
  • Can Ocağında Pişen Aş
  • Darağacı
  • Sabır
  • Ebemkuşağı
  • Sonsuza Uyanan Taşlar
  • Gündönümü
  • Dedem Korkut'un Kitabı
  • ...ve Çanakkale Geldiler
  • Yaratılış ve Türeyiş
  • ...ve Çanakkale Gördüler
  • ...ve Çanakkale Döndüler
  • Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu
  • Karanlıkta Mum Işığı
  • Dede Korkut
  • Türk İslam Efsaneleri
  • Karşılaştırmalı Türk Destanları
  • Aydınlığın Mühürü
  • Kırım Kırımı
  • Hurmalığın Akdoğanı
  • Sesler ve Işıklar
  • Güneşin Dört Köşesi
  • Benim Adım Yunus Emre
  • Menevşeler Ölmemeli
  • Kutsal Mahpus Ebu Hanife
  • Her Bizans'a Bir Fatih
  • Rusya Rusya Dedikleri
  • Köprü
  • Sahibini Arayan Toprak
  • Zaman Toprak ve Sahibi
  • Bir Büyülü Dünya Ki...
  • Türk Destanları
  • Yunus Emre
  • Zaman Yürüyüşü
  • Zaman Uyanışı
  • Boyun Eğiş
  • Zaman Bir Dar Kapıda
  • Zaman Sarkacı
  • Hayır Deyiş
  • Zaman... Yok!
  • Dünden Bugüne ve Yarına 1
  • Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu
  • Zaman Dönümü
  • Gece Vaktinde Gündönümü
  • Dünden Bugüne ve Yarına 2

M. Necati Sepetçioğlu Alıntıları - Sözleri

  • Perde açılmadan önce karanlıkta ağır, kasvetli çan sesleri duyulur. Önce uzaktır; sonra yaklaşır. Perde açıldığında, korlaşmış bir ateşin kızıllığında uçları kıpkırmızı olmuş demir millet -6 tanedir- Üç Senatörün gözlerine doğru gider. Çan sesleri birden susar. Senatörlerin gözlerinin dağlandığı ânda korkunç, tüyler ürpertici bir ferya duyulur, ışık birden sağda Bizans İmparatorunu aydınlatır. Haykıran, B. İmparatorudur. Korkunç bir düşle uyanmıştır; yatağındadır. (Her Bizans'a Bir Fatih)
  • "Kargadan korkan darı ekmez bizim memlekette bilmez misin?" (...ve Çanakkale Döndüler)
  • ''Bizim Türkmen deliyle yeninin budalasıdır. Deli gördü mü peşine düşer, yeni gördü mü ardına koşar;düş sever oğul düş ,düş sever bizim Türkmen.'' (Ebemkuşağı)
  • Tanrı'nın yarattığı bir canın bir damla kanı hangi dünya iktidarının bedeli olabilir? Nasıl? İşte benim yüreğimi alıp götüren dert bu. Kim ehli ise gelsin yönetsin ama mum gibi eriye eriye, kendini yok edip başkalarına ışığını vererek yönetsin. İktidar budur saltanat budur benim için. (Ebemkuşağı)
  • Gelgelelim insanlar tabiattan kopuyorlar, uzaklaşıyorlar.. tabiatın inkârındalar neredeyse. O senin dediğin dört duvar arası, yani ev değil düşman olan. Dört duvar insanların yüreğinde, hem de kerpicin, hem de tahtanın en katısıyla insanların yüreklerinde. Halbuki tabiat gelmeli yerleşmeli insan yüreğine; tabiat sevmektir, aşktır Osman Yiğit. Sevmek, en katı kerpiçleri, en çıra budağında nasırlanmış tahtayı eritir, insan yüreğini tutsaklıktan kurtarır. (Benim Adım Yunus Emre)
  • "İrili ufaklı, dik, yana yatmış kimi, birkaçı kırık..yenisiyle eskisiyle mezartaşları Kur'ân-ı Kerîmin huzurunda sessiz ve ayaktaydı." (...ve Çanakkale Döndüler)
  • Bütün firavunlar aynıdır. Bütün firavunlar birbirine benzer. Sizinki sizin kadardır bizimki bizim kadar.. (Köprü)
  • "Kötülükler başında olsun, sonunda olmasın yeter ki." (Üçler Yediler Kırklar)
  • “Demek unutmak aldatıcıymış. Unuttuğuna inandığın nesne yangınını göstermek için bir kötü kıvılcıma bakıyormuş.” (Ebemkuşağı)
  • Sabredecektin; Neden kendini gösterme sevdasına kapılıyorsun? Kendini göstermek isteyenlerden çok kendini göstermek istemeyenler çabuk görülür, bilmez misin? (Üçler Yediler Kırklar)
  • Her insan başkasının ölümünde kendi ölümünü seyrediyor. (Aydınlığın Mühürü)
  • "Halbuki insanın başı göğe doğrudur, yüceliklere yöneliktir. Başka canlılar, bitkiler ve hayvanlar işte bu dünya içindir, bu dünyanın malıdır. İnsan daha çok, dünya ile ilgili olmasına rağmen, yâni ruhlar alemine, manevî dünyalara bağlı yaşar.. bu yüzden akıllıdır, şuurludur." (Hurmalığın Akdoğanı)
  • Çocukla çocuk olmak zordu; çocuğa kıyasıya vurmanın ne demek olduğunu anlatamazdı. (Kilit)
  • Başarı, hep başarı; sonunaca başarı... olmuyordu, insanoğlunun kaderinde başarılar kadar yarım başarılar da yazılıydı, boşuna ter dökmeler de. (Sabır)
  • Hiç işlemediği bir günahın bağışlanmasını diledi sessizce; hiç işlemediği ama çok işlediğini sandığı bir suçun cezasına hazır yüreği teslim oldu. (Sabır)
  • Bedeni yok edebilmek için bedende hastalığı yayacak mikroplara nasıl bir karşı koyuş varsa tıpkı öyle tabii bir direnç de, milletlere musallat olacak hastalıklarda ancak milliyetçiliktir. (Kırım Kırımı)
  • Sulu bataklıklarda güzel çiçekler açar,onları oraya yakıştıramaz insan.Deve dikenleri mavimsi yanan çiçeklerle donanır;o çiçekleri deve dikenine yakıştıramaz insan...Bunun gibi gerçeği yanlış gösteren nice benzetmeler saklıdır gözümüzde. (Geçitteki Ülke)
  • "Gönül gördüğünde göz bulur dedi; Yürek sezdiğinde el ulaşır; akıl terlerse ayak yeğnilir varacağı yere çabuk varır." (Gündönümü)
  • İnsanın olduğu her yerde bir hâdise vardır, yani olay dediğimiz özellik. Olaysız insan görülmemiştir yeryüzünde. Bir kere insanın doğumu bir olaydır başlıbaşına; var oluşu, yaşayışı, soluk alışı bir olaydır; duyması, düşünmesi, adım atması, bakması bir olaydır. (Kutsal Mahpus Ebu Hanife)
  • Adamını iyi seç, tipkı Türkler gibi.. Türklerin başarısı soylu at seçmelerindendir , soysuz ata binmezler. (Kapı)

Yorum Yaz